16 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • Yunanistan
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tarih Perspektifi İçerisinde Pontus Olayı: Yakın Tarihimize ve Günümüze Etkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 357-378
Bugün Yunanlılar tarafından siyasî platformda bir mesele olarak gündeme getirilen Pontus meselesinin tarihî gelişimini inceleyerek konuyu izaha çalışalım. Eski çağlarda kurulan Pontus Devletinin Rumluk ile Yunanlılık ile ne derece ilişkili olduğunu inceleyelim. Önce Pontus adı nereden gelmektedir? Eski çağda Grekler Karadeniz'e "deniz" manasında "pontus" adını vermişlerdir. Karadeniz'in güney sahillerine de aynı isim verilmiş ve bölge sakinlerine de Pontuslu denilmiştir. Tarihî Pontus Devletinin mirasına sahip çıkmak isteyen ve 19. yy sonlarından itibaren yeniden diriltilmeye çalışılan Pontus Devleti'nin veya Pontusluların bugünkü iddia sahipleriyle alakası nedir? Yani gerçekten tarihî Pontusluların, Yunanlıların iddia ettiği gibi Yunanlılıkla, Hellenlikle ilgisi var mıydı? Varsa ne derecedir? Bu sorunun veya soruların cevabını Stefanos Yerasimos'tan öğrenelim! "... bunların büyük bölümü Ortodoks Hıristiyan idiler, yani Ermeni değildiler. Ama o dönemde Ortodoksların Yunanlı olduklarını söylemek güçtür... Bu Ortodoks Hıristiyan nüfus kilise ile yeni burjuvazinin birlikte yürüttükleri çabaların etkisi altına girecek ve kökeni ne olursa olsun Anadolu'da yaşayan Türkçe ya da Rumca konuşan bütün Ortodoks Hıristiyanlar gibi Yunan ulusuna ait olma duygusunu benimsemeye başlayacaktır.

La Grece Entre L’europe Et Le Tiers-Monde

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 347-356

Lors de ces quatre derniers ans la Grèce fut caractérisée par deux axes de politique européenne éminemment contradictoires: sous le gouvernement conservateur de la Nouvelle Démocratie (N.D.), elle a d'un côté essayé de prouver que tout malentendu existant depuis 1981 entre ce pays et les CEE relevait de la politique incohérente du PASOK le ("Mouvement" Socialiste Grec), tout en sollicitant une aide financière témoignant de la différence chaotique existant au niveau de l'économie et de l'adaptation européenne entre les pays euro¬péens les plus arriérés, tel le Portugal et la Grèce, tandis que de l'autre côté elle s'est mise à démontrer de façon solennelle que ses racines, ses moeurs, sa vie culturelle, son Académie, ses Universités, son élite politique et intellectuelle n'ont le moindre rapport avec l'évolution intellectuelle, idéologique et scientifique qui eut lieu en Europe depuis la Renaissance.

Bilecik ve Çevresinde Yunan Mezalimi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 19-48
1830 yılında Osmanlı Devleti'nden bağımsızlığını kazanan Yunanistan'ın, bir türlü tatmin edilmeyen, özellikle Anadolu'ya yönelik istekleri vardı. Bu yüzden Yunanlılar, her fırsatta Osmanlı Devleti'nin en zayıf zamanlarında bu isteklerini gündeme getirmeyi hatta imparatorluğun bu zayıflılık anını kollamayı milli bir görev saymışlardı. Onların bu politikalarının sebebi: bir ayağı Asya'da bir ayağı da Avrupa'da olan büyük Yunanistan'ı kurma gibi tarihi bir ideale sahip olmalarıdır. Mégalo İdea olarak bilinen bu ideale göre Yunanistan'ın sınırları doğuda Anadolu ortalarından, kuzeyde Karadeniz'in Kırım'ı da içine alan kuzey kısımlarından ve Karpat dağlarıyla Tuna nehrine kadar uzanıyordu. Batı ve güney sınırları ise, Adriyatik ve Akdeniz'den geçiyordu. Belirtilen tarihi idealini gerçekleştirmek gayesiyle, her siyasi buhrandan faydalanmasını bilen Yunanistan için I. Dünya savaşı iyi bir fırsattı. Zaten savaşın devam ettiği günlerde İtilaf devletlerinin de Yunan ordusuna olan ihtiyaçları artmıştı. Nitekim İngiltere Dışişleri Bakam Lord E. Edward Grey 11 Ocak 1915 tarihinde Yunanistan yöneticilerine bir teklifte bulundu. İngiliz Bakan bu teklifinde, Sırbistan'a yardım şartıyla Anadolu kıyılarından hatırı sayılır bir kısmın Yunanistan'a bağışlanabileceğini söz verdi. İngiltere 12 Nisan'da da müttefikleri adına "Yunanistan'a Türkler'e karşı savaşa katılma bedeli olarak Ocak'ta vaadedilen Aydın vilayeti dahilindeki araziyi garanti etmeye hazır olduklarını'' bildirdi.

Anadolu Üzerindeki Yunan Hedefleri ve Mütareke Dönemi Fener Rum Patrikhanesinin Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 211-256
Yunanistan bağımsız olduktan itibaren "Megali Idea" diye adlandırdıkları Merkezi İstanbul'da olan Bizans-Yunan İmparatorluğu'nu canlandırmaya yönelik politika izlemeye başlamıştı . Yunan hedefleri olarak belirlenen Megali idea esasen 1798 yılından itibaren bu ideal peşinde koşan Yunanlıların emperyalist politikalarının amacıydı. Nitekim Yunan tarihçi ve devlet adamı olan Panayatis Pipinellis bu ideayı şöyle tanımlıyor, "Yunan varlığının anlamı Yunanistan'ı tüm Yunan ırkını bir sınır içinde toplayacak birleşik ulusal bir devletin çekirdeği haline gelmeye zorluyordu herkes kendisini Bizans İmparatorluğu'nu yeniden canlandırma hayaline kaptırmıştı." Bir başka araştırmacı yazar ise; Yunanlıların Megalİ Ideası, merkezi İstanbul'da olan Bizans-Yunan İmparatorluğu'nu canlandırmağa yönelik romantik bir güçtü demektedir. Yine Yunanistan Başbakanı J. Kollettis Ocak 1844 tarihinde yaptığı bir konuşmasında, "Yunanistan Krallığı bütün Yunanistan değildir. Yunanistan'ın sadece bir parçası en küçük ve en yoksul bir parçasıdır. Grek sadece krallık içinde yaşayan değildir. Aynı zamanda Yanya'da ya da Selanik'de, Serez'de ya da Edirne'de, Constantinople (Istanbul)'da ya da Trabzon'da, Girit ya da Sisam Adasında Grek tarihine ya da Grek ırkına bağlı başka yerlerde oturanlar da Grek'dirler. Hellenizmin iki büyük merkezi vardır: Atina ve Constantinople. Atina yalnız Krallığın başkentidir. Constantinople büyük başkent bütün Hellenizmin kendi düşü, umududur." Ayrıca Yunan Megali İdeasını gerçekleştirmek için kurulan Etnik-i Eterya Cemiyetinin programında da bunu görmek mümkündür

Bir Yunan Diplomatına Göre Yunanistan'ın Batı Anadolu Macerası

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1993, Cilt IX, Sayı 27 · Sayfa: 493-512
Yunan diploman AA. Pellis 1937'de İngilizce yayınladığı, Yunanistan'ın Anadolu Macerası ve Sonsan (Greece's Anatolian Venture and Aftermath) adlı ve Yunanistan'ın Anadolu Seferinin Diplomatik ve Siyasi Görünüşleri (1915-1922) alt başlıklı eserinde, Yunanistan'ın Anadolu'ya saldırmasını ve bilhassa bu kararı veren Venizelos'un, kararını nasıl verdiğini şöyle anlatmaktadır: "Muazzam bir siyasî ve coğrafî hata" (A. sterghiades -İzmir'de 1919- 1922 arası Yunan Yüksek komiseri- 6 Ocak 1930 tarihli Patris gazetesinde yayınlanan mülâkat) "Küçük Asya Seferi 1920 Kasımında Yunanistan'da rejim değişikliği sonucu bazı başansızlığa mahkûm olmuştu", (Yukarıdaki yorum hakkında 7 Ocak 1930 tarihli Patris gazetesinde başyazarın notu). "Bugüne dek hâlâ Paris'teki mümtaz devlet adamları Wilson, Clemenceau, Lloyd George ve Venizelos'un böyle düşüncesiz ve öldürücü bir adım atmak hususunda nasıl baştan çıkarıldıklarını anlamıyorum" . Bu bölümün başına konulan ilk iki iktibas, Asya macerasının haklılığı ve başarısızlığının sebepleri hakkında Yunanistan'da birbirlerine muhalif partiler tarafından savunulan değişik görüşleri tasvir etmektedir.

Bir Yunanlı Yazara Göre Türk İstiklal Savaşı' ndan Önce Yunanistan' da "Genel Durum"

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt V, Sayı 15 · Sayfa: 551-556
1830'da bağımsız bir devlet oluşundan yirminci yüzyılın ilk on yılının sonuna kadar Yunanistan'ın tarihi çok sık iç mücadele ve değişiklik dönemleri ile doludur. Yunanistan'ın bağımsız millî mevcudiyetinin ilk seksen yılı sırasındaki sicili, yeni Yunan Krallığı'nın yakında Balkan Yarımadasındaki imparatorluğun doğal varisi olacağı yolunda Yunan severler arasında fazla heveslilerin besledikleri büyük ümitleri pek haklı gösterecek gibi değildir. 1843'ten ilk anayasanın kabul tarihi 1909'a kadar Yunan siyasî hayatı dince ve ahlâkça terbiye için gösterilebilecek bir manzara, temaşa değildi. Otho'nun halefi 1863'te Yunan tahtına I. Yorgi adı ile çıkan DanimarkalI Prens William iki selefine nazaran işinde daha az gayretli idi, fakat hatalarını tekrarlamak istemeyen bir II. Charles'in dünyevî kurnazlığına sahipti. Yorgi, rolünü bir meşrutî hükümdar olarak kusursuz oynadı ve her zaman fikir vermeye hazır olmakla beraber doğrudan sorumluluk almamak hususunda dikkatli idi ve politikacıların iç siyasette serbestçe hareket etmelerine müsaade etmişti. Dışişlerine müdahalesi daha aktif idi. Yunanistan'ın yardımsız durumunu muhafaza edecek kuvvette olmadığını bildiğinden Yorgi, Yunanistan'ı dış tehlikeden korumak için İngiliz ve Rus hanedanları ile aile bağlarına başlıca önem verdi. Yorgi, Nedvvay'de yelken açan Hollandalıları gören II. Charles'dan daha talihli değildi. 1897'de Türklerin Lamia'ya kadar Yunanistan'ı işgallerini görmek utancını tattı. Yunan halkı birden bu tehlikelere tepki gösterdi. Türkiye Girit üzerinde tehdit edici bir tavır takınır ve Bulgaristan Makedonya'da üstünlük elde ederken işleri olduğu gibi bırakmanın olmayacağı, memleketi birleştirmek için ciddî bir çaba sarf edilmesi gereği hissedildi.