1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Ara Seçimler (1908-1912 Dönemi)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 82 · Sayfa: 1-24
Tam Metin
Çok renkli bir parlamento hayatına sahne olan 1908 Meclisi, 17 Aralık 1908 tarihinde görkemli bir törenle açılmıştır. 1908 Meclisinde yaşananlar Türkiye'nin demokrasi serüveni açısından ilkleri meydana getirirken, yapılan ya da yapılmak istenen uygulamalar daha sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne de örnek teşkil etmiştir. İlk güvenoyu, ilk güvensizlik oyu, anayasa düzenlemeleri, hakimiyet-i milliye kavramının sıklıkla kullanılması bu dönemin belli başlı ilkleridir. 1908-1912 Meclis-i Mebusan'ına 281 milletvekili sayısı belirlenmiş, 4 dönem devam eden çalışma süresince bu sandalyelere farklı 324 milletvekili oturmuştur. Bu dönem içinde 44 sandalye boşalmış, bu sandalyelerden 43'ü için ara seçim yapılmıştır. Yapılan Ara seçimlerle sayıları 324'ü bulan bu mebusların nasıl, ne zaman, hangi usullerle ve ne kadar oy alarak seçildikleri bu çalışmanın konusudur. Bu dönemde yapılan 43 ara seçim istatistiki bilgiler ışığında ele alınacaktır.

Harp Raporlarına Göre Birinci İnönü Muharebesi’nin Analizi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 82 · Sayfa: 25-52
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması ile Türk ordusu terhis edilerek ortadan kaldırılmak istenmiştir. Amaç daha sonra başlayacak olan ve Anadolu'nun işgalini tamamlayacak hamlelere zemin hazırlamaktır. Ancak işgal güçleri bu hesabı tam yapamamış ve Anadolu'da yeniden bir oluşumla ve dirençle karşılaşmıştır. Bu oluşum Mustafa Kemal'in liderliğinde başlayan ve yeni bir devletin kuruluşunu ortaya koyan mücadeledir. İşte bu mücadeleler içerisinde Birinci İnönü Muharebesi önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu muharebe yeni kurulacak devletin oluşturduğu düzenli ordunun kazandığı ilk muharebedir. Bu makalede Birinci İnönü Muharebesi'ne ait harp raporları analiz edilerek gün gün muharebenin oluşum ve sonuçları ele alınmış, Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey'in muharebeyi ve muharebeye katılan tümenleri nasıl yönettiği ortaya konulmuştur.

The Ottoman Public Debt in the Economic History of Russian Turkology

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 82 · Sayfa: 129-150
Tam Metin
Rusya'da Rus tarihçileri tarafından Osmanlı Devleti ile Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal gelişmelerine ait çok sayıda çalışma yapılmıştır. Genel anlamda Osmanlı maliyesi özel anlamda ise Osmanlı dış borçları Rus araştırmacılarının da ilgisini çekmiştir. Ancak, Osmanlı Devleti'nin sosyal ve ekonomik durumu bu çalışmalar da geniş çaplı bir araştırmadan ziyade genel hatları ile ele alınmıştır. Rus ekonomi tarihçilerinin eserlerinde çoğunlukla Osmanlı dış borçları sorununun Osmanlı dönemi üzerinde ağırlıklı olarak durulmuş, Türkiye Cumhuriyeti dönemi hakkında pek fazla bilgi verilmemiştir. Bununla birlikte Rus araştırmacılarının yakın dönem çalışmalarında bu eksikliğin giderilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu makalede yakın dönem Rus ekonomi tarihçilerinin eserleri incelenmiş, bu eserlerde yazarların Osmanlı dış borçlar sorununa nasıl baktıkları, birbirlerinden farklı ve ortak yaklaşımlarının neler olduğu üzerinde durulmuştur. Osmanlı Devleti'nin Kırım Savaşı esnasında ilk defa dış borç alması ile başlayan ve Duyun-ı Umumiye'ye giden borçlanma süreci, bu borçların Türkiye Cumhuriyeti'ne devretmesi ve ödenmesinin Rus araştırmalarında nasıl yer aldığı yansıtılmaya çalışılmıştır. Makalede Rus araştırmacıların eserleri ışığında borçlar sorunu ele alınmış, farklı yaklaşımlar akademik bakış açısından değerlendirilmiştir.

Atatürk Döneminde Şeker Sanayi ve İzlenen Politikalar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 82 · Sayfa: 53-96
Tam Metin
19. yüzyıldan itibaren endüstriyel bir ürüne dönüşen şeker, halkın temel tüketim maddelerinden biri haline gelmiştir. Şeker, Osmanlı Devleti'nin en çok ithal ettiği ürünler arasında yer almıştır. Devlet tarafından sağlanan teşviklere rağmen, Osmanlı Devleti'nde şeker endüstrisi gelişememiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülke kalkınmasında tarıma ve tarımsal ürünlere dayılı endüstriye öncelik vermiştir. Çıkarılan teşvik yasaları ile 1926 yılında Uşak ve Alpullu'da şeker fabrikaları kurulmuştur. Daha sonra kurulan Eskişehir ve Turhal Şeker Fabrikaları ile Türkiye, ihtiyaç duyduğu şekeri kendi imkânları ile üretir hale gelmiştir. 1926 yılında Şeker İnhisarı İdaresi kurularak, şeker üretimi ve tüketimi üzerinde devletin kontrolü sağlanmıştır. 1930'lü yıllarda dünya piyasalarında şekerin ucuzlamasına rağmen, Türkiye'de şeker fiyatlarının yükselmesi halkın tepkisine neden olmuştur. Hükümet, Viyana Beynelmilel Şeker İstatistik Birliği Şefi Doktor Gustav Mikusch'ı Türkiye'ye davet ederek, şeker üretimi ve sorunları hakkında bir rapor yazmasını istemiştir. 1935 yılında yapılan düzenleme ile Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. kurularak, ülkedeki bütün şeker fabrikaları devletin kontrolüne geçmiştir. Bu çalışmada, Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'nin izlemiş olduğu şeker politikası ve şeker üretimi, Şeker İnhisar İdaresi, şeker fiyatlarındaki iniş-çıkışlar, Gustav Mikusch Raporu ve Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.

II. Meşrutiyet Dönemi’nin İlk Evresindeki Politik Etkinlikleriyle Rıza Tevfik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 82 · Sayfa: 151-174
Tam Metin
II. Meşrutiyet'in ilk evresinde, bir taraftan Fransız Devrimi'nin ilkesel propagandası üzerinde yoğunlaşan Rıza Tevfik, bir taraftan da oluşan yasal boşluğu istismar ederek seslerini yükselten kalabalıkların neden olduğu belirsizlik ortamında bozulan asayişi yeniden tesis edebilmek için Selim Sırrı (Tarcan) ile birlikte bir kolluk kuvveti gibi çalışmıştır. İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) çağrısı karşısında, durumdan vazife çıkararak giriştiği bu etkinlik bağlamında, Selamlık Resmi İnzibatı ve Beyoğlu Zabıta Müfettişi gibi çalışmış ve üstün hitap kabiliyetini kullanarak kalabalıkları yönlendirmeyi başarmıştır. Radikal görüşleriyle tanınan İTC önderi Kara Kemal'in, cemiyet içerisinde fazlasıyla ön plana çıkmasından endişe ederek kendisini uyarmasına kadar bu "görevine" devam eden Rıza Tevfik, ortaya koyduğu performans dolayısıyla kendisini Merkez-i Umumi'ye davet eden İTC önderlerinin çağrısı üzerine Selanik'e gitmiş, cemiyet içindeki hizipleri yakından tanıma fırsatını bulduğu kentte yerli Yahudilere hitap ettikten sonra sayısız Türk'ü öldüren Bulgar komitacısı Sandansky ile görüşmüş, hemen akabinde de İTC'nin desteğiyle girdiği seçimleri kazanarak Edirne Mebusu sıfatıyla Meclis-i Mebusan'a girmiştir.

Mehmet Vehip (Kaçi) Paşa’nın Çanakkale Muharebelerindeki Yeri ve Önemi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 82 · Sayfa: 97-128
Tam Metin
Mehmet Vehip Paşa, Çanakkale Savaşları'nın önemli kumandanları arasında yer aldı. Seddülbahir saldırılarının en şiddetli olduğu dönemin sonlarında Çanakkale Savaşları'nda göreve başladı. Uyguladığı yeni ve etkili muharebe yöntemleriyle savaşın seyrini değiştiren kumandanlardan biri oldu. Bu yönüyle, birçok Alman komutanın da takdirini topladı. Profesyonel askeri kişiliği ve başarıları ile dikkat çekti. Çanakkale'den sonra Doğu Cephesi'ndeki başarıları, onun askeri becerisini ortaya koydu. İtalya-Habeşistan Savaşı'ndaki hizmetleri ve bu savaşta Habeş ordusunu yönetmesi, askeri dehasının bir sonucu olarak Türk ve dünya kamuoyuna yansıdı. Avrupa'da kalarak, Anadolu'daki Milli Mücadele'ye katılmaması, askeri bakımından olumlu bir davranış olarak kabul edilmedi. Ayrıca yurt dışındaki muhalefet gruplarıyla olan yakınlığı, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları tarafından hoş karşılanmadı ve vatandaşlıktan çıkarıldı. Ömrünün son 22 yılını Türkiye dışında geçirmek zorunda kaldı.

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Beyşehir Kazası’nda Nüfus

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 81 · Sayfa: 489-532
Tam Metin
Nüfus, coğrafya biliminin ele aldığı temel konularından birini oluşturur. Farklı bilim dalları tarafından ele alınan nüfus, özellikle planlama açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Günümüz dünyasında nüfusun niceliğinden çok niteliği önemlidir. Ancak bir ülkenin nüfus niceliği (sayısı) hala önemini korumaktadır. Nitekim nüfus artış hızı sıfır olan ya da eksilerde seyreden ülkeler, nüfusunun yaşlanması ve neslin yenilenememesi gibi endişelerle nüfus artışını destekleyici politikalar izlemektedir. Nüfus, gerek geçmişte gerekse günümüzde devletler için önemli bir vergi ve asker kaynağı durumundadır. Osmanlı İmparatorluğunda da nüfus, asker temini ve vergiler bakımından son derece önemli bir kaynak durumundaydı. Bu bağlamda nüfus, tarih ve coğrafya bilimlerinin ortak çalışma alanını oluşturmaktadır. Bu çalışmada, XIX. yüzyılın ilk yarısından Cumhuriyet dönemine kadar olan süreçte, Beyşehir Kazasında meydana gelen demografik değişim (kaynakların elverdiği ölçüde) ortaya konulmuştur. Osmanlı'nın son döneminden Cumhuriyet dönemine geçiş sürecinde Beyşehir kazasındaki nüfus değişimi ve gelişimi üzerinde savaşlar, göçler ve idari yapıdaki değişimler belirleyici olmuştur. Mevcut kaynaklar ışığında bu değişim coğrafi bakış açısıyla (doğal ortam-insan etkileşimi dikkate alınarak) değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Beyşehir kazasındaki nüfusun gelişimi üzerinde doğal ortam şartlarından çok idari-beşeri şartların etkisi daha fazla etkili olmuştur.

Tmt Öncesi Kıbrıs Türkleri’nin Durumuna Dair Türkiye’nin Kıbrıs Konsolosluğunca Hazırlanan Bir Rapor Ve Düşündürdükleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 81 · Sayfa: 533-544
Tam Metin
1930'lu yılların sonlarına doğru Kıbrıs Türk toplumu pek çok sıkıntı ve problemlerle adeta adada var olabilmenin mücadelesi içindedir. Türkiye'nin Kıbrıs Konsolosu tarafından 1938 yılında hazırlanan bir raporda Kıbrıs Türklerinin yaşadığı sıkıntılar ve çözüm yolları ayrıntılı bir şekilde dile getirilmektedir. Bu raporda; İngiliz yönetiminin ve Rumların Kıbrıs Türklerinin milli kimliklerine yönelik baskıları, Türklerin ekonomik durumları ve Adadan göçe zorlayan uygulamalar ve bu problemler karşısında neler yapılabileceği ifade edilmektedir. Bu bakımdan Kıbrıs Meselesini ve Kıbrıs Türklerinin yaşadıkları sıkıntıları anlama bakımından sözkonusu rapor önem arzetmektedir.

Trabzon’un Rus Donanmasınca Bombardımanı ve Bombardımanın Trabzon’a Etkileri (1914-1916)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 81 · Sayfa: 545-576
Tam Metin
I. Dünya Savaşı sırasında, Trabzon'un stratejik bir konumda bulunması ve Rusların buradaki geçiş bölgelerini elde tutmak istemesi, Trabzon'u hedef haline getirmişti. Aynı zamanda bu bölge, Doğu Anadolu'nun kontrolü için büyük önem taşımıştı. Rus donanması bu nedenlerden ötürü bölge üzerinde yoğunlaşmaya karar verdi ve Trabzon'u yoğun şekilde vurdu. Civar bölgelere de büyük hasar veren bu olaylar, Rus kara ordusunun ilerlemesini sağladı. Eğer Rus donanması bombardımanda başarılı olamasaydı, Rus kara orduları o an bulundukları konumda olamayacaktı. Bombardımanın yıkıp geçtiği Trabzon, ekonomik ve sosyal açıdan geriledi. Burada yaşanan olaylar, Trabzon'un güncel yaşamında da kötü sonuçlar doğurdu. Halk, Trabzon'u terk ederek daha güvenli yerlere göç etmek zorunda kaldı.

Milli Mücadele Yıllarında Türk Bahriyesinin Durumu ve Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 81 · Sayfa: 603-650
Tam Metin
Dünya tarihine bakıldığında görülecektir ki; denizlere hakim olan dünyaya da egemen olmuştur. Bu nedenle denizler hak ve çıkarların yoğun olarak tartışıldığı ve çatıştığı uluslararası bir politik arena özelliğine de sahiptir. Türklerin denizcilik tarihi çok eskilere dayanmakla birlikte, Osmanlı Devleti'nin son dönemleri irdelenecek olur ise; 1914'de başlayıp 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması ile son bulan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Donanması'nın gerçek durumunu göstermesi açısından oldukça yararlı olmuştur. Hali hazırda silahları ve cephaneleri alınmış, orduları terhis, donanması enterne edilmiş bir devletin mücadele gücü de bu sayede elinden alınmıştır. Milli Mücadele başladığında Anadolu ordusunun silah, cephane, mühimmat eksiği hangi yolla giderilecekti? Anadolu'da mücadelenin başında tüm ulaşım araçları İtilaf güçlerinin elindeydi veya yabancı şirketlerin himayesinde bulunuyordu. Bu durumda ulaşım için tek yol olarak denizler kalıyordu. Milli Mücadele kara cephelerinde yapılacaktı fakat bu cepheler denizlerden taşınacak savaş araçlarıyla desteklenebilirdi. İlk önceleri sivil denizcilerle yapılan taşımacılık, denizcilerin İstanbul'dan kaçarak Anadolu'ya geçmesiyle daha kuvvetlenmiş ve örgütlü taşımacılığa dönüştürülmüştür. Milli Mücadele boyunca, Anadolu donanması Karadeniz'de faaliyet göstererek, Sovyet limanlarından ve düşman tarafından el konulan İstanbul'daki liman ve depolardan her çeşit savaş aracını ve malzemesini Anadolu'ya taşımışlar, cephenin silah gereksinimini karşılamışlardır. Ayrıca Karadeniz kıyısındaki Pontusçu Rum çeteleri ile karada, İtilaf devriye gemileri ile denizde mücadele vermişler, hatta başarılar da sağlamışlardır.Bu çalışma aynı zaman da, Milli Mücadele sırasında Türk denizcilerinin çabalarını ve Karadeniz'de kurdukları "taşıma filosu" nun bölge denizindeki faaliyetlerini, Türk kıyılarının İtilaf devleti destekli Yunan Deniz Kuvvetleri tarafından nasıl bombardımana tutulduğunu anlatmaktadır. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen kurulan taşıma filosuna sonradan dahil olan "Preveze" ve "Aydınreis" gambotunun Ankara Hükümeti'nin emrine girişleri, Anadolu deniz gücünün ilk gemileri oluşları, ardından Sovyetlerden satın alınan ve yine Türk karasularında enterne edilen "Batum" gibi gemilerle adı geçen bu deniz gücüne bunların yaptıkları katkıları anlatmaya çalıştım.