1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Türk Tarihinin Seyrine Bir İşaret Levhası: Çanakkale Savaşları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 133-154
Tam Metin

Bu makalede, Birinci Dünya Savaşı cephelerinden biri olan Çanakkale Cephesi'nin Türk tarihinin seyrine olan etkisi üzerinde durulmaktadır. Yöntem olarak, Çanakkale Cephesi'nin askerî gelişimi üzerinde kısaca durulduktan sonra cephenin açılma nedenleri ve ulaşılacak hedefler irdelenmiş, bunların etkileri değerlendirilmiştir. Savaş sonuçlarının doğurduğu özellikler üzerinde durulmuş; böylece Türk tarihi üzerine ne gibi etkileri olduğu saptanmaya çalışılmıştır.

Bu çalışmada, Çanakkale Savaşları'nın dolaylı ve dolaysız etkilerle Türk tarihine yön verici işlevinin olduğu anlatılmaktadır. Özellikle Türk tarihinde bir dönüm noktası niteliğinde olan Ulusal Kurtuluş Savaşı üzerindeki etki ve katkıları açıklanmaya çalışılmıştır.

Kocaeli Yarımadası’nda Karakol Cemiyeti-Mustafa Kemal Paşa Rekabeti ve Yahya Kaptan Olayı II

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 155-200
Tam Metin

Makalenin uzunluğu nedeniyle iki kısım halinde yayımlanması zorunlu olmuştur. Sayı 74'de yer alan birinci kısımda; Karakol Cemiyeti, Karakol Cemiyeti'nin Gebze'de yapılanmassı ve Yahya Kaptan'ın bölgeye gelişi, buradaki faaliyetleri, Mustafa Kemal Paşa'nın Yahya Kaptan ile ilişkiye geçmesi ve Temsil Heyeti açısından Yahya Kaptan problemi incelenmişti.

İkinci kısıda ise; Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Kocaeli Yarımadası'nda Teşkilatlanmaya başlaması, bölgede Milli Kuvvetler arasında ortaya çıkan rekabet ve Yahya Kapttan'ın öldürülmesine giden süreç incelenmiştir.

1946 GENEL SEÇİMLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNDE İKTİDAR VE MUHALEFET PARTİLERİ ARASINDA YAPILAN TARTIŞMALAR I

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 75 · Sayfa: 437-464
Tam Metin
II. Dünya Savaşı' ndan sonraki dış ve iç şartlar, Türkiye'de çok partili demokratik hayata geçişi zorunlu kılmıştır. Savaş sonrasında yaşanan demokrasi atmosferinin bir sonucu olarak da önce Milli Kalkınma Partisi, daha sonra ise Türk siyasi hayatında etkin bir rol oynayacak olan Demokrat Parti kurulmuştur. Bundan sonra yönetim mekanizmasını elinde bulunduran CHP, dış politikanın gereklerini ve muhalefetin taleplerini karşılama adına, anti -demokratik kanunları yürürlükten kaldırma ya da yumuşatma yoluna gitmiş, iki dereceli seçim sistemini yürürlükten kaldırarak tek dereceli seçim usulünü benimsemiştir. İktidar partisi CHP, milletin siyasi olgunluğunu ve rejimin demokratik eğilimini dünya kamuoyuna göstermek adına, muhalefetin teşkilatlanmasına izin vermeksizin 1947 yılında yapılması gereken seçimleri bir yıl erkene almıştır: İktidarın bu acelesine Demokrat Parti' nin tepkisi belediye seçimlerine katılmamak olmuştur; fakat aynı tepkiyi genel seçimlerde gösteremeyen DP iktidarın açtığı yoldan ilerlemek zorunda kalmış ve hazırlıksız girdiği, her seçim çevresinden aday gösteremediği seçimlerde sayısal çoğunluğu sağlayamamıştır. Ancak DP' nin seçimlerde sayısal çoğunluğu kazanamamasına rağmen "ilgi ve alaka"ya mazhar olması, gelecek adına DP'yi ümitlendirmiştir. Çalışmamızın kapsamlı olması ve toplamda 43 sayfayı bulması nedeniyle iki ayrı kısımda vermek mecburiyeti hasıl olmuştur. Bu nedenle 1. Kısımda, Cumhuriyetin İlanından 1946 Seçimlerine Kadar Türk Demokrasisi, 1946 Seçimlerine Kadar İktidar - Muhalefet ilişkileri, 1946 Seçimleri Öncesi Partilerin Seçim Propagandaları ele alınmıştır,

CUMHURİYET TÜRKİYE’SİNİN İLK ÇOCUK HAFTASI

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 75 · Sayfa: 465-494
Tam Metin
Milletlerin tarihlerinde anmaya ve kutlamaya değer Ulusal günleri ve milli bayramları vardır. Türk bağımsızlık mücadelesi ve Cumhuriyet Türkiye'sinin inşası sürecinde önemli yeri olan 23 Nisan1920 tarihi de bunlardan biridir. Günün anlam ve değerini yetişen kuşaklara öğretmek ve ulusal bağımsızlık bilincini sonsuza kadar yaşatmak amacıyla, bu gün "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adıyla Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk çocuklarına hediye edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren çeşitli etkinliklerle kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 1927 tarihinden itibaren Türkiye Himaye-i Eftal Cemiyeti'nin öncülüğünde oldukça kapsamlı bir hale getirilmiştir. 1929'da ise Çocuk Haftası'na dönüştürülmüş ve hafta süresince, resmi törenlerin yanında çocukların bayram neşe ve heyecanını yaşamaları sağlanmış ve çocuk ile ilgili birçok nokta kamuoyunun gündemine taşınmıştır. Bayram ve hafta süresince Cemiyet, merkezi Ankara ve tüm şubelerinde törenler, toplantılar, yayınlar, müsamereler, eğlenceler, balolar ve yarışmalar düzenlemiştir. Çalışmada, 23 Nisan Bayramı ve Çocuk Haftası'nın Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki heyecanı, içeriği ve yapılanlar, etkinliklerin mimarı Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin faaliyetleri bağlamında ele alınarak incelenmiştir.

KEPİRTEPE KÖY ENSTİTÜSÜ (1937-1954)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 75 · Sayfa: 495-522
Tam Metin
Kepirtepe Köy Enstitüsü, Türkiye genelinde açılan 21 enstitüden biridir. Okul adını bölgenin arazi yapısından almıştır. 1938 yılında Edirne'de Köy Öğretmen Okulu olarak kurulan okul; buradan Alpullu'ya oradan da arazinin darlığı nedeniyle Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesine taşınmıştır. Köy enstitüleri köylüyü aydınlatmak ve eğitmek amacıyla kurulmuştur. Bu enstitü açık kaldığı sürece okuma yazma bilenlerin artmasına önemli katkılar sağlamış, yetiştirdiği öğretmenlerle topluma, üretici bireyler kazandırmıştır. Ancak 27 Ocak 1954 tarihinde 6234 sayılı yasa ile adı İlk Öğretmen Okulu olarak değiştirilmiştir.

Mondros Mütarekesi’nin Ardından Ermeni ve Rum Patrikhanelerinin İşbirliği (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 75 · Sayfa: 575-604
Tam Metin
30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi'nden sonra Osmanlı Devleti'nin çeşitli bölgeleri İtilaf Devletleri'nin işgaline uğramıştı. Savaştan yenik çıkan Osmanlı Devleti'nin artık toparlanamayacağının düşünüldüğü ve İtilaf Devletleri'nce topraklarının paylaşıldığı bu sıralarda, ülke içindeki kimi azınlıklar da devlete karşı taleplerini elde etmek için uygun ortamın oluştuğu kanısındaydılar. Özellikle savaş sırasında devletle ciddi problemler yaşamış olan Rumlar ve Ermeniler, mütareke ortamından daha rahat istifade edebilmek gayesiyle, din adamları öncülüğünde kendi aralarında bir ittifak oluşturmuşlardı. İki grubun ülke içindeki en büyük din adamları olan patrikler tarafından oluşturulan ittifak, yine iki tarafın da imzaladığı bir muhtıra metniyle de kendilerince resmî bir hâle getirilmişti. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından Mudanya Mütarekesi sonrasına kadar devam edecek olan bu işbirliği döneminde, söz konusu taraflar Osmanlı Devleti'ne karşı taleplerinde birbirlerini destekleyerek Batı kamuoyu nezdinde daha güçlü bir görüntü sergileyecekleri gibi ülkenin değişik bölgelerinde faaliyet gösteren Rum ve Ermeni çetelerle beraber hareket ederek de işbirliğinin silahlı cephesini oluşturacaklardır.

İSTİKLAL MADALYALI POLİSLER VE YÜZELLİLİK POLİSLER

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 75 · Sayfa: 523-574
Tam Metin
30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması, Anadolu'nun işgaline uzanan süreci başlatmıştır. Mustafa Kemal önderliğindeki Kuva-yı Millîyeciler ellerinde kalan son vatan topraklarını kurtarmak için işgale karşı Millî Mücadele'yi başlattı. Mustafa Kemal bu mücadelede Türk halkının büyük bir çoğunluğunun desteğini kazandı. Bu süreçte Türk polisi de asli görevi olan asayiş ve güvenliği sağlamanın yanı sıra Millî Mücadele'ye tam destek verdi. Bu mücadelede hayatını kaybetmiş veya Millî Mücadele'ye katkılarından dolayı İstiklâl madalyası kazanmış birçok polis mevcuttur. Ancak Millî Mücadele sırasında düşman devletler ve İstanbul Hükümeti ile işbirliği yaptıkları gerekçesiyle yurt dışına sürgün edilen "Yüzellilikler" içerisinde 13 tane de polis yer almıştır. Bu makalede Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü arşivinden elde edilen belgeler doğrultusunda İstiklâl madalyası verilen bazı polislerle, "Yüzellilikler" arasında sürgüne gönderilen polislerin yaşam öyküleri ve faaliyetleri incelenmiştir.

Kocaeli Yarımadası’nda Karakol Cemiyeti - Mustafa Kemal Paşa Rekabeti ve Yahya Kaptan Olayı I

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 75 · Sayfa: 605-634
Tam Metin
Mütareke döneminin bilinen ilk milli örgütü Kara Vasıf Bey'in kurduğu İttihatçı yapıdaki Karakol Cemiyeti'dir. Cemiyet, Kocaeli Yarımadası'nı kontrol altında almak için bölgede Rum çetelerine karşı silahlı teşkilat oluşturmuştur. Gebze ve civarındaki teşkilatın başına da Yahya Kaptan'ı getirmiştir. Sivas'ta gerçekleştirilen kongrede tüm bölgesel milli cemiyetlerin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmesine karar verilmiştir. Karakol Cemiyeti de bu kararı görünüşte kabul etmiş ancak örgütünü muhafaza ederek bağımsız davranmaya çalışmıştır. ARMHC adına karar ve yürütmeyi üstlenen Heyet-i Temsiliye'nin reisi Mustafa Kemal Paşa Yahya Kaptan ile beraber Gebze ve Kartal teşkilatını doğrudan Heyet-i Temsiliye'ye bağlamak isteyince ARMHC'nin İstanbul teşkilatı olarak bilinen Karakol Cemiyeti buna direnmiş ve artık kendi nüfuzundan çıkan Yahya Kaptan'ı bölgeden uzaklaştırmaya çalışmıştır. Rumlar ve Üsküdar Mutasarrıfı Ziver Bey tarafından da pek çok suçla itham edilen Yahya Kaptan İstanbul'dan gönderilen hükümet kuvvetleri tarafından 9 Ocak 1920'de Tavşancıl'da katledilmiştir. Mustafa Kemal Paşa ortaya koyduğu belgeler doğrultusunda Nutuk'ta bu olaydan uzun uzun bahsetmekte ve İstanbul teşkilatını hükümetle işbirliği yapmakla suçlamaktadır. Yine Kartal ve Gebze'de İstanbul teşkilatıyla bağlantısı olan bazı isimleri de İngiliz Muhipleri Cemiyeti adına faaliyet yürütmekle itham etmektedir. Konuyla ilgili başka belge ve kaynaklar da incelendiğinde İstanbul teşkilatının ve Mustafa Kemal Paşa'nın itham ettiği isimlerin Yahya Kaptan'ın katledilmesinde pay sahibi oldukları bir gerçek olarak ortaya çıkmaktaysa da hükümetle doğrudan işbirliği halinde oldukları ve Milli Mücadele'ye ihanet ettikleri sonucuna varmak mümkün gözükmemektedir. Bu olay en azından TBMM'nin açılışına kadar Müdafaa-i Hukuk hareketinin tek merkezli olmadığı gerçeğiyle beraber düşünülmelidir. Kocaeli Yarımadası'nda Karakol Cemiyeti ve MustafaKemal Paşa arasındaki rekabet 16 Mart 1920'de İstanbul'un resmen işgal edilmesine kadar devam etmiştir.

Birinci Dünya Savaşı Sırasında Anadolu’nun Güney Bölgelerinde Ermeni Çete Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 74 · Sayfa: 253-282
Tam Metin
Osmanlı Devleti, 1915 yılının Nisan ayında Zeytun Ermenilerini Konya'ya göç ettirdi. Daha sonra bu kararın kapsamı genişletildi ve 27 Mayıs 1915'te Ermenilerin Halep, Musul ve Deyr-i Zor'a göç ettirilmelerine dair kanun çıkarıldı. Bu kanunun çıkarılmasının sebebi, Ermenilerin savaş hâlindeki Osmanlı Devleti'nin düşmanlarıyla işbirliği yapması ve Anadolu'nun hem doğusunda hem de güneyinde bağımsız devlet kurmaya çalışmalarıydı. Bu amaçlarına ulaşmak isteyen Ermeniler, sevk ve iskân kararına rağmen dağlara çıkıp Fındıcak ve Musa Dağı'nda isyan ettiler. Hatta Urfa şehir merkezinde de isyan çıkardılar. Bu isyanların bastırılmasından sonra bazı Ermeniler küçük çeteler kurarak faaliyetlerine Amanos ve Toroslar'da devam ettiler.