1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Başkumandanlık Kanunu’nun Dördüncü Defa Uzatılması Sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın TBMM’nde Konuşması ve El Yazısıyla Hazırlık Notu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 209-214
Tam Metin
Bu yazıda, 5 Ağustos 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen Başkumandanlık Kanunu'nun uzatılma süreleri hakkında bilgi verilmekte, 20 Temmuz 1922'de dördüncü kez uzatılması sırasında Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'nın, Meclis'te yaptığı konuşma ve bu konuşmaya dayanak oluşturan, kendi kaleminden çıkmış orijinal ön hazırlık notları sunulmaktadır.

(Vakit Gazetesine Göre) Saltanatın Kaldırılmasına Bazı Dünya Müslümanlarının Bakışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 245-260
Tam Metin

Bu çalışmada; dış Müslümanların saltanattan sonraki Hilafete bakış açıları incelenmeye çalışılmıştır. Yani 1 Kasım 1922 ile 3 Mart 1924 tarihleri arasındaki dönemde dış Müslümanların, hilafetin kaldırılmasından sonraki durumu nasıl değerlendirdikleri araştırılmaya çalışılmıştır. Dış dünyanın konuya bakış açısı enteresan yaklaşımları içermektedir. Bu yüzden basına yansıyan bilgiler, Vakit gazetesi örneği ile sunulmuştur.

1 Kasım 1922'de saltanat kaldırılmış ve hilafetten ayrılmıştır. Yeni halife seçimle işbaşına gelmiştir. Dört halife döneminden sonra ilk kez görülen bu durum, hem Türk aydınlarının ve hem de dış Müslümanların tartışmalarına yol açmıştır. Bu tartışmanın kaynağı, hilafet makamından dünyevî yetkilerinin alınmasıdır. Türkiye içinde 15 Ocak 1923'ten sonra tartışmalar hız kazanmış ve daha çok olumsuz bir havada devam etmiştir.

Ancak dış Müslümanların konuya bakışı oldukça olumludur. Özellikle Şam, Filistin, Tunus, Cezayir, Mısır, Arnavutluk, Kırım, Rusya Müslümanları ve Hindistan gibi yerlerden gelen telgraflar ve mesajlar; TBMM'nin saltanatı kaldırması ve yeni halifeyi seçimle iş başına getirmesi konusundaki kararını alkışlamışlar ve kabul etmişlerdir. Hatta Mustafa Kemal'e Hilafetin kurtarıcısı unvanını vermişlerdir. Ayrıca Türkiye'nin Lozan görüşmelerinde başarılı olması için desteklerini açıklamışlardır.

Atatürk Döneminde Kayseri Halkevi ve Faaliyetleri (1932-1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 261-292
Tam Metin
Halkevleri 19 Şubat 1932'de Cumhuriyet rejimini ve devrimleri halka götürmek amacıyla kurulmuş, 1932-1951 yılları arasındaki zaman diliminde toplumu Cumhuriyetin ortaya koymuş olduğu ilkeler doğrultusunda yetiştirme ve geliştirme yolunda önemli roller oynamış olan bir kültür kurumudur. Kayseri Halkevi, 24 Haziran 1932'de açılmış, 1932-1938 yılları arasında Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de yoğun ilgisi ile cumhuriyetin temel ilkelerinin halka anlatılması ve halkın belirli konularda aydınlanması ve sosyalleşmesi açısından önemli hizmetlerde bulunmuştur. 1932-1938 yılları arasında Kayseri Halkevi "halkın evi" olma yolunda önemli adımlar atmış ve önemli hizmetlerde ve faaliyetlerde bulunmuştur. Kayseri Halkevi 11 Ağustos 1951 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 5830 nolu yasa ile Demokrat Parti tarafından kapatılmıştır.

Mareşal Fevzi Çakmak’ın Millî Mücadele, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk’e İlişkin Konuşma, Demeç ve Söyleşileri Üzerine Bir Basın Taraması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 293-328
Tam Metin
Mareşal Fevzi Çakmak, Kurtuluş Savaşı'mızın üst düzey komuta heyetinde önemli görevler üstlenmiş, Atatürk'ün en yakın silâh arkadaşlarından biridir. Onun, Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde Millî Müdafaa Vekili, İcra Vekilleri Heyeti Reisi, Genelkurmay Vekâleti Vekili ve Cumhuriyet döneminde uzun süre Genelkurmay Başkanı olarak hizmetleri, her türlü övgünün üstündedir. Bu araştırmamızda Fevzi Paşa'nın Millî Mücadele'ye katılmak üzere Anadolu'ya geçişinden itibaren basınımızda yer alan konuşma, demeç ve söyleşileri, kronolojik sıra içinde sunulmuştur.

“Fikir Hareketleri” Dergisinde (1933-1940) Hüseyin Cahit’in (Yalçın) Türk Devrimi’ne Bakışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 347-378
Tam Metin
Hüseyin Cahit (Yalçın) (1875-1957), elli yılı aşkın meslek yaşamında üç ayrı devrede (1908-1914, 1922-1925 ve 1943-1947) Tanin gazetesini çıkaran ünlü gazeteci ve siyasetçidir. İttihat ve Terakki örgütünün önde gelen üyelerinden biridir. Henüz Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü sırada İstanbul'da çıkardığı Tanin gazetesinde, Savaş'a destek vermekle birlikte, Ankara Hükümeti ile zaman zaman belirli konularda ters düşmüş ve adı muhalif gazetecilerle birlikte anılmaya başlanmıştır. Cumhuriyetin ilanı usulüne ve Hilafetin kaldırılmasına karşı takındığı tutum dolayısıyla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'nın ve Hükümetin tepkisini çekmiş, İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış ve Nutuk'ta ağır bir dille suçlanmıştır. Bu makalenin amacı, Hüseyin Cahit'in (Yalçın) Türk Devrimini nasıl yorumladığını ve siyasal iktidarla ne tür ilişkisinin olduğunu, 1933-1940 devresinde yayımlanan haftalık Fikir Hareketleri dergisinden izlemektir. Başyazar, 1920'li yılların kötü izlenimlerini silme ve siyasal iktidarla uzlaşma arayışı içindedir. Dergide, orta sınıf söylemine dayalı bir demokrasi savunusu yapmıştır. Cumhuriyetin kuruluşu esnasında temsili demokrasinin gereklerinin yerine getirilmemesini (Cumhuriyet Halk Fırkası Liderliği ile Cumhurbaşkanlığı'nın aynı kişide birleşmesini) kıyasıya eleştiren Tanin Başyazarı'nın yerini, Fikir Hareketleri'nde, bu kez, iki savaş arası dönemin dünya koşullarını (diktatörlüklerin yaygınlaşması ve demokrasinin gözden düşmesi) dikkate alan, demokrasiyi korumak pahasına, gerektiğinde kısa süreli diktatörlükleri bile salık veren, iktisadi hürriyeti demokrasi için olmazsa olmaz koşul saymayan ve anti-komünist söylemi dergisinin ana söylemi yapan bir Hüseyin Cahit almıştır.

Mütareke Döneminde Bir Eşkiyalık Örneği: Ali Batı Olayı (6 Mayıs - 18 Ağustos 1919)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 329-346
Tam Metin
Mardin'de İkinci Meşrutiyet'ten önce eşkıyalığa başlayan ve İkinci Meşrutiyet döneminde de buna devam Ali Batı, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra tekrar faaliyete geçmiş ve bölgeyi huzursuzluk içinde bırakmıştı. Mütareke dönemindeki Ali Batı'nın faaliyetleri İngiliz istihbarat subayı Binbaşı Noel'in bölgeye gelmesiyle paralellik arz etmektedir. İtilâf Devletleri'nin bölgeye müdahale etmesini önlemek için Osmanlı Devleti elinden geleni yapmış, ordu ve bölge aşiretlerinin işbirliği sonucu Ali Batı etkisiz hale getirilmiş ve bölgede sükûnet sağlanarak İtilâf Devletlerinin müdahalesi önlenmiştir.

Cumhuriyet Öncesinde Maraş’taki Yabancı Okullar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 387-414
Tam Metin

XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı toprakları üzerinde açılan yabancı devletlere ait okul sayısında önemli bir artış oldu. Halep Vilayeti'ne bağlı olan Maraş Sancağı'nda da yabancı okul sayısı hızla arttı. Maraş'ta; Fransa, Almanya , Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere ilkokul, ortaokul, lise, hatta yüksek öğretim seviyesinde okullar açtılar.

Bu okullardan bir kısmında özel statü varken yetimhanelerin içinde açılanlar hayır amaçlı ve meslekî eğitime yönelikti. Özel statüdeki okullarda öğrencilere belli bir ücret karşılığında eğitim veriliyordu. Toplanan bu ücretler okullar için önemli gelir kaynağı olsa bile bu okulların finansmanını , okulun hamiliğini yapan ülke ya da çeşitli misyoner örgütleri karşılamaktaydı. Okulda ders veren öğretmenlerin maaşları da söz konusu misyoner teşkilatları tarafından ödeniyordu.

Maraş'taki yabancı okulların öğrenci kitlesi Ermeniler'di. Katolik Ermeniler daha çok Fransız okullarını tercih ederken, Protestanlar Amerikan ve Alman okullarına gidiyorlardı. Müslümanlar bu okulları çok nadir olarak tercih ediyorlardı.

Atatürk İlke ve İnkılâplarının Kıbrıs’a ve Kıbrıs Türk Kadınlarına Yansımaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 415-436
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu sonrası gerçekleştirilen Atatürk İlke ve İnkılâpları (Harf İnkılâbı, Kılık - Kıyafet Kanunu, Medeni Kanun, Soyadı İnkılâbı vs.) o dönemde İngiliz Sömürge Yönetimi idaresinde bulunan Kıbrıs Türk Toplumu arasında oldukça hızlı bir biçimde benimsenmiştir. Harf İnkılâbı, Kılık- Kıyafet Kanunu, Soyadı İnkılâbı vs. gibi değişiklikler yasa gerektirmediği için Kıbrıslı Türkler tarafından derhal uygulanmıştır. Atatürk döneminde Kıbrıs Türkleriyle Türkiye arasında başlayan ve gelişen ilişkilerle Kıbrıs Türk Toplumunun eğitim, öğretim, dil ve kültür konularında Türkiye'ye karşı olan ilgisi daha da artarken. Atatürk İlke ve İnkılâplarının Kıbrıs'ta yaygınlaşıp kökleşmesi de sağlanmıştır. Özellikle Kılık- Kıyafet İnkılâbı, Medeni Kanun gibi kadın haklarını ilgilendiren inkılâplar, Kıbrıs Türkleri arasında en kolay ve en hızlı benimsenen inkılâplardan olmuştur. Hatta bu konuda Türkiye'den bile daha hızlı bir gelişme gözlenmiştir. Bu çalışmada Atatürk İlke ve İnkılâplarının Kıbrıs Türk kadınları üzerindeki etkisi incelenecektir. Bu bağlamda Kılık- Kıyafet, Medeni Kanun ve diğer kadın hakları ile ilgili gelişmeler ele alınarak, Kıbrıs Türk kadınlarının yaşadığı değişim irdelenmeye çalışılacaktır.

Müttefiklerin Çanakkale Boğazı’nı Geçme İhtimaline Karşı Osmanlı Hükümeti’nin Başkenti Taşıma Planı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 379-386
Tam Metin
Çanakkale savaşı deniz harekatı başta olmak üzere, onu izleyen kara harekatıyla sıradan bir askeri harekat olarak değerlendirilemez. Çanakkale boğazı stratejik açıdan Osmanlı Devleti 'nin payitahtının anahtarı olduğu gibi iki kıtayı birbirine bağlayan önemli geçitlerden biridir. Bu açıdan Çanakkale harekatı Boğazlara ve İstanbul'a egemen olma savaşlarıdır. Çanakkale 'nin bu stratejik öneminden dolayı hükümet bir yandan Çanakkale 'nin savunulması için tedbirler alırken, diğer taraftan da İstanbul'un savunulması için de tedbirler almıştır. Bu tedbirler arasında müttefiklerin İstanbul'u işgal etme olasılığına karşı payitahtı Eskişehir ve Konya 'ya nakletme planı da vardır.

Tanin Gazetesine Göre “Çanakkale” Geçilmez

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 61 · Sayfa: 123-182 · DOI: 10.33419/aamd.702440
Avrupa'nın sanayileşen büyük devletleri arasındaki denge XIX. yüzyılda Almanya'nın birliğini sağlaması ile bozuldu. Yeni düzende ekonomik ve siyasal çıkarlar Almanya ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu birbirine yaklaştırdı. Karşısında ise İngiltere, Fransa ve Rusya yer aldı. Gruplar arasındaki gerginlik Avusturya-Macaristan veliahdının öldürülmesi İle sıcak çatışmaya dönüştü. Savaş başladığında Osmanlı İmparatorluğu tarafsızlığını ilân etti. Ancak kısa süre sonra Enver Paşanın girişimleri ile Almanya yanında I. Dünya Savaşı'na katıldı. Osmanlı ordusu daha savaşın başında Sarıkamış'ta Ruslardan öte soğuk ve hastalık yüzünden büyük kayıplara uğradı. Ekonomik ve toplumsal sorunlarla karşı karşıya kalan Rusya ise Almanlar karşısında yenilgi almaya başladı. İngiltere ve Fransa, müttefikleri olan Rusya'yı bu durumdan kurtarmak için Boğazları geçme projelerini uygulama kararı aldı. Böylece savaşı da bitirmeyi plânlıyorlardı. İngiltere ve Fransa, sömürgelerinden aldıkları destekle Önce karadan, ardından hem karadan hem denizden yaptıkları harekâtla plânlarını uygulamaya koydular. Ancak, büyük umutlarla geldikleri Gelibolu'da, ardı ardına yenilgi aldılar ve sonunda yarımadayı boşalttılar. Harekâtın başından itibaren Boğazların geçilemeyeceğini savunan ve İttihat ve Terakki Cemİyeti'nin sözcüsü olan Tanin gazetesi de harekâtı duyarlılıkla izledi. Savaşı, Müslümanlık ile Hıristiyanlık arasındaki yeni bir mücadele olarak niteledi. Savaş süresince verdiği haber ve yorumlarla, cephe muhabirlerinin gönderdiği mektuplarla tarafların askerî durumları, müttefiklerin yenilgi ve Türk askerinin başarı nedenleri üzerinde durdu. İngiliz ve Fransız basınının yalan yayınlarına kamuoyunun dikkatini çekti. Ordunun gereksinimleri için ulusu göreve çağırdı. Müttefiklerin savaş hukuku dışına çıkan hareketlerini eleştirdi. Hükümeti önlem almaya çağırdı. Çanakkale zaferini büyük bir coşku ile karşıladı ve zaferin Türkiye açısından sonuçlarını değerlendirdi.