1135 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- İsmet Giritli 21
- Nuri Köstüklü 17
- Cemal Enginsoy 12
- Utkan Kocatürk 12
- Suat İlhan 11
- Yücel Özkaya 11
- Bekir Tünay 10
- Mustafa Eski 10
- Hamza Eroğlu 9
- Mevlüt Çelebi 9
Anahtar Kelimeler
- Atatürk 329
- Türkiye 113
- Turkey 88
- Milli Mücadele 75
- National Struggle 57
- Osmanlı Devleti 52
- Cumhuriyet 48
- Türkiye Cumhuriyeti 45
- Eğitim 36
- Mustafa Kemal 36
Bakü’de (Mart 1918) Ermenilerin Türettikleri Soykırım ve Edebiyattaki Yansımaları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 60 · Sayfa: 675-686 · DOI: 10.33419/aamd.702668
Özet
30 Mart 1918 yılında Baku'de Ermeniler Türkleri katletmeye girişmişlerdir. Bu girişimle birlikte Baku savaş alanına dönmüştür. Bolşevik-Er- meni Komitesi 1 Nisan 1918'den itibaren ise Askeri birlikler eşliğinde taarruza başladılar. Katliam tam üç gün devam etti. Şehirde cesetlerden başka hiç müslüman kalmamıştı. Bu çalışmada 30 Mart 1918'de Ermeniler tarafından Bakü'de yapılan soykırım ve bunun Azerbaycan Edebiyatı'na yansımaları işlenmektedir.
Ulus Devlete Geçiş Süreci ve Türkiye Cumhuriyetinin Üniter Yapısı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 60 · Sayfa: 643-658 · DOI: 10.33419/aamd.702723
Özet
Kavram olarak 'ulus' sözcüğünün Türkiye siyasî tarihine girişi I. Dünya Savaşı öncesine rastlamaktadır. Ancak, Osmanlı toplumunda bu kavramın taşıdığı anlam ve ifadelere en az itibar eden kesim Türkler olmuşlardı. Osmanlı toplumunu içine alan 'ümmet' yapısı parçalanıp, elle tutulur bir tarafı kalmayınca Türkler için de 'ulus' kavramı bir şeyler ifade etmeye başladı. Ancak M. Sait Halim Paşanın söylediği gibi "bir Müslüman'ın vatanı, Şeriatın hüküm sürdüğü yerdir" anlayışı 'ulus' bilincinin pekişmesine epey bir zaman kaybettirmişti. Cumhuriyet anlayışı, mevcut şartların ve gerçeklerin izini sürmekten başka Türkiye'nin bir diğer çıkar yolu olmadığını açık biçimde beyan ettikten sonra tam anlamıyla ulusallaşma süreci başladı. Türkiye devlet olarak yeni bir kimliğe ve bu kimliğin siyasî, sosyal, kültürel ve tarihî kriterlerini belirleyecek oluşuma kapılarını açınca 'ulus' kavramı toplumsal yapının her katmanını birincil dereceden etkileyen olguya dönüştü. Çalışmamız bu olgu üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını açıklamak amacındadır.
Atatürk Devrinde Türkiye’nin Balkan Politikası
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 335-367 · DOI: 10.33419/aamd.702761
Özet
Balkanlarda, Arnavutluk, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya, Yunanistan ve Türkiye'nin topraklar: bulunmaktadır. Balkan topraklarında Macar, Dalmaçyalı, Slav, Sırp, Romen, Bulgar, Makedon, Karadağlı, Rum ve Türkler yaşamaktadır. Bölge siyasî ve stratejik Özelliği nedeniyle Avrupa büyük devletlerinin çıkar çatışmalarına sahne olmuştur. Osmanlı Devleti'nin güçlü olduğu devirler dışında Balkanlar coğrafî, tarihî, etnik ve dinî nedenlerle parçalanmış şekilde kalmıştır. Bu özelliğinden istifade edilen Balkanlarda, I.Dünya Savaşı çıktığı esnada çatışmalar ve ayaklanmalar çıkarıldı, Büyük devletlerin peşinde I,Dünya Savaşı'na katılan Balkan devletleri savaş sonrası parçalanmış olarak ortaya çıktı. Lozan Antlaşması'ndan sonra Yunanistan'la Türkiye arasındaki ilişkiler, nüfus mübadelesi, Ortodoks patriğinin seçimleri nedeniyle düzelmemişti. İki ülke arasındaki gerginlik 1929'a kadar devam etti. 1930 dan sonra Türk Yunan ilişkileri düzeldi. Öyle ki Venizelos, 12 Ocak 1934'te Nobel Ödülü Komitesi Başkanlığı'na müracaat ederek Atatürk'e barış ödülü verilmesini teklif etti. Türkiye'nin Balkanlarda statükocu bir siyaset izlemesi nedeniyle RomanyaTürkiye'ye yaklaştı. 1933'te Romanya ile Türkiye arasında dostluk antlaşması imzalandı. 1938'te Ro-manya Kralı Il.Carol İstanbul'a gelerek Atatürk'ü ziyaret etti. Balkanlarda barış politikası izleyen Türkiye 1925'te Yugoslavya ile dostluk antlaşması imzaladı. İstanbul'a gelen Yugoslavya kralı Aiexandre ile Atatürk, Balkanlarda barış ve işbirliği konusunda görüşme yaptı. Bu İlişkiler karşılıklı olarak gelişti. Başbakan İnönü 1937'de Belgrad'ı ziyaret etti. Ziyaret sırasında yapılan görüşmelerde Balkan birliği üzerinde duruldu. Balkan Savaşları sırasında Osmanlı Devleti İle Bulgarlar arasındaki ilişkiler bozulmuş¬tu. Fakat I.Diinya Savaşı*nda ikisi de müttefik devletler içinde yer aldı. Savaştan sonra Bul-garistan Türkiye ile barış içinde yaşamak istedi. 1925'te Tiirk-Bulgar Dostluk Antlaşması yapıldı, Bulgaristan, Balkan devletleriyle saldırmazlık konusunda anlaşırken kuvvete baş vurmamayı da kabul etti. Türkiye 1926'da Balkan Devletleri arasında güvenlik sisteminin kurulması yolunda gi-rişimde bulundu. Mussoünİ, Mart 1934'te İtalya'nın geleceğinin Afrika ve Asya'da olduğunu ifade etti. İtalya'nın bu sömürgeci yaklaşımından Türkiye aşırı derecede rahatsız oldu. Türkiye'nin girişimleri sonunda 9 Şubat 1934'te Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında Balkan Paktı kuruldu ve bu ülkeler arasında güvenlik hükümlerini içeren pakt taraflarca İmzalandı. Bu paktın amacı Balkan ülkelerinin sınırlarını tehdit eden güçlere karşı birlik içinde olmaktı. Bu sırada Balkan Paktı'mn dört üyesi ortaklaşa savunmada anlaştı. Pakta göre taraflar sınırlarını karşılıklı olarak güvence akma almayı kabul etti. Taraf¬larca imzalanan Balkan Paktı, II.Dtinya Savaşı'na kadar Balkanlarda barışın garantisi oldu.
Ermenilerin İddiaları ve Tarihî Gerçekler
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 325-334 · DOI: 10.33419/aamd.702770
Özet
Osmanlı Devleti'nin, 19.asır boyunca yaptığı ekonomik, sosyal ve İdarî reformlarda başarılı olmayışı, tam bir sömürgeci-emperyalizm çağının başladığı o devirde, bu devleti rakiplerinin ana hedefi haline getirmişti. Başta Rusya olmak üzere, İngiltere ve Fransa, kendi emellerini gerçekleştirebilmek için Osmanlı Türkiye'sinde yaşayan gayrimüslimlere, özellikle Erme- nilere, istiklâl vaat ederek, onları Osmanlı idaresi aleyhinde kışkırtmaya başladılar. Rus idaresindeki Tiflis'te kurulan Taşnak, İsviçre'de kurulan Hmçak komitelerini eğiten, onları manen ve maddeten destekleyen sömür¬geci devletler Osmanlı Devleti aleyhinde ayaklanmalarına ve pek çok masum insanın ölümüne sebep olmuşlardır. Bu gelişmeler Osmanlı Hükümetini zecri tedbirler almaya sevk etmiştir. Bölgede asayişi sağlamak için OsmanlI Devleti, Orta ve Doğu Anadolu'da yaşayan Ermeni halkından terör ve isyana destek vermiş olanları bulundukları yerden Suriye ve Lübnan ta¬raflarına iskâna tâbi tutmuştur, Osmanlı Devleti bu kararı yasal prosedür içinde uygulamıştır
Hüseyin Rauf Orbay’m Hayatı (1880-1964)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 597-642 · DOI: 10.33419/aamd.702817
Özet
Hüseyin Rauf Orbay, 1880 yılında İstanbul Cibali'de doğdu. Babası Amiral Mehmet Muzaffer Paşa, Annesi Hayriye Rüveyde Hanımdır. Rauf Bey, ilkokulu Cibali İlkokulunda, ortaokulu Trablus Askerî Rüştiyesinde, liseyi Heybeliada Bahriye Okulunda okudu. Rauf Bey, 1899'da teğmen rütbesiyle Deniz Kuvvetlerine katıldı. 1918 yılma kadar değişik savaş gemilerinde görev yaptı. Balkan Savaşları döneminde Hamidiye Akmıyla tanındı. Birinci Dünya Savaşı'nda; İran Cephesi'nde savaştı. Deniz Harbiye Reisliği görevinde bulundu. Savaşın sonunda kurulan Ahmet İzzet Paşa Hükümetinde Bahriye Nazırlığı yaptı. Bu sırada Baş Murahhas olarak Mondros Mütarekesi'ni imzaladı. Türk Kurtuluş Savaşı döneminde; kongrelerden sonra, Heyet-i Temsİliye adına Son Osmanlı Meclisi (Meclİs-i Mebusan) toplantısına katıldı. Bu sırada İngilizler tarafından tutuklanarak Malta'ya sürüldü. Malta'dan kurtulduktan sonra, önce Nâfia (Bayındırlık) Bakanlığı, sonra Başbakanlık ve TBMM Başkan Vekilliği yaptı. Cumhuriyet Devrinde; Terakkiperver Cumhuriyet Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı. Şeyh Said İsyanı sebebiyle partisi kapatılınca bağımsız kaldı. Atatürk'e karşı tertiplenen İzmir Suikastında ceza aldı. Bu sırada yurt dışında olduğundan 10 yıl yurda dönemedi. Türkiye'ye 1935 yılında döndü. 1942 yılında Londra Büyükelçisi tayin edildi. 1944 yılında emekliliğini isteyerek kamu görevinden ayrıldı. Nihaî olarak, 1964'de İstanbul'da vefat edene ka¬dar, hayatını üniversitelerde ders ve konferanslar vererek ve seyahatlere çıkarak geçilmiştir. Hüseyin Rauf Orbay, OsmanlI'dan Cumhuriyet Devrine uzanan süreçte önemli bir asker ve siyaset adamıdır.
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Kuruluşu Sırasında Ali Fethi (Okyar) Bey ile Mahmut Esat (Bozkurt) Beyin Polemikleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 429-451 · DOI: 10.33419/aamd.702947
Özet
1929 yılı sonunda tüm dünyayı saran ekonomik bunalım Türkiye'yi de olumsuz yönde etkiledi. İktidar partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin bazı uygulamaları özellikle devletçi söylemi, toplumun kimi kesimlerinden eleştiri alıyorduk Ekonomik ve toplumsal sorunlara Mecliste yanıt aranmasından ve iktidar partisinin denetlenmesinden yana olan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in özendirmesi İle Ali Fethi (Okyar) Bey 1930 yılı Ağustos ayında Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı (SCF) kurdu. Milliyetçi ve lâik olan bu partinin en önemli özelliği liberal olmasıydı. İktidar tarafından muhalefette kalmak üzere oluşturulmuş bir parti gibi düşünülen SCF'nın hedefinin iktidar olduğu Ali Fethi Bey tarafından açıklandı. Parti, kısa sürede halktan da destek aldı. Fethi Beyin İzmir konuşması da bunu gösterdi. SCF başkanı yaptığı konuşmalarda hükümetin icraatını eleştirdi, Özellikle devletçi politikaya ve adalet konusuna değindi. Bunlar hükümette Adalet Bakanı olarak yer alan Mahmut Esat (Bozkurt)'ın hassas olduğu konulardı. Fethi Beyin eleştirilerine Kayseri'de, İzmir ve Ödemiş'te yanıt vererek bakanlığının politikalarını savundu. Devletçiliğin Türkiye Cumhuriyeti için önemini vurguladı. Bunları yaparken bir anlamda ihtilâlin savunusunu yaptı. Ancak Ödemiş'te yaptığı konuşma onu istifaya sürükledi. SCF ise Ali Fethi Okyar tarafından kapatıldı.
Amerika’da İlk Türk Lobisi: Türk Teavün Cemiyeti (Turkish Welfare Association)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 453-521
Özet
Osmanlı topraklarından Amerika'ya ilk göç hareketi 1860'11 yıllarda gerçekleşti. İlk göç edenler arasında Rumlar, Suriyeliler ve Ermeniler yoğun olarak bulunuyordu. Aynı dönemde iş bulmak, para kazanmak maksadıyla bu ülkeye giden Türkİ er de mevcuttu. Türkler daha ziyade Doğu Anadolu'dan ve Rumeli topraklarından göç etmişlerdi. Amerika'ya giden ilk Türkler New York, Detroit Worchester, Lavvrence, Yougnstown, Pittsburg gibi sanayi kentlerine yerleşerek buralardaki fabrikalarda çalıştılar, ilk önceleri dil bilmedikleri için bir hayli zorluk çeken Türkler, dayanışmayı kuvvetlendirmek amacıyla kiraladıkları mekânlarda toplu olarak yaşıyorlar ve boş vakitlerinde Türklerin çalıştırdıkları kahvelerde bir arada bulunuyorlardı. Daha sonra Türk Teavün Cemiyeti adında bir dernek kurarak, Amerika'daki ilk Türk lobisini oluşturdular. TürkTeavün Cemiyeti, kısa sürede Türkler arasında birlik ve dayanışmayı sağladığı gibi Amerika'daki Türk düşmanı kampanyalara da göğüs gerdi. Özellikle Lozan Antlaşması döneminde asılsız iddialarla Türkiye'nin tanınmasını engellemek isteyen Ermeni ve Rumların propagandalarına karşı çıkarak, Yeni Türkiye Devleti lehine hava oluşmasını sağlamıştır. Bunun bir neticesi olarak 1917'de 1. Dünya Savaşı nedeniyle kesilen Türk- Amerikan ilişkileri 1927'den itibaren yeniden başlatılmıştır.
İzmir’in İşgalinden Sonra Uşak'ta Kuva-yı Millİye’nin Oluşumu
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 555-568 · DOI: 10.33419/aamd.702909
Özet
I. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle iktidarı kaybeden İttihat ve Trakki ve Hürriyet ve İtilâf Fırkası'nın Osmanlı ülkesindeki çekişme zemininde Kuva-yı Milliye'nin ortaya çıkması sancılı olmuştur. İzmir'in işgalinden sonra Batı Anadolu'yu işgale başlayan Yunanlılara karşı direnişte cephe gerisinde önemli hizmetler veren Uşak'ta Kuva-yı Milliye'nin oluşması da aynı minvalde gerçekleşmiştir. Bu süreçte Uşak'ta ilkönce Karakol Cemiyeti ile bağlantısı olan gizli bir cemiyet kuruldu. Bu gizli cemiyetin yaptığı çalışmalar neticesinde 17 Temmuz 1919 tarihinde şehre giren Kuva-yı Milliye şehre hâkim oldu. Eski bir ittihatçı olan İbrahim Tahtakılıç gizli cemiyetin halka zarar vermesinden endişe duyduğundan 30 Temmuz 1919 tarihinde "Redd-i İlhak Cemiyeti"ni kurdu. İbrahim Bey yaptığı çalışmalarla Kuva-yı Milliye'yi büyük ölçüde bir halk hareketi haline getirdi. Alaşehir Kongresi'ne katılan İbrahim Bey aktif konuşmalarıyla burada dikka¬ti çeken bir şahsiyet olmuştur. Batı Anadolu'da bir üst kongre niteliğinde olan Alaşehir Kongresi'nde kurulması kararlaştırılan Alaşehir Heyet-i Merkeziyesinin daha sonra Uşak'a nakledilmesi, Yunan işgaline kadar Uşak'ın cephe gerisinde önemli bir konumda olduğu dikkati çekmektedir
İkinci Dünya Savaşı Sırasında Türk-Sovyet İlişkileri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 369-412 · DOI: 10.33419/aamd.702849
Özet
Bu çalışmada, İkinci Dünya Savaşı sırasında Tiirk-Sovyet ilişkileri hakkında bilgiler verilmektedir. Tiirk-Rus ilişkilerinde, Çarlık döneminden itibaren Rusya'nın takip ettiği politika Boğazları ele geçirmek olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet Rusya bu amacına ulaşmak için Türkiye'yi savaşa sokmaya çalışmıştır. Türkiye ise tarafsızlık politikası izlemiştir. Ancak savaşın sonunun belli olmasından sonra Türkiye savaşa girmiştir. Savaş sonrası ise Türkiye, ABD ve İngiltere'ye yanaşarak, Sovyet Rusya'dan gelebilecek tehlikeyi önlemeyi hedeflemiştir, Çalışmamızda Cumhuriyet Arşivi vesikaları, gazeteler, Dışişleri Bakanlığı yayınları, hatırat ve tetkik eserlerden faydalanılarak konu aydınlatılmaya çalışılmıştır
Mütareke Döneminde Amerikan Mandaterliği Tartışmaları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 59 · Sayfa: 569-595 · DOI: 10.33419/aamd.702879
Özet
Osmanlı Devleti I[.Viyana bozgunundan sonra devam eden yenilgiler sebebiyle, düşünce olarak da kendine güvenini bir türlü sağlayamamıştır. Özellikle de Balkan savaşları ve 1.Dünya Savaşı yenilgisi Osmanlı ileri gelenlerinde "Türk milletinin kendi kendini kurtaramayacağı" düşüncesini doğurmuştur. Bu çalışmada, mütareke öncesi Osmanlı Devleti-Amerika Birleşik Devletleri İlişkilerine kısa bir bakıştan sonra mütareke döneminde dış himaye aramak düşüncesinin ortaya çıkışını ve makalenin temelini teşkil eden Amerikan Mandaterliği konusundaki görüşler ve tartışmalar aktarılmaktadır.