1135 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- İsmet Giritli 21
- Nuri Köstüklü 17
- Cemal Enginsoy 12
- Utkan Kocatürk 12
- Suat İlhan 11
- Yücel Özkaya 11
- Bekir Tünay 10
- Mustafa Eski 10
- Hamza Eroğlu 9
- Mevlüt Çelebi 9
Anahtar Kelimeler
- Atatürk 329
- Türkiye 113
- Turkey 88
- Milli Mücadele 75
- National Struggle 57
- Osmanlı Devleti 52
- Cumhuriyet 48
- Türkiye Cumhuriyeti 45
- Eğitim 36
- Mustafa Kemal 36
İttihat Ve Terakki’nin Kurucularından İbrahim Temo’nun Atatürk Ve İnkılâplar Hakkındaki Düşünceleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 89-105
Özet
İbrahim Temo, Osmanlı Devletinin son yıllarında kaderi üzerinde tesirli olan İttihat ve Terâkki Partisinin birinci evresindeki kurucularındandır. Aslen Arnavut kökenli olan İbrahim Temo daha sonra siyasî faaliyetlerine Romanya'da devam etmiştir. 1937'de Mecidiye-Romanya'da yayınlatmış olduğu "Atatürk'ü Niçin Severim' adlı risalesinde, cumhuriyetin ilânı ve inkılâplar sürecini değerlendirmiş, Mustafa Kemal Atatürk'e karşı hissettiklerini Romanya ve Arnavutluk halkı ile paylaşmıştır. Eski bir ittihatçı olarak, İbrahim Temo'nun fikirlerinde, yoğun bir sevgi, saygı ve hatta hayranlık gözlenmektedir. Aynı zamanda, Mustafa Kemal Atatürk ile İbrahim Temo'nun düşüncelerinin benzerlik içinde olduğu tespit edilmiştir.
Atatürk’ün Ana Fikrini Verdiği İlk Opera: Öz Soy Destanı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 289-299
Özet
"Özsoy", Ahmet Adnan Saygun'un daha 27 yaşındayken ve 2 ay gibi akıl almaz bir sürede bestelediği Cumhuriyet tarihimizin seslendirilmiş ilk opera eseridir. Librettosu*1 Münir Hayri Egeli tarafından kaleme alınmıştır. Üç perdelik, dramatik türde bir opera olarak bestelenmiş olmakla birlikte, 1982 yılında Atatürk'ün 100. doğum yıl dönümü nedeniyle, tam 48 yıl sonra tekrar sahnelenmesi gündeme geldiğinde Saygun, bu 3 perdelik operayı, bir perdelik özet hâline getirmiştir. "Özsoy"un Uvertürünün başlangıç akorlarında2, bestecinin çok sağlam ve özgün müzik karakterinin şaşırtıcı olgunluktaki ilk izlerini görüyoruz. Daha ilk akorlarda eserin mistik yapısını hissetmek mümkündür. Bu sade ve yoğun anlam yüklü yapı dikkat çekicidir. Saygun'un daha sonraki dönemlerde bestelediği eserlerde yer verdiği halk ezgilerinin yoğun ve karmaşık armonik yapısı bu eserde görülmemektedir. Buna karşılık tonal müziğin vardığı en yüksek doruk olan, Wagner'in müziğinde rastladığımız yoğun derinlik ve müzikal ifade, âdeta yıllar sonra Saygun'un müziğinde karşımıza çıkmaktadır. XIX. yüzyıl romantik akımının esası olan ve Wagner'in zirveye ulaştırdığı, dramın müzikle ifadesine (Gesamtkunstnerk), Saygun yeni bir boyut katmıştır. Doğunun duyarlılığını getirmiş, müziği Wagner'in bıraktığı yerden yeni renk ve akorlarla geliştirerek, doruğa ulaştırmıştır.
Atatürk ve Barış
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 303-314
Özet
Uzun yıllar boyunca Osmanlı Devletinin cephelerde uğradığı acı yenilgilerin yakın tanığı olan ve bizzat kendisi de senelerce cephelerde savaşan Mustafa Kemal Atatürk, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devletinin içte ve dışta barışçı bir politika izlemesi gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Çünkü bu uzun savaşlar, Türk milletinin refaha ve saadete kavuşmasına büyük bir darbe indirmiş; yurt toprakları işlenemediği, teknoloji ve sanayileşme sağlanamadığı gibi; yığınlar halinde Türk çocukları cephelerde harcanmıştır. Bu acı tabloyu Atatürk Nutuk'ta, geçmiş dönemlerde izlenmiş olan Osmanlıcılık, İslamcılık ve Turancılık politikalarını eleştirirken canlı bir biçimde ortaya koymuştur*1. Çünkü bu politikalar, Türk milletinin gerçek mutluluğuna hizmet eden politikalar değildi. Atatürk'ün kendisinin vurguladığı gibi, hepsi birer hisse ve hayale dayanıyordu2. Oysa, kurulan yeni Türk devletinin en önemli ilkelerinden birisi olarak gördüğü ve yorumladığı "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesini, yalnızca Türk Milleti'nin değil, diğer dünya milletlerinin de gerçek mutluluk ve refahı için mutlaka hakim kılınması gereken bir politika olarak görüyordu. Atatürk'e göre, insanlığın gerçek kurtuluşu barıştan geçmekteydi. Barış için yapılması gereken çok şeyler olmakla birlikte, tarihin acı bir gerçeği olarak, bunu sağlamanın ne denli güç olduğunun da farkındaydı.
Halkın İçinden Halkçı Bir Önder
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 279-288
Özet
Mustafa Kemal'in yaşam öyküsü, bağımsızlık için savaşan bir halkın öyküsüdür. Çünkü Mustafa Kemal bütün yaşamını Türk halkının bağımsızlık savaşı için harcamıştır. Mustafa Kemâl için halk, bağımsız ve özgür bir ülke için çabalayan herkestir. Onun için halkın içindeki hiç kimsenin bir diğerinden ayrıcalığı yoktur. Bağımsızlığı uğruna savaştığı Türk halkının içindeki din adamları, gazeteciler, tarikat şeyhleri, avukatlar, askerler, mühendisler aynı zamanda 1920'de kurulan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde yer almıştır. Mustafa Kemal yaşamının hiçbir döneminde, halktan uzak, aristokrat bir yurttaş gibi yaşamamış; hep halktan sıradan bir yurttaşın yaşadığı koşullar içinde yaşamış, halktan bireylerle birlikte yemek yemiş, yurttaşlarla birlikte gezip şarkı söylemiştir. Gittiği her yerde halk onu şehirden kilometrelerce önce karşılamıştır; yaranmak için değil, kendilerinden olan bir parçaya kavuşmak için.
1923-1952 Arası Türk-Bulgar İlişkileri Ve 1950-1951 Yıllarında Muğla Vilâyetine İskân Edilen Bulgaristan Muhacirleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 249-263
Özet
Bu çalışmada Türkiye'nin Cumhuriyet döneminde en fazla sorun yaşadığı Türk-Bulgar ilişkileri ele alınmıştır. Burada Türk-Bulgar ilişkileri giriş bölümü dışında iki kısma ayrılmıştır. Giriş kısmında; Bulgaristan'ın Türk hakimiyetine girişinden 1908'de bağımsızlığını kazanmasına ve 1908'den 1923'e kadarki Türk-Bulgar ilişkileri ele alınmıştır. Birinci kısımca; 1923-1944 arası Türk-Bulgar ilişkileri ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. İkinci ve son kısımda ise; 1944-1950 arası Türk-Bulgar ilişkileri ve 1950-1951'de Bulgaristan'dan Türkiye'ye ve burada da Muğla Vilâyeti'ne iskân edilen Bulgar-Türkleri'nin iskân durumları ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur.
Atatürk İlkelerinin Sürekliliğini Sağlamak Görevi Ve Bu Görevde Gençliğin Rolü
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 235-247
Özet
Türk İnkılâbı'nı Atatürk gerçekleştirmiş olup, en büyük eseri "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Millî Mücadele'yi başlatan Atatürk genç idi. O, devleti kurarken olsun, inkılâpları gerçekleştirirken olsun, daima gençlik ile birlikte hareket etmiş, onlardan gelecek adına büyük işler bekleyerek, Cumhuriyeti onlara emanet etmiştir. Atatürk, "Milli kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma" hedefini de koymuştur. Bu hedefe ulaşmak için Türk gençlerinin sağlıklı, çalışkan ve Atatürkçü olarak yetiştirilmesi zorunludur. Atatürk pek çok konuşmasında gençliğe olan inancını ve ümidini dile getirmiştir. Türk gençliği "milli bir ideoloji" olan Atatürkçülüğü benimsemeli, böylelikle Atatürk'e, devletine ve milletine karşı görevlerini yerine getirmelidir. Bu arada devletin de, Anayasa'nın 58. maddesine göre; "gençliği koruma" görevi bulunmaktadır.
Konya Halkevi Tarih Kolu Çalışmaları Ve Konya Dergisi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 265-278
Özet
Bu çalışmada, yaygın eğitim ve kültür kurumu olarak bir döneme damgasını vuran Halkevlerinde ve özel olarak Konya Halkevi'nde yapılan tarih çalışmaları incelenmiştir. Konya Halkevi'nin çıkardığı süreli yayın olan Konya dergisinin bibliyografyası da ayrı bir çalışma olarak yapılmıştır. Dönem olarak Halkevlerinin 1932-1951 yılları arasındaki birinci dönem Halkevleri incelendiği için tarihi araştırma yöntemi kullanılmıştır.
Ermeni Dostu Olarak Tanınan Bir Alman Din Adamı Dr. Johannes Lepsius
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 51 · Sayfa: 585-601
Özet
Dr. Johanhes Lepsius (1858-1926). Alman din adamı ve politikacısıdır. Ermenilere yönelik yardım kuruluştan arasında ilk sırayı alan, "Alman Doğu Misyonu'* ile "Alman Ermeni Cemiyeti"nin yöneticisidir. Ermeni dostu olarak tanınan Lepsius, Alman misyoneri sıfatıyla başta Ermeniler olmak üzere Doğudaki Hıristiyanlara yapılan yardım çalışmalarını yürütmüştür. Johannes Lepsius adlı bu papazın, Ermeniler hakkında yazdığı kitapları ise bugün Batı kamuoyunda, sözde soykırımın ispatında vazgeçilmez öneme sahip kaynaklar arasında yer almaktadır.. Sözde soykırımı belgelemek amacıyla kullanılan bu kitaplarda, Türkler hakkında her türden ırkçı ifadeler bulunmaktadır. Tümüyle yazarın duygu, düşünce ve yorumlarından oluşan Lepsius'un kitapları, sözüm ona "masum ve savunmasız bir halkın uğradığı soykırım"a ilişkin tek bir belge içermemektedir.
Kanberra’da Atatürk Anıtı Tasarısı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 51 · Sayfa: 633-726
Özet
Çanakkale Muharebeleri'nde şehit düşen Türk ve Anzak askerlerinin anısını yaşatmak için, iki ülke arasındaki görüşmeler sonucu, Avustralya'da bir Atatürk Anıtı açılmasına karar verilmiştir. Ayrıca, Atatürk Anıt Bahçesi, Atatürk Kıyısı, Atatürk Girişi adı altında Avustralya'da bazı yerlerin adı değiştirilmiştir. Tarihte ilk defa bir savaş İki ülke arasında dostluk bağının kurulmasına sebep olmuştur. Atatürk Anıtı ile ilgili olan bu makalede, Anzaklar'ın ve Türk tarafının önerileri, yapılan görüşmeler, anıtların dikilmesi, iki ülke arasındaki ilişkilere değinilmiştir.
Mondros Mütarekesinden Sonra Osmanlı 9.Ordusunun Kuzeybatı İran’ı (Güney Azerbaycan’ı) Tahliyesi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 51 · Sayfa: 603-631
Özet
Mondros Mütarekesi'nin 11. Maddesi Kuzeybatı İran'dan Osmanlf askerlerinin 1914 öncesi sınırlara çekilmesini öngörmektedir. Bu çalışmada gerek Mondros Mütarekesi öncesinde, gerekse sonrasında 9. Ordunun Kuzeybatı İran'daki durumu ve bu bölgenin boşaltılması İncelenmektedir.