1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bir Fotoğraf ve 1928 Yılı Kadın Kıyafetlerine Ait Bilgiler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 145-152
Atatürk'ün Kayseri'de 1928'de çekilmiş bir fotoğrafında Sayın Ahmet Demir Yüce de bulunmaktadır. Ahmet Demir Yüce annesinin önünde görülmektedir. Bu fotoğrafta Anadolu kadınlarının günlük kıyafeti görülüyor. Bu fotoğraf kılık kıyafette birlik bütünlüğü göstermektedir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün İslâm Tarihi Anlayışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 457-485
Mustafa Kemal Atatürk tarihi, geçmişteki olayları yer, zaman ve yapıcılarını belirterek ve kaynaklarına dayalı olarak, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde inceleyen bir İlim kabul eder. Tarihin hayal mahsulü olamayacağını, fakat gerçekleri aynen aksettirdiğini söyler, bilimsel ve tarafsız yaklaşımla yazılmasını ister. Tarihi yazanın tarihi yapana sadık kalmasının gerektiğini vurgular.

İstanbul Hükûmeti’nin Kuvâyı Millîye Hareketini Bölme Teşebbüsü: Jandarma Umum Kumandanı Kemal Paşa’nın Batı Anadolu Gezisi Ve Sonuçları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 547-566
Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi ve Mondros Mütarekesi'nin imzalanması Osmanlı Devleti'nin İdarî teşkilâtında büyük değişikliklere sebep olmuş, savaşın uzamasından sorumlu tutulan Ittİhad ve Terakki Fırkasına mensup idareciler hızlı bir şekilde yönetimden uzaklaştırılmışlardı. Bundan sonra Osmanlı Devleti hükümetlerini, İtilâf Devletlerine, özellikle İngiltere'ye yakın olduğuna inanılan ve onların istediği kişiler kurmuşlardır. Birinci Damad Ferit Paşa Htikûmeti'nin 4 Mart 1919'da kurulması böyle bir teşebbüsün neticesidir ve bu hükümet Hürriyet ve İ'tilâf Fırkası mensuplarından oluşmuştur. Damad Ferit Hükümeti ilk İş olarak, İttihad ve Terakki Fırkası'na mensup olanları takibe başlamış ve siyasî yollardan Osmanlı toprak bütünlüğünü sağlamayı hedeflemişti. Hükümetin bu konudaki bütün çabalarına rağmen, İzmir 15 Mayıs 1919'da Yunan askerî kuvvetleri tarafından işgal edilmiş, bu işgal hükümetin istifasına sebep olmuştu. Fakat yeni hükümeti kurma görevi yine aynı şahsa verilmiş, 19 May ıs'ta kurulan yeni hükümet diğerinden pek farklı olmamıştı.

Atatürk, Bilim Ve Din

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 487-500
İslâm dünyasında Emevi hanedanının yıkılması ve Abbasîlerin yönetimi ele geçirmesiyle İdarî, askerî, siyasî ve İlmî sahalarda çok büyük değişmeler olmuştur. Bu dönem İslâm kültür ve medeniyetine damgasını vuran çok önemli bir süredir. Islâm dünyasında çok çeşitli kurumlar ve bilimler bu dönemde şekillenmiştir. Filolojik, dinî, sosyal ve tabii bilimler sahasında ilk çalışmaların bir kısmı Emeviler döneminde başlamışsa da, bu çalışmaların sistemli bir şekilde ele alınarak her birinin ayrı bir bilim dalı haline gelmesi Abbasİler döneminde olmuştur. Bu dönemde yapılan fetihler sonucunda, geniş bir alana yayılan Müslümanlar Eski Yunan, İran ve Hint kültürlerine büyük ilgi duymuşlar ve eski dünyanın bilimsel ve felsefî eserlerini, Arapçaya çevirme ihtiyacını hissetmişlerdir. Bu sahada yapılan ilk çalışmalar, Abbasi Halifesi Me'mun döneminde (813-833), Beytü'l- Hikme kuruluncaya kadar fazla verimli olmamış ve kişisel bazı çalışmalardan öteye gidememişti. Emeviler döneminde yalnızca tıp, kimya, astronomi alanında yapılan çalışmalar, Abbasi halifesi Mansur döneminde (754-775) genişleyerek cebir, geometri, mantık ve felsefe alanlarını da içine almıştır.

Türk Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türk-Fransız Yakınlaşmasında Claud Farrere'nin Rolü

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 501-512
Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında, Fransız kamuoyunun Türkiye lehine dönüş yapmasında, askerî, İktisadî ve siyasî sebepler etkili olmuştur. Ancak, Türk - Fransız yakınlaşmasında etkili olan bir başka faktör de iki ülke arasındaki entellektüel yakınlık olmuştur. Bilindiği gibi Osmanlı Dev- leti'nde Amerika ve İngiltere'ye oranla en fazla yabancı okula sahip olan devlet Fransa idi. Her eğitim görmüş Türk, yabancı dil olarak Fransızca bilirdi. Ayrıca Anadolu İhtilâlcileri batılı fikirlerini genellikle Fransa'dan almışlardı. Bunun sonucunda başta Atatürk olmak üzere Türk aydınları ile pek çok Fransız ayadın ve subayları arasında içten dostluklar kurulmuştu. İşte Pierre Loti, Claude Farrere, Berthe George Goulis, Franklin Bouillon, Colonel Mougin Türkler'i anlayan ve destekleyen Fransızlar'dan bazılarıdır.

İstanbul Basınında Cumhuriyetin İlanına Tepkiler Ve Yorumlar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 627-643
Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışından itibaren adım adım uygulamaya konulan "Millet Egemenliği" fikrinin bir devletin adı olarak ifade edilmesine karşı, İstanbul basınının ortaya koyduğu tepki bir çok yönü birden içerir. Bu tepki, zaman zaman Fethi Bey kabinesinin istifa sebepleri üzerinde toplanırken, Cumhuriyetin ilanından sonra yerini geçirilen tarihsel sürece bakılmaksızın, zamansızlık, yersizlik, aldatmaca ve hatta diktatörlük gibi Cumhuriyet kelimesi içerisinde açıklanması güç bir takım ifadelere bırakır. Bu tanımlar sadece İstanbul basını ile Ankara'yı karşı karşıya getirmekle kalmamış, Mustafa Kemal'in söylevlerinde de gerekli cevabı bulmuştur. Fethi Okyar kabinesinin istifası ile başlayan sürecin, Cumhuriyetin ilanıyla noktalanmış olması İstanbul basınını çok ağır sözlerle eleştirilere ve yoğun bir muhalefete itmiştir.

Cumhuriyetin İlânında Emeği Geçenler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 567-602
Cumhuriyet, dilimize Arapça "Cumhur" kelimesiyle girmiştir. Cumhur, halk, ahali, büyük kalabalık anlamlarını ihtiva eder. Toplu bir halde bulunan kavim yahut millet demektir. Bu tanımdan hareketle Cumhuriyet* 1 veya Cumhuri Devlet ifadesi ise, iktidarın millete, umûma ait olduğunu öngören devlet şekli anlamına gelmektedir. Cumhuriyeti bir devlet şekli olarak ilk defa ortaya çıkaran ve uygulayan Romalılardır. Romalılar devlet idaresini ağırlıklı olarak hukukî esaslara bağlamaya çalışmışlardır. Daha sonraki dönemlerde batıda Platon'dan itibaren birçok düşünür, devlet şekilleri ve özellikle de Cumhuriyet idaresi üzerinde durmuşlar ve bu konuda kıymetli eserler vermişlerdir. Bu isimler arasında Cicero, Bodin, Mac- hiavelli, Lapradelle, Rousseau, Volter, Kant, Jellinek sayılabilir.

Büyük Ermenistan Projesi Ve İngiltere

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 513-528
Ermeni meselesi, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren OsmanlI Devleti'nin parçalanmasından veya zaafa düşmesinden menfaati olan Rusya, İngiltere ve Fransa tarafından uluslararası gündeme sokulmuştur. Çar Petro zamanından itibaren sıcak denizlere inmeyi amaçlayan Ruslar, doğu Anadolu'da Ermenileri kendi tarafına çekerek onların vasıtasıyla nüfuzlarını Akdeniz'e kadar uzatmayı hesap etmişlerdi. 1877-78 harbinde ağır bir yenilgi alan Osmanlı Devleti'nin Rusya karşısındaki zayıflığını fırsat bilen Ermeniler Rusya'dan himaye istemiştir. Nitekim Ayestafanos anlaşması ve müteakiben 1878'de gerçekleştirilen Berlin Kongresinde Ermeniler ilk kez uluslararası gündeme girmiştir.

İkinci İnönü Zaferinin Türk Milletine Kazandırdığı Moral Güç

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 651-671
30 Ekim 1918'de meşhur Mondros Ateşkesi (mütarekesi) imzalandı. Bu mütareke ile Çanakkale ve İstanbul boğazlan İtilâf Devletlerince (İngiltere, Fransa, Amerika, İtalya...) işgal edilebilecekti. Osmanlı Ordulan terhis edilecek, eldeki mühimmat ve silâhlar düşmana verilecekti. Demiryolları, limanlar, her türlü haberleşme araçları düşmanlarca denetlenebilecekti. Anlaşmanın 7 nci maddesine göre ise gerekli gördükleri taktirde stratejik bölgelerden herhangi bir yeri işgal edebileceklerdi. Bu mütareke ile Osmanlı Devleti devlet olma özelliğini kaybediyordu.

Türk Ordusundan Bir Vefa Örneği Ve Teşkilât-I Mahsûsa Belgeleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 645-648
Harbîye Nezareti Umur-ı Şarkiye Müdüriyeti (Teşkİlât-ı Mahsûsa) tarafından Pola'da (Adriyatik sahilinde) kurulan depoyu idare ve muhafaza etmek ve Afrika Gurupları Kumandanlığı'na gereken sevkiyatı sağlamakla görevliyken vefat eden Hacı Kâmil Bey'in geriye bıraktıklarının ölümünden yıllar sonra - bir vefa örneği olarak- ailesine iletilmesi için yapılan yazışmalar aynı zamanda Teşkilat-ı Mahsusa belgelerinin I. Dünya Savaşı sonrasında nasıl korunduğunu da ortaya koymakla ayrı bir önem kazanmaktadır.