1135 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- İsmet Giritli 21
- Nuri Köstüklü 17
- Cemal Enginsoy 12
- Utkan Kocatürk 12
- Suat İlhan 11
- Yücel Özkaya 11
- Bekir Tünay 10
- Mustafa Eski 10
- Hamza Eroğlu 9
- Mevlüt Çelebi 9
Anahtar Kelimeler
- Atatürk 329
- Türkiye 113
- Turkey 88
- Milli Mücadele 75
- National Struggle 57
- Osmanlı Devleti 52
- Cumhuriyet 48
- Türkiye Cumhuriyeti 45
- Eğitim 36
- Mustafa Kemal 36
Mustafa Kemal Atatürk’ün Soyu
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 969-1009
Özet
Her büyük liderin hayatında gördüğümüz gibi, Atatürk'ün biyografisinde de, bilgi ve belge eksikliğinden kaynaklanan bazı tartışmalı konular bulunmaktadır. Türk bilim hayatı, bugün bu konuların pek çoğunu belgelere dayalı olarak açıklığa kavuşturmuştur. Fakat hala bazı konularda yanlışlıkların devam ettiği görülmektedir. Bunda, Atatürk ile ilgili arşiv belgelerinin dikkate alınmamasının rolü olduğu kadar; bazı maksatlı yayınların da etkisi vardır. Bu çalışma ile, Atatürk'ün biyografisinin önemli bir bölümü, soyu ve ailesi, arşiv belgelerine dayalı olarak daha düzgün, tartışmaya yer bırakmayak bir şekilde yazılmaya çalışılmıştır. Şüphesizdir ki, bu araştırmada da eksiklikler olacaktır.. Bunların zaman içinde yeni belgelerle tamamlanması tabiidir.
Milli Mücadele Dönemi Türkiye-İslam Ülkeleri Münasebetleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 901-938
Özet
Bilindiği üzere Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Anadolu topraklarının galip devletler tarafından işgali söz konusu olmuştur. Bu gelişme üzerine Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Anadolu'da kurtuluş mücadelesine başlanmıştır.. Çeşitli araştırmacılar tarafından Anadolu'da başlatılmış olan Milli Mücadele hareketi askeri, iktisadi, sosyal ve sair yönlerden inceleme konusu yapılmıştır. Bu dönemde gerek Mustafa Kemal ve gerekse diğer Ortadoğu halkları ve hükümetlerinin zaman zaman birlikte hareket ettikleri görülür. Bu müşterek hareketin muayyen sebepleri mevcuttur. Türk - Arap halkları ve hükümetlerinin Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa devletlerinin işgaline maruz kalmaları; yine Avrupa devletleri tarafından savaş öncesinde Arap halklarına bağımsızlık vaatlerinde bulunulmasına rağmen savaş sonrası bu vaatlere tamamıyla muhalif bir politikanın takip edilmesi ve bağımsızlık yerine işgallerde bulunulması; özellikle Birinci Dünya Savaşı nihayetinde ve antlaşmalar arifesinde Müslümaan cemiyet ve temsilcilerinin İngiltere nezdinde Türkiye'nin istikbalini sorgulama girişimleri içerisinde olmaları Mustafa Kemal'i bu ülke veya bu ülkelerdeki gruplarla temas kurmaya, onlarla işbirliği içerisnde olmaya ve ittifak yapmaya veya yardımlarını elde etmeye itmiştir. Dolayısıyla da bu ve benzeri gelişmeler iki taraf arasında yakınlaşmayı artıran muayyen sebepler olmuştur. İslam aleminin içinde bulunduğu bu durum ve bağımsızlığa kavuşma arzusu, kaçınılmaz olarak kendilerini dayanışmayaa sevk etmiş, batı hakimiyet ve işgaline karşı îslam milletleri arasında haklı bir tesanüt ve it¬tihat doğmuştur.. Bu durum ise, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları kadar, onları da Milli Mücadele ileri gelenleri ile faal bir surette teşriki mesaide bulunmaları gereği ile karşı karşıya getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa bir konuşmasında buhususa işaret etmiş, Haziran 1920 tarihine kadar uzanan bir zaman dilimi içerisinde, kendilerine muayyen önerilerde bulunduğu bir çok Arap liderleriyle antlaşma akdettiğini belirtmiştir. Arap ve İslam dünyasının duygularını iyi bilen ve hilafet hareketinin, Müslüman ülkelerin ve Arap milletlerinin durum ve tutumlarının kendi mücadeleleri ve Yakın ve Ortadoğu politikaları açısmdaan büyük önem taşıdığının uzun bir süredir bilincinde olan Mustafa Kemal ve Türk milliyetçileri, bu ülkelerin maddi ve manevi desteğini elde etmek için bir takım tedbirler almışlar, hudutlarına yakın ülkelerden başlamak üzere, doğuda Kafkasya, İran, Afganistan ve Hindistan'a kadar, batıda Arnavutluk; güneyde Suriye, Filistin, Mısır ve Arabistan; güney batıda ise Cezayir ve Fas'a kadar tüm İslam ülkelerini kapsayacak biçimde siyasi nüfuzlarını genişletmeye çalışmışlar; illi Mücadele esnasında Erzurum ve Sivas'ta kongreler düzenlenmesini; Hindistan, Afganistan, Azerbaycan ve Arabistan gibi İslam ülkelerinde beyannameler dağıtılmasını yararlı görmüşlerdir. Bu girişimlerin tabii bir neticesi olarak İslam ülkeleri maddi ve manevi yönlerden Milli Mücadele liderlerine ve dolayısıyla da Kurtuluş Savaşı hareketine yardımda bulunmaktan çekinmemişlerdir. Ele alman bu çalışmada ise Milli Mücadele sırasında Irak, İran, Suriye, Libya, Hindistan, Yemen, Arnavutluk ve saire gibi Müslüman ülkeler ve Müslüman topluluklar ile olan münasebetler, yardımlaşma ve dayanışma çabalarına temas edilmek istenmiştir
Milli Mücadele Dönemi Türkiye Coğrafyası İçin Bilinmeyen Bir Kaynak: “Türkiye’nin Sıhhi-i İçtimai Coğrafyası”
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 939-968
Özet
Osmanlı Arşivleri ve Osmanlıca basılı eserler, ülkemiz coğrafyacılarının araştırmalarından genellikle unutulmuş ve ihmal edilmiştir. Bunlar arasında 1920 yılında kurulan TBMM Hükümeti, Sağlık Bakanlığınca hazırlanan "Türkiye'nin Sıhhi-i İçtimai Coğrafyası" adı verilen bir dizi kitap çok özel bir öneme sahiptir. İlki 1922 yılında ve sonuncusu 1938 yılında basılan 19 kitaptan olu¬şan bu dizi, hem adı hem de içeriği bakımından özellikle coğrafyacılar için çok kıymetli bir kaynak durumundadır. Daha milli mücadelenin devam ettiği o dönemde Türkiye'nin sağlık ve toplumsal coğrafyası gibi çok önemli konuları içermesi yanında, anket - monografi metodlarıyla ve araştırmanın bizzat yerinde yapılmasıyla da oldukça ilerici bir çalışmadır. Dizideki kitaplar bazı farklılıklara rağmen genelde altı kısımda ele alınmıştır. Bilhassa ilk dört kısımda işlenen konular, bugün coğrafyacıların yaptığı monografik çalışmalara benzerliğiyle dikkati çeker. Cumhuriyetin ilanından önce hükümetçe yaptırılan bu çalışma ile, ülkenin potansiyel ve sorunlarını belirlemek yoluyla bir durum tespiti yaptırılarak, sonraki politikalara yön verilmek hedeflenmiştir. Bu kitaplarda ele alınan konular sadece coğrafyacılar için değil tıp, halk bilimi ve tarihçiler için de önemli bir kaynak olup, özellikle ilk basılanların içerdiği bilgilerin milli mücadele dönemine ait olması dizinin önemini bir kat daha artırmaktadır.
Milli Mücadele Lehine Kamuoyu Oluşumunda Din Adamları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 821-834
Özet
Milli Mücadele Türk milletinin çok zor bir döneminde gerçekleştirilmiştir. I. Dünya Savaşı'nı takip eden günlerde Anadolu insanı ard arda gelen ve sonu yenilgilerle biten savaşlardan bitap düşmüştür. O dönemin şartlarında halkın yönlendirilmesinde din adamları birinci derecede güç sahibidirler. Din adamları, bu güçlerini Milli Mücadele için kullanmışlardır: Halkın vatan sevgisinin ve bağımsızlık aşkının harekete geçirilmesinde ve Anadolu'nun işgal edilmesine karşı çıkmak üzere Müdafaa-i Milliye cemiyetleri kurulmasında, hocalar, müftüler ve şeyhler gibi din adamlarının çok önemli rolleri olmuştur. 1919 ve 1920 yıllarında Anadolu'nun hemen her tarafında kurulan Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinde bizzat görev almışlar, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde milli bağımsızlığın sağlanması için gayret göstermişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk, söz konusu din adamları ile görüşerek, haberleşerek, tebrikleşerek ve onları onore ederek, onların desteklerini almış ve bu desteği de çeşitli yollarla göstermiştir.
Çanakkale Krizi ve Lloyd George’un İktidardan Düşmesi: Eylül-Ekim 1922
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 801-820
Özet
1922 yılının ortalarına gelindiğinde Ankara Hükümeti, Yunanlılar'ı kesin yenilgiye uğratmadıkça bağımsızlığa ve İtilaf Devletleriyle anlaşma yoluna ulaşamayacağını anlamıştı. Bu amaçla 1922 Ağustos'unun sonunda kesin hücumu başlattılar ve Yunanlılar'ı Anadolu'dan temizlediler. Türk ordusunun bu zaferden sonra Boğazlar'a doğru ilerlemesi Ingiliz Hükümetini telaşa düşürdü. îngilizler'e göre önemli olan Boğazlar'm kendi egemenlikleri altında olmasıydı. Gergin geçen bir dönem sonucunda nihayet Ekim'de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı. Antlaşmanın en önemli sonucu İngilizler'in Türkler'i Avrupa'dan sepetleme ve bunun uzantısı olarak Batı Anadolu'yu Yunanistan'a terketme politikasının iflasıdır. Sonunda bu politikanın mimarı Ingiliz Başbakanı Lloyd George değişik kesimlerden gelen baskılar sonucu 19 Ekim 1922'de istifa etti.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’ e Geçiş ve 19 Mayıs Ruhu
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 835-860
Özet
Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmeden önce İstanbul'da kaldığı altı aylık süre, Millî Mücadele hareketinin başlangıcını oluşturan hazırlık dönemidir. Bu dönem yakın tarihimizde, yeni Türk devletinin yapılanmasında siyasi ve fikri temellerin oluştuğu fevkalade öneme haiz tarihi hadiseler silsilesi ile doludur. Mustafa Kemal Paşa, Mütareke Döneminde İstanbul'da iktidara gel¬menin bütün yollarını denedikten sonra, Anadolu'ya geçmek ve "Millî Mücadeleyi başlatmak gibi ağır ve kat'î bir kararı her yönüyle incelemiş ve bundan başka bir şey yapmak ihtimali kalmadığına inanmış; bu inanç ve karar, 19 Mayıs Ruhunun oluşmasında temel faktör olmuştur.
Dönemin Türk Basınında Anzavur Olayı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 861-899
Özet
Milli Mücadele yıllarının şartlarından dolayı dönemin gazetelerinde önemli bir propaganda savaşı da yaşanmıştır. Kuva-yı Milliye yanlısı ve karşıtı gazetelerde yer alan Anzavur Olayı'nın boyutları Türk-Yunan savaşının yarattığı karşıtlık kadar keskindir. Biri Kuva-yı Milliye yanlısı, diğeri karşıtı iki gazeteyi temel alan bu makalede görüleceği üzere, Kuva-yı Milliyeci basına göre Anzavur ve onu destekleyenler İngilizlere satılmış sefiller , alçaklar ve vatan hainleridir. Muhalif basın ise kamuoyuna, Kuva- yı Milliyecileri, Atatürk ve arkadaşlarını asi ve Milli Mücadeleyi İttihatçılık olarak sunmuştur.
Mütareke Döneminde Mustafa Kemal Paşa-Kont Sforza Görüşmesi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 791-800
Özet
Mondros Mütarekesinden sonra İtalya'nın İstanbul Mondros Mütarekesinden sonra İtalya'nın İstanbul Yüksek Komiserliği'ne Kont Carlo Sforza tâyin edilmiştir. Sforza; İstanbul'da görev yaptığı Kasım 1918 - Haziran 1919 tarihleri arasında, pek çok sivil ve asker Türk aydınıyla görüşmüştür. Bu çerçevede birkaç kez, İtalyan kamuoyunun "Çanakkale Kahramanı" olarak tanıdığı Mustafa Kemal Paşa ile de görüşmüştür. Bu görüşmelerde, tarafların yaklaşımlarındaki uyuşmazlık nedeniyle somut bir sonuç alınamamıştır. Bununla birlikte; Millî Mücadele dönemindeki Türk - İtalyan dostluğunun temelleri İstanbul'daki Mustafa Kemal Paşa Sforza görüşmeleriyle atılmıştır.
Cumhuriyetin 75. Yılında Tarihsel Süreç İçinde Türk Kadınının Dünü Ve Bugünü
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 43 · Sayfa: 19-40
Özet
Kadın, doğuştan sahip olması gereken insan haklarına çok kolay ulaşmamıştır. Bunu tarihsel süreç içinde de görebiliriz. Özellikle Türk kadınının dününe baktığımız zaman, başlangıçta erkeğin yanında yer alan kadının sonra bir adım geriye itildiğine şahit oluyoruz.İslamiyeti din olarak seçişleri öncesinde, Türkler'de kadının durumu özellikle diğer toplumlardan çok daha iyi idi. Hatta bazı konularda da kadınların bugünkünden daha çok hakka sahip olduklarını söyleyebiliriz. îs- lamiyetin kabulü İle birlikte Türk toplumları arasında kadın hakları açısından bir gerileme söz konusudur. Bunun başlıca nedeni, İslam öğretilerinin yanlış yorumlanması, özellikle 14 asırlık Kur'an yorumunun bir erkek yorumu olması, uydurma sözlerin hadis (Hz. Muhammed'in sözleri) olarak kabul edilmesidir. Ayrıca yabancı kültürlerin İslama nüfuz etmesi de etkili olmuştur.Türk kadınının, çağdaş dünya kadınının sahip olduğu haklara kavuşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK sayesinde olmuştur. Ulu Önder Atatürk'ün Türk kadınına kazandırdığı haklara hep birlikte kadın-erkek sahip çıkalım.
Atatürk’ün Din Ve Lâiklik Anlayışı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 43 · Sayfa: 41-52
Özet
Atatürk, bir siyaset dehası olarak, Türkiye için bu ilkelerin gerekliliğini, birlik ve bütünlük açısından zorunluluğunu anlamış ve bu nedenle uygulama safhasına koymuştu. Yoğun bir tarih bilgisine sahip olan Atatürk, Türkiye tarihinin kendine özgü şartlarından hareketle, gerçekte batı kaynaklı olan bu kavramlara yeni anlamlar vermiş ve bu kavramları Türk Milleti'nin öz değeri haline getirmiştir. Lâiklik kavramının, toplum yaşamında egemenliğini uzun süredir sürdürmüş olan din ve dinle ilgili kavramlara yeni statüler oluşturması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu yeni statü, dinin çağdaş anlamda yorumlanması gibi pratik bir kolaylığı getirerek, dini toplumsal gelişmenin bir aracı haline sokmuştur. Bu durum, Türk Ulusu'nun çağdaşlaşması sürecinin en önemli halkasını oluşturur.