1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürkçü Düşünce Sisteminde Lâikliğin Yeri Ve Önemi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 6-35
Lâiklik kavramının aslı "Lâik"dir, Sondaki "lik" eki Türkçe bir ektir. Lâik kelimesi, Türkçeye Fransızcadan geçmiştir. Esasen Yunanca olan Lâik kelimesi, yine Yunanca olan Lâikos sıfatından türetilmiştir. Lâikos sıfatı ise, halk anlamına gelen "Laos" kelimesinden bir ek yardımıyla tü- retilmiştir. Laikliğin tiiretildiği lâikos kelimesi, Tanrı ile yakın ilgisi bu- lunmayanlar veya din adamları sınıfına mensup olmayanlar, yani din adamları sınıfının dışında kalan alelade halk tabakasına mensup olanlar anlamına gelir. Din adamları sınıfına veya Tanrı İle yakın ilgisi bu- lunanlara ise, Kleros adı verilmektedir. Buradan hareketle Lâikos, dinî ni- telik taşımayan, Klerikos ise dinî nitelik taşıyan anlamını kazanmıştır. Bu durumda Lâik kelimesi din ve ruhbanlıkla ilgisi olmayan anlamına gelir. Din ile ilgisi olmayan da dinsizlik demek değildir. *1 Ancak aşağıda çeşitli tanımları verilen Lâiklik bugünkü gerçek anlamını Avrupa düşünce tarihi, Özellikle Fransız düşünce tarihi içinde kazanmıştır.

Anzavur İsyanı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 50-67
Türk mîlletî, Millî Mücadele yıllarında sadece işgalci kuvvetlerle değil, düşmanın içerdeki kukla ve işbirlikçilerinin kışkırttığı, aldattığı kendi öz kardeşleri ile de mücadele etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bu yüzden birçok kahraman Türk evladı hayatını kaybetmiş, memleket birçok maddî ve manevî zarara uğramıştır. ! îşte bütün bu karışıklıklar ve kış- kırtmaların revaçta olduğu bir sırada, İngilizlerin, gizli gayelerine uygun olarak hazırladıkları ortam sonunda meydana gelen ve padişah taraflısı bir hüviyet taşıyan Ahmet Anzavur'un Millî Mücadele aleyhine saldırtıİması, bu mücadeleye karşı girişilen önemli hareketlerden bîridir.

İzmir'den Uşak'a Yunan Harekâtı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 40-48
30 Ekim 1918, Mondros Mütarekesi'yle birlikte Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış ve yıkılmıştı. Ümide gerçekten pek az yer vardı. Hemen hemen sekiz yıllık sürekli bir savaşla bitkinleşmiş, bir zamanların büyük Osmanlı İmparatorluğu yenilerek sırt üstü yere serilmiş, başkenti 13 Kasım 1918'de işgal edilmiş, I. Cihan Harbi'nde liderlik yapmış Talât, Enver ve Cemal Paşalar firarda idİ. Ülke parçalanmış, yoksullaşmış, nüfusu azalmış ve maneviyatı kırılmıştı. Yenik ve şevki kırılmış Türk halkı*1 galip devletlerin bütün isteklerini kabule hazır görünüyordu.

Atatürk'ün Konya'yı Ziyaretleri Ve İlk Ziyareti İle İlgili Gözlemler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 148-157
Büyük Önder Atatürk; " Asırlardan beri tüten bir nurun ocağı ve Türk kültürünün esaslı kaynaklarından biri" olarak kabul ettiği Konya'ya bir çok defa ziyaretler yapmıştır. Konya, Büyük Atatürk'ün İstanbul ve İzmir'den sonra en çok geldiği ve ziyaret ettiği mutlu şehirlerden biridir. Büyük Atatürk, Milli Mücadele'nin başlangıcından ölümüne kadar olan süre içerisinde Konya'ya 13 defa gelmiş ve bu gelişlerinde toplam 33 gününü Konya'da geçirmiştir

Amasya Tamimi Ve Atatürk’ün Amasya’daki Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 70-83
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasından sonra Atatürk'ün Samsun'a çıktığı tarihe kadar Musul İngilizler, Antalya ve çevresi İtalyan1 ar, Adana, Antep, Maraş ve Urfa Önce İngilizler, daha sonra Fransızlar ve İzmir başta olmak üzere Batı Anadolu bölgesi, Yunanlılar tarafından işgal altına alınmıştır. Yine Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Amasya Tamiminin yayınlanmasına kadar İstanbul'da Ahmet İzzet Paşa, I. ve II. Tevfik Paşa, I ve II. Damat Ferit Paşa kabineleri olmak üzere toplam beş hükümet iş başına geçmiştir.

Atatürk'ün Manisa'yı Ziyaretleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 134-145
Atatürk'ün dikkate değer özelliklerinden birisi de; Milli Mücadele döneminde ve Cumhuriyet'in ilanından sonra Türk halkıyla olan yakın diyalogudur. Atatürk; önemli her olaydan inkılaptan önce veya sonra çıktığı yurt gezileriyle kamuoyunu aydınlatmayı prensip haline getirmiştir. Bu; halkın desteğini kazanmak olduğu kadar halkı bilgilendirmek bakımından da önemlidir.

Atatürk Dönemi Milli Emniyet Hizmetleri Teşkilâtı İstihbarat Raporlarında Hatay Meselesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 160-205
Milletlerarası ilişkilerin bir dışarıya akseden açık tarafı, bîr de gözükmeyen sütre gerisi vardır. Sütre gerisini dışişleri yetkilileri, çok az sayıda bir kısım devlet görevlileri ve bir de gizli servis elemanları bilebilirler. Hatta hadiselerin olgunlaşmasını, yön değiştirmesini taraf ülkelerin kendi arzuları doğrultusunda gelişmelerini sağlamada en büyük pay sahiplerinin başında istihbarat teşkilâtları gelmektedir. Bu kuruluşlar olaylar hakkında en doğru bilgileri, ulaşılması güç bilgileri toplar ve yetkililere ulaştırır. Onlardan aldıkları talimatlar çerçevesinde olayları yönlendirir. Bunun için de propaganda yaparlar, her türlü yolu deneyerek hadiseleri kendi inisiyatiflerine almaya gayret ederler. Karşı ülkenin yanlış politikalar oluşturmasına, stratejiler tesbitine katkıda bulunacak yeni haberler, eksik bilgiler yaymak suretiyle kendi amaçlarına hizmet ederler. İkinci Dünya Harbi yıllarında klasik istihbarat anlayışında büyük Ölçüde değişimler göze çarpmaktadır. Top yekûn harp kavramına bağlı olarak top yekûn casusluk anlayışı da ortaya çıkmıştır. Bu anlayışa göre sadece askerî istihbarat ile yetinilmemeli, her alanda bilgi toplanılmahdır. Bu bakımdan Birinci Dünya Harbinde orta seviyede bulunan istihbarat servisinin yerini İkinci Dünya Harbİ'nde muazzam işler gören servisler aldı. Bu stratejiyi ilk defa ve başarı ile uygulayanlar ise Almanlar oldu. Naziler top yekûn casusluk prensiplerine göre çalıştılar ve büyük ölçüde de başarılı oldular. Bu yeni anlayışa göre bir memleketin başında bulunanlar muhasımların askerî ve diğer her türlü, kuvvetini öğrenebilineli ve onların mukavemet derecelerini hesaplayabilmelidirler. 1 Bu kadar karmaşık ve ciddi bir iş olan İstihbaratın önemini de Napolyan "Bir casus yerinde ve zamanında cephedeki binlerce askere denktir." diyerek veciz bir şekilde açıklamıştır

Hoybun Cemiyeti Ve Türkiye'ye Karşı Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 208-244
Günümüzde toplumların geleceği açısından iki zıt akım görmekteyiz. Bir yanda bilgi, iletişim ve ulaşım teknolojilerinin büyük bir hızla gelişmesi sayesinde ortaya çıkan ve küreselleşme diye adlandırılan bütünleşmeye yönelik gelişmeler, diğer yandan SSCB'nin dağılmasıyla dünyanın her yerinde yaygınlaşan mikro-milliyetçilik denen etnik bölünme hareketlerine tanık olunmaktadır. Bu bağlamda bir taraftan AB ile bütünleşme - AB'nin karşı çıkmasına rağmen-çabası içinde olan Türkiye, diğer taraftan dış destekli ayrılıkçı PKK terörü ile mücadele etmektedir.

Atatürkçü Düşünceyi Ve Atatürk İlke Ve İnkılâplarını Türk Ve Dünya Kamuoyunda Tanıtıcı Eserlerin Basımı Ve Dağıtımı Projesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 39 · Sayfa: 829-842
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi tarafından bilimsel araştırmalar neticesinde hazırlanmış ve hazırlanmakta olan eserler ile Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını benimsetici, yaşatıcı ve yurt dışında Türkiye'yi tanıtıcı bir proje hazırlanmıştır. Devlet Plânlama Teşkilatı tarafından onaylanan "Atatürkçü Düşünceyi ve Atatürk İlke ve İnkılâplarını Türk ve Dünya Kamuoyunda Tanıtcı Eserlerin Basımı ve Dağıtımı Projesi" 10 Nisan 1997 tarihinde faaliyete geçmiştir. Proje'nin kısa ve uzun vadede olmak üzere iki amacı vardır. Kısa vadede, proje kapsamına giren eserlerin basımı ve dağıtımı ile Atatürkçü düşünce sistemi ve Atatürk ilke ve inkılâpları konularında kamuoyunu aydınlatmak ve özellikle Türk gençliğini bölücü ve yıkıcı fikir akımlarına karşı bu konularda teçhiz etmektir. Uzun vadede ise, Atatürkçü düşünce sisteminin devlet ve toplum hayatında egemen kılınmasını sağlayarak, Atatürk'ün kurmuş olduğu modern Türkiye Cumhuriyeti'ni dünya kamuoyuna tanıtmaktır.

Birinci Ordu Birinci Kadın İşçi Taburu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 39 · Sayfa: 695-723
Birinci Dünya Savaşı'nda çok sayıda cehpeye birden kuvvet sevketmemiz ülkemizi hem insan kaynağı yönünden hem de ekonomik açıdan büyük kayıplara uğrattı. Erkek nüfusun büyük oranda cepheye nakledilmesi neticesinde ailelerin yükü kadınların omuzları üzerine bindiğinden kadınlarımız ekonomik hayatın içerisinde daha fazla yer almak zorunda kaldılar. Eşlerinin yerine fiilen dükkan ve ticarethane işleten kadınlarımızın sayısında büyük bir artış oldu. Köylü kadınlar da ürettikleri ürünleri şehirlere getirerek sattılar ve şehirlerde Kadınlar Pazarı oluşturdular. Kadınların işçiliğe olan talepleri de bir hayli yoğundu. Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslâmiyesi'nin' İstanbul'ldaki ilânlarına birbuçuk ayda 14.000'den fazla kadın müracaat etmiştir. Diğer taraftan devlet de eksilen iş gücünü telafi edebilmek için kadınlardan istifadeye önem verdi ve çalıştırılmalarını teşvik etti. Birinci ordu komutanlığı bünyesinde oluşturulan Birinci Kadın İşçi Taburu bu yaklaşımın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.