1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Mîllî Birlik Ve Beraberliğimizde Ozanların Rolü

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 33 · Sayfa: 825-837
Millî birlik ve beraberlik üzerine asırlardır çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Bu âmeliye, kim bilir, daha ne kadar devam edecektir? Bazı şeylerin te'sisi hem çok zor, hem de oldukça basittir. Birlik ve beraberlik de bunlardan biridir. Bir niyet, bir anlayış, bir vicdan mes'elesİ. Tarihî gerçeklerden ibret alınır ise, gerçekleştirilmesi gayet basittir. Ancak nedense, biz millet olarak çoğu zaman zor olanı tercih etmişizdir. Bu, belki de bir hasletimiz veya bir erdem göstergesi. Ancak bazı hallerde kendimizi zora koşmanın âlemi yoktur. Zira başkaları gibi biz de buna, hem de millî olanına her devirde muhtacız. Üstelik bu bir zarurî ihtiyaç. Hazır elimizde fırsat varken böylesine hayatî ehemmiyeti hâiz bir ihtiyacımızı zamanında telâfi etsek çok daha iyi olur.

Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Azmi Süslü'nün Sempozyum’u Açış Konuşması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 311-312
Atatürk araştırma merkezi başkanı prof. Dr. Azmi Süslü'nün sempozyum'u açış konuşmasıdır.

Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Reşat Genç'in Sempozyum'u Açış Konuşması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 313-318
Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu başkanı Prof. Dr. Reşat Genç'in sempozyum'u açış konuşmasıdır.

Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özay Oral'ın Sempozyumu Açılış Konuşması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 321-323
Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özay Oral'ın Sempozyumu Açılış Konuşmasıdır.

Mudanya Mütarekesi İle Lozan Antlaşması Arasında Ankara Hükümeti'nin İngiliz İşgal Birliklerini Kontrolü Ve "Geçit Teşkilâtı"

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 441-475
30 Ağustos 1922'de kazanılan zaferle birlikte ileri harekâtına devam eden Türk ordusunun karşısında dayanamayacağını anlayan Yunanistan, müttefiklerini araya sokarak bir mütareke yapılmasını istemiştir. Karşılıklı görüşme ve yazışmalar devam ederken Türk ordusunun harekâtı da hızla devam etmekteydi. Bir kısım birlikler 9 Eylül'de İzmir'e girerken, bir kısmı da kuzeyde Bursa ve Çanakkale istikametinde ilerlemeye devam etmişlerdir. Türk ordusunun Boğazlara yönelik harekâtına mani olmak için bir takım tedbirlere baş vuran; bu maksada 11 Eylül 1922'de İstanbul'dan Çanakkale ve Derince'ye İngiliz takviye birlikleri gönderilmesini emreden Lloyd George aynı zamanda dominyonlarından ve müttefiklerinden de askerî yardım talebinde bulunmuştur. Ancak bu taleplere Avust¬ralya, Yeni Zelanda ile biılikte Fransa, İtalya, Romanya ve Yugoslavya red cevabı vermişler, sadece "Boğazlardaki tarafsız bölgeye Türkiye'yi riayet ettirmek için yapılacak diplomatik teşebbüslere katılabileceklerini" bildirmişlerdi. Bu kararlarının hemen arkasından da Fransız ve İtalyanlar Boğaz'ın Çanakkale tarafındaki askerî birliklerini Avrupa yakasına çektiler. Böylece Çanakkale'ye doğru ileri harekâta devam eden Türklerin karşısında sadece İngiliz birlikleri kalmış oluyordu. Ayrıca İzmir'de serbest kalan l'nci ve 2'nci Orduların diğer birliklerine de 13 Eylül 1922'de Çanakkale ve İstanbul üzerine yürümeleri emredilmiştir.

Türk İnkılâbı'nın Evrenselliği

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 493-499
Türk Milleti, ebedî lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, yok olmanın eşiğinde iken bağımsızlık savaşı vermiş ve bunda da başarılı olmuştur. Batının çağdaş değerler ve ilkelerini kabul ederek, inkılâbı bir çağdaşlaşma ideolojisine dönüştürmüştür . Bu inkılâp, Türk Millcti'ni çağdaş uygarlıklar seviyesine götürecek bir toplumsal hareket olduğu kadar, evrensel olan yönleriyle de, pek çok toplum için seçkin bir örnek ve umut kaynağı olmuştur. "Türk İnkılâbı'nın Evrenselliği" denildiğinde, konunun iki yönlü olarak önem taşıdığı görülmektedir. Bunlardan birincisi, "Atatürkçü Düşünce Sistemi" dediğimiz Atatürkçülük İdcolojisi'nin bilimi rehber olarak alması, üstelik de çağdaş olan batılı değerleri benimsemesi; hatla, ilkeleriyle sistemleştirmesidir . İkincisi ise, Türk Millcti'nin yeni ve çağdaş değerleri benimsemesinin yanında, batılılaşmak ve çağdaşlaşmak için gerekli reformları yaparken, pek çok yönden ezilmiş ve sömürge topluluğu haline getirilmiş olan mazlum milletlere ışık tutması ve örnek oluşturmasıdır.

Atatürk’te Eğitim - Bilim ve Teknik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 551-556
Azgelişmiş ülkeleri niteleyen temel göstergelerden biri de eğitim eksikliği ve okuma-yazma bilenlerin toplam nüfustaki oranının düşüklüğüdür. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde bu oranın yükseldiği, hatta yüzde yüze vardığı görülmektedir. İktisadi kalkınma ile eğitim arasındaki ilişki açık ve kesindir. Atatürk'ün eğitime verdiği önem yanında asıl dikkati çeken özellik, eğitimin iktisadi kalkınmaya olan olumlu ve vazgeçilmez etkisini ısrarla belirtmesidir.

Mustafa Kemal (Atatürk)'İn Yemen'e Tayini ve Bununla İlgili Belgeler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 501-524
Arabistan yarımadasının güneyinde yer alan Yemen stratejik, jeopolitik ve ticarî bakımdan büyük bir ehemmiyet taşır. Babülmendep Boğazı, Perim Adası ve Cibuti bu coğrafyanın önemini bir kal dalıa arttırdığı gibi, Kızıldeniz'e geçişin kontrol altına alınmasını da sağlar . Mısır Valisi Hadim Süleyman Paşa zamanında H. 945/M.1538'de Osmanlı idaresine bağlanan Yemen, Uzakdoğu'ya uzanan yol güzergahında bulunması sebebiyle XX. yüzyıla gelinceye kadar çeşitli karışıklık ve mücadelelere sahne olmuştur.

1926 Hukuk İnkılâbının Fikrî Temelleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 477-492
Tarih boyunca başarılı olmuş her büyük inkılâp hareketi uzun bir fikri hazırlık devresi geçirmiştir. Bu itibarla Mustafa Kemal Atatürk'ün Millî Mücadele'yi kazandıktan sonra gerçekleştirdiği diğer inkılâplarda olduğu gibi, İsviçre Medeni Kanunu'nun kabul edilmesi suretiyle gerçekleştirilen 1926 Hukuk inkılâbının gerek fikir plânında ve gerekse uygulama alanında temelleri de, 1839 Tanzimat hareketine kadar çıkar.