1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

31 Mart Vakasının Çıkış Nedenleri Üzerine Çeşitli Yorumlar ve Atatürk ve Hareket Ordusu Üzerine Orgeneral İzzettin Çalışlar'ın Bir Makalesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 23 · Sayfa: 357-372
31 Mart Vakası (13 Nisan 1909), Atatürk, zamanında el koyup ayaklanmayı bastırmasaydı, sonucu uzun yıllar sürecek bir çöküntüye götürebilirdi Türkıye'yi. Bu incelemenin odak noktası ve amacı Mustafa Kemal'in bu kurtarıcı rolüne gereğince açıklık getirmektir. Aynı zamanda 83 yıldan bu yana konu üzerinde yapılmış olan çeşitli yorumlan- bir noktada birleşilememiş de olsa- bir araya getirerek araştırmacılara yardımcı olmaktır.

Kurtuluş Savaşı'nda Savaş Sanayii

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 23 · Sayfa: 317-324
Anadolu'da askerî fabrikaların kuruluş tarihi, Atatürk'ün Anadolu'ya geçmesi ve Bağımsızlık Savaşı'na girişilmesiyle başlar. Bu savaşın başarılması için Anadolu'da silâh onarımı ve savaş gereçleri yapımı işine gereken önem verilmiş, biri Doğu diğeri Batı'da olmak üzere başlıca iki yerde bu sanayi kurulmuştur.

9 Eylül 1922-24 Temmuz 1923 Tarihleri Arasında Türkiye'nin Uluslararası Alanda Hukuksal Yönden Kabulü ve İzlenen Dış Politikanın Genel Özellikleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 105-116
9 Eylül 1922 ve 24 Temmuz 1923 tarihleri, yakın dönem Türkiye Tarihi açısından, büyük bir Önem taşır. Bu tarihlerin birincisi, yok olmanın eşiğine gelmiş olan Türk milletinin ve batılı devletlerce parçalanıp yutulmak istenen Türkiye'nin, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlattığı özgürlük ve bağımsızlık savaşı sonunda, fiilen kurtulduğu tarihtir, ikinci tarih ise, bilek gücüyle, fiilen kazanılan bu zaferin sonunda Türkiye'nin; Lozan'da imzalanan uluslararası bir antlaşma ile, hukukî alanda meşrû varlığını, dünya devletlerine tanıttığı tarihtir. Bir anlamda bu bir yıllık dönem, Türkiye'nin hukukî varlığının tescîl ettirilme uğraşılarının verildiği dönemdir, denilebilir. Bu dönem üzerinde durarak, barışa ulaşma ve Türk milletini bağımsızlığa kavuşturma çabalarını ele alan, hayli çalışma yapılmıştır . Türkiye'nin uluslararası alanda kabulüne kadar geçen süre içinde, Türk tarafının izlediği dış politikanın genel olarak özellikleri nelerdir? Daha başka bir deyişle; barışa giden önemli siyasal evrelerde, Türkiye'nin beklentileri, tutumu ve elde edilen sonuçlar yönünden; yaklaşık bir yıllık bu dönem nasıl değerlendirilebilir?

Kurtuluştan Sonra İzmir'de Çıkan İlk Gazete: Türk Sesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 75-96
İzmir'in 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar tarafından işgali, buranın basınına ağır bir darbe vurdu. Anadolu ve Duygu gazetelerinin kapısına işgalden bir hafta önce kilit vurulmuştu. İşgalle birlikte Türkçe basın sıkı bir denetime alındı . Hukuku beşer'in, sahip ve başyazarı Haşan Tahsin Recep'in 15 Mayıs günü şehit edilmesiyle yayını sona erdi. Sulh ve Selâmet Cemiyeti'nin sözcülüğünü yapan Müsavat'ın bir süre daha varlığını koruduğu anlaşılmaktadır. Islahat ve Köylü gazeteleri açıkça Milli Mücadele'nin karşısında yer aldılar. Ahenk, Şark, Memleket, Sadayı Hak gazeteleri de Yunan Basım Kalemi'nin buyruklarına uyarak yayınlarına devam edebildiler . 9 Eylül 1922 günü, İzmir basınında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. M. Refet'in Yunanistan'a kaçmasıyla Köylü'nün soluğu kesildi. Emin Süreyya' nın idam edilmesiyle de Islahat gazetesinin yayın yaşamı sona erdi. Haydar Rüştü'nün Antalya'dan İzmir'e dönmesiyle Anadolu gazetesi yeniden burada çıkmaya başladı . Ahenk, Sada-yı Hak ve Şark yine varlıklarını sürdürdüler . Bir süre sonra İzmir'in bu gedikli gazetelerine yenilerinin de eklendiğini görüyoruz. Türk Sesi, Türk İli, ve Ahali, kurtuluştan sonra ilk yayına giren gazeteler olarak görülmektedir . Biz burada Türk Sesi gazetesi üzerinde duracağız.

İzmir Suikastı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 67-74
1925 yılı içinde ve 1926'nın başlarında inkılâpların Önemli bir kısmı gerçekleşmişti. Bu arada Terakkiperver Fırkası irtica ile ilgili görülerek kapatılmıştı. İrtica dalgaları zaman zaman ortada görülmekte idi. Eskiye bağlı olmaktan kurtulamayanlar, çıkarcı düşüncelerin etrafında birleşenler, cumhuriyete ve onun başındaki Cumhurbaşkanına karşı bir takım çalışmalar içindeydiler. Bu arada, Gazi, 8 Mayıs 1926'da Konya'ya, 9 Mayıs'ta Tarsus'a, 10 Mayıs'ta Tarsus'a gelmiş, Taşucu Bucağı'ndaki çiftliğinde beş gün kaldıktan sonra, 16 Mayıs'ta Adana'aya, 18 Mayıs'ta tekrar Konya'ya, 20 Mayıs 1920'de Bursa'ya, 13 Haziran'da da Balıkesir' e gelmişti. Bir ara Mudanya'ya geçen Gazi, 13 Haziran'da Balıkesir'de şerefine verilen ve elli kişiden fazla İnsanın katıldığı baloda, Muallimler Musiki Heyetini takdirle dinlemişti . 14 Haziran günü Balıkesir'den İzmir'e geçeceği sırada İzmir Valisi' nden İzmir'de kendisine karşı bir suikast düzenlendiği haberini aldı. 14 Haziran gecesi Mustafa Kemal'e suikast girişiminde bulunacaklardan, ulusal bağımsızlık savaşında Mustafa Kemal'in yanında yer almış olan Kadı Hurşit' in oğlu da vardı. Mustafa Kemal, babasının hizmetlerinden ötürü, 1920'de Büyük Millet Meclisi'ne Rize Milletvekili olarak Ziya Hurşit'i seçtirmişti. Mustafa Kemal, suikastçıların yakalanmasından sonra, 15 Haziran saat 19.000'da İzmir'e doğru yola çıktı. 16 Haziran'da, Soma, Menemen' e uğrayarak, 16 Haziran akşamı saat 18.000'de İzmir' e vardı.

Atatürk ve Kadın Hakları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 55-66
Atatürk erkeğe olduğu gibi kadına da insancıl bir açıdan yaklaşarak, kadının da medenî, siyasî ve kültürel haklarda erkek ile eşit tutulmasını sağlayacak çağdaş atılımdan gerçekleştirmiştir. Çağdaş bir toplum olabilmenin ve çağdaş bir hukuk devleti kurmanın ilk şartı kadının da bir vatandaş ve özgür bir insan olarak haklarını tanımak ve saygı göstermekti. Zira kadın ve erkek insan kavramını birlikte oluşturmakta ve bu kavrama birlikte bir anlam kazandırmaktaydı. Bu anlayışla hareket eden Atatürk devrimi Türk kadınına asırlardan beri ihmal edilen sosyal ve siyasal haklarım kazandırdı. Türk halkının var oluşunu tayin eden Kurtuluş Savaşı öncesi ve süresince, Türk kadınının özverili katkılarını çok iyi değerlendiren, büyük insan Atatürk, kadına kazanmayı hak ettiği haklarını vererek, onu özlemini duyduğu toplum içindeki saygın statüsüne getirmiştir. Atatürk siyasal ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığa mutluluk ve saygınlık sağlayacağı için gerekli olduğuna inanmaktaydı. Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek barış ve güvenliği için çalışmasını istiyordu.

Nutuk'ta İslam Tarihi İle İlgili Motifler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 39-44
Nutuk, sadece Atatürk'ün kendi düşünce ve görüşlerini ihtiva eden bir eser değildir. Atatürk'ün şahsi düşünce ve görüşleri yanında, kendisine yazılan mektup, telgraf ve benzeri yazışmalar ve cevaplan ile devrin askerî ve sivil ricalinin düşünce ve kanaatlarını da İhtiva etmektedir. Bu yönüyle o, Türk tarihinde, devrin siyasî ve fikrî durumunu aydınlatan son derece önemli ve değerli bir belge niteliğindedir. Nutuk'ta, İslâm tarihine ait, gerek Atatürk tarafından doğrudan ifade edilmiş, gerek başkalannın kanaatlerini yansıtan birçok mesele mevcuttur. Bunlara ya işaret edilmekle yetinilmiş, ya da geniş olarak doğrudan bilgi verilmiştir. Burada, özellikle i Kasım 1922'de "saltanat-ı milliyenin tahakkukuna dair Büyük Millet Meclisi'nde cereyan eden tarihî celsede" Atatürk'ün, İslâm tarihinin hemen hemen her döneminde tartışma konusu olmuş hilâfet müessesesi ve tarihî seyri hakkında ileri sürdüğü görüşler üzerinde durulacaktır.

Atatürk'ün Hukuk Alanında Getirdikleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 45-54
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'ndan "devlet olma" niteliğini kaybederek çıktı. Çünkü devleti devlet yapan üç ana öğeden ikisi, yani insan topluluğu ve ülke unsurları parçalanıp bütünlüklerini kaybederlerken, siyasal egemenlik unsuru ise tamamen ortadan kalkmıştı. Büyük Atatürk'ün Önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı ile bir yandan eski yönetime ve bu yönetimin Türk halkı için I. Dünya Savaşı sonrası kabul ettiği düzene baş kaldırılmış, bir yandan da galip ülkelere karşı bir bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi gerçekleştirilmiştir. Atatürk bu büyük ve uzun mücadeleyi yürütürken, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini de atmıştır: İşe ulusal egemenliğe dayanan bir "millî" meclis kurmakla başlamıştır. Samsun'a çıkışının üzerinden bir yıl bile geçmeden TBMM'ni açmış, savaşı da, devrimleri de bu meclis ile gerçekleştirmiştir.

Atatürk ve Aile

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 97-104
Sosyal sistem birbirleriyle ilişkili parçalardan oluşan bir etkileşim sistemidir. Bu sistem içinde her parçanın fonksiyonu vardır. Etkileşim örüntüsü içinde her bir fonksiyon diğer parçaların da fonksiyonlarını yerine getirmelerine katkıda bulunur ve sosyal sistemin bütünleşmesini, sistemin devamlılığının korunmasını sağlar. Parçalardan birindeki değişme diğer parçalarda da değişmeye yol açar, dolayısıyla sistemin tümünde değişme söz konusu olabilir. Sosyal sistemin parçalarından biri, zaman içinde yapı değişimine uğramış ve bazı fonksiyonlarını toplumun diğer kuramlarına devretmiş olmakla birlikte sosyal yapı için vazgeçilmez konumunu koruyan aile kurumudur.

Askeri Polis Teşkilatı İstihbarat Raporlarında Batı Cephesi'nde Yunan Askeri Hareketı ve Zulmü

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 155-160
Osmanlı Devleti, İttihat ve Terakki Partisi yöneticilerinin hayalperestliği ve uzağı görememeleri yüzünden büyük bir savaşın içine itilmişti. Hazırlıksız ve birçok eksikle girilen I. Dünya Savaşı'nda Türk Ordusu büyük fedakârlıklar göstererek İtilâf Devletlerini uğraştırmıştı. Ancak Osmanlı Devleti'nin direnmeleri, hatta zaferleri, müttefiklerinin İtilâf Devletleriyle antlaşmalar yaparak sahneden çekilmeleriyle boşa gitmiştir. Çaresiz kalan Türkler de, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalayarak yenilgiyi kabul etmişlerdi. Bu yenilgi, asırlardır Türklerin hâkimiyetinde bulunan Anadolu'nun yer yer düşman işgali altına girmesi sonucunu doğuracaktır. Zaten I. Dünya Harbi sıralarında batılı emperyalist devletler, Osmanlı topraklarını paylaşma plânları yapmışlar ve bu maksatla bazı antlaşmalar da imzalamışlardır. İtilâf Devletleri arasında en güçlü durumda olan Ingilizler, Anadolu'nun taksimi ve işgalinde Yunanlılar kullanmayı plânlamıştı. Amaçlan uğruna kullanacağı Yunanlılara, Batı Anadolu'da bazı Türk topraklannı vermeyi vaat etmişti. Yunanlılar, İngilizlere hizmetleri karşılığında onların kendilerine vermeyi vaat ettikleri toprakları elde etmek üzere 22 Haziran 1920'de altı tümenlik bir kuvvetle üç yönden Anadolu içlerine doğra ileri harekâta geçtiler. Yunanlılar üç tümen ile iki koldan Akhisar-Soma yönünde, iki tümen ile Salihli yönünde; bir tümen ile Aydın Cephesi'nde harekete geçtiler.