1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk'ün "Arıburnu Muharebeleri Raporu" ve "Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe" Adlı Eserlerinde Yer Almayan Emir ve Raporlarından Bir Demet

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 93-118
Çanakkale kara muharebeleri 25 Nisan 1915'te başlamıştır. Atatürk, bu tarihten 10 Aralık 1915'e kadar aralıksız olarak, 7 ay 15 gün süreyle, bu muharebelere katılmıştır, 25 Nisan ile 8 Ağustos arasında Arıbumu bölgesinde 19'uncu Tümen Komutanlığı ve Arıbumu Kuvvetleri komutanlığı; 8 Ağustos ile 10 Aralık arasında ise ordu seviyesinde olan Anafartalar Grup Komutanlığı yapmıştır. Harp sanatının en büyük ustası olan dahi komutan, bölgesinde cereyan eden muharebelerin tarihini, "Arıburnu Muharebeleri Raporu" ve "Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe" adlı iki önemli eseri ile 1918'de Ruşen Eşref ile yaptığı mülâkatta anlatmıştır. Anlatımında her konu ve olayı, Nutuk'ta olduğu gibi, belgeye dayandırmış, harekâtla ilgili önemli pek çok emir-rapor belgeleri vermiştir. Konuyla ilgili arşiv belgelerine dayanılarak sonradan yazılan eserlerin tetkikimizde, anılan eserlerinde yer almayan emir ve raporlarının varlığına tanık olduk. Bu durum ulu Önderin Çanakkale muharebelerinde vermiş olduğu emir ve raporlarının tamamını eserlerinde kullanmadığını göstermekte ve bir araştırma kapısı açmaktadır. O'nun her emri ve raporu birer askeri edebiyat harikası ve konusunda eşsiz örnekler olduğundan, eserlerinde , kullanmadıklarını bulmaya karar verdik. Araştırmanın ilk aşamasında 41 adet emir ve raporunu bulduk. Bunların 11 adedi yayınlanmış kaynaklardan iktibas, 30 adedi ise yayınlanmamış kaynak ve arşiv belgelerinden temin edildi. İlk defa yayınlananların 21 adedi 19'uncu Tümenin 24 - 26 Temmuz 1915 tarihine ait harp ceridesinden çıkarıldı. Çanakkale Zaferinin 75'inci yıl dönümü nedeniyle Atatürk'ün eserlerinde kullanmadığı emir ve raporlarının bir bölümünü istifadeye sunuyoruz.

İngiliz Kaynaklarına Göre Atatürk

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 75-92
Atatürk, dünyada, özellikle Batı literatüründe, popüler nitelikte birçok biyografinin kahramanıdır. Bununla beraber; Atatürk ile ilgili eserler, sadece bu alanla sınırlı değildir. Denilebilir ki; modern Türkiye'yi kapsamına alan pek çok eser, dikkatini büyük ölçüde Atatürk ekseni çevresinde toplar. İngiltere, I. Dünya Savaşı'na (1914-1918) kadar, daha çok diplomatik yoldan, bazen de (1855-1856 Kırım Savaşı'nda olduğu gibi) askerî kuvvetlerle Türkleri desteklemiştir. Bu arada, XIX.Yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılması için yapılan hareketlere katılmakla beraber, onun tüm olarak ortadan kalkmaması için (1878 Berlin Antlaşmasında olduğu gibi) gayret de sarfetmiştir. Ama, İngiltere'nin bu geleneksel siyasetinin I. Dünya Savaşı ile değiştiğini görüyoruz. Çünkü, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışını başlıca amaç olarak benimsemiş olan Çarlık Rusyası ile birlikte, Türkler de karşı artık aynı safta yer almıştır. Hele, I. Dünya Savaşı'nda, Çarlık Rusyasınm çökmesi ve OsmanlI İmparatorluğunun yenilmesi üzerine, İngiltere, Türklere karşı hareketin âdeta bayraktarı olmuştur. Tanınmış İngiliz yazarı Lord Kinross'un sözleri ile, "... Türklere karşı olan bütün bu (düzen), özellikle, çağın (İngiliz) Başbakanı Lloyd George'un başının altından çıkıyordu. Çok mükemmel (!) bir önder olmasına rağmen, Lloyd George, coğrafya ve tarihsel olaylar hakkında pek az bilgisi olan bir insandı.

Milli Mücadele'de İngiliz Basını II 1920-1923/ Sevr'den Lozan'a

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 45-74
Aynı konunun birinci bölümünü (1919-1920) 1987 yılında düzenlenen "Uluslararası Atatürk Sempozyumu "nda sunmuştum. The Times, The Observes ve Manchester Guardian Gazeteleri'nde yaptığım incelemeler dayanarak 1919-1920 yılları arasında bu üç önemli Ingiliz gazetesinin Millî Mücadele'yi ve Mustafa Kemal'i değerlendirişini ortaya koymaya çalıştım. Bu gazetelerin kamuoyu üzerindeki etkisi oldukça önem taşımaktadır. Bu tebliğimde ise Orta Doğu ve Manda Sistemlerine verdiği önem ve bu konuda etkili yorumları dolayısıyla Özellikle önemli bir haftalık politik dergi olan New Statesman'ı seçtim. Dergi'nin 1920-1923 sayılarını inceledim. Daha önce incelediğim diğer gazetelerle birlikte kıyaslamasını ayrıca ileride yapmaya çalışacağım. Diğer İngiliz günlük gazetelerinde Millî Mücadele'ye çok önem verilmediğini görmekteyiz. Örneğin Daily Mailin bu üç yıl içinde Millî Mücadele'ye ayırdığı yer bir kaç haberi geçmemektedir. Araştırmamda The New Statesman dergisini seçmemin bir sebebi de, derginin yalnızca politik ağırlıklı olması, Türkiye sorununu Orta Doğu sorunu içinde ve petrolün taşıdığı önemle ilgili olarak ve ilişkilerini ele olarak yorumlamasıdır.

Çanakkale ve Gelibolu Yarımadasının Atatürk'ün Kariyerindeki Yeri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 29-44
Atatürk'ün Türk Tarihi içinde çok özel bir yeri vardır. Bu özellik çok yönlüdür. Bunlardan hemen akla gelenler; son bağımsız Türk Devletini yok olmaktan kurtarması, dağılmaya yüz tutmuş köhne bir imparatorluktan, genç homojen milli bir devlet yaratması; orta çağ kuramlarına sahip sosyal ve kültürel yapıyı değiştirmesi, çağdaş değerlerle yönlenen modem bir toplum oluşturmasıdır. Her biri bir insanı ebedileşmeye yetecek olan bu hizmetlere giden yolda, Çanakkale'nin yeri nedir? İşte bu tebliğde Atatürk'ün askeri kariyerindeki, Çanakkale ve Gelibolu Yarımadası'nın yeri konusu üzerinde zamanın müsaadesi nispetinde durulacaktır. Her şeyden önce şu hususu belirtmek gerekir. Nasıl Atatürk'ün Türk Tarihinde çok özel bir yeri varsa Çanakkale'nin stratejik mekanının da Ulu önderin kariyerinde dönüm noktası teşkil edecek kadar önemli etkileri vardır. Bu konuyu 1912-1913 Balkan Savaşları, 1915 Çanakkale savaşları ve 1922 Çanakkale krizi olmak üzere, birbirinden ayrı üç safhada incelemek gerekir. Ancak bahis konusu ilk safhayı açıklayabilmek için M. Kemal Atatürk'ün İttihat ve Terakki içindeki konumundan ve ittihatçı liderlerle olan ilişkilerinden kısaca söz etmek faydalı olacaktır.

Toplumsal Değişme ve Atatürk İnkılapları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 21-28
Dünyada başka hiçbir devlet kurucusu, büyüğü, kurtarıcısı ölümünden elli küsur yıl geçtikten sonra devlet katında milleti tarafından böyle her yıl anılmamıştır. Bu yüce duyguya sadece peygamberler konu olmuşlardır. Devrim gençliği, bizzat devrimlerin gerçekleşmesinde rol almış veya devrimin sıcaklığı, problemleri, sıkıntılarının henüz devam etmekte bulunduğu dönemlerde yaşamış gençlerden oluşur. Adı geçenler devrimin heyecanını bir süre korurlar; sonra duygular normalleşir. Bu sosyo-psikolojik gerçek karşısında yapılacak şey, bugünün gençlerine yeni ve canlı sloganlar marifetiyle yenileştirilmiş hedefler göstermek olmalıdır. Heyecan ve duyguların sürekliliği ancak bu yolla sağlanabilir.

Türk Çağdaşlaşması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 7-20
Türk kurtuluş hareketi 1919 yılında başlatılmış, 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı, 1922 yılında İstiklâl Harbinin sonuçlanması, 1924 yılında Lozan Anlaşmasının imzalanması ve inkılâplar gibi çeşitli aşamalardan geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı ile birlikte başlatılan Türk kurtuluş hareketinin birinci amacının bağımsız ulusal Türk devletinin kurulması, bundan sonra gelen en önemli amacının ise çağdaşlaşma olduğu değerlendirilebilir. Bu hareketin ikinci amacı olan çağdaşlaşma, devamlı gelişmeyi her çağda çağdaş olmayı gerektirmektedir.

Ankara'nın Başkent Oluşu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 119-130
Ankara'nın başkent oluşunda Atatürk'ün uzağı görüşünün yanında, siyasî, stratejik ve jeopolitik düşünceleri, Kurtuluş Savaşı'nın güvenlik altında idaresi zorunluğu ve psikolojik faktörlerin rolü büyüktür. Von Der Goltz Paşa'nın başlattığı "başkentin değiştirilmesi" tartışmaları, siyasî gelişmede buna yardımcı olmuştur.

Atatürk, Popülizm ve Demokrasi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 141-146
Atatürk'ün modern Türkiye'ye miras bıraktığı iki ana miras, güvenli bir ulusal kimlik duygusu ve popülizme bağlılıktır - Türk halkının geleneksel otokrasiden modern demokrasiye sadece iki kuşakta aşamalı ve barışçıl bir geçiş yapmalarına izin veren bir taahhüttür. Bu başarı, tarih ve coğrafyanın uygun perspektiflerinde görüldüğünde daha dikkat çekicidir. Mustafa Kemal Paşa 1919'da siyasi liderliğini üstlendiğinde, Osmanlı İmparatorluğu, Hohenzollerns Alman İmparatorluğu, Habsburgs Avusturya İmparatorluğu ve Çarların Rus İmparatorluğu ile birlikte son askeri çöküşünü yaşadı. Bunu izleyen karmaşık yeniden yapılanma sürecinde, Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya'nın birçok yerinde ulusal bağımsızlık ilan edildi. Ancak asıl netice tipik olarak ya açık bir sömürge kuralı (Kafkasya; Orta Asya; 1950'lere kadar Orta Doğu) ya da bir ya da daha fazla emperyal gücün (o zamandan beri Dünya Savaşları ve Orta Doğu arasındaki Balkanlar) ve Almanya'nın güvencesiz bağımsızlığıydı. Sadece Türkiye, Atatürk'ün Ulusal Paktı'nda (Misak-1 Millî) ilan edilen sınırlar içinde ulusal bağımsızlığını korumuş ve yabancı işgalinden veya savaşa karışmasından kaçınmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Ölümü Dolayısıyla Yugoslavya Basınının Eseri ve Kişiliği üzerine Değerlendirmeleri (1938-1988)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 147-150
Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün olayı Yugoslavya basınında en derin yankı ve yorumlara sebep olarak Atatürk'ün kişiliği ve eseri üzerine her yönlü ve sürekli değerlendirmelere yol açmıştır. Bu münasebetle Yugoslavya basını (incelediğimiz Politika, Pravda ve Vreme gazetelerinde) Mustafa Kemal Atatürk'ün yaratmış olduğu eyleminden iki noktaya ışık tutmaktadır: a)Özgürlük yolunda savaşımları ve parlak zaferleri, b)Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra, hem yurt içinde hem de yurt dışında, barışseverlik yoluna devam ederek dünya barışının sürekli olmasında yol göstericilik sembolü olması. Kalite bakımından, sayıları güç toplanabilen metinlerin ispat ettiği buluş şöyle tarif edilir: Mustafa Kemal Atatürk, Ölümüne kadar, insanlık ve dünya çapında yepyeni bir devleti Türk milletine ve insanlığın siyasal ve hukuksal hâzinesine teslim etmiştir.

Atatürk ve Sosyal Güvenlik (23.4.1920-10.11.1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 131-140
Yirmibirinci yüzyıla yaklaştığımız zamanımızda, sosyal güvenlik, insanların vazgeçemeyeceği bir hak olarak ekonomik ve sosyal düzen içinde yerini almıştır. Artık, çağımızda sosyal güvenlik, sosyal hukuk devletinin bir kolu olarak kişilerin ve aile bireylerinin geleceklerinin bir teminatı şeklinde; devlet için görev, kişiler için hak olgusu içinde giderek genişlemektedir. Atatürk İnkılâplarının temel prensibi, Türk milletini çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak, hür ve bağımsız bir devletin temelini oluşturan demokrasiyi kültür zenginliği ile kuvvetlendirmek, idarede ve sosyal yapıda reformlar yaparak, yeni ve modem bir Türkiye Cumhuriyeti' ni yaratmaktır. Bu anlayıştan hareketle uygulamaya koyduğu inkılâplar içinde "Sosyal Güvenlik" kavramını "Devletçilik" ve "Halkçılık" ilkelerinde değerlendirebiliriz.