1135 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Milli Mücadele Dönemi'nde İstanbul'da Anadolu Lehinde Faaliyette Bulunan Gizli Gruplardan Zabitan Grubu'na Ait Bir Vesika/ Teşkilat ve Faaliyet Raporu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 591-600
Millî Mücadele Dönemi, çoğu hafızalarda hatıraların tazeliğini muhafaza ettiği, Türk tarihinin en yakın dönemini teşkil etmektedir. Gerek Millî Mücadele Dönemi'nin safhalarını ve gerekse onu takip eden yıllarda gerçekleştirilen başarıları daha iyi anlayabilmek için konuyu çok yönlü araştırmak ve teferruata ait kaynaklara inmek gerekir. Bu da arşiv kaynaklarına, belgelere çok iyi bir şekilde hâkim olmakla gerçekleşecektir. Böylece, "adsız kahraman" olarak belgelerin içerisinde kaybolmuş kişi veya kişiler, buna bağlı olarak olaylar okuyucuya objektif bir şekilde sunulmuş olur. Millî Mücadele Dönemi'nin pek çalışılmamış ve önemi pek dikkate alınmamış konularından biri de o dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti namına İstanbul'da faaliyette bulunmuş olan gizli kuruluşlardır. T.B.M.M.'nin emir ve direktifleri doğrultusunda, azamî gayret ve fedakârlıkla, işgal altında bulunan bir memlekette faaliyette bulunan bu kuruluşlar, bir yerde Millî Mücadele'nin kaderini de etkilemişlerdir.

İzmir'in İşgalinden Önce Şehzade Abdürrahim Başkanlığında Anadoluya Gönderilen Nasihat Heyeti (Anadolu Heyet-i Nasihası): 16 Nisan- 18 Mayıs 1919

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 561-590
Mondros Mütarekesini imzalayarak I. Dünya Savaşı' ndan mağlup çıkan Osmanlı Devleti' ni zor günler bekliyordu. Osmanlı Devleti topraklarını paylaşmak için daha savaş devam ederken anlaşmış olan İtilâf Devletleri bu plânlarını uygulamaya başlarken, azınlıklar da Mütarekeden sonra faaliyetlerini artırmışlardır. Bir yandan İtilâf Devletlerinin diğer yandan azınlıkların yarattığı tehlikeleri göğüslemek zorunda kalan Osmanlı Hükümeti, geçmişi -özellikle İttihat ve Terakki' nin İktidarda olduğu dönemi- unutturmayı amaçlayan bir politika izlemeye başladı. Bu politikanın iki yönü olmuştur: Birinci yönü, İtilâf Devletlerine ve özellikle İngiltere'ye ters düşmemeye özen gösteren pasif dış politika, ikinci yönü ise, Anadolu'da azınlıklarla Türkler arasındaki huzursuzluğu gidererek istikrarı ve hemahenk bir devlet görüntüsünü yaratmayı amaçlayan iç politikadır.

Atatürk Türkiye'sini Mekanistik Yaklaşımla Yorumlama Denemesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 549-560
Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti çağımızın en dinamik ülkelerinden biridir ve sürekli olarak gelişmektedir. Bu, Atatürk'ün eserine sağladığı kuvvetli temel sayesinde mümkün olmuştur. Bu incelemede, Atatürk ilkeleri sosyolojideki "Mekanistik Okul Yaklaşımı" uygulanarak analiz edilmektedir. Atatürk Türkiyesi'nin statik esasları ve ana dinamik parametresi soyutlaştırılarak Newton'un "Hareket Denklemende kullanılmak üzere tanımlanmaktadır. Sonuç olarak, "İnsan Sevgisi" ve "Barışseverlik" statik ilkelerin özünü, "Eğitim" ise dinamiği sağlayan ana parametreyi oluşturmaktadır.

Ankara Etnografya Müzesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 659-664
Atatürk, Birinci Dünya Savaşı'yla İstiklâl Savaşı'nın Anadolu'da bıraktığı yıkıntılar ve kalıntılar üzerine, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Devrimler yaptı. Amacı açıktı. Bu devrimlerle halkını ileri çağlara, geleceğe hazırlıyordu. İşte, örneğin kıyafet ve şapka reformu, böylesi, akımlar içinde yer alır. Ama, çok ilgi çekicidir. Devrimci akımlar sürdürülürken öbür taraftan geleneksel halk giyimini, halk sanatlarını sergileyecek Etnografya Müzesi'ni başkent Ankara'da kurduran yine Atatürk'tür.

İkinci İnönü Zaferinin Sonuçları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 377-380
Millî Mücadele, özellikle onun başlangıç bölümünü meydana getiren İnönü Savaşları, denk olmayan güçler arasında geçmiştir. Fiilî olarak gerçi karşımızda Yunan ordusu bulunuyordu. Fakat bu orduyu, hemen bütün Avrupa destekliyordu. Çünkü her birinin Türk topraklarından koparacakları bir bölümde pay iddiaları vardı. Bu sebeple Yunan ordusunu destekliyorlardı. Biz ise Birinci Cihan Harbinden yenik ve perişan çıkmıştık. Ve artık elimizde kalan son vatan parçalarını savunmaya kararlıydık. Böylece ordularımız, canlarını dişlerine takmış olarak çarpışıyorlardı. Yunanlılar ise parlak bir vehmin akıntısına kapılmışlardı. Böyle kat kat üstün bir kuvvet karşısında Atatürk mahdut Türk kuvvetlerinin stratejisini şöyle tespit etmişti. Bu strateji üç basamakta gerçekleşecekti. Birinci basamakta zayıf ve dağınık güçlerimizle düşman oyalanacak, ikinci basamakta düşman ustalıklı bir manevrayla üstlerinden uzaklaştırılacak, Anadolu topraklarının içine çekilecek ve böylece zayıf düşürülecekti.

Atatürk's Movement At Its Start: The Views Of Outsiders (1919-1921)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 345-376
This paper examines how the Allies failed to understand the dynamic changes within Turkey that were brought on by the Nationalist movement, as well as how Mustafa Kemal exploited the Allies' errors of judgment and analyses to have the Treaty of Sevres rendered null and void. Views of outsiders may shed some light into his nondogmatic and at times ambivalent stance. Furthermore, contrary to the assumptions of those who try to draw the psychological profile of a self-proclaimed demigod or a miracle worker, Mustafa Kemal's domestic politics point only too well to his awareness that he was not an undisputed leader. His acceptance at the international level, on the other hand, owed a lot to the war-weariness and the fear of Bolshevism in Europe, opposing national interests of the Allies, and Muslim sentiments towards Turkey which the Allies had to take into consideration. Mustafa Kemal emerges as a fine diplomatist and a great strategist even at the beginning of the Kemalist movement based on the evaluations of foreign observers.

Halifelik, Din ve Laiklik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 301-306
Atatürk I. Cihan Savaşı' ndan sonra galip devletlerin milletimizi ve ülkemizi parçalamaya kararlı olduğunu görerek mücadeleye atıldı. Milletle bütünleşerek vatanımıza göz dikenlere karşı savaşlar verdi. İslâmiyet açısından incelendiğinde cumhuriyet yönetiminin fazileti, yani erdemi esas aldığı görülmektedir. Çünkü cumhuriyette daima halkın oyuna başvurma söz konusudur. Halifelik sorunu ise çok karışıklıklara neden olmuştur. Dinin kötüye kullanılmasına ve siyasete karıştırılmasına karşı çıkmıştır. Atatürk'ün İslâmiyet hakkındaki bazı sözleri şöyledir: "Bizim dinimiz en makul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din ol¬muştur. Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur."

Atatürkçü Düşüncenin Temeli: Laiklik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 245-300
Türkiye Cumhuriyeti'ne can veren siyasal felsefenin ana dayanaklarından biri hiç kuşkusuz laikliktir. Teokratik ve çok uluslu bir orta çağ imparatorluğundan modern bir ulusal devlet yaratma misyonunu üstlenmiş olan Cumhuriyetçi kadrolar, Osmanlı sistemini ayakta tutan geleneksel devlet felsefeni tabiî ki reddetmek dururumundaydılar. Bir toplumda hukuk sistemi, devlet ve toplum yönetimi felsefesi, dine, başka bir deyişle, İlahî emirlere ve kurallara dayandırılmışsa, ne siyasal ne de sosyal hayatta bu kural ve emirlerin dışına çıkmaya, onlar üzerinde değişiklik yapmaya imkân vardır. Her teokraside olduğu gibi, "İlahî nizam'în kurulmasını ve yaşatılmasını amaçlayan Osmanlı toplum ve devlet düzeninin dayandığı temel felsefe de tartışmaya, değiştirilmeye kapalı idi. Dolayısıyla din, durağan, değişmeye dirençli bir toplumun hem yaratıcısı hem güvencesi olmuştur.

Kemalist Dönemde Türkiye'de Fransızca Yayın Tapan Basına Toplu Bir Bakış (1919-1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 321-336
Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye'nin basın tarihini bir bütün içinde ele aldığımızda, Türk ve azınlık gazeteleri yanında, ta başından beri bir Fransız basınının varlığını da gözlemleriz. Bu basın İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonraki döneme kadar önemini sürdürmüştür. 1914'den önceki dönemde 200 kadar süreli yayın (periodique) adı sayılabilir. Bunlardan 4/5'i tamamiyle Fransızca kaleme alınmış dergi ve gazeteydi. Geri kalan kısımsa, birçok dilde yayınlanan süreli yayınlar içinde yer almaktaydı. İki dünya savaşı arasında Fransız basınını deyimleyen yüzden fazla periyodik mevcuttu. Toplam olarak, XVIII. yüzyılın sonundan, son Fransızca günlük gazetenin yayın hayatını kapadığı 1971 tarihine kadar 350 Fransızca gazete ve dergi yayınlanmıştır.

Journal de Geneve'de Türk Bağımsızlık Savaşı Günlüğü

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 337-344
Avrupa'nın en muteber ve en eski gazetelerinden Cenevre'de yayınlanmakta olan Journal de Geneve (Cenevre gazetesi) Bağımsızlık Savaşımızı günü gününe izlemiş, haber ve yorumlar vermişti. İsviçre gibi daimi tarafsız bir ülkenin bu tarafsız gazetesinde Türk Bağımsızlık Savaşı ile ilgili yayınlanan yazılar, İsviçre'de uzun süre yaşayan Rıza Alıngan adlı bir Türk vatandaşı tarafından gazete arşivlerinden alınarak bana verilmiştir. Fransızca olan asılları aynen yayınlarken Türk okurları için Türk çevirisi tarafımdan yapılmıştır.