5 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Çanak Çömlek
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Keban Projesi: Ağın-Kalaycık Höyüğü Kurtarma Kazısının Yeniden Değerlendirilmesi

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 296 · Sayfa: 25-46 · DOI: 10.37879/belleten.2019.25
Tam Metin
Keban Projesi kapsamında Elazığ Ağın'da 1968 ve 1972 yılları arasında Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu başkanlığında Hoşrik Mevki, Kalecikler Höyüğü, Kilise Yazısı ve Kalaycık Höyüğü'nde kazılar yapılmıştır. Bu çalışmada Kalaycık Höyüğü çanak çömleklerinin ilk tanıtım ve değerlendirmesi sunulmaktadır. Elazığ'ın batısındaki Ağın, kuzeyde Kemaliye (Eğin) ile Erzincan Ovası'na, batıda da Arapkir yolu ile Malatya Ovası'na açılan önemli bir alandır. Keban Barajı'nın yapımından önce Karasu ile Murat nehirleri Ağın'da birleşip Fırat'ı oluşturmaktaydı. Keban Baraj Gölü alanının doğusundaki verimli Altınova Bölgesi, büyük boyutlu ve merkez karakterli höyükleri ile diğer alanlara göre daha yoğun araştırmalara sahne olmuştur. Bununla birlikte Elazığ Havzası'nın batıya açılan Ağın çevresinde daha sınırlı ölçüde çalışmalar yapılmıştır. Keban Baraj Gölü'nün dolmasından önce Karasu'nun doğu kıyısında yer alan Kalaycık, Kalkolitik Dönem'den İslami Dönem'e kadar kesintisiz iskân görmüş orta boyutlu bir höyüktür. Kazılar sırasında Tunç ve Demir Çağlara ait belirgin bir mimari bulunamamışsa da zengin çanak çömlek repertuvarı höyüğün söz konusu dönemlerdeki yerleşimlerine dair önemli bilgiler içerir. Bu çalışmada, Kalaycık Höyüğünde bulunan Erken Tunç Çağı'ndan Orta Demir Çağ'a kadar kronolojik olarak farklı mal gruplarından çanak çömleklerin, tarihsel süreci anlaşılır kılacak bir kısmı incelenmiştir. Keban Projesi Kurtarma Kazıları buluntuları ile karşılaştırıldığında, höyüğün Elazığ-Malatya bölgesinin tarihsel sürecini paylaştığı söylenebilir.

Erbaba'dan İçi Buğday Dolu Minyatür Bir Çömlek ve Çatalhöyük Kanıtları Bağlamında, Neolitik Dönemde Boğa Sembolizmi ve Ritüel

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 293 · Sayfa: 1-30 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1
Tam Metin
Erbaba'da, içi karbonlaşmış buğday kalıntıları ile dolu minyatür bir çömlek ele geçmiştir. Bu çömlekçik, Neolitik dönemin tipik pişirme kaplarından mineral içerikli, kanca tutamaklı ve şişkin gövdeli çömleklerin, pişirme kabı olamayacak kadar küçük bir formunu oluşturmaktadır. Söz konusu küçük çömleği işlevsel ve sembolik açılardan değerlendiren bu çalışma, Erbaba'daki ve Çatalhöyük'teki kanıtlardan yola çıkarak, MÖ yak. 6600 yıllarından itibaren görülen bu pişirme kaplarının boğa başlarını (bukranyum) simgelediğini ve hayvan biçimli ritüel kapları olan ritonların öncülleri sayılabileceğini öne sürmektedir. Çatalhöyük'ün erken tabakalarında ritüelistik sistem büyük oranda, yabani erkek sığırın toplu halde avlanması ve açık alanlarda tüketilmesi, sonra kalıntıların evlerin içine yerleştirilip, sergilenmesi ve birer "rölik" gibi yeni nesillere aktarılması üzerine kurulmuştur. Orta tabakalardan sonra sosyal organizasyonda görülen değişim, evlerin artan ekonomik bağımsızlığı ve evcil sığırın da günlük hayata girmesi ile birlikte ritüel anlayışının değiştiği, eskinin nadir ve tahrik gücü yüksek, coşkulu ritüellerinden (imgesel), daha sık ve kolay, ev-merkezli ve coşku oranı düşük ritüellere (dogmatik) bir geçiş olduğu anlaşılmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak boğa sembolizmi ev içi sabit uygulamalardan çanak çömlek gibi hareketli nesneler üzerine taşınmaya başlamıştır. Böylece erken tabakalarda ev dışında yapılan yabani boğa ziyafetlerinin yerini, kazılarda çok az sayıda bulunan özel çömlekler içinde pişirilen yemeklerle yapılan "ev içi kutlamaları" almış olabilir. İçlerinde kemikli etlerin pişirildiği tespit edilen bu kaplarda, büyük olasılıkla buğdayın da eşlik ettiği bir tür günümüzdeki "özel gün" yemeği "keşkek"i andıran Prehistorik bir şölen yemeği yapılmış olabilir. Bu yeni uygulama, belirli sosyal gruplar ya da tüm aileler tarafından, belirli günlerde ya da günlük kutlamalar şeklinde gerçekleştirilmiş olabilir. Belki de bu tür bir kutlama, bu dönemle birlikte Çatalhöyüklüler'in sofrasına girmeye başlayan, bir bakıma "ev içine alınmış evcil boğanın temsili kurban edilmesi" idi. Kabın kendisi, yerleşmenin başından sonuna kadar en güçlü sembollerden biri olan boğayı andırıyor ve içinde boğa eti pişiyordu -kuşkusuz diğer hayvanların eti de pişmiştir. Varsıl Çatalhöyük'e göre oldukça küçük boyutlu Erbaba ve çevresindeki yerleşmelerde bu türde uygulamalarla ilgili herhangi bir bilgi kaynağımız olmasa da, tarif edildiği gibi olası bir şölen anı, Çatalhöyük dahil tüm bu yerleşmelerde yiyeceğin ve hayatta kalmanın kutsandığı ve kutsallığın tüm insanlara geçtiği bir ritüelin bir parçası olarak düşünülebilir. Bu çalışma, sonuç olarak içlerinde Erbaba'nın da yer aldığı Geç Neolitik yerleşmelerin tümünde seramikler üzerinde rastladığımız boğa sembolizminin, Çatalhöyük'teki gibi dogmatik bir hale gelmiş yaygın bir sembolü ve daha çok evlerin içinde uygulanan "ev-merkezli" bir ritüel anlayışını temsil ediyor olabileceğini öne sürmektedir. Bu olası ritüel, aynı zamanda Neolitik toplumların sosyal sistemlerini sürdüren ideolojik ve birleştirici bir işlev de görmüş olmalıdır.

İzmir Bölgesi Orta Tunç Çağı Seramiği

Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 269 · Sayfa: 1-70 · DOI: 10.37879/belleten.2010.1
Tam Metin
Anadolu M.Ö. 2. binin başında Assurlu tüccarlarla birlikte yazıyı kullanmaya başlayarak yazılı tarihe geçmiştir. Orta Anadolu'da Assur Ticaret Kolonileri Çağı olarak, diğer bölgelerde ise Orta Tunç Çağı olarak tanımlanan bu dönemde, Anadolu'da şehir devletleri kurulmuştur. Bu dönemde yazıyı kullanmayan Batı Anadolu Bölgesi'nin siyasi yapısı ile ilgili bilgilerimiz henüz olmamakla birlikte, arkeolojik kazı ve araştırmalarda ortaya çıkarılan gerek mimari, gerekse seramik, maden ve diğer buluntular, bölgede çok gelişmiş bir kültürün yaşandığını ortaya koymuştur. Batı Anadolu'da özellikle son yıllarda İzmir'de yoğunlaşan kazılar, Batı Anadolu Orta Tunç Çağı kültürünün tanımlanmasında önemli rol oynamıştır.

Anadolu'da Pişen Toprak

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 268 · Sayfa: 789-790
'Anadolu'da Pişen Toprak' 16 Mayıs-22 Temmuz 2007 tarihleri arasında Kadir Has Üniversitesi Rezan Has Müzesi'nde gerçekleştirilmiş olan ve koleksiyoner Gönül Paksoy'un koleksiyonunda bulunan pişmiş toprak eserlerin yer aldığı serginin kataloğudur. Sergi Kadir Has Vakfı tarafından desteklenmiş ve Şahin Paksoy'un kuratörlügünde gerçekleştirilmiştir. Sergide Kalkolitik Dönemden Selçuklu Dönemi'ne değin uzanan bir süreci kapsayan pişmiş topraktan yapılmış idoller, figürinler, heykelcikler ve çanak çömlekler sunulmuştur. Katalogda içindekiler listesinin olmaması nedeniyle bölüm ve alt bölüm ayrımları açık değildir. Bu nedenle aşağıda yapacağımız tanıtım başlıklara göre düzenlenmiştir. Öncelikle dönemlere göre ayrılan her eser grubunun başında genel bir tanımlamaya, bir giriş yazısına yer verilmiştir. Eserler için verilen kataloglar fotoğrafların yanındadır, katalogda envanter no ve isim, bazılarında ek olarak boyutlar ve tarihleme yer alır.

ALTAN ÇİLİNGİROĞLU, Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayını, İzmir 1997; 171 sayfa, 100 resim, 37 Çizim, 1 harita. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 238 · Sayfa: 955-960
Tam Metin
Assur kralı Sargon'un M.Ö. 714 yılında Urartu Krallığına karşı düzenlediği ünlü seferini kaleme alan baş katip NABU-ŞALLİM-ŞUNU'ya armağan edilen Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı kitabı 18 bölüm ve kaynaklardan oluşmaktadır. Bölümler sırasıyla Urartu Araştırmaları, Urartu Coğrafyası, Urartu Tarihi, Kaleler ve Sur Duvarları, Tapınaklar, Saraylar, Sütunlu Salonlar: Apadanalar, Kent ve Konut Mimarlığı, Mezar Mimarlığı, Ölü Gömme Gelenekleri, Maden İşçiliği, Mücevher Sanatı, Çanak Çömlek, Heykel ve Kabartma Sanatı, Taş Kaplar, Fildişi Sanatı, Dil ve Yazı ile Din adlarını taşımaktadır.