4 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • İltizam
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Banaz Kazasına Ait 1870 Tarihli Öşür İltizam Defteri Hakkında Bir Değerlendirme

Belgeler · 2014, Cilt XXXV, Sayı 39 · Sayfa: 145-166
Tam Metin
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren alınan vergileri şer’î ve örfi olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Şer’î vergilerin başında haraç, cizye ve öşür gelmektedir. Öşür, toprak mahsullerinden alınan verginin adı olup kelime itibariyle onda bir anlamına gelmektedir. İslamiyet’in ilk yıllarından itibaren bütün İslam devletleri tarafından alınan öşür vergisi, Osmanlı Devleti tarafından da alınmıştır. Tanzimat Fermanının ilanından sonra öşür vergisinin tahsili ile ilgili pek çok yöntem denenmiş, zaman zaman iltizam yoluyla tahsil edilmiştir. Bu çalışmaya esas teşkil eden defter, Uşak’a bağlı Banaz kazasına ait öşür iltizam defteridir. Aile arşivinden temin edilmiş olan Defter, Banaz Kazasına ait 1870 yılı öşür vergisini toplayanlardan biri olan Abdülbaki Efendi tarafından tutulmuştur. Defterdeki bilgilerden, Banaz Kazasına ait 1870 yılı öşür vergisinin 544.000 kuruş bedelle, Kütahya’da yaşayan Şeyh zade Rıza Efendiye verildiği anlaşılmaktadır. Çalışmada, Defterdeki kayıtlardan yola çıkarak iltizam sisteminin nasıl işlediği, hangi ürün- lerden ne kadar öşür alındığı, hangi ürünlerin öşrünün nakdî, hangi ürünlerin öşrünün aynî olarak tahsil edildiği, tahsilatın kimler tarafından nasıl yapıldığı ve öşür vergisi tahakkuk ettirilen ürünle- rin cins ve miktarları ile köylere göre dağılımı hakkında bilgiler verilmeye çalışılacaktır.

Erzurum Gümrüğü'nün Teşekkülü ve Tekamülü (XVI -XVII. Yüzyıllar)

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 279 · Sayfa: 523-546
Tam Metin
XVI. yüzyılda Anadolu'ya büyük ölçüde hükmeden Osmanlılar, doğu sınırında stratejik açıdan mühim bir merkez olan Erzurum'da güvenlik için gerekli tedbirleri aldıktan sonra zaman kaybetmeden imar ve iskan hareketlerine giriştiler. Trabzon - Tebriz transit ticareti üzerinde yer alan şehirde ticaretin istikrarlı bir şekilde yapılması için birtakım uy­gulamalar gerçekleşti. Bu bakımdan bölgedeki en büyük gümrük organi­zasyonu teşekkül olunarak transit ticaretin daha iyi ve daha kontrollü işlemesine çalışıldı. XVI. yüzyılın sonlarına doğru işlevsel hale gelen gümrük, XVII. yüzyılda imparatorluğun en önemli gümrükleri arasında zikredilmeye başlandı. Orta Asya'dan gelerek İran üzerinden Anadolu'ya ulaşan ipek, Erzurum gümrüğünün hayati bir gelir kaynağı olması yanında, Osmanlı - Safevi mücadelesinin önemli nedenleri arasındaydı. Hatta iki devlet arasında kıyasıya mücadele devam ederken gümrük kayıtlarından anlaşıldığına göre ticaret de devam etmekteydi. Doğudan gelen kervanların uğrak noktası olan Erzurum gümrüğü, sadece bölge ekonomisi açısından değil ülke ekonomisi için de fevkalede ehemmiyetliydi.

XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Kütahya Gediz (Gedos) Şap Madeni

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 272 · Sayfa: 135-158 · DOI: 10.37879/belleten.2011.135
Tam Metin
Kullanımı ilkçağlardan beri bilinen ve önemli bir ticaret malzemesi olan şap, Osmanlı Devleti sınırları içinde birkaç yerde çıkarılmaktaydı. Bu yerlerden biri olan, Kütahya'da bulunan Gedos (Gediz) şap madeni, Bizans Devleti zamanından beri işletilmekteydi. Şap, özellikle XV. yüzyıla kadar Batı ile yapılan ticarette, önemli gelir getirdiğinden bölgeye sahip olan beylikler veya devletlere ekonomik kalkınma sağlamaktaydı. Osmanlı Devleti, Gediz ve çevresini ele geçirdikten sonra da şap üretimine devam edildi. İltizam usulü ile işletilen şap madeninde üretimin devamlılığı sağlanmaya çalışıldı. Madende çalışanlar, örfi vergilerden muaf tutuldu. Fakat, bu muafiyet XVIII. yüzyılın ikinci yarısında kaldırıldı. Bu durumda çıkardıkları maden miktarına göre ücretlendirilen madencilerin durumu ekonomik olarak kötüleşti. Gediz şap madeninden arşiv kaynaklarına yansıyan en fazla olay madenden şap kaçırılması konusunda olmuştur. Bu durum, maden çalışanlarına uygulanan ücretlendirme politikası ile ilgili olduğu gibi Osmanlı Devleti'nin ticari mallara uyguladığı tekelci üretim ve satış politikası ile de ilgilidir. Osmanlı Devleti'nde bulunan şap madeni konusunda Suraiya Faroqhi ve Mehmet Ersan'ın çalışmaları bulunmaktadır. Faroqhi, "Alum Production and Alum Trade in the Ottoman Empire (about 1560-1830)", Wiener Zeitschrift far die Kunde des Morgenlandes, S:71 (1979), s. 153-175'deki makalesinde, Osmanlı Devleti'nde genel olarak şap çıkarılan yerler, üretim ve işçilerin ekonomik durumları üzerine eğilirken, Ersan, "XIII. -XIV. Yüzyıllarda Şap Ticareti ve Şebinkarahisar", Şebinkarahisar I. Tarih ve Kültür Sempozyumu - Bildiriler, (30 Haziran - 1 Temmuz 2000), İstanbul 2000, s. 55­62' deki bildirisinde Şebinkarahisar'da bulunan şap madeninin XIII. ve XIV. yüzyıllardaki durumunu incelemiştir. Fatma Acun, Karahisar-ı Şarki ve Koyluhisar Kazaları Örneği'nde Osmanlı Taşra İdaresi (1485-1569), Türk Tarih Kurumu, Ankara 2006'da basılı olan kitabında, Karahisar-ı Şarki'de bulunan şap madeninden bahsetmiştir. Gediz'de bulunan şap madeni ile ilgili bır çalışma yapılmamıştır. Osmanlı tarih araştırmacıları Osmanlı madenciliği konusunda çalışmaların yetersizliğinden yakınmaktadırlar. Bu makalede, Gediz şap madeninin XVIII. ve XIX. yüzyıllarda işletme sistemi, şap üretimi, üretilen malların nakliyesi, şap madeninin satış noktaları ve madende çalışanların durumu değerlendirilecektir. Bu inceleme, Osmanlı maden çalışmalarına ve Kütahya'nın gelişiminde önemli olan bir maden ocağının, kısmen de olsa tarihi gelişimine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Çalışma, Osmanlı Devleti'nin, şap madeninin üretimi ve ticareti ile yakından ilgilendiğini, üretim ve satışla ilgili kurallar koyduğunu ve bu kuralların faaliyete geçmesi için sıkı tedbirler aldığını göstermektedir. Teknolojinin gelişmesine ve yeni maden yataklarının bulunmasına rağmen şapa olan arz, XVIII. ve XIX. yüzyılda devam etmiştir.

Göknur Göğebakan, XVI. Yüzyılda Malatya Kazası (1516-1560), Malatya Belediyesi Kültür Yayınları

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 1001-1004
Osmanlı döneminden günümüze ulaşan arşiv belgeleri arasında Tapu-Tahrir ya da Nüfus ve arazi sayım defterleri (TT) oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu defterlerin çok büyük ölçüde XV-XVI. yüzyılları kapsadığını belirtmek gerekir. Aslında timar ve iltizam sisteminin işleyişine esas olan bu defterler, günümüz tarihçileri, iktisatçıları, coğrafyacıları vb. tarafından çok değişik açılardan incelenmekte ve değerlenditmektedir. Son yıllarda bu defterler bağlamında bir sancağın, bir kentin, bir kazanın belirli bir dönemdeki durumunu ele alıp işleyen araştırmaların sayısı oldukça artmıştır. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü bu defterlerden bazılarını, harita ve dizin eklemek suretiyle tıpkıbasım halinde yayınlamış bulunmaktadır. Defterlerdeki nüfus ve vergi kayıtları günümüzde bilgisayar düzeni içinde çok önemli bir veri tabanı oluşturmaktadır. W. D. Hütteroth ve Nejat Goyünç'ün güneydoğu Anadolu, Suriye ve Irak'ın bir bölümünü içine alan bölge için yaptıkları çalışma, bu açıdan dikkate değer bir örnek olarak görülmektedir.