48 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Anadolu 3
- Azerbaijan 3
- Azerbaycan 3
- İslam 3
- Kaçar Hanedanı 3
JACOB M. LANDAU, The Politics of Pan-Islam (Ideology and Organization), Oxford Clarendon Press, 1990, 425 sh. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 597-598
Özet
Tam Metin
II. Abdülhamid devrinde panislamizmin dış dünyadaki etkileri bugüne kadar derli toplu yolgösterici bir çalışmanın konusu olamamıştır. Normal okuyucu kadar, bu sahalara el atmak isteyen mütehassıs da doğrusu teorik yönden olduğu kadar, bilgi ve literatür bakımından ilk adımları sağlamca atmasına yardım edecek bir müracaat kitabından yoksundur. Panislamizm imparatorluk içinde ve imparatorluk dışındaki geniş Müslüman dünya üzerinde ne kadar etkiliydi, hatta bazı yazarların açtığı tartışmaya göre islâmcılık ne derecede var olan bir doktrin ve hareketti? Bu sorunun cevabı münferid araştırmalar, dar kapsamlı tetkikler ve bir iki dildeki kayıtlara anlaşılacak gibi değildir. Panislamizm konusu, İslâm coğrafyasının kendisi kadar geniş ve çetin, bilinmez ve rengarenk bir konudur. Panislamizm sadece 19. yüzyıl Osmanlı tarihinin değil; Rusya, İran ve İngiltere imparatorluğu ve Fransa tarihinin bir önemli kısmıdır.
Timurlular'ın Şiraz'da Bilim ve Sanat Koruyuculuğu
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 965-980 · DOI: 10.37879/belleten.1987.965
Özet
Tam Metin
XIX. yüzyıldaki düşünüşe göre, İran tarihinin genel görünümü, ilk bakışta, sadece üst yöneticilerin yaşadığı hayat ve olayların günü gününe sıralanması olarak kabul edilmektedir. Savaşlardan güncel olayların yazımına değin, hanedan ailesinin sürekliliğini anlatan belli bir akış bulunmaktadır. Yükselmenin temel unsurları olarak bilinen, XV. yüzyıl Rönesansı, XVI. yüzyılda milli devlet kurma girişimi gibi, büyük olaylar Avrupa tarihinden esinlenmiş örneklerdir. Doğu bilimcilerinin, uzun süren çalışmaları, bu hanedanın karmaşık işleyişinin ayrıntılarını saptamayı amaçlamıştır.
Tahran Notları
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 981-1002 · DOI: 10.37879/belleten.1987.981Tārih-i Beyhaḳ. Mirzā Muḥammed Hān Ḳazvini
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 407-416 · DOI: 10.37879/belleten.1987.407
Özet
Tam Metin
Beyhak, en önemli şehri bugünkü Sebzevar olan Horasan'a bağlı bir bölgenin eski adıdır. Tarihler, devlet adamlarından, şeyhlerden, hadis ve fıkıh alimlerinden bahseden kitaplar, şair tezkireleri, her devirde bu bölgeden çok sayıda alim ve yazarın çıktığını yazarlar. Bunlara örnek olarak, Sunen u delailu'n-nubuvvet'in yazarı, ehli sünnet alimlerinin en tanınmışlarından Ebu Bekr Ahmed b. El-Huseyin Beyhakî'yi; Tarih-i Beyhakî olarak bilinen Tarih-i Mes'udî'nin yazarı, Gaznelilerin saray kâtibi ünlü tarihçi Ebu'l-Fazl Muhammed b. el-Huseyin Beyhakî'yi; yazma bir nüshasının fotokopisi elimizde bulunan ve konumuz olan Tarihi Beyhak'ın yazarı Ebu'l-Hasan 'Ali b. Zeyd Beyhakî'yi ve daha pek çoğunu gösterebiliriz. Tarih-i Beyhak'ın konusu, adından da anlaşılacağı gibi, İran'ın bu bölgesinin tarihinden, oraya mensup olan alim, edip, şair, seyyid, vezir, saray kâtibi, filozof, tabib gibi kimselerin tanınmışlarının hayat hikayelerinden, eskiden beri orayı yurt edinmiş veya başka yerlerden oraya göçmüş büyük ailelerin soy kütüklerinden ve hatta bir ölçüde o bölgenin coğrafyası hakkında verilen bilgilerden ibarettir.
EBİ VERDİ: İRANDA, BİR TÜRK DİYALEKTİ
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1984, Cilt 32 · Sayfa: 215-245
Özet
Son yıllarda, bilhassa Prof. Gerhard Doerfer ve öğrencilerinin gayretleri ile, İran'daki Türk lehçe ve ağızları üzerindeki çalışamalarda büyük gelişmeler olmuş ve bu konudaki bilgimiz Halaççanın gerçek karakterinin ortaya konulması ile önemli derecede zenginleşmiştir.
ISLAM, RIAZUL, A Calender of Documents on Indo-Persian Relations, 1500-1750, Volume: I, Iranian Culture Foundation, Tehran and Institute of Central and West Asian Studies, Karachi, 1979. XXVIII-5 s., (A IV /5642) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 905-908
Özet
Tam Metin
Kitapta 1500-1750 yılları arasında İran ile Müslüman Hindistan hükümdarları arasında yapılan yazışmalar incelenmiştir. Diplomasi tarihi için yararlı olabilecek mektuplar dizinini hazırlarken, Prof. Riazul İslam Türkiye, İran, İngiltere, Fransa, Pakistan ve Hindistan'da bulunan kütüphanelerin arşivlerinden yararlandığını belirtmektedir. Ayrıca bu mektuplar dizininden o dönem İran ve Müslüman Hint hükümdarlarının hangi konularda yazıştıklarını öğrenmek isteyenler için yararlı olur, kanısındayız. Kitabın bölümleri şöyle sıralanmaktadır: Başlangıçta İran Kültür Vakfı Genel Sekreterliğinin İran ile Hint-Pakistan yarımadasının kültürel ve politik yönden birbirlerine sıkı bağlantıları olduğu ve Fars dilinin bütün bu bölgeye yayıldığına değinilerek bu tür çalışmaların bilginler tarafından yapılmasının yararlı olacağına işaret edilmektedir. Transkripsiyon bölümünde yazar, çalışmalarını üç doğu dili Türkçe, Farsça ve Arapça dillerinde yaptığını belirterek her üç dili bir arada kullanmak zor olduğu için kelimeleri kullanırken Hint-Pakistan şekillerini koruduğunu açıklamaktadır. Bibliyografya şeklindeki kısaltmalardan sonra yazar, tarih değişikliklerinde hicri ve milâdi tarihleri kullandığını açıklamaktadır.
Yeni Bir Şehnâme
Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 319-322 · DOI: 10.37879/belleten.1982.319
Özet
Tam Metin
Osmanlı tarih yazıcılığında şehnâmeciliğin ayrı bir yer işgal ettiği bilinmektedir. Ünlü İran şairi Firdevsî-i Tusî'nin ölümsüz eserinden esinlenerek Osmanlı ailesinin tarihini de aynı metodla yazmaya kalkışan Türk şairleri arasında Arifî en ünlüleridir. Aşık Çelebiye göre Yavuz Sultan Selim'in menkıbesini anlatan Farsça Şehnâmesi 60.000, Ahdî'ye göre de 100.000 beyit olarak tasavvur olunmuştur. Ne yazık ki Arifî bu eserini tamamlayamadan ölmüştür. Görebildiğimiz iki nüshadan biri Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kütüphanesinde, diğeri ise Manisa İl Halk Kütüphanesi'nin Muradiye dermesi içinde bulunmaktadır. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devrini yine Şehnâme üslubu ile yazan şairlerimizden biri de Mahremî'dir. (Ölümü. 942/1535) Eserinin başı ve sonu noksan bir nüshası Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesinde bulunmaktadır. Onu, Fürugî Derviş Ahmed (ölümü 1022/ 1613), Taliki-zade Mehmed Subhi, Ganî-zade Nadiri (Ölümü 1036 / 1 626), Taşköprî-zade Kemaleddin Mehmed ve nihayet anonim bir eser olan Şehnâme-i Osmanyan izlemektedir. İkinci Bayezid devri Şehnâmecilerinden Firdevsî-i Tavil ve eserleri için bizim yayınladığımız Kutubnâme'ye bak. Ibrahim Olgun-Ismet Parmaksızoğlu. Kutubnâme-Ankara 1979. Bunlardan başka Şühudî ve Kasımî'nin de şehnâmeleri olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.
Dîvânü Lugâti't-Türk'te Yäzkänd
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 421-426 · DOI: 10.37879/belleten.1978.421
Özet
Divânü lugâti't-türk'ün elde bulunan tek nüshasındaki istinsah yanlışlarına bakarak müstensih Muhammad bin Abi Bakr bin Abi'l-Fath as-Savı şumma ad-Dımışki'nin hiç Türkçe bilmediği kanunla varmaktadır İran'ın Sâve kentinden olan bu müstensihin Türk olmadığı ve Türkçe bilmediği düşüncesine ben katılamıyorum. Sâve ve çevresindeki köylerin halkı (büyük çoğunluğu) bugün bile Türktür. XIII. yüzyılda Türk olmayan bir kişinin (bir Farsın?) oradan kalkıp Şam'a gitmesi, orada Türkçe - Arapça bir yapıtın müstensihliğini yapması akla yakın görünmemektedir. Yaptığı yanlışlara gelince, Divânü lugâti't-türk gibi birçok Türk lehçesinden örnekler veren bir yapıtı Türk asıllı da olsa herhangi bir müstensihin kolayca anlayamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Yapıt üzerinde çalışıldıkça yeni istinsah yanlışları ortaya çıkabilir. Bu yazıda böyle bir istinsah yanlışı üzerinde durmak istiyorum.