4 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • İslam Tarihi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Gayri Müslim Tarihçilerin İslâm Tarihi Kaynaklarındaki Rivayetleri Kullanması

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 279 · Sayfa: 741-764
Tam Metin
İslâmiyet'in doğuşuyla ilgili rivayetlerin derlenmesi ve aktarılması ile bu yeni din ve [fetihlerle karşılaştığı] komşu [gayri müslim] topluluklar arasındaki ilişkiler, halifeliğin erken dönemlerinden itibaren Müslüman müelliflerin çok fazla ilgi duyduğu konular olmuştur. [Diğerini] öğrenme ve öğretmeye yönelik bu ilginin, Müslümanlara özgü bir durum olmadığı da belirtilmelidir. Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarda yer alan İslâmî rivayetlerden, böyle bir ilginin gayri müslim topluluklarda da var olduğunu anlıyoruz. Arapça, Yahudice-Arapça Judeo-Arabic İbranîce veya Süryanîce kaleme alınan bu metinler, Müslümanlara ait rivayet geleneğinin bariz etkilerini yansıtmaktadır.

Yirminci Yüzyılda Vakıf Çalışmaları: Durum Tespiti

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1115-1144 · DOI: 10.37879/belleten.2001.1115
Tam Metin
Vakıf çalışmaları - İslâmî hayır kurumu - genellikle İslâm çalışmalarının geniş bir bölümünü oluşturmuştur. Bununla beraber konuya uzunca bir süredir daha az önem verilmekte ve konu nispeten az sayıda öğrenci ve araştırmacının ilgisini çekmektedir. Yirminci yüzyıl sonu itibari ile bu durum artık tersine dönmüş bulunmaktadır. Son yirmi yılda ve özellikle 20. yüzyıl öncesinde hiç olmazsa vakfa yönelik bazı müracaatlar yapan İslâm dünyasının herhangi bir bölgesinin ekonomik, sosyal, görünümü ile ilgili - çalışmalarda, kültürde, İslâm tarihinde - üniversitelerin uzmanlaşmış, ilgili bölümlerinin müfredatları ve İslami hayır kurumu vakıf konusunda hayli yol kat etmişlerdir.

Ölenlerimiz - Ahmed Cemal Köprülü

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 172 · Sayfa: 841-854
Tam Metin
Memleketimiz, Alman edebiyatını çok iyi bilen, bu dilde yazılmış Türk ve İslâm medeniyetiyle ilişkisi bulunan ilim ve san'at eserlerinin en değerli, en çok ün kazanmış olanların' seçen, ömrü boyunca bunları Türkçe'mize çevirerek kültür hazinemize epeyi eser kazandıran A. Cemal Köprülü de, 1979 yılı başından bu yana, artık bizlerden uzak, bir başka dünyâya göçmüş bulunuyor. Cemal Köprülü'yü önce, İstanbul Kız Lisesi'nde öğrenici bulunduğum yıllarda görmüştüm. Görmüştüm diyorum; benim okuduğum sınıflarda yabancı dil İngilizce olduğundan hocam olmadı. O, Almanca dersi okutmakta idi. Tanışmamız Hoca'm Fuad Köprülü aracılığıyla 1936 yılına rastlar : Fuad Köprülü'nün Ülkü dergisinin müdürü bulunduğu sırada (Eylül, 1936-Ağustos, '94 ), Cemal Köprülü'nün-yazdıklarını içine alan aşağıdaki bibliyografya listesinden anlaşılacağı üzre-bu mecmuada epeyi terceme, birkaç da te'lif yazısı neşredilmiştir. Bu yüzden, derginin Ulus'ta Koçak Han'daki idârehânesine akşamları sık-sık gelirdi. Her ayın birinde altı forma olarak yayımlanan Ülkü'nün yazı işlerini idâre etmekte olduğum için, dergide eserleri basılan her yazar gibi, matbaa provalarının tashihi, v.b. dolayısıyle Cemal Köprülü ile de görüşürdük. Onunla yakın dostluğumuz, Fuad Köprülü'nün Ford vakfi'nın ve Harvard Üniversitesi birleşik programı gereğince bu üniversitede Türk tarih ve edebiyatı üzerinde araştırmalarda bulunmak için da'vet edildiği Amerika'dan Ankara'ya dönüşünden (2 Temmuz, 1959) sonra başlar.

İslamda Fütüvvet Teşkilatının Doğuşu Meselesi ve Tarihi Ana Çizgileri

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 142 · Sayfa: 203-236 · DOI: 10.37879/belleten.1972.142-203
Ortaçağ İslam medeniyeti, Fütüvvet ile sosyal bir tezahürü geliştirip olgunlaştırmıştır. Bu çeşit teşkilâtlar "erkek topluluklarının" tipik örneklerini teşkil ederler ve etnoloji bunlara beşeri kültür hayatının her sahasında pek çok örnekler verebilir. Erkek topluluklarının pek çoğunda olduğu gibi, Fütüvvet'in doğuş sebebi de, cemiyet içindeki erkeklerin bir araya gelme, topluluk güdüsüdür ve bu çeşit camialarda hâkim olan ideal arkadaşlıktır; başka bir deyişle gaye, beraber olmaktır. Buna benzer diğer bütün teşkilâtlarda olduğu gibi, burada da ana gaye, diğer bazı dini ve ahlaki ikinci derecedeki hedeflerle örtülmüştür. Ancak, bu ikinci derecedeki hedefler Fütüvvet'i, ana gayeleri başka olan diğer bazı sosyal kuruluşlarla birleştirir. Fütüvvet'in ana gayesi ile ikinci derecedeki hedefleri arasındaki münasebetin nasıl ve ne derecede olduğu sorusu, Fütüvvet'in esas problemini ortaya çıkarır. Fütüvvet'in varlığı uzun zamandan beri Şarkiyatçılar tarafından bilinmekte idi. Bu konuyu ilk defa ele alanların, mesela V. Hammer'in, Ortaçağ Batı dünyasından akıllarına gelen ilk paraleller şövalyelik, özellikle şövalyelik tarikatı gibi kuruluşlardı. Buna rağmen şarkıyatçılıkta bu konuya çok az ve hattâ tesadüfen yer verilmiştir.