8 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • İslamiyet
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Hz. Muhammed ve Diğer Peygamberlere Yönelik Fazahat Girişimleri ve Alınan Tedbirler: Arşiv Belgelerine Dayalı Bir İnceleme

Erdem · 2021, Sayı 80 · Sayfa: 111-160 · DOI: 10.32704/erdem.948925
Makale, Osmanlı Devleti’nin son 70 yılına tarihlenen ve konu ile ilgili olarak seçilmiş olan arşiv belgelerinin Hz. Muhammed’e yönelik iftira, itham hatta küfre varan hakaret girişimlerinin “fazahat” başlığı altında değerlendirilip transkribe edilerek, konuyla ilgili literatür ile desteklenerek irdelenmesine dayanmaktadır. Arşiv belgelerinin kanıtlayıcı ve bilgi verici değerinin yanı sıra Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi arşiv fonlarındaki konu ve kapsam çeşitliliğini de yansıtan araştırmada fazahat teşebbüsleri, münferit hezeyanlar, basın-yayın ve görsel faaliyetlere karşı devletin tepkisi, kovuşturması ve tedbirleri ortaya konulmaktadır. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin dinî alandaki bürokratik mücadelesi, geçmişten günümüze kadar uzanan İslam dinini Hz. Muhammed üzerinden yıpratma girişimlerini önleme başarısı da örnek belgeler üzerinden anlaşılabilecektir. Ayrıca bu çalışma, İslamiyet’e yönelik fazahat girişimlerinin hangi yöntemler uygulanarak hayata geçirildiğini, hangi boyutlara ulaştığını idrak ederek bugün de bu konuda uyanık ve tedbirli davranmamız gerektiği noktasında arşiv belgelerine dayalı olarak aydınlatıcı bilgiler içermektedir. Zira bu faaliyetlerin geçmişi İslamiyet’in ilk yıllarına kadar uzanmakta ve sistemli olarak tekrarlanarak günümüze kadar devam etmektedir. Çalışmada T. C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivi fonlarından belirlenen belgeler kullanılmış olup, söz konusu belgeler fazahata konu olan eylemlere göre gruplandırılarak kendi içerisinde kronolojik bir sıraya konulmuştur. Söz konusu belgeler yanlış anlaşılmalara mahal verilmemesi için mümkün olduğu kadar aslına uygun şekilde konuyla ilgili yayınlanmış çalışmalarla da desteklenerek özetlenmiştir. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, araştırmacılara her türlü siyasi, toplumsal, sosyolojik, kültürel vb. olayın açıklanması ve belgelendirilmesinin arşivlerimizdeki zengin fonlar aracılığıyla yapılabileceğinin göstergesidir.

Gayri Müslim Tarihçilerin İslâm Tarihi Kaynaklarındaki Rivayetleri Kullanması

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 279 · Sayfa: 741-764
Tam Metin
İslâmiyet'in doğuşuyla ilgili rivayetlerin derlenmesi ve aktarılması ile bu yeni din ve [fetihlerle karşılaştığı] komşu [gayri müslim] topluluklar arasındaki ilişkiler, halifeliğin erken dönemlerinden itibaren Müslüman müelliflerin çok fazla ilgi duyduğu konular olmuştur. [Diğerini] öğrenme ve öğretmeye yönelik bu ilginin, Müslümanlara özgü bir durum olmadığı da belirtilmelidir. Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarda yer alan İslâmî rivayetlerden, böyle bir ilginin gayri müslim topluluklarda da var olduğunu anlıyoruz. Arapça, Yahudice-Arapça Judeo-Arabic İbranîce veya Süryanîce kaleme alınan bu metinler, Müslümanlara ait rivayet geleneğinin bariz etkilerini yansıtmaktadır.

Türk Düşünce Hayatında Peyami Bey

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 125-132
Tam Metin
Peyami Safa, Türkiye'nin çağdaşlaşma tartışmalarında DoğuBatı sentezini savunmuş, coğrafya ve tarih olarak da bu sentezi gerçekleştirebilecek bir konumda olduğumuzu ileri sürmüştür. İslam ve Batı medeniyetlerini, kaynaklarına inerek inceleyen Peyami Bey, bu iki medeniyetin birbirlerine yabancı olmadığını, çeşitli dönemlerde birbirlerini etkilemiş, hatta kaynaklık ettiklerini ifade etmiştir. Türk aydınlarının 19. yüzyıl pozitivist anlayışına takılı kalmalarını eleştirerek, ilmi zihniyetin mistik bir yönelişe girdiğini, bizim bu yönelişi kavramakta daha birikimli olduğumuzu söyler. Avrupa birliğini de olumlayan yazar, bu ümidin başarılı olabilmesi için, milletlerin millî kimlik ve kişiliklerini kazanmış olmaları gerektiğini vurgular.

Tanzimat ve Sosyal Eşitlik

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 577-588
Tam Metin
İslamiyetin eşitlikten yana bir din olduğundan sık sık söz edilir. Bu iddiada gerçek payı çoktur. İslamiyetin gelişi, etrafını saran ülkelere göre karşılaştırılacak olursa, -Doğusunda katmanlaşmış İran feodalizmi ve Hindistan'daki kast sistemi, Batısında hem Bizans, hem de Latin Avrupa'nın ayrıcalıkları soylular sınıfı - İslami düzenin, gerçekten beraberinde bir eşitlik mesajı getirdiği görülür. Peygamberin söz ve eylemleriyle birlikte, geleneksel olarak korunduğu kadarıyla İslamiyetin ilk yöneticilerinin tutumlarıyla ilgili saygın örnekler, soydan, soptan, konumdan, servetten ve ırktan ileri gelen ayrıcalığa bile son derece karşı olunduğunu, konum ve saygınlığın sadece dindarlığa göre belirleneceğini ve bunların ısrarla İslamiyette değer bulacağını gösterirler. Bununla birlikte, fetih ve İmparatorluğun gerçekleri, kaçınılmaz olarak yeni seçkinler tabakasını yaratmış ve olayların doğal akışı içerisinde, söz konusu kimseler, arkalarından gelenlere, kendi kazanmış oldukları haklardan yararlandırma yollarını aramışlardır.

Türk İstiklal Savaşı ve Hindistan Müslümanları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 37 · Sayfa: 77-88
Yirminci yüzyılın başlarında bütün insanlığın büyük bir cihan savaşının galiplerine boyun eğdiği ve bir yazarımızın deyişiyle tüm dünyanın bir Roma sirkini andırdığı sırada ortaya çıkan iki istikâl mücadelesinin birbirini etkilediği ve aradaki muazzam mesafeye rağmen adeta iç içe girdiği görülür. Bunlardan birincisi Mustafa Kemal'in önderliğinde Türklerin, İkincisi de Hindistan Müslümanlarının başlattıkları mücadeledir.

Çin'deki Müslümanlar Hakkında Yapılan Araştırmalar Yeni Yayınlar Hakkında Bir Değerlendirme

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 228 · Sayfa: 465-476
Tam Metin
"Çin'de İslamiyet ve Müslümanlar" hakkında geçmişte yayımlanmış araştırmalar ve aynı alana yapılan yeni katkılara ilişkin bu kısa değerlendirme, esas olarak Hui adıyla bilinen, aslen Çinli olan Müslümanlar üzerine kaleme alınmış tetkikleri konu edinecektir.

Osmanlı Son Döneminde Libya'da Türk Dilinin Öğretimi Üzerine Bazı Gözlemler

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 121-132
Tam Metin
Bilindiği gibi hemen bütün Arap ülkeleri, başlangıç ve ayrılışları değişmekle birlikte, uzun periyotlar halinde Osmanlı Devleti bünyesi içerisinde yer almışlar, Türkler ve Araplar iki millet olarak aynı devletin yapı taşlarını oluşturmuşlardır. Gerek bu birliktelik ve gerekse Türklerin İslâmiyeti kabul etmiş olmalarının bir sonucu olarak da Türkçe ile Arapça arasında tabiî sayılabilecek bir ilişki zinciri meydana gelmiştir. Türkler kendi dillerini Arap Alfabesiyle yazdıkları gibi, medreselerinde Arapça'yı öğretim dili olarak kabul etmişler, bu dille çok sayıda eserler vermişlerdir. Buna karşılık Türk dilinden bir kısım kelimeler de Arapça'ya geçmiş, en azından devlet kademelerinde görev alan Arap asıllı Osmanlı tebeası Türkçe'yi öğrenmiştir.

Rum-Ermeni-Hoybun İşbirliği ve Anadolu'daki Toplu Mezarlar

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 241-248
Tam Metin
Tarihte azınlıklara, kendi dininden, ırkından, kültüründen olmayanlara, kendi dilini konuşmayanlara Türkler kadar müsamahalı davranan tek bir millet gösterilemez. Bunun biri, Orta Asya'dan beri çeşitli iklimler ve zaman dilimleri içinde gelen, diğeri de İslâmiyetle kazanılan, mükemmelleşen iki ana kaynağı vardır. İster 1020, ister 1071, isterse 1461 veya 1571 olsun, bu hoşgörüyü Kafkaslar'da, Anadolu'da Kıbrıs'ta görmek, yaklaşık bin yıllık dönem içinde müşahede etmek, tavsik etmek mümkündür. Hatta, yine hiçbir millette görülemeyecek derecede, bu toleransın taştığını ve azınlıkların Türklerden çok daha fazla haklara sahip olduklarını, çoğaldıklarını, zenginleştiklerini, müreffehleştiklerini bile söylemek bir mübalağa olmayacaktır. Osmanlı Devleti'nin son ikiyüz yıl içindeki durumu buna bir örnek teşkil etmektedir.