53 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • İstanbul
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Prof. Dr. Faruk Sümer Hayatı ve Eserleri (Ölümünün 3. Yıldönümü Dolayısıyla)

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 235 · Sayfa: 935-968
Tam Metin
Türkiye'nin yetiştirdiği değerli ilim adamlarından, tanınmış Türk tarihçisi Prof. Dr. Faruk Demirtaş-Sümer, Cumhuriyetin ilânından bir yıl kadar sonra, eski Selçuklu başkenti Konya'nın Bozkır ilçesinin Akçapınar (Akçamınar) Köyü'nde doğmuştur (5 Aralık 1924 Çarşamba/1340 Rûmî). Annesi, -ulemâdan Müftü Hüseyin Hilmi Efendi'nin kızı-ev hanımı Zeliha Hanım, babası, eski Maliye memurlarından ve İstiklal Savaşı gazilerinden Mehmet Zeki Efendi'dir. Ailesi, 1934'te çıkan soyadı kanunu üzerine önce "Demirtaş", daha sonra ise, bunun bırakıp "Sümer" soyadını almış ve 1931'de Bozkır'dan gelerek İstanbul'a yerleşmiştir.

Constantinople and its Hinterland, Editörler, Cyril Mango, Gilbert Dagron, Variorum 1995. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 171-172
Tam Metin
Oxford'da 1993 Nisanı'nda yapılan aynı başlıklı sempozyumun İngilizce ve Fransızca bildirilerinden oluşan bir eser. İstanbul'un su sistemi (Mango), beslenmesi (Durliat), şehrin tahılının temini (Magdalino), sebze ve balık temini (Kodeno ve Dagron'un makaleleri) sonra Morrison ve Şevçenko'nun para ve idari yapı üzerindeki ve nihayet savunma sistemi üzerindeki makalelerden oluşan bir eser.

İki Tarafın Görüş Açılarından Arap-Türk Münâsebetleri, Editörler: Ekmeleddin İhsanoğlu - Muhammed Safiyuddin Abu'l-izz. İstanbul 1993. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 165-170
Tam Metin
İstanbul'da bulunan İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) ile Kahire'de bulunan Arap Birliği Araştırma ve İnceleme Enstitüsü'nün ortak çalışmasıyla hazırlanan "el Alâkâtu'l-Arabiyye't-Turkiyye Mine'l-Manzûreyni'l-Arabî ve 't-Turkî" (İki Tarafın Görüş Açılarından Arap - Türk Münasebetleri) adlı eser (1991-1993), karşılaştırmalı bir bakış açısıyla, Türk ve Arap araştırmacıların konu üzerindeki görüşlerini sergilemektedir.

Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı'nın Ardından

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 221 · Sayfa: 241-266
Tam Metin
Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı İstanbul'da 1913 tarihinde doğmuştur. Babası Abdurrrahman Sayılı'nın görevi dolayısıyla henüz altı aylıkken gitmiş olduğu İran'dan dokuz yaşındayken dönmüştür. Orada bulunduğu sürece özel eğitim görmüştür. Daha sonra ailesiyle birlikte yurduna dönen Aydın Sayılı'nın hayatında bu dönemin önemli izleri olduğu bir gerçektir. Daha sonra, üniversite yıllarında aldığı derslerle Farsça ve İran Edebiyatı ile ilgili bilgilerini geliştirmiştir. O İran kültürünü çok iyi tanıyordu ve meşhur İranlı şairlerinin birçok şiirini ezbere bilirdi. Muhtemelen bu, biraz da onun güzele, sanata olduğu kadar bilime, ve doğru ve gerçeğe tutku denebilecek eğiliminden kaynaklanmış olmalıdır. Bu eğitim onun bu birbirini bütünleyen iki konuya yoğun ilgi duymasını sağlamıştır. Biz onun resim yaptığını, özellikle karakalem resimle uğraştığını biliyoruz.

New Research Opportunities in the Ottoman Archives of Istanbul

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 222 · Sayfa: 461-468
Tam Metin
When I first came to the Başbakanlık Arşivi at its old location in the İstanbul Provincial Governorship's Vilayet Bahçesi in 1956, opportunities for research were extremely limited. The only collections that were readily available were the Mühimme and Mühimme-i Mısır registers of Imperial fermans, themselves not entirely complete, the mass of financial registers heaped together in the Kâmil Kepeci collection, and the thousands of documents brought together in the Ali Emin, Ibn ul-Emin, Cevdet and Fekete collections.

İngiliz ve Fransız Resmi Belgelerinde İstanbul'un İşgalini (16 Mart 1920) Hazırlayan Gelişmeler

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 963-984
Tam Metin
30 Ekim 1918 tarihli Mondros Bırakışması ile İtilaf Devletleri'nin denetim ve kontroluna girmiş bulunan İstanbul'un 16 Mart 1920 tarihinde resmen işgali Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın önemli bir dönemecini oluşturmaktadır. Çünkü, işgalle birlikte üyeleri seçimle belirlenmiş Meclis-i Mebusan'ın dağıtılarak mebusların tutuklanması ülkede bir anda bir yönetim boşluğunun doğmasını beraberinde getirmiştir. Buda, Erzurum ve Sivas Kongre kararlarında yer alan "ulusun temsilcilerinden oluşan ulusal bir meclisin" kurulması yolunda Mustafa Kemal'e aradığı fırsatı vermiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Ankara'da açılışını hızlandırmıştır.

Türkiye Seyahati

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 202 · Sayfa: 257-290
Ratnakosindra döneminin 110. (m. 1891) yılında kral hazretleri kendi mektup, nişan ve madalyalarını Avrupa'nın bazı başkentlerindeki saraylara götürmem için beni özel elçisi olarak görevlendirmişti. Bu görev Türkiye'yi kapsamıyordu. Ancak, Avrupa'daki birtakım küçük ve büyük ülkelere olan mesafeleri haritayı incelemek suretiyle hesapladığım zaman Yunanistan'a Türkiye üzerinden gitmenin diğer yollardan daha kısa ve uygun olduğunu gördüm. Ayrıca Türkiye, Taylandlıların hiç görmediği büyük bir Avrupa ülkesi olarak kabul edilmekle idi. Dolayısıyla seyahat programını, Rus imparatorunu ziyaret ettikten sonra bir posta vapuru ile Karadenize geçip Türkiye'nin başkenti İstanbul'a giderek üç yada dört gün orada kalıp vapurla Yunanistan'a geçecek şekilde yaptım.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Açılan Amerikan Okulları Üzerine Bir İnceleme

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 203 · Sayfa: 627-652
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde, Osmanlı eğitim-öğretim kurumları yanında faaliyet gösteren Yabancı Devlet Okulları köken itibarıyla iki boyutlu bir konudur. Önceleri Osmanlı tebaası gayr-ı müslim cemaatler tarafından açılan Millet Okulları'nı daha sonra Yabancı Devletler tarafından açılan Yabancı Okullar izlemiştir. Bu oldukça uzun bir zaman ve olaylar dizisi sonucu belli aşamalardan geçerek gerçekleşmiş bir olgudur. Bu süreci ve tarihsel gelişmeyi görebilmek için de 1453 lere kadar dönmemiz gerekmektedir.

Atatürk'ün Hastalığı

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 1195-1454
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Atatürk'ün sağlığı konusunda ilk haber, Kasım 1923'te çıktı. Cumhuriyet ilan edileli henüz on gün kadar olmuştu. Bir gün Gazi, öğle yemeği sırasında, sofra başında birdenbire bir kriz geçirdi. Eşi Lâtife Hanım'ı tedavi için rastgele orada bulunan Dr. Refik (Saydam) Bey hemen bir morfin iğnesi vurdu. Kriz geçti. İki gün sonra, öğle yemeğinden sonra Cumhurbaşkanı bir kriz daha geçirdi. Bu biraz daha hafifti. Bunun üzerine, kalp mütehassısı Prof. Dr. Neşet Ömer (İrdelp) 13 Kasım 1923 günü İstanbul'dan Ankara'ya çağırıldı. Ertesi günü Çankaya'da Cumhurbaşkanı'nı muayene etti. Rahatsızlığın "çok çalışmadan ve yorgunluktan" ileri geldiğini, asabî bir hal olduğunu söyledi. Dinlenme; alkol, tütün ve kahveyi azaltmayı öğütledi. Gazi, iki ay kadar rejim yaptıktan sonra tamamen iyileşti. Bu konuda önce bir bildiri yayınlanmadı. Gazeteler konuyu kurcaladılar. Sonunda Hükümet, Prof. Dr. Neşet Ömer (İrdelp) imzasını taşıyan sağlık raporunu yayınladı. 2 Şubat 1924 tarihli bu raporda, "Gazi Paşa'nın tamamen ve katiyen afiyette bulundukları" kesinlikle açıklandı. Atatürk aslında beş-on gün kadar iyice dinlenip perhiz yapmış, ondan sonra doktorun öğütlerine pek aldırmamış, yine eski yaşamını ve yoğun çalışmalarını sürdürmüştü.

PHILIP ANTON DETHIER, Der Bosphor und Constantinopel. Forschungsgeschichtlicher Nachdruck der ersten Ausgabe Wien 1873, mit Biographie und Schriftenverzeichnis heraugegeben von B. Höhner und B. Piiffgen, Kerpen 1981, XVI-91 Sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 911-912
Tam Metin
İstanbul üzerinde çağdaş bilimsel kurallara göre ilk çalışanlardan biri sayılan müellifin nadir bulunan bir kitabı, ölümünün 100. yılı anısına, doğum yeri olan Kerpen kentinde tekrar yayınlanmış bulunuyor. Günümüz için eski görünmekle beraber, tarihsel anılarla dolu bir kitaba müellifin bir resmi, yaşam öyküsü de kaynakçasıyla birlikte eklenmiştir. Bir arkeolog ve tarihçi bakımından çalışması Höhner ile Pffirgen tarafından işlenmiştir (s. Arkeoloji ilminin geçirdiği yeni evrede, önemli malzeme bulunması muhtemel Osmanlı Devleti topraklarında araştırmalara girişen Dethier, bir meraklı olarak eski eserlere de yönelmiştir. Onun bu tarafını daha önce ele almış olan Prof. Dr. Semavi Eyice, bu kez yeni bulgularıyla tekrar ele almıştır (S. X-XIII).