14 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- İtalya 13
- Türkiye 5
- Italy 4
- Osmanlı Devleti 4
- Akdeniz 2
Türkiye'yi II. Dünya Savaşı'na Sokma Çabaları
Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 1455-1468
Özet
Tam Metin
I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan barış antlaşmalarıyla Avrupa'da, Versailler sistemi diye isimlendirebileceğimiz yeni bir düzen kurularak, dünya barışının garanti altına alındığı kabul olunmuştu. Ne var ki bu düşünce çok kısa ömürlü olmuş, her gün bir tarafından çatlak veren bu sistem, 1938 senesine gelindiğinde tamamen iflas etmiş, Anschluss'un gerçekleşmesinden sonra da, artık barışın devam edeceğini düşünmenin dahi hayal olduğu idrak edilmişti. 1938 Avrupası bir bakıma bugünkü gibi muhasım kamplara bölünmüştü. Ancak, bir taraftan bu muhasım kampların çokluğu, diğer taraftan, bitaraf durumdaki devletlerin önem ve ağırlığı bakımlarından genel görünüm bugünkünden hayli farklı idi. O tarihlerde Avrupa, hatta, dünya dış polikasına istikamet veren en kudretli devlet Almanya idi. I. Cihan Harbi'nde İtilaf grubuna dahil olan İtalya bu defa Almanya ile Mihver grubunu oluşturmaktaydı. Her iki devlet de, hayat sahası sloganı altında, yayılma politikası takip ediyorlardı.
Kurtuluş Savaşı Günlerinde Batı Siyasamız
Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 327-418 · DOI: 10.37879/belleten.1981.327
Özet
Kurtuluş Savaşı günlerinde, Kemalistlerin, Doğu'lu devletler gibi Batı'lı devletlere karşı da uyguladıkları siyasanın başlıca amaçları şunlardı : 1. Misak-ı Milli (Ulusal And)'yi gerçekleştirmek; 2. Türkiye'nin dış ülkelerde tanınmasını sağlamak; 3. çeşitli savunma, dostluk ve bağlılık antlaşmalarının çerçevesi içinde, maddi ve manevi yardım sağlamak ve 4. bu amaçlara ulaşabilmek için her türlü aydınlatma araçlarına başvurmak. Ancak bu siyasa oldukça önemli bir noktada değişiyordu: Kemalistler, yurtlarının büyük bir bölümünü ve Osmanlı İmparatorluğunun başkentini işgal altına alan Batı'lı Bağlaşık Devletlerle çatışıyor; bu işgalci devletleri ya diplomasi yoluyla ya da silah gücüyle Türkiye'den çıkarmak için uğraşıyor; ama onları, Türkiye'yi boşaltmaya zorlayacak yeterli askeri güce sahip olmadıklarından, katlanılabilir bir uzlaşmaya yankı-umuduyla, sorunu diplomasi kanalıyla çözümlemek yoluna gidiyorlardı. Büyük Millet Meclisi'nde Batı ideali (Garp Mefkûresi)'nden yana olanlar, Türkiye'nin çıkarlarının Batı'lı devletlerle bir uzlaşmaya varılmasını gerektirdiğine inanıyorlardı. Bağlaşık Devletler ulusal akımı tanısalar ve Türkiye'ye onurlu bir barış önerseler, Kemalistler böyle bir uzlaşmaya belki yanaşacaklardı. Mustafa Kemal, Ermenilere karşı Doğu'da harekata geçilmesini sürekle öneren Doğu Savaş Kesimi komutanı General Kazım Karabekir'e 6 Mayıs 1920'de gönderdiği kapalı telyazısında, Bağlaşık Devletlerle bir anlaşmaya veya uzlaşmaya varılması olasılığından söz ediyor; Barış Konferansı, Türkiye konusunda kararlarını açıklamadan Ermenilere karşı harekata geçilmesinin yurdun çıkarları açısından uygun olmıyacağını bildiriyor; 4 ama bu arada Ermenilerin, Kilikya'da, yerel Fransız subaylarının kışkırtmalarıyla, Türk-Müslüman halka her türlü ezgi yapmalarına karşı ilgisiz kalamıyordu.
Balkan Savaşı Deniz Harekatı Üzerine Gerçekler (1912-1913)
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 176 · Sayfa: 717-752 · DOI: 10.37879/belleten.1980.717
Özet
Tam Metin
Yakın tarih savaşlarımız birbirini izlediği ve hatta birbirinin içine girdiği için bu savaşlara ilişkin resmi araştırmalar yapmak olağan olamamıştı. Balkan savaşı sonunda da bir harp divanı ve bir de askeri belge araştırma komisyonu kurulmuş ve fakat komisyonun çalışmaları durdurulmuştu. Tarih otoritelerimizin deniz tarihini yalnız denizcilerin tarihi olarak değerlendirmeleri ve denizcilerimizin de işe siyaset de karıştırarak amaçlı yayın yapmaları ve bu yayına da otoritelerin iltifat etmemeleri, deniz konusunda kamuoyunu bilinçlendirecek gerçeklerin ortaya çıkmamasına neden olmuştu. Sayın Büyükelçi Hilmi Bayur'un belletenlerde Balkan savaşından söz etmesi, sonra da Balkan savaşının donanma komutanlarından bir tanesi olan Albay Ramiz'in anılarından esinlenerek piyasanın bir tarih dergisine yazı yazması beni bu savaşın deniz cephesine ilişkin geniş bir araştırma yapmaya sürükledi. Kendisini temize çıkarmak amaciyle yayınlanan anılar, belgelerle karşı karşıya getirilmedikçe, elbette tarihi olayların saptanmasına kaynak hazırlanamazdı. Yazımı böyle bir amaca hizmet etmek için hazırladım.
Etrüsklerin Yunanca Adı
Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 155 · Sayfa: 421-428 · DOI: 10.37879/belleten.1975.155-421
Özet
Tam Metin
Bilindiği gibi, Etrüskler Milâddan önceki Binyılda, merkezi İtalyada yaşamış bir kavimdir. Roman yazarlar onlardan TUSCİ diye bahsederler. Bu adın ilk şeklinin TURSCİ olduğu anlaşılıyor ki, bu da, daha sonra ETRUSCİ şeklinin ortaya çıkmasını izah eder. Bir rivayete göre, Etrüskler kendilerine RASENNA derlerdi 3. Eski Yunanlıların Etrüsklere verdiği ad "Tuppnvoı" idi. Romalılar bu adı kendi harfleriyle TYRRHENOİ şeklinde yazmışlardır. Yunanlıların Etrüsklere verdiği isim bugün bile, "Mer tyrrhénienne" (Tiren Denizi) tabirinde yaşamaktadır. Bu denize bu adın verilmesinin sebebi de, söz konusu denizin M.Ö. sekizinci yüzyıldan itibaren, uzun zaman, Etrüsklerin hakimiyeti altında bulunmuş olmasıdır. Hemen ilave edelim ki, eski Yunan yazarlarından bazıları "Tyrrhenoi" yerine TYRSENOİ şeklini kullanmışlardır. Yunan dili uzmanlarının izahına göre, bu şekil İyoniyen lehçelerine mahsus olup, meşhur Epir kralı Pyrrhus'ün ismi bile bu lehçelerde "Pyrsos" şeklini almakta idi 4.