8 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Şair
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

İstiklâl Madalyalı Şair Necmeddin Sahir Sılan’ın Şiirlerine Balkan Savaşları’nın Yansıması

Erdem · 2024, Sayı 86 · Sayfa: 1-19 · DOI: 10.32704/erdem.2024.86.001
Tam Metin
Balkan Türklerini yaklaşık beş asırdır bulundukları vatan topraklarından sürgün eden 1912-1913 Balkan Savaşları, ardında derin yaralar ve acılar bırakmıştır. Bu kutsal topraklar ve ulu amaç doğrultusunda verilen mücadele büyük bir felaketle sonuçlanmıştır. Bu anlamda Balkan Savaşları, Balkan topraklarını acıyla kaplayan, kanla sulayan ve binlerce sivil halkın ölümüyle sonuçlanan bir savaş niteliği taşımaktadır. Balkan Savaşları’nın yaşandığı 1912- 1913 yılları arasında, binlerce asker ve sivil halk çatışmalar, salgın hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmiş savaşlar sırasında halk sefalet içinde kalmış ve Balkan Türkleri ilkel yollarla beş asırdır varlıklarını sürdürdükleri topraklarından sürgün edilmiştir. Türk tarihini derinden etkileyen, arkasında bir yıkım bırakan bu kanlı savaş ve Balkan Türklerine yapılan zulümler kaçınılmaz bir şekilde edebiyata yansımıştır. Ardında derin yıkım ve acı bırakan bu savaşın edebiyata yansıması düşünülemez. Bu açıdan 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşları’nın Türk basınında kapladığı yeri görmek mümkündür. Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Halid Fahri, Mehmet Âkif, Abdülhak Hamid ve Celal Sahir gibi birçok şair Balkan Savaşları’nı şiirlerinde konu edinmiştir. Balkanlar’da yaşanan zulümleri, şiirlerinde konu edinen şairlerden biri de Necmeddin Sahir Sılan’dır. Yazı hayatına şiirler kaleme alarak II. Meşrutiyet döneminde başlayan Necmeddin Sahir Sılan, hem Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tanıklık etmenin getirdiği birikimini şiir ve düzyazılarında dile getirmiştir. 1912-1922 yılları arasında şiirler kaleme alan Necmeddin Sahir Sılan, şiirlerini dönemin önemli mecmua ve gazetelerinde yayımlatmıştır. Rübâb, Donanma, Türk Duygusu, Büyük Duygu, Servet-i Fünûn ve İnci/Yeni İnci mecmuaları ve Tasvir-i Efkâr, Tercüman-ı Hakikat, Anadolu’da Yenigün ve İleri gazeteleri bunlara örnek olarak gösterebilmektedir. Dönemin hafızasına yakından tanıklık etmiş olan Necmeddin Sahir’in şiirlerinde dönemlerde yaşanan savaşların, işgallerin ve halkı derinden etkileyen toplumsal olayların yansımasını görmek mümkündür. Bu bağlamda Necmeddin Sahir’in Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi Türk tarihinde önemli yer edinen savaşları şiirlerinde konu edinmiştir. 1912 yılında yazı hayatına başlayan 1912-1913 yılları arasında İstanbul’da gazetecilik faaliyetleri yürüten Necmeddin Sahir Sılan, bu buhranlı yıllarda kaleme aldığı şiirlerinde Balkan Savaşları önemli yer tutmaktadır. Necmeddin Sahir, Balkan Savaşları sırasında harap olmuş şehirleri, insanların yaşadığı zulümleri kaleme aldığı şiirleriyle ölümsüzleştirmiştir. Bu çalışmada, Necmeddin Sahir Sılan’ın hayatı, yazı hayatı hakkında bilgi verilecek ve Balkan Savaşları’nın Tasvir-i Efkâr gazetesinde, Donanma, Türk Duygusu, Büyük Duygu, Tan mecmularında yayımlanan şiirlerine yansıması incelenecektir.

Özbek Çocuk Edebiyatında Şiir

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 52 · Sayfa: 359-384 · DOI: 10.24155/tdk.2021.188
Çocuk edebiyatı, çocuklara etik ve estetik değerlerin aktarılmasını, çocuğun duygusal zekâsını, hayal gücünü, dil becerisini geliştirmeyi hedefleyen sözlü ve yazılı eserler bütünüdür. Didaktik yönünün lirik tarafından daha ağır bastığı bu edebiyat, çoğunlukla ideal olanı aktardığı için büyüklerin edebiyatından ayrılmaktadır. Türk dili, kültürü ve edebiyatının Türkistan sahasındaki önemli merkezlerinden olan Özbek edebiyatı, zengin bir çocuk edebiyatı külliyatına sahiptir. Özbek çocuk edebiyatı 20. yüzyılın başlarında yazılan Özbekçe ders kitaplarıyla şekillenmeye başlamış, 1930'lu yıllarda bağımsız bir edebiyat olarak ortaya çıkmıştır. Bu edebiyat, kitap, makale, bildiri gibi çeşitli türdeki çalışmalara konu edilse de genellikle ihmal edilmiş olan bir alandır. Bu çalışmanın amacı Özbek çocuk edebiyatının 1930'dan günümüze kadarki gelişimini incelemeyi, yetişkin edebiyatından ayrı bir kol olarak varlığını sürdüren Özbek çocuk edebiyatına farkındalığı artırmayı amaçlar. Dünya çocuk edebiyatlarından Özbekçeye yapılan çeviriler çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Çalışma materyali, çocuk edebiyatının yaygın türü olması sebebiyle şiir ile sınırlandırılmıştır. Araştırma, Özbek çocuk edebiyatının hangi siyasi/toplumsal olay ve unsurlar temelinde şekillendiği, hangi dönemlerde ele alınabileceği, hangi şairler tarafından temsil edildiği, şiirlerin hangi temalar çerçevesinde kaleme alındığı sorularına odaklanır. Özbek çocuk edebiyatı bu çalışmada 1930-1960, 1960-1990 ve 1990'dan günümüze olmak üzere üç dönemde ele alınmıştır. Her dönemin siyasi ve toplumsal arka planı ve bunların tema açısından şiirdeki yansımaları incelenmiş, dönem özelliklerini taşıyan şiir örnekleri Türkçe aktarımlarıyla birlikte verilmiştir.

Millî İstiklal Şairi Bahtiyar Vahapzade

Erdem · 2010, Sayı 57 (Bahtiyar Vahapzade Özel Sayısı) · Sayfa: 101-114
Tam Metin

Seçkin Azerbaycan halk şairi Bahtiyar Vahapzade, yaratıcılığının tüm aşamalarında zengin geleneklerine sahip Azerbaycan lirikasını orijinal lirik şiirleriyle zenginleştirmiştir. Sosyal - felsefî lirikanın tercih edildiği yıllarda da Bahtiyar Vahapzade ince ruhlu şiirler yazmak geleneğine sadık kalmıştır. XX. yüzyılın 60. yıllarında yazılmış «Dudakta gez», «Biri sensin, biri ben», «Behanem» şiirleri, 70-80.yıllarda kaleme alınmış

«Kelebek», «İnsan gökte ay gibidir», «Küsende» gibi poetik örnekler yalnız meydana geldiği dönemin değil, genellikle, Azerbaycan lirik poeziyasının örneğidir. Veya geçen yüzyılın sonu, yeni yüzyılın başlarında Bahtiyar Vahapzade'nin meydanlarda yürüyüşlerde önde gittiği dönemlerde, bağımsızlığın kuvvetlendirilmesi yıllarında mucadele yaptığı zaman yazdığı «Ömür treni», «Ben aldanmak istemiyorum», «Sensizliğin içinde», «Borcludur» vs lirik şiirleri halk şairinin kalbinin derinliklerindeki lirikanın sonsuzluğunu, bitmemezliğini yansıtıyor. Bu şiirlerin bir çoğuna Azerbaycan'ın ünlü bestecilerinin şarkılar bestelemesi bu bedii örneklerdeki beklenmez lirizmin, ahenktarlığın, samimiyetin kolaylıkla müziğe dönüşmesi ile ilgilidir.

Genellikle, Bahtiyar Vahapzade Azerbaycan edebiyatının milli poetik istiklâlnamesinin kudretli kurucularından biridir. Halk şairinin Azerbaycan'ın en yüksek devlet taltiflerinden olan «İstiklâl» nişanına layik bilinmesi hem de onun milli istiklâla saygı ile hizmet etmesine verilen yüksek değeri gerçek biçimde yansıtıyor. Milli istiklâlın büyük habercisi Bahtiyar Vahapzade'nin ismi ve sanatı Azerbaycan'ın ve genellikle Türk dünyasının edebi milli servetidir

Bahtiyar Vahabzade’nin Ruh ve Fikir Dünyası

Erdem · 2010, Sayı 57 (Bahtiyar Vahapzade Özel Sayısı) · Sayfa: 135-156

üreğinden aşıp taşan, çaprazlaşan duygularını, beynini kemiren fikirlerini anlatmakta seçtiği şiir sanatıyla, vatanının ve halkının ağrı-acılarını, şahsi ağrı-acıları gibi kendi kalp ateşinde pişirerek söz incilerini dizen Bahtiyar Vahabzade, işlediği konular ve o konulara yaklaşım tarzıyla, tam bir millet şairi ve gönül adamı portresi çizer. Kendisinin de gönül çiçekleri ismini verdiği şiirlerini esas alarak yapılan bu incelemede, şairin ruh ve fikir dünyasının yapı taşları tespit edilmek suretiyle sanatkârın mizacı hakkında bir değerlendirme yapılmak istenmiştir.

Halk şairi Vahabzade, insanoğlunun gelip geçici olduğunu bu yüzden, bu topraklardan aldığını, bu topraklara vermesi gerektiğine inanan bir kişi olarak şiirinin her bir hecesini de vatan toprağından yarattığını söyler. Ona şiirlerini yazdıran kuvvet "öz tanrısı gibi daima yüreğinde fikrinde taşıdığı" vatan ve millet sevgisidir. Buna bağlı olarak Vahabzade, akideye uyanık olan şair ister. "Yazmak hatırına yazmak hiç ne yazmak demektir. Çünkü yazmak, yaratmak, yalnız büyük gayeye çatmanın yoludur." Bu sözlerin şairini, tabiatıyla gaye adamı olarak da değerlendirmek gerekmektedir. Onun gayesi mukaddes bir sevgiden doğmaktadır: Vatan sevgisi. Duygu ve düşünceleri de bu sevgi etrafında şekillenir, bu şekiller bazen mısralara dönüşür şiirleri oluşturur; bazen de bir drama metnine, bir fikir yazısına dönüşür.

ATATÜRK ŞAİR MİYDİ?

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2007, Cilt 55, Sayı 2 · Sayfa: 175-191
Birçok araştırmacının, akademisyen tarihçinin tebliğinde, kitabında bile,Atatürk'ün yabancı dilden çevirdiği ya da bizzat kendisinin yazdığı şiirlerden söz edilmektedir.Bunlardan biri, "Bir Askerin Mezarı" adlı Atatürk'ün Fransızcadan, bazılarındaise İngilizceden çevirdiği belirtilen bir şiir. Çevirmenin adı Mustafa Kemal.Ancak o Mustafa Kemal, Mustafa Kemal Atatürk değildir.Bir de Atatürk'ün bu kez bizzat yazdığı ileri sürülen, yıllardır da yayımlanıp duran,iki şiir daha var. Bunlardan biri "Kadidi İstibdat yahut Kırmızı İzler", diğeri de"Beşike Hadisesi İçin". Bu iki şiirin yazarının adı da Mustafa Kemal. Ancak MustafaKemal Atatürk değil.Bu çalışma, bir ad benzerliği nedeniyle Atatürk'e mal edilmiş şiirleri ve şiir çevirileriniaraştırmakta, neden Mustafa Kemal Atatürk'e ait olmadığının kanıtlarınısunmaktadır. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk'ün gençlik yıllarından başlayarak şiirleilgisi de incelenmiştir

Lami'i Çelebi Münşeat'ının Giriş Bölümünde Lami'i Çelebi İle İlgili Bilgiler

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2004, Cilt 52, Sayı 2 · Sayfa: 79-88
Bu makalemizde Lami'i Çelebi Münşeat'ını tanıtmayı amaçladık ve Münşeat'ında onun hayatıyla ilgili kendi kaleminden ortaya koyduğu ve şimdiye kadar pek bilinmeyen yönleri üzerinde durduk. Makalemizde müellifin Münşeat'ında verdiği bilgilere dayanarak onun hayatını iki devreye ayırdık. Bu devrelerden birincisinde ilk gençlik yıllarından başlayarak, fikirlerinin oluşmasında katkısı olanları, çeşitli konularda fikirleri oluşurken zaman zaman içine düştüğü tezatları, yakın ve uzak çevresini ve şiir ve şiir hakkındaki görüşlerini ele aldık.

XVI. Yüzyıl İran Şairlerinden Ada'iyi Şirazi'nin Selim-Namesi

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 215 · Sayfa: 13-30
Bu yazımızda, Osmanlılar döneminde Anadolu'da yazılmış şeh-name tarzındaki manzum eserlerin tipik bir örneğini oluşturan, XVI. yüzyıl İran şairlerinden Ada'i-yi Şirazi'nin (öl.928/1521) Selim-namesini bazı yönleri ile tanıtmaya çalışacağız. Yavuz Sultan Selim'in saltanatı döneminde İran'dan Anadolu'ya gelen Ada'i, bu padişah adına yazdığı adı geçen eserinde, bir taraftan padişaha son derece süslü ve zaman zaman da aşırı derecede abartılmış ifadelerle övgüde bulunurken, diğer taraftan da içinde yaşadığı çevre ve toplum hakkındaki gözlemlerine önemli bir yer vermiştir. Bu nedenle eser hem yazıldığı devrin siyasal olaylarına hem de toplumsal ve kültürel yapısına ışık tutacak niteliktedir.

Yeni Bir Şehnâme

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 319-322 · DOI: 10.37879/belleten.1982.319
Tam Metin
Osmanlı tarih yazıcılığında şehnâmeciliğin ayrı bir yer işgal ettiği bilinmektedir. Ünlü İran şairi Firdevsî-i Tusî'nin ölümsüz eserinden esinlenerek Osmanlı ailesinin tarihini de aynı metodla yazmaya kalkışan Türk şairleri arasında Arifî en ünlüleridir. Aşık Çelebiye göre Yavuz Sultan Selim'in menkıbesini anlatan Farsça Şehnâmesi 60.000, Ahdî'ye göre de 100.000 beyit olarak tasavvur olunmuştur. Ne yazık ki Arifî bu eserini tamamlayamadan ölmüştür. Görebildiğimiz iki nüshadan biri Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kütüphanesinde, diğeri ise Manisa İl Halk Kütüphanesi'nin Muradiye dermesi içinde bulunmaktadır. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devrini yine Şehnâme üslubu ile yazan şairlerimizden biri de Mahremî'dir. (Ölümü. 942/1535) Eserinin başı ve sonu noksan bir nüshası Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesinde bulunmaktadır. Onu, Fürugî Derviş Ahmed (ölümü 1022/ 1613), Taliki-zade Mehmed Subhi, Ganî-zade Nadiri (Ölümü 1036 / 1 626), Taşköprî-zade Kemaleddin Mehmed ve nihayet anonim bir eser olan Şehnâme-i Osmanyan izlemektedir. İkinci Bayezid devri Şehnâmecilerinden Firdevsî-i Tavil ve eserleri için bizim yayınladığımız Kutubnâme'ye bak. Ibrahim Olgun-Ismet Parmaksızoğlu. Kutubnâme-Ankara 1979. Bunlardan başka Şühudî ve Kasımî'nin de şehnâmeleri olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.