2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Antioch
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Son Dönem Çalışmaları Işığında Antiokheia Hipodromu/Circusu

Höyük · 2025, Sayı 16 · Sayfa: 123-148 · DOI: 10.37879/hoyuk.2025.2.123
Tam Metin
Antik Çağ’ın büyük metropol kentlerinden biri olan Antiokheia’da, hipodrom ya da circus olarak adlandırılan anıtsal spor yapısı, antik kentin kuzeyinde, Basileia/Insula olarak adlandırılan mahallede yer almaktadır. 1932-1935 yılları arasında Antakya Kazı Komitesi tarafından sondaj kazıları tamamlanmadan bırakılmış, 2011 yılından itibaren yeniden başlatılan Antakya kazıları ile mevcut olmayan üst yapının oturduğu temeller ile euripusa ait kalıntıların bir kısmı ortaya çıkarılmıştır. Yapının doğu tarafında, toplam on altı merdiven kalıntısı yer almakta olup sphendonede korunan bu merdivenler, batı caveada mevcut değildir. Yapının temellerinin inşasında opus caementicium tekniği kullanılmıştır. Yapının üst strüktürünü taşıyan tonozların duvarları kesme blok taştan, tonoz kısmı ise opus caementiciumdan inşa edilmiştir. İki katlı oturma sıralarını ayıran yürüyüş yolu ve üstte sütunlu galeri olarak düzenlenmiş yürüyüş yolları, merdivenlere ve güneyde careceresin iki yanındaki kulelere bağlanmaktadır. Euripus platformu üzerinde su düzenlemelerine ait atık su kanalları ve sifon sistemleri uygulanmıştır. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan yapının ölçüleri, dıştan 513x113 m olup ortalama 80 bin kişiliktir. Güney uçta yer alan yarış başlangıç yeri carceres üzerindedir ve toplam yarış alanına açılan on iki kapı bulunmaktadır. Carceresin doğu ve batı kenarlarında, kulelerle alana giriş yapılan yan kapılar, sphendone üzerinde ise çıkış kapısı tanımlanmıştır. Mevcut yapının, burada daha önce var olan başka bir yapının üzerine, MS 115 depreminden sonra inşa edildiği, MS 4. yüzyılda restorasyon ile yenilendiği, 458 yılı depreminden sonra büyük tahribat geçiren yapının giderek gözden düştüğü, geçici onarımlarla kullanıldığı, MS 526 ve 528 yılı depremlerinden sonra da zamanla terkedildiği anlaşılmıştır.

Rum Melkitlerin Katolik Propagandasına Maruz Kalması (1724-1856)

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 298 · Sayfa: 957-1002 · DOI: 10.37879/belleten.2019.957
Tam Metin
Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa karşısında hemen her alanda gerilemeye başlamıştır. Bu gerilemenin bir sonucu olarak Osmanlı ülkelerinde yaşayan çeşitli dinden ve ırktan milletler de Avrupa'nın müdahale ve istismarına açık hale gelmişlerdir. Vatikan ve Fransa'nın öncülüğünde kurulan Katolik Cizvit, Kapuçin ve Fransisken misyoner teşkilatları, yüzyılın başlarından itibaren Doğu Akdeniz'e gelerek öncelikle Hıristiyanlığın doğduğu ve geliştiği ilk şehirlerden olan Kudüs, Antakya ve İskenderiye'de yaşayan Müslümanlardan ve Yahudilerden cemaat devşirmek istemişlerdi. Ancak bunda başarılı olamayınca daha çok Ermenilerden, Rumlardan ve Araplardan oluşan Ortodoks cemaat içinde, Katolik misyonerlerden en çok etkilenen ilk topluluk Ermeniler olmuştur. Osmanlı Devleti, Ermeni Gregoryen ve Fener Rum Ortodoks Patriklerinin ısrarıyla bazı tedbirler almasına ve hatta gayrimüslimlerin mezhep değiştirmelerini yasaklayan bir de kanun çıkarmasına rağmen misyoner faaliyetler durmamıştır. Bu süreç 1724'ten 1916 yılına kadar devam ederek uluslararası aktörlerin de açıktan taraf oldukları bir çeşit mezhepler arası savaşa dönüşmüştür. Osmanlı Devleti, Fransa'nın baskısıyla 1830'da Ermeni Katolik Patrikliğini tanımak zorunda kalmıştır. Ortodoksluktan Katolikliğe geçen ve M. 451 yılında Kadıköy Konsili ile aforoz edilerek resmi kilise anlayışına bağlı kaldıkları için Mısır ve Suriye'ye göçen kolonilerin oluşturduğu Rum Melkitler de kısa bir süre sonra yeni kurulan Ermeni Katolik Patrikliğine bağlanmışlardı. Ancak Rum Melkitler, bu patriklikten 1848'de bağımsızlıklarını almayı başardılar ve aynı yıl müstakil Rum Melkit Katolik Patrikliği'ni kurdular. Buna rağmen Avrupalıların bu cemaatler üzerinden sürdürdükleri misyoner faaliyetleri ve politikalar hiçbir zaman son bulmamıştır. Fransa Rum Melkitleri, Rusya ise diğer Rum ve Arap Ortodoksları kullanarak yeni politik manevralar geliştirmişlerdir ve bu cemaatler vasıtasıyla Osmanlının iç işlerine müdahale ederek birtakım tavizler koparmaya çalışmışlardır. Cemaatler arası bir mücadele olarak başlayan ve 1856'dan sonra uluslararası strateji savaşlarına dönüşen bu faaliyetlerin, 1724-1856 ve 1856-1916 yılları arasında olmak üzere iki ayrı bölümde incelenmesinin daha uygun olacağı düşünülmüştür. Çalışmanın 1724-1856 yılları arasını kapsayan bu ilk bölümünde, Vatikan ve Fransa ekseninde teşkilatlanan ve Osmanlı millet sisteminin parçalanmasına yönelik misyonerler faaliyetler üzerinde durulmuştur. Çalışmanın 1856-1916 yılları arasını kapsayan ikinci kısmı ise ayrı bir makale konusu olarak ele alınıp incelenmiştir.