54 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Avrupa
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

DR. M. COSMOS MEGALOMMATİS, Turkish-Greek Relations and the Balkans - A Historian's Evaluation of Today's Problems, İstanbul, Cyprus Foundation, 1995 (?), 50 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 226 · Sayfa: 863-864
Tam Metin
Sanırız, kitabın kendisi kadar yazarı da ilginç bir kişi olarak görünmektedir. Bu sebeple, kitabı hakkında bilgi vermeden önce, yazarın kısa biyografisinden söz etmek daha yararlı olacaktır. Yazar bir Yunan vatandaşı olmakla beraber, ailesi aslen Kastamonu'ludur. Kendisi 1956 yılında Atina'da doğmuş ve Atina Üniversitesi'nin Edebiyat Fakültesi'nden mezun olmuştur. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını, Paris, Brüksel, Munster, Şam, Kudüs ve Bağdat üniversitelerinde yapmış. Çalışmaları antik diller, tarih, felsefe, arkeoloji, din ve edebiyat alanlarını kapsamakta ve kendisinin belirttiğine göre, Yunanca'dan başka, İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İtalyanca, İspanyolca, Arapça, Farsça, Modern İbranice ve Türkçe bilmektedir. Yazar Türkiye'de de bulunmuş ve 1986 yılında Abdi İpekçi Gazetecilik Ödülü'nü almıştır.

Churchill Vak'ası (1836)

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 226 · Sayfa: 661-714 · DOI: 10.37879/belleten.1995.661
Tam Metin
Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın başlarında üç kıtadaki geniş toprakları ile Avrupa'da hesaba katılması gereken bir kudreti temsil ediyordu. Buna rağmen devletin askerî gücü, iktisadî ve malî durumu eski devirlerle kıyaslanmayacak derecede zayıflamıştı. Bu zayıflığı, iç isyanlar, sürekli ve uzun savaşlar, merkezî idarenin otoritesini kaybetmesi, çağın teknik gelişmelerinden uzak kalma, dış müdâhaleler ve kapitülasyonlar gibi sebepler artırmış ve hızlandırmıştı.

"Defter Congress" (Tahrir Defterleri Kongresi)

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 221 · Sayfa: 231-236
Tam Metin
İlk ikisi Konya'da yapılan Tahrir Defterleri kongrelerinin (Defter Congress) üçüncüsü 18-19 Mart tarihleri arasında Almanya'nın şirin bir kenti olan Erlangen'da yapıldı. Katılım planlamanın üzerinde idi. Başta Türkiye olmak üzere Avrupa'nın bir çok ülkelerinden ilim adamları katıldılar. Ayrıca Filistin'den Kamal Abdulfattah ve Amerika'dan Heath Lowry ile Margaret Venzke katılanlar arasında idiler. Bildirilerin ve alınması gereken kararların çokluğu iki günlük ağır bir çalışma temposunu gerekli kıldı. Mamafih gerek seyahat gerekse bildirilerin çekici olmaları bir taraftan dinlenmemizi diğer taraftan tatlı bir yorgunluğun zevkini tatmamızı sağladı.

Karantina Meclisi'nin Kuruluşu ve Faaliyetleri

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 222 · Sayfa: 329-376
Tam Metin
Tarih boyunca çeşitli salgın hastalıklar insanların korku kaynağı olmuş, milyonlarca insan salgınlarda hayatını kaybetmiştir. Veba, kolera, tifüs, tifo, çiçek, grip gibi bulaşıcı hastalıklar tarihte korkunç salgınlara yol açmışlardır. XIV. yüzyılda Çin'de ortaya çıkan veba salgını bütün Asya'yı kaplamış, Avrupa'yı harap etmiştir. Avrupa nüfusunun muhtemelen üçte birini yok eden bu korkunç pandemide veba Avrupa'da 24 milyon, Çin'de de 13 milyon kişinin ölümüne sebep olmuştur. Bunun gibi muhtelif zamanlarda hükmünü icra ederek kitleler halinde insanların ölümü ve büyük maddi kayıplarla sonuçlanan salgınlara karşı, tıbbi bilgilerin yetersizliğinden dolayı alınan tedbirler: Bulaşık yerleri kordon altına almak, hastalığın görüldüğü yerlerde, sokaklarda ateş yakmak, evlerin duvarlarını absent veya sirke ile ıslatmak ve karantinadan ibaretti.

Avrupa Politikasında Polonya

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 285-296
Osmanlı İmparatorluğunun Lehistan dediği bugünkü Polonya, Osmanlı Devleti'nin ve Türkiye'nin durumlarında olduğu gibi, Avrupa'nın gayet stratejik bir bölgesinde bulunması sebebile, Avrupa politikasında mücadele eden büyük kuvvetlerin, rekabet, mücadele ve toprak ihtiraslarının başlıca konusu olmuştur. Tarihî perspektif içinde, Polonya'nın, Avrupa'nın kuvvet dengesi ve politikası içindeki gelişmelerini anahtarları ile çizmeye çalışacağız.

L. S. Stavrianos, The Balkans since 1453, Hold Rinehart and Winston, 3. baskı, New York 1961, 970 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 299-302
Eserinin basıldığı sıralarda Northwestern Üniversitesi'nde tarih profesörü olan L. S. Stavrianos'un ilk defa 1958'de yayınlanmış olan bu monografisi o dönemde Amerika'da büyük bir ün kazanmıştı. Piyasaya çıkması, Columbia Üniversitesi'nde research associate olarak çalıştığım yıllara rastlayan bu kitabı o zamanlar ancak şöylece karıştırmıştım. 1961 - 1962 ders yılında ise İndiana Üniversitesi'nde doktora öğrencilerine Asociate Professor sıfatıyla Osmanlı tarihi okuttuğum devrede ise adı geçen kitabı daha yakından incelemek fırsatını bulmuştum. Rum asıllı bir Amerikalı tarih profesörünün büyük bir tarafsızlıkla kaleme aldığı ve derin bir araştırma mahsûlü olan kitap, Osmanlı tarihi bakımından da birinci elden bilgileri ele aldığı cihetle üzerinde durulmağa değer kıymetli bir çalışma idi.

Merzifon'da Ermeni Ayaklanmaları

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 220 · Sayfa: 795-826
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu çeşitli uluslardan, etnik gruplardan, din ve cemaat topluluklarından oluşuyordu. Devlet, dünya ve ahiret anlayışına uygun olarak bunlara hiç bir baskı uygulamadığından ulusal özelliklerini, özlerini, dillerini, dinlerini, kültürlerini, 18. yy.'a kadar korudular. Fakat, bu asrın sonunda, Fransız İhtilali'nin de etkisiyle, ulusçuluk akımları Osmanlı İmparatorluğu'nda kıpırdanmaya başlamıştır. Devletin içine düştüğü ekonomik bunalım, toprak kayıplarıyla iyice hızlanmış ve merkezi otoriteyi de zayıflatmıştır. Fransız İhtilali'nin etkisiyle Avrupa'da oluşan toplumsal ekonomik ve kültürel gelişmeler Osmanlı ülkesinde de çalkantılara neden olmuştur.

Eski İmparatorluk Devrinde Tanrı Rê

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 1-26 · DOI: 10.37879/belleten.1993.1
Tam Metin
Avrupa'da, Mısır tarihi ve medeniyetine ilgi Rönesans devrinde, antik grek yazarların incelenmesiyle, başlamış olup, XVII. yüzyılda hiyeroglif yazıların deşifre denemeleri yapılmış, ama genellikle ön yargılı davranışlar sonucu hayal gücüne dayalı yanlış yorumlara gidilmiş ve bu yüzden çalışmalar verimsiz kalmıştır. Araştırmaların sağlam temellere dayandırılması Napolyon'un 1798'deki Mısır seferinden sonra başlamıştır. Bu sefer sonunda "Mısır'ın Tasviri" adlı eserin yazılmasından ve Reşit'te bulunan hiyeroglif, demotik ve eski yunan yazılarında üç dili havi, V. Ptoleme devrine ait "Rozet Taşı"nın bulunmasından sonra araştırmalar ve arkeolojik çalışmalar hız kazanmıştır.

Türk Görüntüsünün Rönesans Dönemi İngiliz Edebiyatına Yansıması

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 567-590
Tam Metin
İngilizlerin genelde Türklerle ilgili konulara ilgileri ancak on altıncı yüzyılın son yıllarında yani Türklerle Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkilerin başlamasından yüzyılı aşkın bir süre sonra önem kazanmaya başlamıştı. Bu tarih Osmanlı İmparatorluğu'nun gerileme sürecine başladığı zamana denk gelir. Bu gecikmenin kendine özgü nedenleri yok değildi. Elbette ki, en önemlisi coğrafi nedenlerdi: Her iki ülke de Avrupa'nın iki uç noktasında bulunuyordu. Yolculuklar bir çok zorluğu da beraberinde getiriyor ve çok uzun sürüyordu. Sanderson'ın 1584 yılındaki İngiltere'den İstanbul'a kadar süren ilk yolculuğu tam beş ay sürmüştü. 1591 yılında gerçekleştirdiği ikinci yolculuk ise hemen hemen altı ayını almıştı. Bu yüzden, ulaşım konusundaki zorluklar, Türkiye ve İngiltere'nin uzun süre birbrilerine yabancı kalmalarında önemli bir faktör sayılmalıdır. Aynı nedenden dolayı İngiltere Türk tehlikesi sınırının dışında kalıyordu. Ne Türklerin heybetli orduları, ne donanmaları ve hatta ne de Akdeniz korsanları, "hendekle korunma" ayrıcalığı içinde emniyette olan bu ada ulusu için bir tehlike oluşturmuyordu.

Yirmibirinci Yüzyıla Girerken Klasik Çağ Düşüncesi, Avrupa ve Türkiye

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 513-530
Tam Metin
Avrupa'yı ortaçağdan çıkarıp onu yeni bir hayata kavuşturan, yeni çağı açan klasik çağ düşünürlerinin 21. yüzyıla girmeye hazırlanan Avrupa için ve Atatürk devrimi ile çağdaşlaşma yolunda büyük bir atılım yapan ülkemiz için anlamı ve önemi nedir? Bu soruyu cevaplandırmadan önce klasik filolojinin, klasik eğitimin, humanist düşüncenin Atatürk'ün yaratmak istediği yeni Türkiye için hayati önem taşıdığı fikrinin ilk olarak 1940'ta Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji kürsüsünde dile getirildiği belirtilmelidir. 1940 yılından beri de kürsü mensuplarının çalışmalarında ön planda tutulduğunu hatırlatmak gerekir. Daha sonra 1960'ta yayınlanan L'Humanisme a Venir'de sorun tarihi bir çerçeve içinde teorik açıdan incelendi. 1976 ve 1977 yıllarında, bilindiği gibi, Klasik Çağ Araştırmaları Kurumu düzenlediği iki simpozyumda sorunu değişik açılardan inceledi. Son olarak 1-2 Aralık 1991'de düzenlenen seminerin amacı 21. yüzyıla girerken klasik filoloji, klasik eğitim ve klasik düşüncenin Avrupa'daki ve Türkiye'deki yerini saptamaktı.