2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Bireyselleşme
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Kimlik Arayışından Bireyselleşmeye: Cihan Aktaş'ın Seni Dinleyen Biri Romanında Çiftsesli Söylem

Erdem · 2019, Sayı 76 · Sayfa: 47-64 · DOI: 10.32704/erdem.572847
Tam Metin

ÖZ

Roman ve öykü kitaplarının yanı sıra kamusallık, sanat ve siyaset etrafında araştırma ve denemeleriyle bilinen bir yazar olarak Cihan Aktaş, "kadın" konusuna özel bir ilgi gösterir. Kamuoyunda İslamî kimliği ile tanınan yazarın eserlerinde, geleneksel veya kolektif rollerinden ziyade birey olarak kadının varoluşunu anlamlandırma ve konumunu sorgulama deneyimlerini merkeze alan bir yaklaşım dikkat çekicidir. Nitekim Seni Dinleyen Biri adlı romanında Aktaş, söz konusu türden bir sorgulama sürecini deneyimleyen Meral karakteri ekseninde, 1980'li yıllarda İslamî kimlik arayışı sürecindeki bir grup üniversiteli genç kızın yaşadığı bireysel değişim ve dönüşümlere odaklanır.

Romanın teknik bakımdan önemli yönü ise, başkişi Meral'in bireysel deneyimindeki sorgulayıcı tutumunu yansıtmak ve gerçekliğin farklı cephelerine ışık tutmak üzere metnin çiftsesli olarak yapılandırılmış olmasıdır. Bu bağlamda çalışmada Mihail Bahtin'in kuramsal terminolojisinden hareketle eserdeki söz konusu çiftsesliliği sağlayan unsurların incelenmesi hedeflenmektedir. Daha ziyade gizli polemik, gizli diyalog ve polemik vurgu taşıyan itiraf ifadeleriyle gerçekleşen çiftsesliliğin, romanın içeriğini şekillendirdiği ve aynı zamanda Meral'in çiftdeğerli bakış açısına sahip bir karakter olarak kurgulandığı görülmektedir. Ayrıca romanda birbirine karşıt söylemlere yer verilmesinin yanında bu türden söylemlerin birbirlerine ilişkin eleştirilerine imkân tanınmış olması da dikkat çekicidir. Böylelikle Seni Dinleyen Biri, monolojik bir yapı ve söylemle sınırlandırılmaksızın farklı gerçeklikleri okuyucuya duyurabilecek tekniklerle inşa edilen kurgusuyla benzer romanlardan farklı bir nitelik taşır.

Bu çalışmada romanın, Türkiye'deki İslamî kadın bireyin sorgulama sürecini temsil eden dikkat çekici kurgusundaki farklı yaklaşımların açığa çıkarılması hedeflenmektedir. Bunun yanında geleneksel ya da modern kollektif kadın kimliklerinden bireyselleşmeye evrilen bir dönüşüm sürecinde deneyimlenen çiftdeğerliliğe işaret eden çiftsesli söylemin de irdelenmesi amaçlanmaktadır. Söz konusu hedefe yönelik olarak Mihail Bahtin'in yaklaşım ve terminolojisi esas alınacaktır.

Çalışmanın sonucunda Meral'in sorgulama ve itirazları ile eş zamanlı olarak süregiden bir kimlik arayışının, bireyselleşme ve kendini gerçekleştirmeye dönüşmüş olduğuna ilişkin bir değerlendirme hedeflenmektedir.

Küreselleşme, Bireyselleşme ve Toplumsallaşma

Erdem · 2004, Sayı 41 · Sayfa: 29-58
Küreselleşme günümüzün en önemli olgularından biridir. Konu çeşitli yönleriyle ele alınmaktadır. Bireyselleşme sorunlarının aşılması ve toplumsallaşma süreçlerinin başarılması da küreselleşme açısından önemlidir. Hızlanan toplumsal değişmenin yarattığı ortam bireyselleşme yönünde giderek daha fazla olanak sağlama eğilimindedir. Ancak sağlıklı yollardan gerçekleşmeyen bireyselleşme çabalan kişiyi bencilliğe düşürme, bireysel özgürlükleri geliştirmek adına toplumsal uyum ve bireyler arası ilişkilerle birlikte birey ve toplum ilişkilerindeki dengeleri de bozma tehlikesi içermektedir. Bireyselleşmenin, sağlıklı olarak başanlabilmesi oranında, sağlıklı toplumsallaşma ve küreselleşmenin güvenli temelini oluşturacağım söyleyebiliriz. Bireysel, toplumsal ve küresel düzeyde ahlak sorunu giderek önem kazanmaktadır. Dünya insanlan olarak bir küreselleşme kültürü yaratmaya gereksinimimiz var. Bu aşamada bir dünya ahlakının nasıl oluşturulacağı, üzerinde düşünülmesi gerekmektedir. Değişimin dünyamız açısından arzu edilir yönde gerçekleşmesi için sağlıklı bireyselleşme, bireysel özgürlüklere saygılı toplumsallaşma, adaletli ve ahlaksal temele oturan bir küreselleşme anlayışına gereksinmemiz vardır. Gelişmekte olan toplumlann haklanna saygılı olmanın yalnızca bir etik sorun olmayıp, onlann gelişmiş toplumlar tarafından sömürülmelerinin dünyanın dengesini bozan ortak bir sorun olduğu kabul edilmelidir. Ahlaki temele dayanmayan bir dünya kültürünün sonuçta kendi kendini yok etme olasılığı vardır. Farklı dinlere ve kültürlere çokluk içinde birlik anlayışıyla yaklaşılmalı, dünya kültürünü yozlaştıracak, kısırlaştıracak, tek tip ve donuk bir hale getirecek girişimlerden uzak durulmalı, çok renkliliğin sunduğu çeşitli seçenekler yok edilmemelidir.