6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Birinci Dünya Harbi
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

The 15th Corps of the Imperial Ottoman Army on the Eastern Galician Front (1916-1917)

Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 284 · Sayfa: 335-350 · DOI: 10.37879/belleten.2015.335
The article starts with some essential information related to the circumstances of the decision to send the Ottoman 15th Corps to the Eastern Galician front as well as to the preparations before the redeployment and the journey up to the frontline. Then a relatively detailed account of fights is given. The author draws attention to the heavy losses suffered by the Ottoman troops within the first few weeks of their fights in Galicia and stresses that the first commander of the 15th Corps Colonel Yakup Şevki beard the full responsibility for this situation. While summing up the one-year long period of the Ottoman presence on this European front the author points out that it was, and still can be perceived by the Polish nation as a symbolic fulfillment of the words said by the 18th century Ukrainian prophet Wernyhora (Poland would be reborn when Turkish horse drink in the Vistula River). The author gives some information on the establishment of the Turkish Studies Department at the Jagiellonian University in Krakow, Poland in 1919 too, which was a direct result of contacts of the Polish orientalist prof. Tadeusz Kowalski with the wounded Ottoman soldiers. The article ends with some facts on the burials of the 15th Corps soldiers in Krakow.

Birinci Dünya Harbi Sonunda İstanbul’da Kömür Kıtlığı Ve Buna Bağlı Sıkıntılara Çözüm Arayışları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2014, Cilt XXX, Sayı 89 · Sayfa: 95-130
Tam Metin
Birinci Dünya Harbi Osmanlı Devleti'nin sonunu hazırlarken Osmanlı toplumunu da büyük bir ekonomik yıkımla karşı karşıya bırakmıştır. Harp yıllarında olduğu gibi Mütareke döneminde de İstanbul halkının sıkıntılarının başında iaşe, ısınma, aydınlatma ve ulaşım gibi hayatın idamesi için en zaruri ihtiyaçların karşılanması gerekmekteydi. 1918 yılı Ekim ayı sonlarında İstanbul halkı açlıkla yüz yüze gelmişti. Özellikle ekmek sıkıntısı had safhaya ulaşmıştı. İşlerin girift bir hâl aldığı bu döngüde kömür buhranı da ayrı bir sorun teşkil ediyordu. Mütareke döneminin başında kömür buhranı öyle bir dereceye gelmişti ki; vapur, tren, değirmen, fabrika, elektrik aydınlatması gibi kömüre ihtiyaç duyan her şey durma noktasına dayanmıştı. Bu durum kömür kaçakçılığını beraberinde getirdiğinden hükûmet, Sarıyer'de bir kömür Kontrol Memurluğu kurarak Karadeniz'e açılan veya İstanbul'a gelen nakliye vasıtalarında kömür kontrolü yapmaya başlamış, kömür yüklü kayıkların Boğaziçi'nde dolaşmasını yasaklamıştı. Kömür buhranı nedeniyle Haliç Vapurları bilet ücretlerini yüzde yüz artırmıştı. Özellikle 1918 yılı Ekim ayı sonlarından itibaren İstanbul'da başta zahire ve kömür kıtlığına bağlı olarak hayatın pek çok alanında yaşanan mağduriyet 1919 yılı ortalarına kadar devam etmiştir. Bu süreçte iktidara gelen hükûmetlerin aldığı tedbirler neticesinde fabrikaların, tramvayların ve vapurların yeniden düzenli olarak çalışmaya başlamasıyla İstanbul'da gündelik hayat normal seyrine dönmeye başlamıştır. Bu çalışma, Harbin sona erdiği günlerde ve istila altındaki ilk aylarda İstanbul'da kömür, iaşe, ulaşım ve aydınlatma gibi ihtiyaçların kıtlığı ile bu ihtiyaçların temini noktasında devletin çözüm arayışlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Türk-Alman Propagandası Karşısında Arap Bürosu’nun Kuruluşu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 97-132
Tam Metin
Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Harbi'ne Almanya yanında girmesiyle başlatılan propaganda ve istihbarat faaliyetleri karşısında İngiltere'nin aldığı tedbirlerden birisi olan Kahire'deki Arap Bürosu'nun kuruluş çalışmaları üzerinde durulacaktır. Büronun tüm çalışmalarından ziyade kuruluşundan hemen evvel İngiliz hâkimiyet bölgesindeki Türk-Alman faaliyetleri karşısında bu büronun hangi amaçlarla kurulduğu açıklanacaktır. Özellikle dini hislerin uyandırılması amacıyla ilan edilen cihadın İngiltere tarafından ne şekilde algılandığı üzerinde durularak, büronun kurulmasından evvel genel havanın ne yönde olduğu değerlendirilecek ve büronun kuruluşuna varan gelişmeler üzerinde durulacaktır. Bunun yanında Arap Büro'nun kuruluşuyla ilgili çalışmaların karşısında İngiliz yerleşik nizamının kaygıları ve düşünce farklılıkları vurgulanacaktır.

TOBIAS HEINZELMANN, Die Balkankriese in der osmanischen Karikatur. Die Satirezeitschriften Karagöz, Kalem und Cem, 1908-1914, (Osmanlı karikatüründe Balkan buhranı. Mizahî dergiler Karagöz, Kalem ve Cem), Beiruter Texte und Studien. Cilt 75, Türkische Welten, Cilt 5, Yayımlayan:Angelika Neuwirth, Franz Steiner Yayınevi, Stuttgart, İstanbul 1999, 285 sahife. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 246 · Sayfa: 603-606
1992'de Freiburg Üniversitesi Doğu Semineri'nde Tobias Heinzelmann'ın eline tesadüfen mizahî Kalem Dergisi'nin bir cildi geçer, resimlerden anlam çıkartmaya çalışır. Karikatürlerin zamanının toplumsal ve siyasi hayatını bir bakışta gözler önüne serdiğini fark eder. Bu tür yayınlara erişince de, sorular ve sorunlar ortaya çıkar. İnsan seksen doksan sene önceki okuyucuların bildikleri günlük siyasi hadiselerin yabancısıdır. Bu bakımdan nükteleri anlamak zordur, bunlara nüfuz etmek için uzun araştırmalar gereklidir.

Birinci Dünya Harbinde Hille İsyanları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 15-36
Bu makalemizde Birinci Dünya Harbi sırasında Irak'ın Hille şehrinde çıkan ve bu bölgeyi etkileyen isyanlar üzerinde durarak Osmanlı ve İngiliz politikalarına ışık tutmaya çalıştık. Irak, Osmanlı topraklarına 1534 yılında katılmış, Birinci Dünya Harbi' ne kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır. 19. yy. sonlarında Mezopotamya ve İran'da zengin petrol yataklarının tespiti İngiltere ve diğer sanayileşmiş ülkelerin iştahını kabartmıştır. 1913'te W.Churchill'ün görevlendirdiği bir heyet, hazırladığı bir raporda; "Mezopotamya ve İran'daki petrol ya¬taklarının İngiliz donanması için bir yakıt kaynağı olduğu" belirtiliyordu. İstanbul-Bağdat demir yolu projesiyle Osmanlı-Alman yakınlaşmasının artması da İngilizleri rahatsız etmiştir. İngiltere zaten Berlin Antlaşmasından sonra Osmanlı'ya karşı tavrını değiştirmiş, Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü muhafaza değil, parçalanması halinde hangi stratejik bölgeyi ele geçireceğinin hesaplarını yapmaya başlamıştır, Kıbrıs'ın ve Mısır'ın işgali ile 1908'deki Reval mülakatı bunun açık delilleridir. Arapları Osmanlı Yönetimi aleyhine ayaklandırma faaliyetleri de bu politikanın devamıdır. İngiltere bu bölgeyi ele geçirme fırsatını Birinci Dünya Harbi sonunda yakalamış ve bunu da değerlendirmiştir. Hille İs- yanları'da İngiliz politika ve amaçlarına en iyi hizmet eden isyanlar dandır. Bu isyanlarla Osmanlı'nın bölgedeki nüfuzu azalırken, Osmanlı Ordusu yıpranmış, İngiliz kuvvetleri avantaj sağlamıştır. Osmanlı Ordusu bölgede zor duruma düşerken İngiltere petrol yataklarına sahip olarak amacına ulaşmıştır.

Sevres'den Lausanne'a

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 183 · Sayfa: 551-566
Tam Metin
1919 senesinin Paris'i anlatılırken, Fransa'nın bu dillere destan ünlü başkentinin dünyanın her tarafından gelmiş heyetlerle dolup taştığından bahsedilir. Dört yıl süren Birinci Dünya Harbi sona ermiş, sıra yenilenlere kabul ettirilecek barış koşullarının tesbitine gelmiştir. Bu yüzden pek çok ülkeden, farklı gayelerle gelenler yanlarında isteklerinin haklılığını kanıtlayacağını sandıkları bavullar dolusu kitaplar, kitapçıklar, istatistikler, haritalar getirmişlerdir. Bunlarla barış konferansının esas üyeleri ve karar üzerinde etkin Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya temsilcilerini elde etmeye çalışır, didinirler. Bu gayretler 18 Ocak 1919'da başlayan görüşmelerin ilk iki ayını kaplar, bitip-tükenmez, her türlü çaba harcanır. Bu heyetlerden Yunanistan'a ait olanının başında Eleutherios Venizelos vardır. Aslında Yunanistan harbin başlangıcında tarafsız kalmış, 1917 Haziranı ortasında kralı n tahttan feragati üzerine başbakan olan Venizelos vasıtası ile İngiltere ve Fransa'nı n safları na katılmıştır. Lloyd George onu Perikles'ten sonra Yunanistan'ın yetiştirdiği en büyük devlet adamı olarak tanımlar, Yunan isteklerini incelemekle görevli komisyon başkanı Harold Nicolson da, Venizelos'un Avrupa'da Lenin ile birlikte yegâne gerçekten iki büyük adamdan birisi olduğunu belirtir ve onun konferanstaki etkinliğini anlatmaktan âciz olduğunu ifade eder.