3 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler
- Caucasia 3
- Kafkasya 3
- Ali Rıfat Bey 1
- Black Sea trade 1
- Commander 1
- Difai 1
- Difâî 1
- East Anatolia 1
- English 1
- Iran 1
XX. Yüzyılın Başlarında İran Ticaretinde Osmanlı-Rus Rekabeti
Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 239-270
Özet
XIX. yüzyılın başlarında kapitalist endüstri devletleri kendi ürün ve üretimlerini Doğu'ya ulaştırmak ve aynı şekilde doğudan batıya ham madde aktarmak için rekabete girişmişlerdi. Aynı güçler Karadeniz'in doğu limanlarından İran'a kadar uzanan ticaret yoluna büyük önem vererek bu güzergahta hakim güç olmak için rekabete girişmişlerdi. XIX. yüzyıl başlarında Karadeniz ticaretinin canlanması ve 1869 yılında Süveyş kanalının açılması Karadeniz'in doğusundan İran'a yapılan ticaretin hem iktisâdî ve hem de siyasi bakımdan uluslararası stratejik önem kazanmasına sebep oldu. Karadeniz tarihine baktığımızda Trabzon limanının önemi, üstünlüğü, tarihi geçmişinden değil, aktif bir ticari yol olan Erzurum-Tebriz hattına bağlanmasından kaynaklanıyordu. XIX. yüzyılda Karadeniz'in doğu limanlarından İran'a transit ticareti yapan iki yoldan Osmanlı hakimiyet bölgesindeki Trabzon-Erzurum-Tebriz yolu ve Rus hakimiyet sahasındaki Gürcistan sahillerinden Sohum-Poti limanları üzerinden geçen Batum-Tiflis-Tebriz yolu iki devleti rakip haline getirdi. Rus Çarı, Kafkas ticari-transit yolunu öne çıkarmak amacıyla ülkenin kuzey bölgesinde yarı sömürgeci durumunu korumak, Kafkasya'yı büyük bir ticari bölge yapmak, bütün Asya pazarlan ile bağlantı kurmak niyetindeydi. Rusya kendi tüccarını önceden mükellef olduğu yerel vergilerden muaf tutarak, onlara mali ve gümrük yardımları yaparak tüccarı himayesi altına aldı. Rusya tüm bu girişimleriyle Osmanlı toprakları üzerinden İran'a gelen İngiliz malları ile rekabet etmeyi amaçlıyordu. Diğer yandan Rusya, Kafkas yolunda ticari üstünlüğü daimi surette elinde bulundurmak için çeşitli önlemler aldı. Tebriz-Culfa demiryolunu yaparak bütün yol boyunca Rus askerlerini bu güzergaha yerleştirdi. Aynı yolun kenarlarına kullanışlı kervansaraylar yaparak tüccarın ve yolcuların seyahatini kolaylaştırdığı gibi menzillerle de bölge güvenliğini sağlamıştı. 1820 yılının ortalarında İngiliz malları ilk olarak Fars körfezinden İran'a girmiş, bu yıldan sonra da İngiliz malları Kuzey'den Sohum yoluyla Kafkasya ve Anadolu'nun doğusuna, İran'ın kuzeyine ulaşmıştı. İngiltere'nin bu başarısı bölgedeki Rus pazarını tehdit etmişti. Rusya, siyasi açıdan Kafkasya bölgesiyle güçlü bağlantılar kurmasına rağmen, ekonomik açıdan güçlü bağlantılar kuramamış hatta günden güne bölgedeki ticari varlığı zarflamıştı. Rusya'nın bölgede varlığı zayıflamasına karşın İngiliz mallarının satışı İran'da artıyordu. İngiltere, daha fazla kâr elde etmek için kısa deniz yolları bulmaya yöneliyordu. İşte bu noktada İngiltere'nin İran'a ulaşmak için bulduğu en kısa yol Karadeniz güzergahıydı. Bu makalede yeni bir bakış açısıyla ve belirli etkenler haricinde - Hindistan'ın siyasi ve iktisâdî rolü göz ardı edilerek - dış güçlerin olumsuz etkilerine rağmen XIX. yüzyıl sonu, XX. yüzyıl başlarında İran ticaretinin canlanmasını incelemeye çalıştık. Diğer taraftan zikrettiğimiz yollarda Osmanlı ve Rusya arasındaki rekabetin neden ve nasıl bir şekilde ortaya çıktığı sorusuna cevap vermeye, aynı zamanda İngiltere'nin Osmanlı'ya ait olan yolu sahiplenmedeki rolünü belirlemeye çalıştık.
Milli Kimliğin Siyasallaşan Yüzü: Difâî
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 175-192 · DOI: 10.37879/belleten.2008.175
Özet
Tam Metin
XX. yüzyılda Kafkasya'da yaşanan siyasal, sosyal ve kültürel gelişmeler aslında bütün bir bölgenin tarihiyle yakından bağlantılıydı. İlk bakışta Kafkasya bir yüzyıl kadar önce Ruslar tarafından işgal edilerek çevre ülkelerden tercih edilmiş gözükse de, durum hiçte öyle değildi. Her şeyden önce, XX. yüzyılın ilk başlarında Kafkasya, özellikle de Türklerin yoğun olarak oturdukları Azerbaycan bölgesi her yönüyle bir Doğu ülkesiydi. Rusya kanalıyla Batılılaşma, kapitalist gelişim gibi bazı eğilimler etkili biçimde kendisini gösterse de bu gelişmeler sadece merkezi bölgelerle sınırlıydı. Bakü bu anlamda başı çekiyordu. Yani kapitalist yatırımların ilgisini çeken bölgeler ve şehirler Doğulu kimliklerinden yavaş yavaş koparken, diğer bölgeler geleneksel yapılarını korumakla kalmayıp aksine birçok anlamda olumsuz olarak gördükleri Batılılaşmaya karşı da daha sert çıkışlar yapmaktaydılar. Toplum bir işgal ortamında yaşadığından kendi değerleri ile dayatılan veya benimsemek zorunda kaldığı yeni değerlerin kıyaslamasını yapacak konumda değildi. Bu durum sadece Azerbaycan Türkleri için geçerli değildi, bütün bir Kafkasya'nın geneli için geçerliydi. Bundan dolayı bölge toplumlarının kendi kaderlerini kendilerinin belirlendiğini söylemek pek doğru olmayacaktı. Kafkasya'daki gelişmeleri genelde tarihin yönü belirliyordu. XX. yüzyılın başlarında Kafkas toplumlarının tarihi seyrini belirleyen temel kavram ise milliyetçilik veya ulusalcılıktır.
Mütareke Sonrası İngilizlerin Türk Ordu Kumandanlarını Sindirmeye Yönelik Bir Uygulaması: Ali Rıfat ve Mürsel Beylerin Tutuklanmaları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 61 · Sayfa: 183-202 · DOI: 10.33419/aamd.702417
Özet
İngilizlerin, Kafkasya'yı ve doğu vilâyetlerini kontrol altına almaları ve buralarda etkin bir güç haline gelmeleri için bölgenin stratejik noktalarım işgal etmekten başka, Osmanlı ordusunun terhis edilmesi, silâhsızlandırılması ve Türk millî teşkilâtlanmasına öncülük eden askerî ve mülkî memurların görevlerinden uzaklaştırılması hatta bazılarının tutuklanması gerekiyordu. Bu konuda İngilizlerin üzerinde en çok durduğu birlik 9. Ordu Kumandanlığı idi. Bu kumandanlık diğerlerine nazaran daha güçlü konumda olmasından başka, silâhsızlandırma ve terhis faaliyetlerine karşı direnmekte, bölgedeki Ermeni faaliyetlerine karşı halkın teşkilâtlanmasına öncülük etmekteydi. Bu nedenle İngilizler, 9. Ordu'ya bağlı birliklerin kumandanlarını, her hangi bir olayla ilişkilendirerek yada mütarekenin ihlâl edildiğini ileri sürerek görevlerinden uzaklaştırmaya ve tutuklamaya başladılar. 9. Orduya bağlı 5. Fırka (Tümen) Kumandanı Mürsel Bey ve 12. Fırka Kumandanı Ali Rıfat Bey, İngilizlerin takibatına uğrayan ve birer bahane ile tutuklanan kumandanlardan yalmzca ikisiydi. Mürsel Bey, Bakû'nün zaptında katliamlara göz yummak Ali Rıfat Bey ise, Kars Telsiz Telgraf İstasyonunun tahrip edilmesinden sorumlu tutuluyordu. Her iki kumandan hakkındaki iddiaların da asılsız olmasına rağmen Osmanlı Hükûmeti'nin etkisiz ve teslimiyetçi politikası nedeniyle bölgedeki İngiliz askerî valileri tarafından tutuklanmıştı.