9 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Devletçilik
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Sovyet Döneminin İlk Yıllarında Kırgızistan’da Millî Özerk Cumhuriyet Kurma Konusundaki Fikrî Münakaşalar

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 298 · Sayfa: 1081-1096 · DOI: 10.37879/belleten.2019.1081
Tam Metin
1920'li yıllarda Bolşevikler Türkistan'da Komünist ideoloji ışığında bölgedeki Türk halklarının siyasî, sosyal ve ekonomik yapısını kökten değiştirerek sosyalist bir model yerleştirme hareketini başlatmışlardır. Ancak Moskova yönetimi, bu modeli yerleştirme konusunda yerli Kırgız asıllı bürokratların farklı görüşleri olabileceğini ya dikkate almamış, ya düşünememiş veya tahmin edememiştir. Sonuçta Komünist Parti'nin Kırgızistan şubesi bünyesinde hizipleşme hareketi ortaya çıkmış ve Moskova, iki ayrı grubun farklı görüşleriyle uğraşmak zorunda kalmıştır. Kırgızistan'da birine Abdikerim Sıdıkov'un, diğerine ise Rahmankul Hudaykulov'un liderlik ettiği iki grup arasında ciddî bir mücadele sürmüştür. İki grup arasında mücadele, özellikle Dağlı Kırgız Vilayeti (1922) ve Kara Kırgız Özerk Vilayeti (1924) projesi çerçevesinde sert bir şekilde yaşanmıştır. Fakat Moskova'nın doğrudan temsilcisi olan Komünist Parti Kırgızistan Vilayet Komitesi Genel Başkanı Mihail Kamenskiy, R. Hudaykulov'un grubunu desteklemiş ve sonuçta A. Sıdıkov taraftarları yüksek devlet görevlerinden azledilmişlerdir. Bunun üzerine Moskova entrikalarının asıl amacını anlayamayan 30 kadar devlet adamından oluşan Sıdıkovcular, 1925'te durumu Kremlin'e şikayet etmek zorunda kalmışlardır. Bu hadise, Kırgızistan tarihinde "Otuzcular Mektubu" olarak bilinmektedir. Fakat "Otuzcular Mektubu", üst yönetim tarafından "milliyetçilik"le suçlanmış ve sözkonusu mektubu imzalayanlar çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Her iki grupta bulunan ilk Kırgız Sovyet bürokratlarının kökeni, 1917 Ekim İhtilaline kadar burjuva olarak adlandırılan varlıklı kesime dayanıyordu. Ve onlar "sağcı" (Sıdıkovcu) ile "solcu" (Hudaykulovcu) grupları oluşturmasına rağmen kendi çıkarını her zaman ilk plana koyan Kremlin her ikisini de sonuna kadar desteklemek niyetinde değildi. Bu sebeple temizlik sırası 1926'da R. Hudaykulov grubuna gelince, kendilerine "Sovyet rejimine karşı "Ur-Tokmok" örgütünü kurma" suçuyla dava açılmış ve grup üyelerinin çoğu hapsedilmiştir. Şubat 1927'de Frunze (günümüzde Bişkek) şehrinde Moskova'dan gönderilen Özel Mahkeme tarafından "Ur-Tokmok davası" görüşüldü. Duruşma sonunda Kremlin'in kararıyla Komüminst Parti'nin Kırgızistan şubesi, "sosyal yönden yabancı unsurlardan" ayıklanmış, yani bir çok Kırgız asıllı bürokrat parti üyeliğinden çıkartılmıştır. Daha sonra ise 1937-1938 Repressiya döneminde, hem "sağcılara" hem de "solculara" katılan Kırgız siyaset ve devlet adamlarının büyük kısmı hayatlarını kaybetmişlerdir. Makalemizde 1920'li yıllarda Kırgızistan'da yaşanan bu önemli siyasî olayların sebep ve sonuçları tahlil edilecektir.

Osmanlı’nın Son Döneminden Cumhuriyet’in İlk Yıllarına Liberalizm-Devletçilik Çatışması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 80 · Sayfa: 209-240
Tam Metin

Liberalizm, Yakın Çağda ortaya çıkmış ve dünyayı geniş çapta etkilemiş bir fikir akımıdır. Aynı zamanda Liberalizm kamu otoritesinin ekonomik, sosyal, dinsel vb. gibi alanlara müdahale etmesine karşı çıkan bir görüştür. Liberalizm, Avrupa'da eğitim gören Yeni Osmanlılar ve ardından Jön Türkler tarafından Osmanlı Devlet'inde savunulmaya çalışılmıştır. Liberalizm 20. yüzyılın başında yaygın olarak benimsenen siyasi ve iktisadi modernleşme modeli olsa da, Osmanlı'nın siyasi ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılayamamıştır. Çünkü Osmanlı liberalleri Osmanlı coğrafyasında girişimci sınıfın olmaması gerçeğini göz ardı etmişlerdir. İttihat ve Terakki yönetimi ise bu konuda daha gerçekçi bir tutum izlemiş, girişimci milli burjuvazi sınıfı devlet eliyle oluşturulmaya çalışılmıştır. İttihat ve Terakki'nin merkeziyetçi devlet yapısı ve Türk burjuva sınıfı oluşturma çabaları Türkiye Cumhuriyeti Devletine bir birikim ve miras olarak aktarılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında "liberal" olarak nitelenebilecek siyasi sima, akım ve partiler olsa bile, liberalizm ulus inşa sürecinin gerekliliği karşısında faydasız olarak görülerek, Türkiye'deki etkinliğini uzun bir süre kaybedecektir.

Atatürk Döneminde Bankacılık Sistemine ve Gelişimine Genel Bir Bakış

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 55 · Sayfa: 269-302
Bu makalede Atatürk döneminde bankacılık sistemi, gelişimi ve kurulan bankalar İncelenmektedir. Bankacılık sisteminin ülkelerin ekonomileri üzerindeki etkileri çok iyi bilinmektedir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaşanan zorluk ve imkânsızlıklar, yeni Türk devletinin acilen yeni ekonomik kararlar almasını gerektiriyordu. İşte bu ekonomik kararlarda; bankaların mevcudiyeti gündeme gelmiş ve dönemine göre çok önemli kararlar alınmış, bankalar aracılığı ile ülke ekonomisine yön verilmiştir.

Atatürk'ün Devletçilik Anlayışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 35 · Sayfa: 609-614
Batı Avrupa'da meydana gelen Endüstri Devrimi'nden ve ekonomik gelişmelerin sonucu oluşan toplumsal değişmelerden habersiz kalan Osmanlı İmparatorluğu, bu yüzden Avrupa'daki topraklarından gerilerken ekonomik yönden de hızla bağımlılaştı ve XIX. yüzyılda birden bire Avrupa endüstrisiyle karşılaşan Osmanlı zanaatları da hızlı bir şekilde eriyip tükendi. Geleneksel savaş sanayisi dışında ancak XIX. yüzyıl ortalarında ekonomiye aktif olarak katılan imparatorluğun, 1917'de yayınladığı 1913 (1329) - 1915 (1331) seneleri Sanayi İstatistiği'nde, 1913'te mevcut 252 işletmenin 239'u işler durumda iken, 1915'te kurulu 264 işletmenin ancak 182'si faaliyetini sürdürmekte idi. Bu 264 işletmenin yalnızca 60'ı devletin ve Türk uyrukluların elinde bulunuyordu. Mustafa Kemâl, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş nedenini araştırırken, Osmanlı Devleti'nin iktisat yüzünden çöktüğünün, dolayısıyla Cumhuriyetin varlığını sürdürebilmesi için bir "iktisadiyat devleti" olmak zorunda olduğunun altını çizmiştir.

Hakimiyet-i Milliye Gazetesinde Devletçilik: Ekonomi Politikası ve Basın İlişkisi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1993, Cilt IX, Sayı 27 · Sayfa: 609-626
1920 yılında Atatürk'ün isteği üzerine yayın hayatına başlayan Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 1934 yılında "Ulus" adım alarak uzun süre Türk basınında önemli bir yere sahip olmuştur. Özellikle ilk yıllarında başyazılardan çoğunu Atatürk'ün dikte ettirdiği gazete, yayın politikası açısından da her dönemde yine hükümetin destekçisi olmuş, Milli Mücadele yıllarında devletin en önemli propaganda aracı olarak hizmet vermiştir Barış döneminde de, yeni Türkiye'nin yapılanmasında ve yeniliklerin tutundurulmasında bu yayın organının faal olarak kullanıldığını görmekteyiz. Biz bu yazımızda gazetenin yalnızca ekonomi alanındaki yayın politikasını inceleyeceğiz.

Atatürk ve Devletçilik*

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 833-848
Tam Metin
Devletçilik, Türkiye'nin toplumsal ihtiyaçlarına cevap veren, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına ve gelişmesine olanak kazandıran bir politik uygulamadır. Devletçilik bir politik uygulama ve yöntem olarak Türk toplumunun gerçeği üzerine inşa edilmiştir. Bu binanın temelinde uzak görüşü, fikir ve ideali ile Atatürk vardır.

Atatürk’ün Ekonomik Görüşü: Devletçilik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1986, Cilt II, Sayı 6 · Sayfa: 614-644
Atatürk'ün ekonomi politikası, çok sevdiği ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırılması hedefine yöneliktir. Bu uygarlık düzeyi, zamanın Batı Avrupa toplumlarında örnekleri görülen bir ekonomik refah düzeyidir. Ancak, bu Kemalist ekonomik kalkınma modeli, dünyanın ezilen uluslarına örnek teşkil edecek özellikler taşımaktadır.

Atatürk ve Devletçilik

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 357-372
Tam Metin
Devletçilik, Türkiye'nin toplumsal ihtiyaçlarına cevap veren, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına ve gelişmesine olanak kazandıran bir politik uygulamadır. Devletçilik bir politik uygulama ve yöntem olarak Türk toplumunun gerçeği üzerine inşa edilmiştir. Bu binanın temelinde uzak görüşü, fikir ve ideali ile Atatürk vardır. Atatürk, Türk inkılâbının yaratıcısı, başı ve mimarı olduğu kadar ileri fikirlerin, topluma yeni değerler katan ideallerinde güç kaynağıdır. Daha 1922 yıllarında devletçiliği ilke olarak dile getiren, millî ihtiyaçların zorunlu kıldığı hallerde, devleti vazife ve hizmete davet eden, çağıran Atatürk olmuştur. Atatürk, fikirleri ve uyguladığı politikası ile Türk devletçilik anlayışına yön vermiştir. İncelememizin başlığının, "Atatürk ve Devletçilik" şeklinde belirlenmesi, devletçilik ilkesinin ancak Atatürk fikir ve ideali içinde birlikte birarada değerlendirilmesindendir.

De l’empire à la république: regards sur la Turquie, CAHIERS du GETC. Nr I 1984-85 kış sayısı. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 396
Tam Metin
Çağdaş Türkiye üzerine araştırmalar grubu Paris Üniversitesi ve CNRS (Bilimsel Araştırmalar Milli Merkezi) öğretim üyelerinden oluşuyor. İktisatçı, tarihçi ve sosyologlar her yıl Türkiye üzerine bir seminer yapmaya başladılar, Fransız türkolojisinin bu önemli olayının ilk ürünü de ilk seminerin bildirilerini derleyen bir kitapçık. Bu sayıda; François Georgeon'un "Türk Ocakları" üzerine bir incelemesi, Paul Dumont'un "1919-1923 döneminde Frank masonluk", Ahmet İnsel'in "Devletçilik'in anatomisi ve iktisadi devlet teşebbüsleri" gibi makaleleri görülüyor.