6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Eski Tunç Çağı
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Acemhöyük Fayans ve Frit Eserleri Üzerine Arkeolojik ve Arkeometrik Değerlendirmeler

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 837-886 · DOI: 10.37879/belleten.2020.837
Tam Metin
Bu makalede Acemhöyük’te bulunmuş Eski Tunç Çağı ve Asur Ticaret Kolonileri Çağı’na tarihlenen fayans ve frit buluntular ele alınmıştır. Anadolu ve yakın komşularındaki benzerleri ile arkeolojik olarak karşılaştırılan eserlerin, kimyasal içerikleri ve renklendirici kullanımları taşınabilir X-ışını floresansı (p-XRF) yöntemiyle tespit edilmiştir. Bu analizler, Acemhöyük’te bulunmuş vitrifiye mallarının renklendirilmesinde mavi renk için bakır, siyah renk için ise manganez kullanıldığını ortaya koymuştur. Buluntuların elementel analiz sonuçları, Acemhöyük’te vitrifiye objelerin en az iki farklı üretim merkezinden geldiğine işaret etmektedir. Arkeolojik ve arkeometrik verilerin beraber değerlendirilmesi ile ortaya konan veriler, MÖ İkinci Binyıl’ın erken dönemlerinde vitrifiye malzemeler için Anadolu’da bir üretim atölyesinin varlığı ihtimalini güçlendirmektedir.

Kayseri Müzesindeki Eski Tunç Çağı Definesi

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 581-586 · DOI: 10.37879/belleten.1987.581
Tam Metin
1983 yılında Kayseri'nin Felahiye ilçesine bağlı Çukur bucağının 3 km. kuzeydoğusunda, Kağnı deresindeki kum ocaklarından kum alınırken bulunduğu bildirilen 29 adet tunç eser Müzemize getirildi. Ele geçirilen bu eserlerin yanında değişik malzemelerden yapılmış, değişik türde başka eserlerin de bulunup bulunamadığı anlaşılamadı. İlk bakışta bu eser grubunun bir defineyi temsil ettiği anlaşılmaktadır. Ancak bu defineyi oluşturan eserlerden bir kısmının eksik olduğu izlenimi edinilmiştir. Yerinde yaptığımız araştırmalarda, buluntu yeri olarak işaret edilen kesimde herhangi bir eski kalıntıya rastlanmamıştır. Yalnız bugünkü köyün dışında, kum ocaklarının bulunduğu yere 1 km. uzaklıktaki tarlada, Eski Tunç Çağı'na ait kaba seramik parçaları ele geçirilmiştir. Bu araştırma sırasında köylüler, sözkonusu tarlada daha önceleri küçük bir tepenin bulunduğunu, sonradan bu tepenin sürülerek düzleştirildiğini ifade etmişlerdir. Bu bilgilerin ışığında üzerinde duracağımız eserlerin, ait oldukları çağda, bu iskan yerinin yakın çevresine depo edilmiş, saklanmış olabilecekleri gibi, tamamen ayrı bir bölgeden, özellikle Orta Anadolu'nun kuzeyinden Müzemize getirilmiş olabilecekleri ihtimali de düşünülebilir. Kağnı deresindeki kum ocağından elimize geçmeyen irice kahverengi bir kap içerisinde bulundukları yolundaki ifade, bu eserlerin bir define, bir depo oldukları görüşüne ağırlık kazandırmaktadır. Define, teber biçimli onbir balta, sap delikli üç balta, bir kabza veya asa başı ile onüç çalparadan oluşmaktadır.

Çorum Çevresinde Bulunan Eski Tunç Çağı Eserleri

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 459-466 · DOI: 10.37879/belleten.1980.459
Tam Metin
Çorum - Amasya - Tokat çevresinde tesadüfen veya kaçak kazılarla bulunmuş olan Eski Tunç Çağı eserlerini uzunca zamandan beri incelemekteyiz. Bu makalede, adı geçen bölgede bulundukları kesinlikle bilinen ve şimdi İstanbul ve Çorum Arkeoloji Müzelerinde sergilenmekte olan madeni eserler yayınlanmaktadır. Bu eserleri yayınlamama izin veren İstanbul Arkeoloji Müzeleri eski müdürü meslektaşım Arkeolog Necati Dolunay'a ve Çorum Müzesi müdürü A. Ertekin'e içtenlikle teşekkürlerimi sunarım. Eski Anadolu Arkeolojisinin çok önemli sorunları vardır. Şimdi ülkemizde tarım metodları modernleşmekte, işin önemli bir bölümü makinelerle yürütülmektedir. Örneğin Çorum - Amasya - Tokat bölgesinde yeni gelişmeler sunucu yeni yollar, barajlar, fabrikalar ve diğer tesisler kurulurken de höyüklerin ve özellikle mezarlıkların ve düz yerleşim birimlerinin tahribine neden olunmaktadır. Sanayileşmenin neden olduğu bu tesadüfi tahribatın yanında kaçakçıların, eski eser bulmak için, yaptıkları kaçak kazılar bu tehlike ve tahribatı çok arttırmaktadır. Oymaağaç ve Göller'deki Eski Tunç Çağı eserleri müzelere getirilmeden önce kaçak kazıların koşulları altında gün ışığına çıkarılmış durumda idi.

Maşathöyük'te Eski Tunç Çağı

Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 169 · Sayfa: 1-20 · DOI: 10.37879/belleten.1979.1
Tam Metin
1973 yılından beri hocam Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından yürütülen Maşat Höyük (eski Tapigga) kazılarında, 1975 yılından bu yana heyet üyesi olarak görev aldım. Maşat Höyük'de geniş ölçüde varlığı saptanan ve yer yer açığa çıkartılan Eski Tunç Çağı üstünde çalışmama ve buluntuları burada yayınlamama izin veren sayın hocama teşekkürlerimi sunarım. Tahsin Özgüç, önce, Maşat Höyük'de keşfedilen Hitit sarayının tam planı ile açığa çıkartılmasını, ondan sonra aşağı şehirdeki Hitit ve Eski Tunç Çağı şehirlerini incelemeyi amaçlamaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, tepenin en yüksek kısmına kurulmuş olan Hitit sarayının yıkıntıları üstündeki iki Hitit yapı katı ile Demir Devrinin üç yapı katı incelenmiş ve saray ele geçtiği şekliyle yerinde bırakılmıştır. Tahsin Özgüç, sitadeldeki III. Hitit katını simgeleyen bu sarayın derin temellerinin yapımı sırasında, alttaki Eski Tunç Çağı yapılarının bozularak kaldırılmış olduğunu bildirmektedir. Ancak, bu geniş yapının avlusu ve kuzey revakının taban düzeyleri altındaki kesimlerde, Eski Tunç Çağı yapılarının kesik parçalar halinde korunduğu görülmektedir. Ayrıca, tepenin, sarayın kuruluş alanı dışında kalan kuzey - batı kesiminde, Eski Tunç Çağının son yapı katı, birinci kültür katı olarak ele geçmiştir. Bu durum, sitadelin bazı bölümlerinin, Hitit ve Demir Devri'nde boş alanlar halinde bırakıldığını göstermektedir.

Yeni Tip Mermer idoller

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 473-476 · DOI: 10.37879/belleten.1977.473
Tam Metin
Afyon Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmekte olan beyaz mermerden yapılmış iki idol, başlarının şimdiye kadar bilinenlerden değişik biçimde işlenmiş olmaları bakımından arkeoloji ile ilgilenenler yanında ziyaretçilerin de dikkatlerini üzerlerinde toplamaktadır. Söz konusu idollerin her ikisi de tesadüfi buluntu olup, birincisi Afyon filmin 16 km. kadar kuzeyindeki Susuz Höyükte (Lev. 1 Res. 1 ) ve ikincisi ise Kusura'da (Lev. 1 Res. 2) sistematik kazıların kapanmasından çok sonra adı geçen müze tarafından satın alma yoluyla ele geçirilmiştir°. Gerek ölçüleri, gerekse yapılışları bakımından Eski Tunç Çağı idollerinden hiçbir ayrılık göstermeyen bu eserlerin başlarının bir yanına birer çıkıntı işlenmiştir. Bu yönden de paralellerinden ayrılık göstermektedir. Kusura örneğinde daha az belirtilmiş olan bu çıkıntıların, idollerde saç veya bir çeşit başlığı mı temsil ettiklerine karar vermek oldukça güçtür, çünki bu çağ Anadolu'sunda idoller, insan biçimli kaplar ve bir heykelcik dışında (örneğin Hasanoğlan ve Horoztepe) insan tasvirlerini yansıtan eserler yoktur. Diğer taraftan, bu çıkıntıların dinsel inançlarla ilgili olabileceği düşünülebilir. Ancak, eldeki veriler bu konuyu aydınlatacak düzeyde değildir. Bununla beraber, bu idollerin genellikle adı geçen çağ insanının dinsel inançlarını yansıtan semboller olarak kabul edilmeleri 4nedeni ile başlarda görülen bu çıkıntıların da dinsel inançlara bağlı bir özelliği yansıttığı göz önünde bulundurulabilir.

Kültepe Kazılarında Bulunmuş olan İnsan Figürleri

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 201-208 · DOI: 10.37879/belleten.1975.154-201
Tam Metin
Bu makalenin konusunu teşkil eden ve "İdol" olarak tanımlanan 16 insan figürini, Kültepe'de (Kaniş) 1959 (Lev. I, II ve III, 16) ve 1970 (Lev. III, 15) dönemlerinde yapılan kazılarda ve sistematik kazılar başlamadan evvel (Lev. III, 14) ele geçirilmiştir. Bu figürinlerden 3'ü hariç ki, bunların tabakaları belli değildir, diğerleri ölü hediyesi olarak höyüğün P/37 ve P/37-38 plankarelerine rastlayan ve megaron planlı binanın güneydoğu köşesinin tam altında ortaya çıkartılan dikdörtgen planlı 2 taş sanduka mezardan biri içinde bulunmuştur. Figürinlerden yalnız biri mermerden (Lev. III, 16), diğerleri alabasterden yapılmış olup, cilâlanmışlardır. Ölçüleri 3 cm. ile 16.5 cm. arasında değişir. Ölü hediyesi olan figürinlerden bazılarının aşınma (Lev. I, 2) veya vücutlarında hasar (Lev. I, 3; II, 7 ve ı göstermeleri ve diğerlerinin baş ve boyunlarının olmamaları (Lev. I, 4-5 ve II, 8, 12-13) nedenleri ile bu eserlerin mezara konulmadan evvel kullanılmış oldukları anlaşılmaktadır.