17 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA HAYIRSEVERLİK VE SEFERBERLİK: OSMANLI HİLÂL-İ AHMER CEMİYETİ’NİN 1917 MEKTEB-İ SULTÂNÎ SERGİSİ
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2022, Cilt XXXVIII, Sayı 105 · Sayfa: 33-54 · DOI: 10.33419/aamd.1114092
Özet
Tam Metin
Hilâl-i Ahmer, Donanma ve Müdafaa-i Milliye cemiyetleri ile birlikte sivil yaşamda etkin olan ve askerî amaçlar doğrultusunda faaliyet gösteren bir cemiyet idi. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin Mekteb-i Sultânî’de 1917’nin Şubat ayında tertip ettiği sergi, cephe gerisinde sivil yaşamın bu tarz cemiyetler vasıtasıyla nasıl seferber edildiğini göstermesi bakımından önemli bir etkinliği temsil etmektedir. Serginin hazırlanmasında Doktor Besim Ömer Paşa’nın çok büyük bir emeği geçmiş olup İsmail Canbulat gibi İttihat ve Terakki’nin önde gelenlerinin de serginin gerçekleştirilmesine büyük bir katkısı olmuştur. Sergide sadece Osmanlı Hilâl-i Ahmer’i değil, Alman ve Avusturya Salib-i Ahmer (Kızılhaç) teşkilatları da yer almıştır. Sergi bir yandan Cemiyetin yararlılığını ve gelişmişliğini gösterirken öte yandan da savaşın kurumsal deneyiminin medikal boyutunu ve hatta yer yer savaş deneyiminin görsel olarak kurgulanmış halini toplamda iki yüz bin ziyaretçiye aktardı.
Sergide teşhir edilen eşyalar arasında tıbbi araç-gereç, tedavilerde kullanılan aletler, Cemiyetin sağlık hizmetlerini gösteren muhtelif fotoğraflar yer aldı. Ancak bu sergideki objeler, savaşın yol açtığı trajedi ve yıkımı içermeyen sterilize bir gerçeklik sunmaktaydı.
Prens Sabahaddin Bey’in, Osmanlı Devleti’nin Almanya'nın Yanında Birinci Dünya Savaşına Girişini Engelleme Çabaları
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 291 · Sayfa: 619-642 · DOI: 10.37879/belleten.2017.619
Özet
Tam Metin
Prens Sabahaddin Bey, babası Damad Mahmud Celaleddin Paşa ile birlikte dayısı II. Abdülhamid'e muhalefet etmiş ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kuruluş ve gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Ancak II. Meşrutiyet'in ilanından sonra, İttihatçı yönetimle ters düşerek muhalefet saflarında yer almıştır. 31 Mart Olayları ve Mahmud Şevket Paşa suikastında İttihatçılar tarafından baş sorumlu olarak gösterilmiştir. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Said Halim Paşa Hükümeti'nin tavrını beğenmeyen Prens Sabahaddin tam da Almanya ile İttifak Antlaşması'nın imzalandığı günlerde bir tanesini Padişah V. Mehmed Reşad'a ve iki tanesi de Dâhiliye Nazırı Talat Bey'e olmak üzere toplam üç adet telgraf göndererek; her ne olursa olsun tarafsızlığın muhafaza edilmesini, Almanya'dan gelen haberlere itimat edilmemesini ve savaşa girmekten ısrarla kaçınılmasını vurgulamıştır. Padişah V. Mehmed Reşad'a yazılan telgraf örneği Mehmet Alkan ve Nezahet Nurettin Ege tarafından özet haliyle yayınlanmıştır. Ancak Talat Bey'e yazılan söz konusu telgraflar yayınlanmamıştır. Çalışmamızda Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan söz konusu üç telgrafın İngilizce ve Osmanlıca nüshalarını, dikkate alarak Prens Sabahaddin Bey'in Osmanlı Devleti'nin Almanya yanında Birinci Dünya Savaşı'na girmesini engellemek için yapmış olduğu faaliyetleri açıklamaya çalışacağız.
Transfer of German Military Know-How and Technology to the Ottoman Military Factories at the beginning of the First World War
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 285 · Sayfa: 739-760 · DOI: 10.37879/belleten.2015.739
Özet
Tam Metin
Supply of military weapons, equipment, spare parts and ammunition had always been of a crucial importance for the Ottoman Empire. This issue came to be a part of an international diplomacy from 19th century onwards when the Ottoman governments were forced into a position to choose allies from European Powers who were in rivalry in providing military materials. Many companies from France, England and Germany competed with each other in order to have the greatest share from the military supplies market in the Ottoman Empire. Such German companies as Krupp, and Rheinische Metallwaren und Maschinefabrik in Düsseldorf; French company Sxneider/Le Creusot; and British Armstrong/Vickers Company were among them. However, German weapon companies stood out in meeting the needs of the Ottoman military. In the reign of Abdulhamid II, the German company of Krupp came forward in selling artillery weapons in particular after the 1880's, and turned out to be the dominant power in the end of the century, while the other German companies dealt in the various other military materials such as rifles, ammunitions, spare parts, wagons, factory workbenches. Levazımat-ı Umumiye Dairesi (General Supplies Department) which functioned as attached to the Harbiye Nezareti (Ministry of War) during the early years of the 20th century was in charge of the supply and distribution of primary materials which were necessary for the provisioning of the army. This department was not only involved in the provisioning and equipment of the army during the WWI, but played an important role in procuring the technical equipment for the setting up and development of military factories as well as establishing connections and cooperation with Germany to this end, through its branches. It is possible to reach many correspondences about these cases in ATESE Archives which is attached to the General Staff. This study aims to provide some examples concerning the activities of the above-mentioned department and military factories and procuring the wartime equipment in particular, based on the primary sources.
Arvad; Doğu Akdeniz'de Bir Osmanlı Adası ve I. Dünya Savaşı'ndaki Fonksiyonları
Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 219-238
Özet
Osmanlı Devleti'nin Doğu Akdeniz hinterlandında bulunan Arvad (Ervad-Ruad) Adası oldukça küçük, su kaynaklarından yoksun ve tarıma uygun olmayan bir yapıya sahiptir. Arvad, I. Dünya Savaşı'nın devam ettiği günlerde Fransız birliklerince 1915 yılı Eylül ayında işgal edilmiştir. Osmanlı idaresindeyken halkının büyük çoğunluğu balıkçılıkla geçinen bu küçük ada Fransızlar tarafından Osmanlı ana karasına olan yakınlığı nedeniyle istihbarat toplanması için casusların gönderilip alındığı bir merkez konumuna gelmiştir. Adada bu amaçla kurulan istihbarat merkezinde bölgenin yerlisi casuslar vasıtasıyla Fransız birlikleri önemli bilgiler edinebilmişlerdir. Ayrıca Arvad Adası'nın Osmanlı idaresinden koparılmasından sonra Fransızlar birtakım Osmanlı gemilerini yağmalamış ve adada yiyecek maddelerinin temininde sıkıntılar yaşanmıştır. Arvad Adası Fransa'nın Suriye hâkimiyetini sağlamak için işgal ettiği stratejik bir noktadır.
Türk Tarihinin Seyrine Bir İşaret Levhası: Çanakkale Savaşları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 133-154
Özet
Tam Metin
Bu makalede, Birinci Dünya Savaşı cephelerinden biri olan Çanakkale Cephesi'nin Türk tarihinin seyrine olan etkisi üzerinde durulmaktadır. Yöntem olarak, Çanakkale Cephesi'nin askerî gelişimi üzerinde kısaca durulduktan sonra cephenin açılma nedenleri ve ulaşılacak hedefler irdelenmiş, bunların etkileri değerlendirilmiştir. Savaş sonuçlarının doğurduğu özellikler üzerinde durulmuş; böylece Türk tarihi üzerine ne gibi etkileri olduğu saptanmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmada, Çanakkale Savaşları'nın dolaylı ve dolaysız etkilerle Türk tarihine yön verici işlevinin olduğu anlatılmaktadır. Özellikle Türk tarihinde bir dönüm noktası niteliğinde olan Ulusal Kurtuluş Savaşı üzerindeki etki ve katkıları açıklanmaya çalışılmıştır.
Tarihe Sığmayan Destanın Romanı... Ve Çanakkale (1 Geldiler, 2 Gördüler, 3 Döndüler) Mustafa Necati Sepetçioğlu
Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 197-210
Özet
Tam Metin
Mustafa Necati Sepetçioğlu, Dünkü Türkiye Dizisinde yayımlanmış olan Osmanlı ve Selçuklu Üçlemelerinin son halkası olarak gördüğü Çanakkale Zaferi'nin romanını ...Ve Çanakkale 1 Geldiler, 2 Gördüler, 3 Döndüler alt adlarıyla üç cilt halinde yazar. Birinci ve ikinci ciltlerde düşmanın gelişi ve düşmana karşı koyma çabaları anlatılırken, üçüncü ciltte Çanakkale Savaşı ve kazanılan tarihî zafer ele alınmaktadır. ...Ve Çanakkale Türk'ün gücünü küçümseyip onun boğazını sıkmaya gelenlere, Türk'ün gücünün gösterildiği ve nihayet geldiklerinden bin beter döndürüldükleri yerde yaratılan bir destanın romanıdır.
Wilson Prensipleri ve Liberal Emperyalizm
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2007, Cilt XXIII, Sayı 67-68-69 · Sayfa: 145-174
Özet
Tam Metin
Açıklandıkları 1918 yılından bu yana onları gerektiği gibi tahlil edemeyen ya da liberalizmin dar ideolojik parametreleriyle düşünen bir çok akademisyen ve yazar Wilson prensiplerini, adaletli, özgürlükçü ve eşitlikçi bir dünya idealinin formülasyonu olarak görmüşlerdir. Bu prensiplerin gerçekte, emperyalizmin Yirminci Yüzyılın koşullarına uygun olarak liberal bir anlayışla yeniden yapılandırılması amacıyla geliştirildiği, bilgisizlik nedeniyle ya da kasıtlı olarak göz ardı edilmiştir. Aşağıdaki makalede, ABD Başkanı Wilson'un adıyla anılan prensiplerin gerçek amaçları ve nitelikleri sorgulanmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı’nda Emperyalizme Karşı Türklerin Yanında Yer Alan Darfur Hakimi Ali Dinar (1898-1916)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 61 · Sayfa: 367-363
Özet
Bugünkü Sudan'ın Kızıldeniz Sahili 1821 yılı Öncesinde Osmanlı Dev- leti'nin Habeşistan Eyaleti'ne dahil olarak İstanbul'dan yönetilirdi. Su- ian'm iç kısımları ise Osmanlı Devleti'nin Merkezi Yönetimi dışında ol¬makla beraber yine Osmanlı hakimiyetinde bulunuyordu. Bu dönemde Os¬manlI Hakimiyetini kabul eden yerel sultanlıkların sayısı üç tane idi. Bun¬lardan birisi de Fur Sultanlığı'dır. Bu çalışmada; Birinci Dünya Savaşı'nda Emperyalizme karşı Türklerin yanında yer alan Darfur Hakimi Ali Dinar'ın faaliyetleri İncelenmektedir.
Turco-French Struggle for Mastery in Cilicia and the Ankara Agreement of 1921
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1079-1114
Özet
Tam Metin
French occupation of Cilicia following the First World War was mainly strategic and economic in character. The French committed all the errors of wicked military occupation. The Turkish Nationalists, on their part, fiercely resisted the foreign occupation of the region. By May 1920 the military weakness of the French had compelled them to surrender Maraş, Urfa and Pozantı. Defeat on battleground forced the French to conclude an armistice with the Turks. This act was considered as a serious blow to the prestige of the Allies and as the first big step towards the recognition of the Turkish Nationalists as a government controlling Anatolia. Resumption of the armed operations by the Turks produced considerable alarm at Paris. The French eventually concluded that the consts of controlling Cilicia outweighed dthe benefits of this venture and decided to approach Ankara for settlement. France was impressed by Turkish victory over the Greeks in the Sakarya battle in August-September 1921. Negotiations were therefore entered into with the Turks and an agreement was signed on 20 October 1921. This agreement was the greatest Turkish diplomatic victory so far. It had very significant bearings. Ankara Agreement's terms were criticised by Britain, French colonial party and Syrian nationalists.
Mondros Mütarekesi’nden Sonra Vilâyat-ı Şarkiyye’de Nüfus
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 50 · Sayfa: 307-326
Özet
Bu çalışmada Mondros Mütarekesi'nden sonra Vİlâyât-ı Şarkiyye İçerisinde bulunan Erzurum, Van, Bitlis ve Diyarbakır vilâyetlerinin nüfus durumu ele alınmıştır. Ermenilerin Paris Sulh Konferansı'nda ileri sürdükleri iddialar, bu Vilâyetlerin Valilerinden gelen telgraflarla reddedilmiştir. Bu telgraflar, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce ve sonra Doğu Vilâyetlerinde Türklerin nüfus olarak üstün olduklarını göstermektedir. Ayrıca Türklerİn Ermenilere karşı bir soykırım hareketine girişmediklerini de ortaya koymaktadır. Çalışmamızda Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden belgelerle birlikte yabancı gözlemcilerin de görüşlerine yer verilmiştir.