92 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • HISTORY
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Folklorik Tarih ve Edebiyat İlişkisi Bağlamında Cıbaş Kainçin’in “Baaludañ Baalu” (En Değerli) Hikâyesi

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2025, Sayı 59 · Sayfa: 1-32 · DOI: 10.24155/tdk.2025.245
Tam Metin
Modern Altay edebiyatının beslendiği en önemli kaynaklardan biri Altay folklorudur. Bu edebiyatın teşekkül ve gelişme dönemlerinde şair ve yazarlar, folklorun hemen her türünden sıklıkla faydalanmışlardır. Halk edebiyatı metinlerinin modern edebiyata uyarlanması konusunda en başarılı örneklerden biri, Cıbaş Kainçin’in “Baaludañ Baalu” (En Değerli) adlı hikâyesidir. Kainçin, bu eserinde birkaç varyantı bulunan bir efsaneyi çağdaş bir tarzda ele alıp modern edebiyata taşımıştır. Kainçin’in hikâyesine kaynaklık eden efsanelerin ana motifi olan kesik baş motifi, bu efsanelerin ortak Türk folkloruyla bağının kurulmasına yardımcı olacaktır. Dolayısıyla bu makalede bir yandan folklorun ve folklorik tarihin modern Altay edebiyatına etkileri Kainçin’in “Baaludañ Baalu” hikâyesi bağlamında ele alınıp incelenirken diğer yandan bu hikâyeye kaynaklık eden efsaneleri genel Türk folkloru içinde değerlendirme yoluna gidilmiştir. Araştırmacılar, Anadolu ve Balkanlarda teşekkül etmiş kesik başla ilgili efsanelerle genellikle 11. yüzyılda karşılaşıldığı ve bu efsanelerin 14. yüzyılda yazıya geçirildiği konusunda hemfikirlerdir. Makale içinde kesik başla ilgili metinleri verilen Altay efsanelerinin teşekkül tarihi ise 18. yüzyılın ikinci yarısıdır. Adı geçen yüzyılda Cungarya’nın dağılmasıyla birlikte üç egemen güç (Rus, Moğol ve Çin), bölgeye hâkim olma mücadelesi içine girmiştir. Ortaya çıkan savaşlar ve karışıklık durumu 1756’da Altay bölgesinin Ruslara bağlanmasıyla tamamlanmış olsa da yaşananlar, dönemle ilgili efsane metinlerinin ve folklorik tarihin oluşmasını sağlamıştır. Makalenin özünü de bu efsaneler ve folklorik tarih ile birlikte onların kaynak olarak kullanıldığı Kainçin’in “Baaludañ Baalu” hikâyesi oluşturmaktadır.

Karacahisar Kalesi’nde Bulunan Bir Sikkenin İzinde: Ramazan 790 Tarihli I. Murad Sikkeleri

Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 309 · Sayfa: 489-525 · DOI: 10.37879/belleten.2023.489
Tam Metin
Bu makalenin konusu Osmanlı sikkeleri içerisinde üzerinde ilk kez görülen ifadeler içeren I. Murad dönemine ait Ramazan 790 tarihli mangırlardır. Bu sikke tipi, üzerinde darbedildiği tarihi ay detayı (Ramazan) ile birlikte veren tek Osmanlı sikkesi olması bakımından önemlidir. Sikke ayrıca, Osmanlı dönemi mangırları içerisinde üzerinde sultanın babasının adının yazılmadığı tek örnektir. Sikkenin üzerinde yazan “azze nasruhu” ibaresinin Osmanlı mangırları içerisinde ilk defa bu tip üzerinde görülmesi de dikkate değer bir diğer özelliktir. Birçoğu müze ve özel koleksiyonlarda olmak üzere tespit edilmiş çok sayıda Ramazan 790 tarihli sikke olmasına karşın, bugüne kadar bahsi geçen sikke tipinin nümizmatik açısından detaylı incelemesi ve sikkelerdeki verilerin temsil ettiği tarihsel süreç ile ilişkisi sebep sonuç bağlamında ele alınarak değerlendirilmemiştir. 2001 yılından itibaren aralıklarla devam eden Karacahisar Kalesi kazılarının 2019-2022 yılları arasındaki sürecinde I. Murad dönemine ait 281 adet (7 akçe, 274 mangır) sikke bulunmuş olup bu sikkelerden 40’ı makalenin konusu olan Ramazan 790 tarihli mangırlardır. Bu sikke, üzerinde net tarih bildirildiği için ele geçtiği kontekstte karşılaşılan diğer arkeolojik verilerin tarihlenmesine önemli katkı sunmuş, aynı zamanda Karacahisar Kalesi’nin tarihsel süreci ile yazılı kaynakların çok az olduğu bir tarihsel aralığa dair önemli çıkarımlara kaynaklık etmiştir. Çalışmamızda Karacahisar Kalesi kazılarında bulunan örneklerin ışığında bahsi geçen sikke tipinin nümizmatik bilimi çerçevesinde analizi yapılarak değerlendirilmiş, bu sikke grubunda ilk kez karşılaşılan tercihlerin sebepleri üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu makalede 1388 yılının 3 Eylül ile 2 Ekim aralığındaki bir tarihte basılan sikke ile yakın tarihlerde gerçekleşen tarihsel olayların bağlantısının olup olamayacağı sebep sonuç ilişkisi bağlamında tartışılmıştır.

AVUKAT SERVET ÖRMEN KOLEKSİYONUNDAKİ YAĞCIBEDİR HALILARI

Arış · 2022, Sayı 20-21 · Sayfa: 53-73 · DOI: 10.32704/akmbaris.2022.162
Tam Metin
Yağcıbedir halıları; Yağcıbedir Yörükleri tarafından Balıkesir ve çevresinde dokunmaya devam edilen, Anadolu genelinde sadece üç renk ve tonlarıyla dokunan tek halı grubudur. Geleneksel ve çağdaş anlamda az renk ve motifle çok renkliliği oraya koyabilmektedir. Yakın çevresinde dokunan tüm halı gruplarında yedi, sekiz renk varken; kendi geleneksel yapısını yüzyıllardır korumuştur. Kalite olarak tüm malzemelerinde halen yün kullanılmaktadır. İlk örneklerinden itibaren genellikle kare plana daha yakın olarak dokunan halılar, son dönemlerde daha dikdörtgen formlara dönüşmüştür. Avukat Servet Örmen’in koleksiyonundaki halılar arasında on beş adet birbirinden farklı Yağcıbedir halısı tespit edilmiştir. Bu örneklerin en büyük özelliği çok yüksek kaliteleri ve yaklaşık elli sene içinde halıların evrilmesinin belgelerini oluşturmalarıdır. Avukat Servet Örmen’in koleksiyonunda yer alan Yağcıbedir halıları gerek kalite gerekse renk düzenlemeleri ile son derece nadide örneklerdir. Koleksiyon 1940-2000 yılları arasındaki örnekleri kapsamaktadır. Koleksiyondaki dokumaların boyut farklılıkları dikkate alınmazsa; tüm halıların çözgü, atkı ve ilme malzemeleri yündür. Çözgüler beyaz, 2 veya 3 S bükümlüdür. Atkılar minimum 2, maksimum 3 sıradır, ara atkılarda genellikle kırmızı renk tercih edilmiştir. Tümü Gördes düğümü ile dokunmuştur. İlme yüksekliği 0.2-0.3 cm arasındadır. Başlangıç ve bitiş kilimleri ortalama 3 cm uzunluğunda olup, mutlaka çizgilidir. Kenar kilimleri 4, 6 veya 8 çözgüye ikili kilim olarak yapılmıştır. İki örnek dışında çiti bulunmamaktadır. Saçaklar ortalama 9 cm. uzunlukta ve örgülüdür. En düşük kalite dm2’de 735 ilmek ile 1980 yılına ait bir çeyrek halıda, en yüksek kalite ise dm2’de 1232 imek ile 1945-50 yılları arasına ait bir seccadededir. Makalede; bir koleksiyonerin bakış açısıyla Yağcıbedir halıları ve koleksiyonda yer alan örneklerin teknik ve desen özelliklerinin değişimi gözler önüne serilecektir.

TÜRKMENİSTAN’DA MİLLİ BİRLİĞİN ETNO - SEMBOLİK KAYNAĞI OLARAK HALI VE MOTİFLERİ

Arış · 2022, Sayı 20-21 · Sayfa: 227-239 · DOI: 10.32704/akmbaris.2022.172
Tam Metin
Türklerin halısı bir tarih müzesine benzer. Bunu Sovyet arkeoloğu S. İ. Rudenko’nun, Kazakistan’ın doğusunda, Altay Dağları’nın güneyinde Pazırık Yaylası’nda ortaya çıkardığı Pazırık halısından net bir şekilde görebiliriz. Bu halı, teknik, motif, desen, renk ve kompozisyon açısından Orta Asya kültürlerinin ortak bir ürünü olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda arkeoloji ve sanat tarihi açısından da yeni fikirlerin edinilmesinde etkili olmuştur. Bildiride sembolik olarak Türk halılarının milli birliği sağlamadaki önemine vurgu yapılmıştır. Halı motifleri de boy ve soyları bir çatıya birleştirici unsurlar olarak ele alınmıştır. Türklerdeki ‘Bayrak vatanının sembolüdür’ kavramından yola çıkarak, genel tasarımı genişletmek için halıyla devletin resmi simgesi olan bayrak yan yana getirilmiştir. İçeriğine halıyı yerleştiren bayrağın dünyada başka bir örneği yoktur. Türkmenistan Bayrağı bağımsızlığın ardından “ulusal bayrak” olarak 19 Şubat 1992’de kabul edilmiştir, bu tarih her yıl “Bayrak Bayramı” olarak kutlanır. Bayrağın sol tarafında kalın bir şerit olarak uzanan “Türkmen halısı” motifleri yer almaktadır. Türkmen halısının yeşil zemini Türkmen tarihini simgelemektedir. Çapraz olarak tasarlanan yarım ay geleceği, beş yıldız ise Türkmen vilayetlerini, halı motifleri ise Türkmen boylarını simgelemektedir. Her bir halı motifinin isimleri ve temsil ettiği bölgeleri açıklanmıştır.

İBRAHİM TELLİOĞLU, Trabzon Rum Devleti, Serander, Trabzon 2009. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 298 · Sayfa: 1173-1178 · DOI: 10.37879/belleten.2019.1173
Tam Metin
The sovereignty of the Commenos in the Black Sea Region is an important subject of the Middle Age history. However the studies carried out in this field are not sufficient enought to enlighten it in every respect. Thus related to the place of the Commenos dynasty in the Turkish and Byzantine histoıry there have been several arguments. Moreover, their sovereignty in the regioın has been described as the "Empire" by the western researchers, who take J. P. Fallmerayer as the model for their studies. They also gnore using the Turkish sources or other related sources to describe the political, ethnic and socio-cultural structure of the Black Sea region. Therefore, the book written by Tellioğlu handles the soverignity of the Comnenos using a wide range of sources and he manages to enlightne some contorversila problems referring to different sources and tries to enlighten some points lying in dark. Thus he makes some valubale contributions to the field of literature.

Tarih Öğretiminde Kavramların Yeri ve Önemi: Problemler ve Öneriler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 100 · Sayfa: 309-324 · DOI: 10.33419/aamd.642309
Tam Metin
Bilimsel düşüncenin yerleşmesi ve gelişmesinde veya daha geniş anlamda, öğrenmenin istenilen düzeyde gerçekleşmesinde kavramların yeri ve önemi inkar edilemez. Bu yüzdendir ki, bütün bilimlerde o disipline has terminoloji teşekkül etmiştir. Tarih öğretiminde de istenilen başarının elde edilebilmesinde kavramların doğru kullanımı çok önemlidir.
Vakıa bu iken, günümüz Türk tarih literatüründe, tarih yazımında ve öğretiminde "terminolojisi meselesi" ciddi bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu bildiride, Türk tarih araştırmalarında ve ders kitaplarında, tarih terminolojisinin kullanımından kaynaklanan problemler, örnekler çerçevesinde analiz edilerek öneriler geliştirilmiştir.

 Kazak Türkçesinde Geçen Eski Türkçe Kelimeler (Old Turkish Words in Kazakh Turkic)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2014, Sayı 37 · Sayfa: 97-110
Kazaklar, 15. yüzyılın ikinci yarısında Altınordu Hanlığı'nın parçalanmasından sonra teşekkül etmiş olan bir Türk boyudur. Kazak Türkleri, Türk boylarının kuzey, yani Kıpçak koluna; Kazak Türkçesi de Kıpçak lehçe grubuna dâhil edilmektedir. Türk lehçeleri içerisinde en geniş sahada konuşulan Türk lehçesidir. Kazak Türkçesi bugün dağınık olarak Kazakistan, Doğu Türkistan, Özbekistan, Türkmenistan gibi bölgelerde yaşayan Kazaklar tarafından konuşulmaktadır. Bu çalışmada, Kenan Koç, Ayabek Bayniyazov ve Vehbi Başkapan'ın hazırlamış olduğu Kazak Türkçesi Türkiye Türkçesi Sözlüğü'nden hareketle günümüz Kazak Türkçesinde yaşayan Eski Türkçe kelimeler tespit edilmeye ve bu kelimelerin tarihsel süreçteki durumlarını gösterilmeye çalışılmıştır

Evliya Çelebi'nin Gözünden Bir Kayseri Şehri Okuması

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 817-848
Geçen yıl dünyanın en tanınmış seyyahlarından Evliya Çelebi'nin (25 Mart 1611-1683), doğumunun 400. yılı kutlanmıştır. Bu bağlamda, 2011 yılı UNESCO tarafından "Evliya Çelebi Yılı" olarak ilan edilmiştir. Öte yandan 2010 yılında Avrupa Konseyi, insanlık tarihinde farklı kültürlerin kaynaşmasına en çok katkıda bulunan 20 kişi arasında Evliya Çelebi'ye de yer vermiştir. Onu böylesi bir ayrıcalığa kavuşturan ise 10 ciltlik Seyahatname adlı eseridir. Bu saygın eserde seyyah, yarım asır boyunca gezip gördüğü yerleri, o günün koşullarında oldukça titiz bir şekilde ele almıştır. Evliya Çelebi, bu gezi kitabında, Osmanlı coğrafyasının büyüklü küçüktü pek çok yerleşmesinin tarihini, yöneticilerini, mimari özelliklerini, dillerini, sosyal ilişkilerini, insanlarını, hikayelerini ve olaylarını kendi gözlem ve araştırmaları ışığında özgün bir dille anlatmıştır. Bu makale, Evliya Çelebi'nin Seyahatname adlı eserine bağlı olarak, onun Kayseri şehrini nasıl okuyup analiz ettiği ve bizim bu şehir okuması ile şehir analizini nasıl incelememiz gerektiğini saptamayı amaçlamaktadır. Kısaca onun yazdıklarından hareketle mimarlık ve şehircilik yönünden bir Kayseri şehri okumasını konu edinmektedir. Bu kapsamda Evliya Çelebi'nin gözünden Kayseri şehri çözümlemesi gerçekleştirilmiş, Kayseri'de gezdiği rota farklı ölçeklerdeki iki harita üzerinde işaretlenerek mekansal tarihe bir gönderme yapılmış ve mekansal verilerin güvenirliği tablolar üzerinde sınanmıştır.

Cide ve Şenpazar 2009-2010 Yılı Arkeolojik Araştırmaları

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 719-740
Kastamonu ili, Cide ve Şenpazar ilçelerinde gerçekleştirilmekte olan Cide Arkeoloji Projesi, Leiden Üniversitesi Arkeoloji Fakültesi, Glagow Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nün ortaklığında yürütülen uluslararası bir arkeolojik yüzey araştırmasıdır. Proje 2009 yılında başlatılmış olup 2011 yaz sezonuyla tamamlanması hedeflenmektedir. Çalışmalar kapsamında tarih öncesi çağlardan Osmanlı Dönemi'ne kadar tüm tarihi evreler detaylı bir incelemeye tabi tutulmaktadır. Başlıca hedefler yerel kültürün zaman içerisinde gösterdiği değişimi belgelemek ve farklı dönemlerde çevre bölgelerle olan sosyo-kültürel etkileşimlerin biçim ve etkilerini gözlemlemektir. Bu makalede 2009 ve 2010 sezonlarında elde edilen bulgular ve bunların incelenmesi sonucu varılan sonuçlar ele alınmaktadır. Daha önce sistematik bir arkeolojik araştırmanın yapılmamış olduğu bir yörede gerçekleştirilen bu çalışma, Anadolu'nun bu bölgesinin tarihi ve geçmiş kültürleri hakkındaki bilgilerimizi güncellememizi sağlamış, bölgede insanlık tarihinin tahmin edilenden çok daha önce başladığını ortaya koymuştur.

MICHAEL REYNOLDS, Shattering Empires, New York: Cambridge University Press, 2011. Pp. xiii+303, 25 plates, 5 maps, select biblio., index. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 1033-1036
Shattering Empires is an expansion of Michael Reynolds' unpublished 2003 doctoral dissertation drafted at Princeton University under the supervision of Professor Şükrü Hanioğlu. The book is about the story of the rivalry and fall of the Ottoman and Russian empires in 1908-1918. It argues that "geopolitical Competition and the emergence of a new global interstate order provide the key to understanding the course of history in the Ottoman-Russian borderlands in the twentieth century" (p. i). The monograph is thematically rather than chronologically arranged and the descriptive-analitical account is divided into eight chapters.