7 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Hamam
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Bitlis Kalesi’nde Bulunan Sinan Bey (Kale) Hamamı Ve Rölöve Çalışmaları Üzerine Bir Değerlendirme

Erdem · 2021, Sayı 80 · Sayfa: 161-196 · DOI: 10.32704/erdem.948934
2004-2005 yılı arkeolojik kazıları sonucunda gün yüzüne çıkarılan Sinan Bey (Kale) Hamamı, Bitlis Kalesi’nde merkeze yakın bir konumda yer almaktadır. Ortaya çıkarıldığı günden bu yana hamama koruma amaçlı bazı basit müdahaleler yapılmış, ancak tam anlamıyla tahribatın önüne geçilememiştir. Özellikle örtü öğeleri ile su depolarının duvarlarındaki çökme tehlikesi her geçen gün artmaktadır. Bu nedenle 2019 yılı kazı çalışmaları kapsamında restitüsyon ve restorasyon öncesi rölöve çizimlerinin yapılmasına karar verilmiştir. Bunun için yapı ilk olarak yerinde incelenmiştir. Devamında Cors ve Total Station aletleri ile referans noktalar alınarak yapının harita üzerindeki konumu işaretlenmiştir. Mekânların zemin seviyeleri farklı olduğundan çizgi lazer aleti yardımıyla 0.00 kot seviyesi belirlenmiş olup plan ölçümleri aynı kot üzerinden alınmıştır. Krokiler üzerinde gerekli ölçüler alındıktan sonra bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Total Station ile plan, kesit, görünüş için bütün noktaların ölçümü yapılmıştır. Yapı bütünüyle fotoğraflanmış, kesit ve cephelerdeki malzeme ve hasar detaylarının ayrıntıları için Agisoft Photoscane, Adobe Photoshop ve Autocad gibi programlardan faydalanılmıştır. Elde edilen ölçü ve verilerle bu programlar kullanılarak, rölöve projesinin çizimleri hazırlanmıştır. Hazırlanan rölöve çalışması daha sonra ilgili kurul tarafından onaylanmıştır. Soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve külhan bölümlerinden oluşan hamam arşiv belgelerine göre 1534 ile 1540 yılları arasında Bitlis Sancak Beyi Sinan Bey tarafından yaptırılmış bir vakıf eseridir. Osmanlı arşivinde ulaşılan yeni belgelerde, 1540 yılına ait Tapu Tahrir Defteri ve diğer arşiv kayıtlarında, hamamın kale içerisindeki Sinan Bey tarafından inşa edilen mescide gelir getirmek üzere inşa edilmiştir. Sinan Bey Mescidi’nin yıllık geliri 4900 akçe olarak kayıtlara geçmiştir. Bu 4900 akçenin de 3600 akçesi kalede bulunan hamamdan, 580 akçesi ise hamam ile mektebin yakınında bulunan iki göz mahzenden elde edildiği yazılıdır. Hamam, sıcaklık mekânına göre iki köşe halvet hücreli olup Klasik Türk Hamam mimarisinin özelliklerini yansıtmaktadır. Duvarlarda taş, kubbe ve kubbeye geçişlerde tuğla malzeme kullanılan yapıda süsleme öğelerine rastlanmaz. Sıcaklık, hela ve halvet hücreleri kubbe ile diğer kısımlar ise tonoz örtülüdür. Soyunmalık kısmında sadece beden duvarları ve kapı açıklığı günümüze ulaşırken, asıl hamam kısmının örtü öğeleri olan kubbe ve tonoz yüzlerine açılan fil gözleri ile iç mekân aydınlatılmaktadır. Bu çalışmada, yeni belgeler ışığında, hamamın banisi ve yapım yılının ortaya çıkarılmasının yanında yapılan rölöve çalışmaları hakkında bilgi verilmesi amaçlanmaktadır.

Antik Dönem Tıbbının Müntahab-ı Şifa’da Tezahürü

Erdem · 2020, Sayı 78 · Sayfa: 1-22 · DOI: 10.32704/erdem.749007
Hacı Paşa ismiyle de bilinen Hekim Celâlüddin Hızır'ın yazmış olduğu Müntahab-ı Şifâ adlı eser, Anadolu'da yazılmış ilk Türkçe tıp kitapları arasında yer almaktadır. Yaptığı çalışmalar ve yazdığı kitaplarla tıp bilimine büyük katkıları olan Hacı Paşa, Müntahab-ı Şifâ'yı, Arapça yazdığı Şifâü'l-Eskâm ve Devâü'l-Âlâm isimli tıp kitabını özetleyip, Türkçe'ye çevirerek oluşturmuştur. Müntahab-ı Şifâ'nın temelini teşkil eden Şifâü'l-Eskâm ve Devâü'l-Âlâm'ın, Hacı Paşa'nın bizzat kendi el yazısıyla yazdığı nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndedir. Hacı Paşa bu eseri Aydınoğlu İsâ Bey adına Arapça olarak 14. yüzyılda kaleme almıştır. Şifâü'l-Eskâm ve Devâü'l-Âlâm temelde; teorik ve pratik tıp bilgileri, yiyecekler- içecekler ve ilaçlar, organların ve tüm vücudun hastalıkları ile tedavileri olmak üzere dört bölümden meydana gelmiştir. Hacı Paşa, Müntahab-ı Şifâ'yı takdim ederken, bu kitabı hekimin bulunmadığı bir yerde halkın da kitabı anlayıp, gerekli tedavilere kısmen de olsa başvurabilmeleri için sade bir şekilde hazırladığını belirtmiştir. Bunun için de kitapta karmaşık tıbbi anlatımlardan kaçınmıştır. Şifâü'l-Eskâm ve Devâü'l-Âlâm'ın özeti olan Müntahab-ı Şifâ adlı eser üç ana bölümden (bahs) oluşmaktadır. Birinci bölüm; tıp bilgileri ve tıbbın amacının detaylı bir şekilde anlatıldığı iki alt bölüme (teorik ve pratik kısımları) ayrılmıştır. İkinci bölümde; tedavi amaçlı kullanılacak gıdalar, şerbetler ve ilaçlar listelenmiştir. Üçüncü ve son bölümde; hastalık sebepleri, belirtileri ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılacak ilaçların terkipleri detaylıca açıklanmıştır. Müntahab-ı Şifâ vasıtasıyla, temelinde Antik Dönem düşünürlerinin prima materialarının yer aldığı ve zamanla geliştirilerek Antik Dönem tıbbının hastalık, iyileşme ve sağlık halinin dengede olma ölçütü olan Humoral Patoloji Teorisi'nin Hacı Paşa tarafından da baz alındığı görülmektedir. Hacı Paşa, ekseriyetle kendi tıbbi uygulamalarını aktararak yazdığı Müntahab-ı Şifâ'yı oluştururken, yararlandığı Antik Dönem'in batılı ve Ortaçağ'ın doğulu seçkin hekim ve bilginlerinin isimlerini bilhassa açıklamıştır. Aristoteles, Hippokrates, Ephesoslu Rufus, Galenos, bu eserde alıntı yaptığını belirttiği Antik Dönem batı tıbbının ünlü hekimlerinden bazılarıdır. Hacı Paşa, bu hekim ve bilginlerden birtakım hastalıkların tedavi yöntemleriyle ilgili alıntılar yaptığını ve bu özel tedavi metotlarını önermeden önce hastalar üzerinde uyguladığını üstünde durarak açıklamıştır. Hacı Paşa, bu tedavi yöntemlerini aktarırken de öncelikli olarak formülünü hangi hekimden aldığını söylediği basit ve karmaşık ilaçların terkiplerini, bunların hangi hastalıkların tedavisinde ve nasıl tatbik edileceklerini detaylı olarak belirtmiştir. Bu çalışmada, Müntahâb-ı Şifâ'nın içeriğindeki teorik ve pratik bilgiler, Antik Dönem batı tıbbının bilgileriyle karşılaştırılarak dönemin tıp literatürü incelenmeye çalışılacaktır.

Erzincan’da Osmanlı Dönemi Hamamları

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 585-604 · DOI: 10.37879/belleten.2019.585
Tam Metin
Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan hamamlar, mimarisi ve işlevleri bakımından sanat tarihi ve mimarlık çalışmalarında önemli bir yer teşkil eder. Erzincan'da günümüze kadar gelen dört hamam yapısı Osmanlı dönemi 16. - 19. yy. eserleridir. Arşiv kaynaklarına göre günümüze gelemeyen iki hamam yapısı daha mevcuttur. Klasik Türk hamam mimarisinin özeliklerini yansıtan hamamlar soğukluk, ılıklık, sıcaklık, su deposu ve külhan bölümlerinden oluşmaktadır. Hamamlardan üçü tek, biri çifte hamam olarak düzenlenmiştir. Soğukluk bölümü, İzzet Paşa, Nafız Paşa ve Taşçı hamamlarında ahşap kirişlemeli tavan, Çadırcı hamamında kubbe ile örtülü, ılıklık bölümü Çadırcı'da kubbe ve tonoz, İzzet Paşa ve Taşçı hamamlarında kubbe,Nafız Paşa'da tonoz, sıcaklık bölümü ise hepsinde dört eyvan ve dört halvet hücreli plan tipinde olup kubbe ile örtülüdür. Moloz taş ile inşa edilen hamamlarının üst örtülerinde tuğla malzeme kullanılmıştır.

Sivas Düğünlerinde "Gelin Hamamı"na "Gelin Bohçası" Hazırlama Geleneği

Arış · 2018, Sayı 13 · Sayfa: 37-45 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.77
Tam Metin
Sivas yöresinde halkın "Beşik- Eşik- Keşik" yani doğum, evlenme, ölüm şeklinde ifade ettiği hayatın önemli dönüm noktaları, birbirinden farklı kurallar eşliğinde hazırlanan törenlerle karşılanır. Bu üç aşamadan biri olan evlilik ve düğün törenine hazırlanılırken de düğün öncesi, düğün esnasında ve düğün sonrası yerine getirilmesi gereken adetler olarak ayrı ayrı incelenebilir.Sivas ve çevresinde düğün aşamasında "Kına Hamamı", düğünden sonra da "Gelin Hamamı" olarak uygulanan gelenek kendine özel bir takım hazırlıkları zorunlu kılar. Hamamda kullanılmak üzere kız evinin emeklerine ek olarak bazı durumlarda kayınvalidenin de hediye yoluyla katkıda bulunmasıyla hazırlanan "Gelin Bohçası" içinde peştamal, havlu, tülbent, hamam yaygısı vb. kullanım eşyalarının yanı sıra ailelerin ekonomik durumuna göre gümüş, bakır veya daha farklı bir madenden imal hamam kazanı, hamam tası, kildan, nalın, tarak, mücevher sandığı gibi fonksiyonel kullanım eşyaları yer alır. Yörede yapılan alan araştırması ve ulaşılan kaynak kişilerin verdiği bilgiler ışığında "Kına Hamamı" ile "Gelin Hamamı" geleneğinin olmazsa olmazlarından olan "Gelin Bohçası" içinde yer alması gerekli görülen bir grup madeni eşyanın tanıtımı makaleye konu seçilmiştir.

XVIII. Yüzyıl Eyüp Kazası Hamamları ve Hamam Çalışanlarının Demografik Yapısı

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 823-856 · DOI: 10.37879/belleten.2016.823
Tam Metin
Osmanlı şehirlerinin kültürel özellikleri kadar, fizikî unsurları da önceki İslam şehirlerinden kendisine miras kalmıştır. İslâm medeniyeti tarihi çalışanlara göre İslâm şehrinin üç temel öğesi vardır: Cami, pazar ve hamam. Türk kültürünün renkli bir parçası olan hamamlar, günümüze kadar fiziki olarak kısmen değişikliğe uğramış olsalar da halen varlıklarını devam ettirmektedirler. Hamamlar, insanların kişisel temizlik ihtiyaçlarını karşılaması yanında toplumsal ilişkilerini de geliştirdiği mekânlardır. Osmanlı dönemi tarih araştırmalarında esnaf grupları ile ilgili birbirinden kıymetli çalışmalar bulunmaktadır. Hamamlar hakkında yapılan çalışmalar incelendiğinde daha çok hamamların mimari ve sanat özellikleri üzerinde durulmaktadır. Hamam çalışanları hakkında ise detaylı bir çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca hamam çalışanları Osmanlı toplumunda, özellikle İstanbul'da, esnaf gruplarının başında gelmekte, yaptıkları işin niteliği sebebi ile sosyal ve ekonomik hayatta oynadıkları rol ayrıca incelenmesi gerekmektedir. İncelemeye konu olan dönemde Eyüp, nüfusu dikkate alındığında hamam yönünden zengin bir yerleşim birimiydi. Çalışmada XVIII. yüzyıl Eyüp kaza merkezi ile çevresinde yer alan hamamlar ve bu hamamlarda çalışanlar ele alınmaktadır. Temel kaynak olarak ise 1735 (h.1147) tarihli ve 1766 (h.1180) tarihli İstanbul hamam defterleri kullanılmıştır. Ayrıca Hüseyin Ayvansarayî'nin kaleme almış olduğu Hadîkatü'l-Cevâmi adlı eser ile XVII. yüzyıl İstanbul'u için önemli bilgiler veren Evliya Çelebi Seyahatnamesi de önemlidir. Söz konusu kaynaklardan başka İstanbul hamamları hakkında yapılmış muhtelif çalışmalardan da yeri geldikçe istifade edilmiştir. Kaynaklarda verilen bilgilerden yola çıkılarak Eyüp ve çevresinde yer alan hamamların ve hamam çalışanlarının demografik özelliklerinin belirlenmesi hedeflenmiştir.

Tokat-Pazar, Beyobası Hamamı

Arış · 2015, Sayı 11 · Sayfa: 3-11 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.64
Tam Metin
Günümüze harabe olarak gelen Beyobası Hamamı, Tokat ili, Pazar ilçesi, Sinan Paşa Mahallesi'nin batısında, Pazar-Zile yolunun kuzeyinde, Sarayönü denilen mevkide yer almaktadır. Banisi ve yapılış tarihi bilinmeyen eser, İvaz Paşa'nın Tokat Subaşılığının devam ettiği XIV. yüzyılın sonları ile 1412 yılına kadarki bir süre içerisinde buradaki diğer mimari faaliyetleriyle birlikte inşa ettirilmiş olmalıdır. Binanın enine sıcaklık düzenlemesine sahip olması da bu tarihlendirmeyi kuvvetlendirmektedir. Eserin duvarlarının çok az bir bölümü, sıcaklık ve halvet kubbeleri ile ılıklık mekânının tonozu ayaktadır. Hamam, ortası kubbeli, tek eyvanlı ve tek halvetli plân tarzı ile "ortası kubbeli, enine sıcaklıklı ve çifte halvetli" hamam tipinin farklı bir uygulamasıdır.

Diyarbakır’da Su Mimarisi Üzerine Bir Değerlendirme

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 469-478
Anadolu'nun uygarlaşması diyebileceğimiz dönem içinde, çeşitli yerleşim alanlarında ve güzergâhlar üzerinde çok sayıda su yapısı inşa edilmiştir. Söz konusu eserlerin bir bölümü bazı nedenlerden dolayı günümüze kadar ulaşamamıştır. Günümüze ulaşan eserlerin tümünün değerlendirilmediğini de söylemek gerekir. Diyarbakır il merkezinde yer alan su yapılarının mimari özelliklerini genel hatları ile değerlendirmeyi kapsayan çalışmada tarihi taş köprü, hamam ve çeşme yapılan incelenmiştir. Yapılan incelemelerde toplam 42 adet su yapısı (Köprü, Hamam, Çeşme) tespit edilmiştir. Bu yapıların mimari özellikleri tanıtılmaya çalışılırken fotoğraf ve çizimlerden yararlanılmıştır.