2 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Anahtar Kelimeler
- Artist 1
- Azerbaijan 1
- Azerbaycan 1
- Ehl-i Hiref 1
- Osmanlı Sanatı 1
Ehl-i Hiref Maaş Defterlerinde Kayıtlı Tebrizli Sanatkârlar (1526-1566)
Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 304 · Sayfa: 849-887 · DOI: 10.37879/belleten.2021.849
Özet
Tam Metin
Osmanlı saray sanatkârları ile ilgili başvurulacak kaynakların başında Ehl-i hiref maaş defterleri gelmektedir. Sanatçıların maaşları, unvanları, menşeleri, kuruma giriş şekilleri ve aile bilgileri gibi verilerin kaydedildiği bu defterler, sanatçıların kariyerleri ve ölüm tarihleriyle birlikte hangi sanat dalında kaç kişi çalıştıklarına dair bilgileri de içermektedir. Ehl-i hiref maaş defterlerinden izlenebildiği kadarıyla, kuruma alınan sanatçıların bazılarının çeşitli savaşlar sonucunda ülkeye getirilmiş usta sanatkârlar olduğu anlaşılmaktadır. Fatih Sultan Mehmed döneminde (1451-1481) kazanılan Otlukbeli Savaşı’ndan (1473) sonra Akkoyunlu bazı ilim ve sanat erbabı getirilip Osmanlı Devleti’nde görevlendirilmeye başlanmıştır. II. Bayezid döneminde (1481-1512) yine kuruma çok sayıda sanatçı alındığı maaş defterlerine düşülen notlardan anlaşılmaktadır. Ayrıca Yavuz Sultan Selim’in (1512-1520) Safevî hükümdarı Şah İsmail’i Çaldıran Savaşı’nda (1514) yenilgiye uğratmasından sonra Tebriz’de Şah’ın özel hizmetinde görevli ve saray dışında serbest çalışan ünlü sanatkârları toplatmış olduğu bilinmektedir. Bu sanatçılar sefer dönüşünde kışın geçirildiği Amasya’ya getirtilmiş, İstanbul’a gelindiğinde ise sarayın Ehl-i hiref teşkilatında ilgili sanat sınıflarında görevlendirilmiştir. Bu çalışmada, Kanuni Sultan Süleyman dönemine (1520-1566) ait günümüze ulaşan en eski Ehl-i hiref maaş defterlerinde kayıtlı Tebrizli sanatkârların isimleri, maaşları, sanat sınıfları, Osmanlı hizmetine giriş tarihleri ve hizmet süreleri incelenmektedir.
İngiliz Belgeleri Işığında Türk - İran Siyasî İlişkileri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 33 · Sayfa: 687-698
Özet
Anadolu'nun doğusunda Türkiye'nin yakın komşusu olan İran, kendisine İslâm dinini her yönü ile rehber edinmiştir. Eski parlak Fars edebiyatma ve medeniyetine rağmen İran; İslâm dini ile öyle kaynaşmıştır ki, topraklarını Dar-ül İslâm'ın bir parçası ve halkını da İslâm halkının bir kesimi olarak görmektedir.