2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Karakoyunlular
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı

Yahya Kazvinî'nin Lubb Et-Tevâri'hinde Akkoyunlularla Alâkalı Bilgiler

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 53-64
Akkoyunlu Türkmenleri Moğol devletinin yıkılışı sırasında XIII. yüzyılın sonlarına doğru Diyarbakır taraflarında yurt tutmuş bulunuyorlardı. İlk zamanlar Akkoyunlu birliği içinde Bayındır, Döğer, Bayat, Çepni gibi Oğuz boyları yer alırken daha sonraları buna İnallu, Bayramlu, Hacılu, Musullu gibi Türkmen grupları da katılmışlar ve böylece Akkoyunlu birliği gittikçe kuvvetlenmiştir. Akkoyunlular ilk defa 1340-1343 yılları arasında Tur Ali Bey idaresinde müstakil bir topluluk olarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Ancak beyliğin ilk kurucusu olarak Kara Yülük Osman Bey (1402-1435) kabul edilmektedir. Kara Yülük Osman Bey Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin (1344- 1399) ve Karakoyunlularla ile mücadesi vesilesiyle tarih sahnesine çıkmış; müttefiki Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin'i yenerek, ilk büyük başarısını kazanmıştır.

Akkoyunlular ve Toprak Reformları

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 235 · Sayfa: 863-880
Tam Metin
Ondördüncü yüzyılda ortaya çıkmış olan Türkmen Beylikleri'nden Karakoyunlular (780-874/1378-1469) ve Akkoyunlular (780-908/1378-1502) ile ilgili, dikkate değer ve önemli birçok mesele halen olduğu gibi durmaktadır. Safeviler (1502-1722) devrindeki İran milli birliğinin kökleri, bu hazırlık niteliğindeki dönemin derinliklerine kadar gider. Elimizdeki belgeler Karakoyunluların iç politikası için hâlâ yetersizdir. Celayirliler'in yerine geçen Karakoyunlular, Moğol İlhanlıları devrinde geliştirilmiş olan idari modelin mirasçıları olmalıdırlar. Akkoyunlular Devrindeki yeni eğilimler dikkat çekicidir. Fazlaca İslâmi öğenin etkisi altında bulunan müesseselerin oldukça kökleşmiş olduğunu, Akkoyunluların hâkimiyetlerinin son dönemine ait bir belgenin açıkça belirttiği doğrudur. Ancak biz, onların zamanında bazı mali ve idari reformları başlatmak için bir kaç girişimin yapıldığından da haberdarız. Görünüşe göre, idareciler İslâmi kanunlar kisvesi altında, emekli maaşları, maaşlar ve benzeri ödemeler yerine toprak bağışlama sisteminden kaynaklanan merkezi otoritenin dağılmasını azaltmayı umdular. Böyle bağışların, şarta bağlı ve geçici olması düşünülüyordu, fakat çok fazla sayıdaki muafiyetin onlara verilmesi tımar sahiplerini neredeyse bağımsız beyler ve hâkimler haline dönüştürdü.