26 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Kemalism
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bir Akademik Literatür Tartışması: Halkevleri Neden Ve Nasıl Araştırılmalı?

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024, Cilt XL, Sayı 109 · Sayfa: 239-274 · DOI: 10.33419/aamd.1480265
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla başlayan inkılabın ilkelerini halka benimsetmek için, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) kültür kolu olarak 1932’de halkevleri kurulmuştur. İdeal bir halkevinin dokuz mesai şubesi vardır: Dil, edebiyat, güzel sanatlar, temsil, spor, halk dershaneleri ve kurslar, kütüphane ve yayın, köycülük, tarih ve müze. Dolayısıyla halkevleri inkılap ilkelerini halka benimsetmenin yanında, halkın bazı kültürel ve maddi ihtiyaçlarını karşılamak için de çalışmıştır. İnkılabın ve CHP’nin halkla doğrudan ilişki kurmasını sağladığı için halkevlerinin, inkılabın gündelik hayattaki yansımalarını gösterdiği söylenebilir. Bu da demektir ki inkılabın Türkiye’de neleri değiştirdiğini ve pratikte nasıl yaşandığını anlamak için halkevlerini araştırmaya ihtiyaç vardır. Nitekim inkılap sürecinin sona ermesiyle birlikte, 1951’de kapatılan halkevleri 1964’ten itibaren akademik araştırmaların konusu hâline gelmiştir. Ancak bu tarihten 2022’ye kadar hazırlanan konuyla ilgili akademik çalışmaların çok büyük bir kısmının, halkevleri hakkında özgün bir bakış açısı geliştiremediği anlaşılmaktadır. Çünkü söz konusu çalışmalar hazırlanırken, halkevleri hakkındaki resmî söylemin dışına çıkmayan kaynaklar kullanılmış; bu durum da bütün halkevlerinin gerektiği şekilde çalıştığı izlenimini uyandırmıştır. Hâlbuki inkılabın gündelik hayattaki tezahürlerinin anlaşılması için verimli bir saha olan halkevi pratiğinin kayıtlarını içeren birincil kaynaklar mevcuttur. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı; halkevleriyle ilgili akademik çalışmaların büyük bir kısmının özgün bir bilgi ve bakış açısı üretememesinin nedenlerini anlamaya çalışıp, hangi kaynakların hangi bağlamlarda kullanılmasıyla bu sorunun aşılabileceğini göstermektir. Bu amacı gerçekleştirmek için önce halkevlerinin neden araştırılması gerektiğine dair bir fikir ileri sürülmüş, konuyla ilgili birincil kaynaklar tanıtılmış; sonra da 1964’ten 2022’ye kadar hazırlanan, halkevleriyle ilgili başlıca akademik çalışmalar içerik analizi yöntemiyle incelenip, bu çalışmaların özgün olan ve olmayan yanları belirtilmiştir. Birincil kaynakların sadece içeriğinden bahsedilmiş; çalışmanın kapsamını, konuyla ilgili akademik çalışmalar oluşturmuştur. Sonuç kısmında ise özgün olmayan çalışmaların içerik ve yöntemine dair fikirler belirtilmiş, özgün olan ve olmayan çalışmalar arasındaki farklara değinilmiştir.

Adana İli İlköğretim Okullarında “Atatürkçülükle İlgili Konular”In Eğitim Ve Öğretimine Yönelik Bir Program Değerlendirme Çalışması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2013, Cilt XXIX, Sayı 87 · Sayfa: 91-140
Tam Metin
Adana İli İlköğretim Okullarında "Atatürkçülükle İlgili Konular"ın eğitim ve öğretimine yönelik olarak yapılan program değerlendirme çalışmasında; ilköğretim müfettişi (30), müdür/müdür yardımcısı (52), sınıf öğretmeni (103) ve branş öğretmenlerine (125) oluşan toplam (310) kişiye konu ile ilgili anket; (960) öğrenciye Bilişsel Alan Başarı Testi, 6. ve 8. sınıflara Duyuşsal Alan Tutum Ölçeği uygulanmıştır. Anketten elde edilen sonuçlara göre, Bilişsel Alan hedeflere ulaşma derecesi yüzdesi (%) ortalama olarak; 1) İlkokulda 65.8; ortaokulda 69.1 ve genel ortalama 67.4 olarak gerçekleşmiştir. 2) Duyuşsal Alanda belirlenen hedeflere ulaşma derecesi ortalama olarak; 6. Sınıflarda 4.409; 8. Sınıflarda 4.102 olarak gerçekleşmiştir. 3) Görev türlerine (ilköğretim müfettişi, yönetici, sınıf öğretmeni, branş öğretmeni) göre, "Atatürkçülükle İlgili Konular'da başarı düzeyi ortalamaları; % 17.74 çokiyi; % 59.03 iyi; % 19.03 orta ve % 4.19 yetersiz olarak bulunmuştur. 4) Görev türlerine göre, "Atatürkçülükle İlgili Konular"ın program hedeflerine ulaşma düzeyi ortalamaları; % 45,16 evet; % 8,06 hayır; % 46,13 kısmen; % 0.65 fikrim yok, olarak bulunmuştur. 5) Görev türlerine göre, 'Atatürkçülükle İlgili Konular'da, beklenen davranışların kazanılma düzeyi; % 47,74 evet; % 6.77 hayır; % 44,48 kısmen; % 0.32 fikrim yok, olarak belirtilmiş, % 0.8 de cevapsız bırakılmıştır.6) Okul türlerine (ilkokul, ortaokul, ilköğretim okulu, hepsi) göre, 'Atatürkçülükle İlgili Konular'da başarı düzeyi ortalamaları; % 17,74 çokiyi; % 59,03 iyi; % 19,03 orta; % 4,19 yetersiz, olarak bulunmuştur. 7) Okul türlerine (ilkokul, ortaokul, ilköğretim okulu, hepsi) göre, 'Atatürkçülükle İlgili Konular'ın program hedeflerine ulaşılma oranı ortalama; % 45.16 evet; % 8.06 hayır; % 46.13 kısmen; % 0.65 fikrim yok, olarak bulunmuştur. 8) Okul türlerine (ilkokul, ortaokul, ilköğretim okulu, hepsi) göre, 'Atatürkçülükle İlgili Konular'da beklenen davranışların kazanılma oranı ortalaması; % 47.74 evet; % 6,77 hayır; % 44.84 kısmen; % 0.32 fikrim yok, olarak bulunmuştur, % 0.32'si de cevapsız bırakmıştır.. 9) Okulun yerleşim yerlerine (köy, kasaba, ilçe merkezi, hepsi) göre, 'Atatürkçülükle İlgili Konular'da başarı düzeyi ortalaması; % 17.74 çokiyi; % 53.03 iyi; % 19.03 orta; % 4.19 yetersiz olarak bulunmuştur. 10) 7) Okulun yerleşim yerlerine göre, 'Atatürkçülükle İlgili Konular'ın program hedeflerine ulaşılıyor mu? Sorusu, ortalama; % 45.16 evet; % 8.06 hayır; % 46.13 kısmen; % 0.65 fikrim yok, diye cevaplandırılmıştır. 11) Okulun yerleşim yerlerine göre, öğrenciler 'Atatürkçülükle İlgili Konular'da beklenen davranışları kazanıyor mu? Sorusu ortalama; % 47.74 evet; % 6.77 hayır; % 44.84 kısmen; % 0.32 fikrim yok, diye cevaplandırılmış, % 0.32 cevapsız bırakılmıştır. Bu çalışmanın amacı; ilköğretim okullarında, çeşitli dersler kapsamında okutulan "Atatürkçülükle İlgili Konular"ın eğitim ve öğretim etkinliklerini değerlendirerek, hedeflerin gerçekleşme derecesini belirlemek, bu alanda çalışacak araştırmacılara veri/ bilgi sağlamak, hedeflerin gerçekleştirilmesinde karşılaşılan sorunları ortaya çıkarmak ve yöneticilere sorunların çözümüne ilişkin işlevsel öneriler sunmaktır.

Atatürkçü Düşüncedeki Laiklik Türkiye Gerçeklerine Uygundur

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 48 · Sayfa: 699-710
Atatürkçü düşüncede lâiklik başka milletlerdeki uygulamalardan farklıdır. Çünki halkı müslüman olan ve lâikliği uygulayan tek ülke Türkiye'dir. Batı'da lâikliği uygulayan ülkelerin dinleri, millî kültürleri, değer yargıları, örf ve âdetleri... Türkiye'dekinden farklıdır. Ayrıca Türk Tarihi'nde, Türkler müslüman olmadan önce ve sonra yönetimde lâik uygulama denemelerine de sahiptir. Türk sultanları, politik ve sosyal düzen ile ilgili kuralları, din gereği olmaktan ziyade, ihtiyaç ve kendi otoriteleri gereği koymuşlardır. Ancak tam lâikliğe dönüş Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra, İstiklâl Savaşı'nın sonucunda uygulanmaya konuldu. Atatürkçü lâikliğin temel özellikleri; a) Din ve vicdan hürriyeti, b) Resmî bir devlet dininin bulunmaması, c) Devletin din ve mezhep ayrımı gözetmemesi, ç) Devlet kurumlarıyla din kuramlarının ayrılmış olması, d) Devlet yönetiminin din kurallarına bağlı olmamasıdır. Bunlar arasında Diyanet İşleri Başkanlığının Devlet çatısı içinde Anayasal bir kurum olarak yer alması Türkiye'nin Özel durumu sebebiyledir. Devlet, gene özel durum sebebiyle, din işlerinin yürütülmesini ve meslekî din eğitiminin yapılmasını bir kamu hizmeti saymış, masraflarının genel bütçeden karşılanmasını uygun görmüştür. Böylece dinin devlet hayatına müdahale ede¬bilme imkanlarına son verilmek istenmiştir. Zira Türk Milleti, dini siyasete karıştıran devlet sisteminin acılarını çok çekmiştir. İslâm dininde ruhban sınıfı, din adamı sınıfı mevcut olmadığı için din işlerinin cemaatlere bırakılması uygun olamazdı. Lâiklik ülkemizde, akılcı ve İlmî düşüncenin yerleşmesi, hurafelerin ve cehaletin ortadan kalkması, dine saygının artması, din istismarının önlenmesi, toplumsal bütünleşmenin güçlenmesi, inanç, mezhep ve tarikat ayrılıkları sebebiyle parçalanmanın önüne geçilmesi, insana, düşünceye saygının ve sevginin gelişip kökleşmesi... bakımlarından önem taşır

Sosyal Alanda Yapılan İnkılâplar ve Bu İnkılâpların Özümsenmesi Meselesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 1101-1120
Milli Mücadele'nin başarı ile neticelenmesinden sonra bir dizi inkılâplar yapılmıştır. Atatürk'ün ifadesine göre inkılâpların amacı Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve medeni bir toplum haline getirmektir. Nitekim, ilk bakışta sadece dış görüntü ile ilgili gibi görülebilecek inkılâpların dahi gerçek nedeni çağdaş zihniyeti hakim kılmaktır. Bu araştırmamızda sosyal alanda yapılan inkılâpların Türk halkı tarafından özümsenmesinde karşılaşılan güçlükler ele alınmıştır. Özellikle kıyafet alanında yapılan inkılâplar, kadın hakları meselesi, soyadı kanunu, uzunluk, ağırlık ve zaman ölçülerinde yapılan değişiklikler üzerinde durulmuştur. İnkılâpların özümsenmesi meselesinde çekilen sıkıntıların dini, tarihi ve sosyal boyutları vardır. Örneğin şapkaya gösterilen tepki dini bir kay¬gıdan kaynaklanmaktadır. Yine inkılâpların benimsenmesini güçleştiren sebeplerden birisi de bilgisizlik ve kültür eksikliğidir. Bazı inkılâplarda ise önemsememe ve alışkanlıklarını terk edememe şeklindeki davranışlar olumsuz sonuçlar doğurmuştur.

Atatürk ve Atatürkçülük Karşıtları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 323-332
Bütün devrimler karşıtlarını beraber veya hemen ardlarından getirirler. Devrimleri, evrimleri ve evrimleşen devrimleri içeren Türk Devriminin de, diğer devrimlere oranla çok daha az şiddette ve kısıtlı alanda olmakla beraber karşıtları, karşı görüş açıklayanları ve karşı eyleme girişenleri olmuştur. Atatürk ve Atatürkçülük karşıtları, Türk kurtuluş hareketinin eylem başlangıcı diyebileceğimiz Mayıs 1919'dan itibaren görülmeye başlar. Bu karşıt oluşun niteliğinde, ilgi alanında ve katılanların toplum kesitindeki konumlarında zaman içerisinde değişmeler görülür. Bu yazının amacı Atatürk ve Atatürkçülük karşıtlarının bölümlemesi değil. Son aylarda gündeme getirilen değişik bir tür Atatürk ve Atatürkçülük karşıtlığı hakkında bilgi verilmesi ve değerlendirme yapılmasıdır.

Atatürkçü Laiklik Anlayışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 473-478
Memleketimizde lâiklik konusunda fikir yürütenlerin genellikle düştükleri hata; lâikliği Türkiye gerçeklerinden soyutlamaları ve dogmatik (katı-değişmez) bir lâiklik kavramına körü körüne bağlı bulunmalarıdır. Oysa Türkiye'deki lâiklik, Cumhuriyetimizin milliyetçilik, halkçılık ve devletçilik nitelikleri gibi, ülkemiz tarih ve gerçeklerine göre oluşmuştur. Bu itibarla bu nitelikleri, Batı taklitçisi kavramlar olarak veya yalnız sözlük anlamları İle tanımlamak doğru değildir. Bunlar Atatürk tarafından hem söz, hem de uygulama ile belirlenmiş ve bunların sağladığı uyum ve bütünlük "Atatürkçülük" dediğimiz düşünce sistemini oluşturmuştur. Nitekim Atatürk "Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de uluslar tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır" demiş, lâiklik konusunda çıkarılan bütün inkılâp kanunları; bir yandan devletin üzerinden dinin vesayetini kaldırmak, diğer yandan kişilerin üzerinde mültecinin ve bağnaz kişilerin baskı unsuru olmasını önlemek amacını güden çağdaşlaşmaya yönelik atılımlar olmuştur.

Atatürkçülük Kültür Unsurlarımızdan Birisidir

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 459-472
Kültürün anlam ve alanının araştırıldığı, uygarlıkla arasındaki ilişkilerin ve sınırların belirlenmeye çalışıldığı ve henüz bir kavram olarak belirsizliğini koruduğu tarihlerde, Atatürk, kültürü bugün de kabul edilen en geniş anlamıyla benimsemiş ve kültürle ilgili değerlendirmelerini bu anlayışa göre yapmıştır. "Kültürü uygarlıktan ayırmak güçtür ve gereksizdir" diyen Atatürk, kültürü "a. devlet hayatında, b. fikir hayatında, c. ekonomik hayatta yapılabilen şeylerin toplamı" olarak görür. Günümüzde üzerinde büyük ölçüde birleşilen anlayışa göre kültür, biyolojik faaliyetlerimizin ve içgüdülerimizin dışında bulunup kuşaktan kuşağa intikal eden gelişme ve birikimlerin tümü olarak değerlendirilmektedir. Şüphesiz biyolojik faaliyetlerimizin ve içgüdülerimizin hayata yansıması ve uygulama şekilleri de farklı kültürlerde değişik şekillerde görülür. Kültürle ilgili bu değerlendirmede söz konusu olan biyolojik faaliyetin ve içgüdünün kendisidir.

Atatürkçü Düşüncenin Temeli: Laiklik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 245-300
Türkiye Cumhuriyeti'ne can veren siyasal felsefenin ana dayanaklarından biri hiç kuşkusuz laikliktir. Teokratik ve çok uluslu bir orta çağ imparatorluğundan modern bir ulusal devlet yaratma misyonunu üstlenmiş olan Cumhuriyetçi kadrolar, Osmanlı sistemini ayakta tutan geleneksel devlet felsefeni tabiî ki reddetmek dururumundaydılar. Bir toplumda hukuk sistemi, devlet ve toplum yönetimi felsefesi, dine, başka bir deyişle, İlahî emirlere ve kurallara dayandırılmışsa, ne siyasal ne de sosyal hayatta bu kural ve emirlerin dışına çıkmaya, onlar üzerinde değişiklik yapmaya imkân vardır. Her teokraside olduğu gibi, "İlahî nizam'în kurulmasını ve yaşatılmasını amaçlayan Osmanlı toplum ve devlet düzeninin dayandığı temel felsefe de tartışmaya, değiştirilmeye kapalı idi. Dolayısıyla din, durağan, değişmeye dirençli bir toplumun hem yaratıcısı hem güvencesi olmuştur.

Atatürk’ün Kazandırdığı Değerler ve Atatürkçülükten Beklentilerimiz

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt V, Sayı 14 · Sayfa: 267-276
Atatürk'ün kazandırdığı değerler, bağımsız millî devletimiz, millî egemenliğimiz, lâik zihniyet yapımız, Atatürk düşünce sistemimiz ve Atatürkçülükten beklentilerimiz olan bunların korunması, geliştirilmesi ile her çağda çağdaş olabilme amacı, millet olarak varlığımızın kişi olarak yaşamımızın vazgeçilmezleridir.

The Superiority of Kemalism Ideology to Dogmatic Ideologies

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt VI, Sayı 16 · Sayfa: 27-38
Nowadays, when we left behind the 51st year of the great Atatürk's transition to eternity, the "idea Atatürk", namely the "Atatürkist thought system", is gaining weight. As it is known, the first form of the phrase "Kemalism" was "Kemalism" used by the Westerners, and in 1929 when the language specialist Ahmet Cevat used the term "Kemalism" in the magazine "Muhit", this phrase was quickly held and spread in our country. Universities are taught at the state level through "Atatürk's Institutional Culture, Language and History Higher Institution" created by the 134th article of the Constitution and the "ideological gap" that emerged as a result of looseness and neglect of years and reached dangerous dimensions before September 12, 1980. While trying to be filled with "Atatürkist ideology", the General Staff prepared and published a valuable work titled "Kemalism" consisting of three books to be used as a "sourcebook" in the course of "Kemalism and Revolution History".