29 sonuç bulundu
Kurtuluş Savaşında Talat Paşa ile Mustafa Kemal'in Mektuplaşmaları
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 301-346 · DOI: 10.37879/belleten.1980.301
Özet
Tam Metin
Son yıllarda İttihat ve Terakki tarihi üzerinde bir ilgi yoğunlaşması oldu. Yapılan birçok yeni araştırma İttihat ve Terakki hareketinin farklı dönemlerine aydınlık getirdi. Bu araştırmaların en az aydınlattığı konu, İttihat ve Terakki önderlerinin, Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Türkiye'yi terk ederek Avrupa'ya gittiklerinde, orada nasıl bir çaba gösterdikleri, örgütlenmeye girdikleridir. İttihat ve Terakki önderlerinin ülkeyi terk etmeleri başarılı olamamış siyasetçilerin bir "inzivaya" çekilmesi demek değildi. Ülke dışında olsalar da, Türkiye'nin kurtuluş uğraşında etkin bir rol oynamak ve kurtuluş sonrasında, ülkede siyasal önderliği tekrar ele geçirmek istiyorlardı. İktidara gelişinden beri İttihat ve Terakki önderleri arasında süregelen yarışma ve gerilimler bu dönemde de sürmüştür. İttihat ve Terakki'nin önderleri çeşitli Avrupa ülkelerinde ayrı ayrı şehirlerde küçük gruplar halinde örgütlenerek çalışmışlardır. Önderler arasındaki bu görüş ayrılıklarına ve gerilimlere karşın, yine de hareketin bir bütünlüğü vardır. Bu bütünlük, Kurtuluş Savaşı sonrasında ülkede siyasal önderliğin İttihat ve Terakki'nin kontroluna geçmesi etrafında kurulmaktadır.
Ölümünün Birinci Yıldönümünde Orgeneral Fahrettin Altay'ı anıyoruz
Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 156 · Sayfa: 775-780 · DOI: 10.37879/belleten.1975.156-775
Özet
Tam Metin
Atatürk'ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşı'nın Ünlü Beşinci Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay'ı, 26 Ekim 1974'te kaybetmiştik. Türk ordusunun en yaşlı emekli üyesi olarak gözlerini hayata kapayan Fahrettin Altay'a (1880-1974) ait bir anımı ve onun bana yazdığı bir mektubu bu yıldönümünden yararlanarak yayınlamak istedim. Asıl konuya girmeden önce Fahrettin Altay'ın kısa biyografisini ve cenaze töreninde Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Sayın Hüseyin Doğan Özgöçmen'in çok içli konuşmasından bazı parçaları buraya almayı yararlı buldum. Fahrettin Altay'ın kısa biyografisi şöyledir: Babası Piyade Albay' İzmirli İsmail Bey, annesi Hayriye Hanım. 1880 yılı Ocak ayının 12 nci günü İzmir'in Urla kentinde doğdu. Babasının Erzincan 4. Ordu Merkezine atanması üzerine Erzincan Askeri Rüştiyesine girerek orta öğrenimini tamamladı ve Erzurum Askeri Lisesine girdi. Bu okulda üç yıl okuduktan sonra İstanbul'da Harbiye'ye geldi ve üç yıl sonra 421 öğrenci arasından birincilikle piyade teğmeni çıkarak Kurmay sınıfına ayrıldı.
Son Osmanlı Padişahı Vahidettin ve İngilizler
Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 257-264 · DOI: 10.37879/belleten.1975.154-257
Özet
Tam Metin
1922 yılı başlarken, Mustafa Kemal'in önderliğindeki Türk milliyetçilerinin, Anadolu'nun ortasında kurmuş oldukları yönetim kök salmış, sağlam temeller üzerine oturtulmuştu. Bu yönetimin başlıca amacı, 15 Mayıs 1919'dan beri Batı Anadolu'da bulunan Yunan istilâ gücünü ve Mondros Bırakışmasının imzalanmasından sonra Türkiye'nin en verimli bölgelerini ele geçiren İtilâf devletlerini hudut dışı etmekti. Bu nedenle Doğu'da Afganistan, Sovyet Rusya ve peykleri Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve Ukrayna ; Batı'da Fransa ve İtalya ile çeşitli antlaşmalar imzalamış; Balkan devletleri, İslam ülkeleri ve boyunduruk altındaki sömürgelerle ilişki kurmuş; ülkenin maddi ve manevi tüm gücünü, ulusal amaca yöneltmişti. Bu amaca barış yoluyla ulaşmayı ve ülkeyi korkunç bir savaşın felaketlerinden kurtarmayı, Türk önderleri pek doğal olarak yeğ tutuyorlardı; ama yurt içindeki düşmanların ses çıkarmadan çekilip gitmelerini beklemek safdillik olurdu. Nitekim Mustafa Kemal, düşmanların Anadolu'yu kavgasız gürültüsüz bırakmıyacaklarına inanıyordu. Bununla birlikte, bu inancını kanıtlamak, itilaf devlet adamlarının içyüzlerini açıklamak, Türk tezini Batı'ya duyurmak ve o tarihlerde Yunanistan'a destek kazandırmak amacıyla Avrupa'da dolaşıp duran Yunan Başbakanı Dimitrios Gunaris başkanlığındaki kurulun ilişkilerini etkisiz bırakmak amacıyla, Avrupa'ya bir kurul göndermek için Bakanlar Kurulunda bir karar aldırıyordu.
İstiklâl Savaşında Türk Sularında Yabancı Devlet Donanma Harekatı (1918-1922)
Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 77-96 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-77
Özet
Tam Metin
Deniz coğrafya ve Deniz Kuvvetleri ilmi olarak incelenmezse başka savaşlar gibi İstiklal savaşının da tam bir etüdünü yapmak mümkün olamaz. Gerçi kitaplarından büyük istifadeler sağladığımız sayın tarih otoritelerimiz istiklâl savaşına başlarken İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan'ın işgal ettikleri bölgeleri belirtmişlerdi. Lâkin bu işgallerin coğrafi manzaralarının değerlendirilmesi okuyucuya bırakacaklardı. Biz, deniz tarih uzmanı olarak, bu işgalleri bir harita üzerine koyduğumuz zaman Anadolu'nun insan, kültür, sanayi, ziraat, ticaret, ulaştırma merkezlerinin düşman eline geçtiğini ve Türklere savunacak yolsuz, demiryolsuz, kaynaksız, kıraç bir toprak kaldığını gördük. Üstelik saldırıcıları, Anadolu'ya çıkmadan önce denizde zarara uğratmak için Türklere hiç bir imkân bırakılmadığını da farkettik. Esasen İstiklâl savaşının açılmasına en büyük neden Osmanlı Devleti'nin yakın tarih savaşlarını "Donanmasız bir Deniz imparatorluğu" halinde yapması idi. Bu hal gerek Yunanistan gerekse Yunan taraflısı devletlerin denizleri güvenliği tam olan bir ulaştırma alanı olarak kullanmalarına neden olmuştu.
İstiklâl Savaşı ve Lozan
Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 149 · Sayfa: 1-30 · DOI: 10.37879/belleten.1974.149-1
Özet
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu'nun nazik daveti üzerine, Cumhuriyet'in 50. yılı münasebetiyle toplanan bu birleşimimizde huzurunuzda bulunuyorum. Bana, "İstiklâl Savaşı ve Lozan Muahedesi" üzerine konuşma konusu verilmiştir. Bunlar üzerinde tarih malumatı vereceğim. Sırası geldikçe ben de fikirlerimi söylerim. Şimdi, arkadaşlarım, adından başlayayım. İstiklâl savaşı münasebetiyle toplanmış bulunuyoruz. İstiklâl savaşı eseridir Türkiye Büyük Millet Meclisi. Cumhuriyet, istiklâl savaşının neticesidir; Birinci Cihan savaşının neticesi değildir. Birinci Cihan harbi bitmiştir. Ondan sonra galip Müttefikler, Türkiye ile yaptıkları mütareke münasebetiyle başka kararların tatbikini istiyorlar kanaati hâkim olmuştur. Gerek idare edenler içinde, gerekse devlet ricali içinde, esaslı olarak, hiç aldanmadan, o zamanın büyük kumandanlarından Büyük Atatürk, bu müşahedeyi yapmıştır. Bu müşahede, büyük bir mücadeleyle milletin malı olmuştur. Birinci Cihan harbi, imparatorluk tarafından imzalanan Mondros mütarekesiyle hitama ermiştir. Ondan sonra, onun muahedeleri gelir. Mondros mütarekesinin tarihi 30 Ekim 1918'dir. Türkiye, imparatorluğun müttefiki olan Almanlar ve diğer devletlerden evvel Mondros mütarekesiyle harbe nihayet vermiştir. Mondros mütarekesinin imzasında cepheden gelmiştim, İstanbul'daydım.
Yakın Tarihimizle İlgili Bir Belge Esad Fuad Tugay'ın İngiltere Başbakanı Balfour'a Yazdığı Mektup
Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 148 · Sayfa: 583-606 · DOI: 10.37879/belleten.1973.148-583
Özet
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı ve bu savaşı izleyen Türk Kurtuluş ve Ulusal Bağımsızlık Savaşı yıllarında önemli yurt içi ve yurt dışı görevlerde bulunmuş olan diplomat, yazar ve gazeteci Esad Fuad Tugay, 15 Aralık 1920 tarihinde, İngiltere Başbakanı Balfour'a, İngiliz başdelegesi olarak, Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam)'nin birinci Genel Kurul toplantısı sırasında, 22 Kasım 1920'de yaptığı konuşmayı eleştiren bir mektup yazmış, bu mektubun birer kopyasını Milletler Cemiyeti delegelerine de göndermiştir. Yakın tarihimize bir bakıma ışık tutan bir belge niteliği taşıması nedeniyle üzerinde durulmaya değer bulduğumuz bu mektubu yayımlama hazırlıkları içindeyken, E. F. Tugay'ın, 31 Temmuz 1973'te, 89 yaşında, İstanbul'da vefat ettiğini üzüntüyle haber aldık. Ömrünün son günlerinde, söz konusu mektubun, Belleten'in, Cumhuriyet'in 50. kuruluş yıldönümüne adanan özel sayısında yer almasını sevinçle karşılayan E. F. Tugay'ın anısını saygıyle anıyoruz.
Mudanya Bırakışmasının Ellinci Yıldönümü
Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 145 · Sayfa: 95-112 · DOI: 10.37879/belleten.1973.145-95
Özet
Tam Metin
Elli yıl önce, Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal (Atatürk)'ün komutası altındaki Türk orduları, Çanakkale'de, İstila Gücü Başkomutanı Tüm-General Sir Charles Halington'un idaresindeki İngiliz askeri birlikleriyle çarpışmak üzere, düşman ordusunun karşısında mevzi alıyordu. İngiliz ordusunun Türk toprakları üzerinde ne işi vardı ve neden bu iki ulusun orduları silâhlı bir çatışmaya hazırlanıyordu? Bu iki soruya cevap verebilmek için Birinci Dünya Savaşına kısaca bakmak gerekmektedir. Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan'ın da katıldığı Merkez Kuvvetleri safında bu savaşa giren Osmanlı İmparatorluğu; İngiltere, Fransa ve İtalya'dan müteşekkil Antant Devletleri tarafından yenilgiye uğratılmış; 30 Ekim, 1918'de Mondros Bırakışmasının imzalamaya zorlanmıştı. Bazı maddeleri kasten belirsiz bir halde kaleme alınan bu Bırakışma, Bağlaşıklara, "gizli antlaşmalara ve fetih hakkına" dayanarak Türk ülkelerini bir savaş ganimeti olarak ele geçirmek fırsatını veriyordu. Savaşa katılan Bağlaşıklar arasında çeşitli tarihlerde imzalanan bu gizli antlaşmalar, Osmanlı İmparatorluğunun ortadan kaldırılarak Türk topraklarının İngiltere, Fransa, İtalya ve Çarlık Rusya arasında paylaşılması gayesini güdüyor; bir bakıma, Bağla-şıkların riyakârlığını ortaya çıkarıyordu; çünkü Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaşan devletler, çeşitli vesilelerle savaş gayelerini açıklarken, Türk ülkelerinin bütünlük ve bağımsızlığına el sürmeyeceklerine söz vermişlerdi.
Mustafa Kemal'in Amiral Brock'a Mektubu
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 144 · Sayfa: 535-540 · DOI: 10.37879/belleten.1972.144-535
Özet
Tam Metin
Atina hükümeti, Yunan ordusu 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da tamamiyle yenildikten sonra tüm Anadolu'yu boşaltmanın gerektiğini anladı. Bunun için Yüksek Komiseri Simopoulos vasıtasıyle Müttefik Komiserler Pelle, Rumbold ve Garroni'den aracılıkta bulunmalarını rica etti. Bunlar, İzmir'deki amiral ve başkonsoloslarını şehrin Türk ordusuna tesliminde anlaşmayı sağlamak üzere görevlendirdiler. Fakat olaylar çok çabuk geliştiğinden böyle bir görüşme yapılamadı. Daha ertesi gün (9 Eylül) muzaffer Milli Ordu, İzmir'e girdi. İngiliz Başkonsolosu Sir Harry Lamb, öncü kumandanı Yüzbaşı Şerefeddin'in yanına gidip Fransızca konuşarak şehrin Yunan ordusundan kurtarılmış olduğuna dair haberiyle onu selamladı. O da Fransızca şu cevabı verdi: "Müttefik devletleri temsil etmeniz dolayısıyle sizden kendi jandarmamız gelinceye kadar şehirde bizimle birlikte zabıta nizamını sağlamamamızı rica etmeğe yetkili bulunuyorum. Mustafa Kemal Paşa yakında buraya varacaktır".
Mustafa Suphi ve Millî Mücadeleye El Koymaya Çalışan Bazı Dışarda Akımlar
Belleten · 1971, Cilt 35, Sayı 140 · Sayfa: 587-654 · DOI: 10.37879/belleten.1971.140-587
Özet
Tam Metin
Bilindiği gibi M. Suphi başarılı bir öğrenci olarak İstanbul'da hukuk ve Paris'te "Sciences Politiques" okullarını bitirmiş ve Osmanlı Ziraat Bankası ile tarım kredisi üzerinde beğenilmiş bir tez yazdığı gibi bunu daha derinleştirerek tanınmış uluslararası dergilerde yayınlamıştır. Ancak onun aşırı tutkunluğu, ulaşmak istediği ereklere varmak için gösterdiği ivecenlik, zamanın birçok işi kolaylaştırmak için bir etken olduğunu ta baştan anlamayışı, onun yeteneklerinin yurttan yana işlemesini engellemiş ve kendisini sapı k yollara itmiştir. Mustafa Suphi siyasal yaşantıya, zamanın pekçok gençleri gibi İttihat ve Terakki içinde başlamış, ancak az sonra ondan ayrılmıştır. Bu ayrılışta bu partinin yanlış ve zararlı tutumunu görmüş olmasının payı herhalde vardır. Bununla birlikte 1918 bırakışmasından sonra Avrupa'ya kaçmış olan İttihat ve Terakki büyüklerinden Dr. Nazım'ın eski maliye nazırı Cavid'e yazdığı 15 Nisan 1921 günlü mektupta Mustafa Suphi'nin öldürülmesi dolayısıyle şunlar vardır : "Mustafa Suphi'yi elbet hatırlarsın. Selânik'te inikat eden (toplanan) İttihat ve Terakki umumi kongresinde Anadolu'dan murahhas olarak gelmiş ve İktisat Nezaretine getirilmemiş olduğu için bilâhare bize muhalif bir vaziyet almıştı." Anılan kongre 1911 kongresidir. O sırada İttihat ve Terakki parçalanmak tehlikesi geçirmiş, epey zayıflamış ve devletten imtiyazlar alarak veya parti desteğiyle "iş" görerek zenginleşen partili mebuslara karşı çetin saldırılarda bulunulmuştu.