15 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Kuva-yı milliye
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

MİLLÎ MÜCADELE KARŞITI BİR DEVLET ADAMI: MEHMET ZİVER BEY VE SİYASİ FAALİYETLERİ

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2023, Cilt XXXIX, Sayı 107 · Sayfa: 79-103 · DOI: 10.33419/aamd.1301523
Tam Metin
Osmanlı Devleti’nin farklı bölgelerinde maarif nazırlığı yapan Mehmet Ziver Bey, Mütareke Döneminde Üsküdar Mutasarrıflığı ile Bursa Valiliği yapmıştır. Fanatik bir Hürriyet ve İtilaf taraftarı olan Ziver Bey, görev süresince tam bir Millî Mücadele karşıtı olarak dikkat çekmiştir. Mülkiye kökenli olmamasının getirdiği liyakatsizlik ve İtilaf Devletleri ile yaptığı işbirliği, Ziver Bey’in birçok olumsuz vakada yer almasına neden olmuştur. Ziver Bey, Üsküdar Mutasarrıflığı döneminde, Üsküdar ve çevresinde hüküm süren asayişsizliğin temel sorumlusu olarak görülmüştür. Ziver Bey’in, bölgede hâkim olan Rum çetelerine karşı gösterdiği zafiyet ve Kuva-yı Millîye sempatizanı olduğu gerekçesiyle Jandarma teşkilatına olan güvensizliği, sorumluluk sahasında birçok istenmeyen vakanın çıkmasına neden olmuştur. Ziver Bey, Millî Mücadele karşıtı faaliyetlerine Bursa Valiliği döneminde de devam etmiş, Bursa’da Yunan İşgal Komutanlığı’yla işbirliği içinde Kuva-yı Millîye taraftarlarının tasfiye edilmesinde etkin rol oynamıştır. Ayrıca Bursa’da Saltanata bağlılık mitinginin toplanmasını organize etmiş, bu sırada Bursa ulema ve eşrafının hazırladığı Kuvayı Millîye karşıtı beyannameye de öncülük etmiştir. Millî Mücadele karşıtı faaliyetleriyle Türk kamuoyunda infial uyandıran Ziver Bey, Yüzellilikler Listesine alınmak istenmişse de kontenjanın dolması nedeniyle kayıt dışı kalmıştır. Bu çalışmanın amacı, Üsküdar Mutasarrıfı ve Bursa Valisi Ziver Bey’in Millî Mücadele’de oynadığı rolü ortaya koymaktır. Bu bağlamda ilk olarak bir eğitimci olan Ziver Bey’in devlet memuriyetinde geçen faaliyetleri ele alınmıştır. Akabinde Mehmet Ziver Bey’in Mütareke Dönemindeki faaliyetleri, özellikle de Üsküdar Mutasarrıflığı ile Bursa Valiliği Osmanlı arşiv belgelerine dayalı olarak değerlendirilmiştir. Makalenin son kısmında Türkiye Büyük Millet Meclisinde Yüzellilikler ile ilgili yapılan tartışmalar ve Ziver Bey hakkındaki iddialara yer verilmiştir.

Erzincanlı Kadızâde Mehmet Şevki (Yurtbaşı)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2014, Cilt XXX, Sayı 88 · Sayfa: 71-88
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin mirası üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, isimsiz milyonlarca çocuk, genç, kadın, erkek demeden Anadolu'nun her ferdinin kanı, teri, malı, canı ve akıllara sığmayan istiklâl azmi sonunda kurulmuştur. Bu istiklâl mücâdelesi içinde yer alan isimsiz neferlerden biri de Erzincan Bağımsız Sancağı'nın Refahiye Kazası'na bağlı Başgercânis [Günyüzü] Köyü'nden Kadızâde Mehmet Şevki Efendi'dir. Şevki Efendi, Kuvâ-yi Millîye'nin teşekkülünde halkı irşâd etmesi, Erzurum Kongresi'ne Erzincan/Kuruçay mümessili olarak katılması gibi millî meselelerin yanında Hâkimlik, Müftülük ve Kadılık görevlerinde de bulundu

Halâs-ı Vatan Cemiyeti

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 74 · Sayfa: 345-368
Tam Metin
1921 yılında Halâs-ı Vatan adlı bir gizli cemiyetin İngilizlerin İstanbul'daki nüfuzunu kırmak amacıyla kurulduğu iddia edilmişti. Cemiyetin amacı İngiliz İşgal Ordusu Başkomutanı General Harington, İngiliz Polis Komutanı General Ballard ve Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin de aralarında bulunduğu bazı üst düzey kişileri öldürmekti. Ancak İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold dahi adı geçen cemiyetin varlığından kuşku duyuyordu. Makale, Osmanlı arşiv belgeleri ışığında bu cemiyetin niteliğini ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Millî Mücadele'de Ispartalı Rumlar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 667-676
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin, Birinci Dünya Harbi'nden yenik çıkarak Mondros Mütarekesi'ni imzalamasının ardından ülke genelinde olası işgallere karşı millî örgütler kurulmaya başlanmıştı. Bunlardan birisi de Isparta'da kurulan Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'dir. Cemiyet, Yunanlıların İzmir'e çıkmasının haber alınması üzerine derhal faaliyetlere başlamıştı. Bu arada Isparta'da yaşayan yerli Rumlardan bir kısmı da çeşitli yollar ve metotlarla gizlice Yunan Hükûmeti veya işgal kuvvetleri komutanlıklarıyla haberleşmeye başladılar. Bunların yaptıkları yazışmalar bir şekilde ele geçirilince, Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri, Millî Mücadele'nin bu bölgedeki cephesinin oluşturulması bağlamında yerli Rumlara karşı şiddetli tedbirler almaya başlamıştı.

Dramalı Rıza Bey ve Kuzey Batı Anadolu Kuva-yı Milliye Mücadelesindeki Hizmetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 57 · Sayfa: 977-1008
Dramalı Rıza Bey, Sadrazam Damat Ferit Paşaya suikast teşebbüsünde bulunmak suçuyla yargılanmış ve 12 Haziran 1920'de asılarak idam edilmiştir. Kendisi bir komitacı ve "Teşkilât-ı Mahsusa" elemanıdır. Millî Mücadele'nin başlarında ise bir Kuva-yı Milliyeci olarak ülkesi ve milleti için mücadele eden değerli bir şahsiyettir. Millî direniş ve teşkilâtlanmanın ilk öncülerinden olmuştur. Onu cephelerde bir müfreze kumandanı olarak görmekteyiz. Birinci Anzavur İsyanı'nda ise isyanın bastırılmasında önemli rol oynayan bir "Takip Müfrezesi" kumandanıdır. Millî kuvvetlerin ihtiyacı olan silâh ve cephanenin temini için Akbaş Cephaneliği'nin basılmasında başrol oynamıştır. Oldukça kısa sayılabilecek ömrü hep fırtınalı ve dağdağalı olarak geçmiş, ülkesi ve milleti için mücadele etmiş ve bu uğurda ölmüştür.

İstanbul’un İşgali̇ Ve İşgal Dönemi̇ndeki̇ Uygulamalar (13 Kasim 1918-16 Mart 1920)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 53 · Sayfa: 319-372
Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere merkez olmuş İstanbul, Türkler tarafından fethedildikten sonra, stratejik konumu dikkate alınarak başkent yapılmış; kısa sürede önemli bir yönetim ve kültür merkezi haline getirilmiştir. Şark Meselesi'nin çözümlenmesinde düğüm noktası olarak kabul edilen İstanbul şehri, emperyalist devletlerin her zaman ilgisini çeken bir kent olmuştur. 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması, İstanbul'un işgaline uzanan süreci başlatmıştır. Müttefiklerin paylaşamadıkları bu şehri birlikte işgal etme planları, 13 Kasım 1918 tarihinde yürürlüğe konulmuş; İstanbul önlerine gelen İtilaf Devletleri donanması 465 yıllık Osmanlı başkentini askerî bir işgal ve abluka altına almıştır. 13 Kasım 1918'den 16 Mart 1920'ye uzanan süreçte İtilâf Devletleri işgal kuvvetleri İstanbul'da denetimi büyük ölçüde ellerine geçirmişlerdir. Bu zaman zarfında başkentteki uygulamaları ile bu işgalin geçici bir işgal olmadığını, burada kalıcı olduklarını göstermişlerdir. 5 Kasım 1919 tarihine gelindiğinde İtilâf Devletlerinin İstanbul'daki işgal kuvvetlerinin sayısı 50.000'i geçmiştir. İşgalciler, İstanbul'daki uygulamaları ile sömürü amaçlı olarak buraya geldiklerini de göstermekte idiler. Uzun bir işgal ve kontrol döneminden sonra İstanbul, Türk ordusunun denetimine geçmiş; başkenti bir oldu bitti ile işgal edenler; Türk bayrağını ve ordusunu selamlayarak şehri terk etmişlerdir.

Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıktığı 19 Mayıs 1919’da Türkiye’nin İçerisinde Bulunduğu Şartlar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 50 · Sayfa: 327-344
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığında Anadolu'nun durumu çok kötüydü. Uzun savaşlardan çıkmış halk, yorgun, bezgin ve moralsiz idi. Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf Devletlerinin esiri olmuş, İstanbul işgal edilmiş idi. Sultan Vahideddin ise çaresiz ve zavallı bir durumdaydı. Gayesiz ve uzayıp giden savaşlardan bıkmış halk, bir savaşı daha göze alamıyordu. Ancak Anadolu yer yer işgalci devletler tarafından işgal edilmeye başlayınca her yöre bulunduğu yerde canını, malını, namusunu savunmaya başladı. Böylece Kuva-yı Milliye ortaya çıktı. Mustafa Kemal, Kuva-yı Milliye birliklerini organize ederek düzenli bir ordu kurabilmişti. Böylece Anadolu inşam, bu kez öz topraklan için milli ve dini değerleri için Milli Mücadele'yi başlattı. Mustafa Kemal'in önderliğindeki Türk halkı, bütün dünyaya bir kez daha Türk istiklalini ve Türk mevcudiyetini ilan etmiştir

Ali Rıza Paşa Hükümeti Kuva-yı Milliye İlişkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 37-87
Mondros mütarekesini takip eden dönemde, Anadolu'da yer yer teşekkül etmiş bulunan kuva-yı milliye birliklerinin, işgalcilere karşı kazandığı başarılar, bu teşekküllere duyulan güvenin artmasına neden ol¬muştur. Zayıf durumda bulunan nizamiye kuvvetleri yanında, sayıca giderek büyüyen kuva-yı milliye, iaşesi ile silah, araç ve gereçlerini tamamlamak amacıyla Anadolu'da kanunsuz eylemlere başvurmakta idi. Kuva-yı milliye liderleri ile iyi ilişkilerin başladığı Ali Rıza Paşa kabinesi döneminde bu kanunsuz eylemler iki taraf ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemekte idi. Bundan dolayı Ali Rıza Paşa kabinesinin askerî kanadı - Harbiye Nezareti İle Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti- kuva-yı milliyeyi himayeleri altına almayı düşündü ve bu amaçla çalışmaları başlattı. Ali Rıza Paşa hükümeti, Anadolu'daki kuva-yı milliye hareketini Damat Ferit Paşa gibi haince nitelemediği gibi, aksine, millî mücadele hareketini meşru ve halkın işgalcilere karşı haklarını geri almak için başlattığı bir mücadele olarak görüyordu. Bu yüzden kabinenin kuruluşundan hemen sonra Anadolu ile diyalog kurulması konusunda faaliyete geçildi. Nitekim bu kabine, millî hareketi meşru bir dava olarak tanımakla kalmıyor; önceki hükümetlerin (Damat Ferit hükümetleri) aksine bu hareketin liderleri ile de temasa geçmekte bir sakınca görmüyordu. Kuva-yı Milliyenin lider kadrosunun Ali Rıza Paşa kabinesinde ken¬dilerine yakın gördükleri kişi ise, Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa idi. Cemal Paşa da bunun farkında İdi ve mesaisinin büyük bir kısmını kuva-yı milliyenin desteklenmesi yolundaki çalışmalar için harcamaktan geri kalmıyordu . Bu hükümet döneminde Anadolu ile ilişkileri daha da düzenlemek amacıyla Bahriye Nazırı Salih Paşa ve heyeti Amasya'ya gönderilerek milli hareketin lideri Mustafa Kemal Paşa ile münasebete geçildi. Yine bu kabine döneminde, Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa'nm kuva-yı milliye hareketinin desteklenmesi yolundaki gizli emir ve uygulamaları da son derece önemlidir. Mersinli Cemal Paşa, İstanbul'da İtilaf Devletleri baskısına rağmen, Milli Mücadele hareketinin ilk safhasında Batı Anadolu'daki düzenli ordu birlikleri aracılığıyla kuva-yı milliyeyi desteklemiş; silah ve malzeme desteği sağlamıştır. Anadolu'da başlatılan millî direniş hareketinin lideri Mustafa Kemal Paşa'ya, işgal güçlerinin tüm baskılarına rağmen itibarının iade edilmesi, kuva-yı milliyenin silah, cephane ve teçhizat bakımından desteklenmesi gibi mühim görevleri yerine getiren Ali Rıza Paşa ve kabinesi, yapılacak arşive dayalı belgesel çalışmalarla Türk Millî Mücadele Tarihi'nde haklı yerini alacaktır.

Birinci İnönü Savaşı'nın Anadolu, İstanbul ve Dış Basında Karşılanışı ve Yorumu

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 523-540
Tam Metin
Türkiye Büyük Meclisi'nin açılışından önce Ocak 1920 içerisinde Ankara'da Ziraat Mektebi'nde yapılan ve Ankara Kongresi diye de anılan toplantılarda tartışılan hususlardan biri de Kuva-yı Milliye'den Düzenli Ordu'ya (Nizami Ordu) geçilmesi idi. Bu konuda Mustafa Kemal ile İsmet (İnönü) arasında yapılan görüşmelerin sonucunda üzerinde uyum sağlanan bir düşüncenin ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu gelişmeden önce ise Ali FuatPaşa'ya 9 Eylül 1919 tarihinde bildirilen bir yazıdan; Sivas Kongresi sırasında Batı Anadolu'daki milli kuvvetlerin bir kumandaya bağlanması konusunda karar alınmış olduğu, Ali Fuad Paşa'nın da söz konusu kongre kararıyla "Garbi Anadolu Umum Kuva-yı Milliye Kumandanlığı'na" getirildiği anlaşılmaktadır. Bunu 16 Mayıs 1920 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kararı izledi. Bu karara göre; Kuva-yı Milliye, Müdafaa-i Milliye teşkilatına bağlanıyor, yedirilip içirilmeleri ve öteki gereksinimleri hükümetçe üstleniliyordu. Kararın uygulanmasından da Müdafaa-i Milliye ile Maliye Vekilleri sorumlu tutuluyordu.

İşgal Yıllarında Adapazarı Kazasında Yunan Mezalimi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 1011-1038
Milli Mücadele döneminde Adapazarı ve civarının Kuva-yı Milliye hareketine katılması, Sivas Kongresini takip eden günlere tesadüf eder. Adapazarı kazasında ilk millî müfrezelerin kurulmasında yöredeki resmi devlet görevlileri ile halkın önemli katkıları olmuştur. Kuva-yı Mil¬liye hareketini destekleyecek olan Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri Adapazarı, Geyve ve Hendek kazalarında kısa sürede kuruluşunu tamamlayarak faaliyete geçmişlerdir. Kuva-yı Milliye'nin Adapazarı, Geyve ve Hendek kazalarında giderek genişlemesi, işgalci Yunan birliklerini ve işbirlikçilerini harekete geçirmiş; Yunan ordusunun desteğinde faaliyet gösteren yerli Rum ve Ermenilerin kurdukları çeteler bölgede terör havası estirmeye başlamışlardır. Yunan ordusundan maddi manevi destek alan Rum ve Ermeni çeteleri, bölgedeki otorite boşluğundan yararlanarak civardaki Türk köylerine karşı gasp ve yağmalama hareketine girişmişlerdir. Adapazarı kazasının 26 Mart 1921 tarihinde Yunan ordusu tarafından işgalinden sonra yerli Rum ve Ermeni çetelerinin gasp, yağmalama, öldürme, ırza geçme vb. hareketlerinde daha da artış gözlenmiştir. Yunanlıların ve işbirlikçilerinin Adapazarı kazasındaki bu sindirme hareketi 21 Haziran 1921 tarihine kadar yaklaşık 4 ay devam etmiş; bu tarihte Türk ordusu tekrar bölgede denetimi ele geçirmiş; Yunanlıları bölgeden uzaklaştırmıştır. Yunanlıların yerli işbirlikçileri Rum ve Ermeni çeteleriyle bölge halkı üzerinde yaptıkları maddi-manevi tahribat, uzun yıllar tesirini gösterdiği gibi, hafızalardan silinmeyecek izler de bırakmıştır. Bu makalenin hazırlanmasında büyük ölçüde Garp Cephesi Komutanlığı, İstihbarat Şubesi tarafından düzenlenen rapordan yararlanılmış; resmî kayıtlara geçen bilgiler kullanılmış olup, yöre halkıyla yapılan görüşmelerde bize anlatılanlar değerlendirmeye katılmamıştır.