13 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • MOĞOLLAR
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

14. Yüzyıl Sonlarında Fransa Sarayı’nda Moğollara Dair Kısa Bir Anlatı

Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 309 · Sayfa: 473-487 · DOI: 10.37879/belleten.2023.473
Tam Metin
Fransa Kralı IX. Louis tarafından Mengü Han’a gönderilen Rahip Willem’den tam 134 yıl sonra, Moğollara dair anlatılar yeniden Fransa Sarayı’nda yankılanıyordu. Kral VI. Charles’ın öğretmenlerinden Philippe de Mézières, yazdığı eserinin bir kısmında Moğollar hakkında bilgi vermenin yanı sıra onların bazı davranışlarını krala örnek olarak gösteriyordu. 1389 yılında tamamladığı Le Songe du Vieil Pèlerin’ı VI. Charles’a sunan yazar, bu bilgilere eserinin seyahatname niteliği taşıyan birinci kitabında yer verir. Anlatısını, sekiz yıl boyunca Büyük Han’ın hizmetinde paralı askerlik yapan Bargadin isimli bir arkadaşından duyduğunu söyler. Philippe de Mézières’in anlatısı incelendiğinde, daha önce Moğolları ziyaret eden ve gözlemlerini kaydeden Johannes de Plano Carpini, Willem van Ruysbroeck ve Marco Polo gibi seyyahların anlattıklarına benzeyen yanlarının olduğu görülür. Bu noktada, Fransa kralına Moğollarla ilgili bilgi verirken bu yazarların eserlerinden faydalanıp faydalanmadığı sorusu akıllara gelir. Öte yandan ünlü seyyahlardan farklı şeyler söylemesi veya onların hiç değinmediği bazı olaylardan bahsetmesi, anlattıklarını birinden alıp almadığını ya da gerçek olup olmadığını sorgulamamızı daha da zorlaştırır. Bu çalışmada ilk olarak Philippe de Mézières’in Moğollara ilişkin kayıtlarının Fransızcadan çevirisi sunulacak ve diğer seyyahların eserleriyle karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılacaktır. Ardından verilen bilgiler Moğolların Gizli Tarihi, Chronica Maiora, Odorico da Pordenone ve Korykoslu Hayton gibi kaynaklarda da aranacak ve aralarında benzer tarafların olup olmadığı incelenecektir.

Yuan Hanedanı’nda İpek Tedarik Yöntemleri, Vergi ve Tahsisatları

Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 309 · Sayfa: 439-471 · DOI: 10.37879/belleten.2023.439
Tam Metin
Dünya tarihinin en eski ticaret güzergâhı olarak bilinen İpek yolu; ticari, dinî ve kültürel anlamda meydana gelen etkileşim ve değişimlerin ana arteri durumundadır. Faklı coğrafyalarda yaşayan insanların gereksinimlerine bağlı olarak ortaya çıkan bu yol, adını ticareti yapılan ipekten almışsa da değerli eşya ve malların yine bu yol vasıtasıyla farklı ülkelere gönderildiği bilinmektedir. Bu nedenledir ki Avrasya boyunca cereyan eden doğu-batı sentezi içerisinde, farklı etnik köken ve kültürlerin etkileşimi belirgin düzeyde hissedilmektedir. Özellikle Moğol İmparatorluğu Dönemi (1206-1294) çoğu zaman toplulukların farklı coğrafyalara göçürüldüğü, dünyanın iki ucu sayılabilecek Uzak Doğu ve Orta Doğu’nun kültürel manada önemli alışverişlerde bulunduğu bir dönemdi. Eski devirlerden beri insanoğlunun dikkatini çeken ipek, insanların statüsü ve zenginliği hususunda belirgin bir rol oynamıştır. Maddi değerinden olsa gerek lüks bir meta olarak kabul edilip belirli bir vergi sistemine tabi tutulmuştur. Moğol İmparatorluğu Dönemi’nde (602-693/1206-1294) özellikle üretiminin en yoğun yaşandığı Çin’den hane temelli olmak üzere özel ipek vergileri toplanmaya başlanmıştır. Öyle ki Moğol Dönemi Çin’inde bazı aileler “ipek hanesi” (絲戶) adı altında diğer ailelerden ayrıştırılmıştır. Moğolların da ayrıca önem verdiği ipek vergisi Kuzey Çin’in muhtelif bölgelerinden “beş hane ipeği” (五戶絲) adı altında ham ipek vergileri olarak alınmaya başlanmıştır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde makale, Moğolların Çin’den almış oldukları yıllık vergileri ve ipek tahsisatlarını konu edinmektedir.

Ani’de 2002 Yılında Ortaya Çıkarılan Yapı ve İçinde Bulunan Define

Erdem · 2009, Sayı 55 · Sayfa: 93-116
Tam Metin
Bu makale bugüne kadar araştırılmamış olan Orta Çağ pazar yerlerindeki gümrük yapılarının plan ve işlevleri hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Diğer taraftan Ani'deki bu yapıda ele geçen işlemeli altın parçalar farklı kültürlerin altın işçiliğini ve üslubunu tanıtmakta, Çin'den Anadolu'ya ve Bizansa kadar olan geniş bir alanda kuyumculuk sanatı hakkında fikir vermektedir. Makale farklı dönemlere ait parçalardan oluşan bu definenin nasıl bir araya geldiğini ve bu yapıda bulunuş sebeplerini incelerken Moğol idaresi altındaki Ani'nin sosyo-ekonomik durumunu, Moğolların para ve vergi politikasını, devletin idarî sistemini de ortaya çıkarmakta, tarihî kaynaklardan da edinilen bilgilere dayanarak, bu definedeki parçaların halife veya sultanın idareciye gönderdiği hediyeler olduklarını ve hükümranlık sembolü olarak yollandıklarını ileri sürmektedir. Kars'ın 42 km doğusunda, surun yaklaşık 250 m batısında pandantifler üzerine oturan çift kubbeli bir yapı kalıntısı bulunmaktadır. 2002 yılında kazısı yapılan bu yapıdan 1.75 m aşağı inildiğinde 291 x 272 cm ölçülerinde bir oda; bu odanın içinde ise dairesel planlı bir kalıntı ortaya çıkmıştır. Bu kısmın taban ve duvar taşları yanmış olup, bir fırın veya ocak olduğu anlaşılmaktadır. Üste doğru kubbeleşen bu ocağın taban taşlarından birinin altından çıkan küçük, ağzı kırık bir testi içinde ise hepsi altından yapılmış olmak üzere iki bilezik, iki kemer tokası ve bir tüm kemerin saklandığı görülmüştür. Yapının tarihi ya da işlevine ait bir bilgi mevcut olmamakla birlikte, Ani'de tarihsiz eserleri tarihlendirmek zor değildir. Bu tip yapılar tarihi belli olanlara dayanılarak inşa tarzı, taşlarının ölçüleri, malzemenin cinsi gibi belli kriterlerle tarihlendirilebilmektedir. Bu yapının kazısı tamamlandığı zaman yanyana dört oda ve bunları bağlayan 1.5 m genişliğinde bir avlu ortaya çıkmıştır. Pazar yerlerinin hemen surun dışından başladığı göz önünde tutulursa, bu yapının satılacak eserleri damgalama işlemini yapan muhtesiplerin kullandığı resmi bir daire olduğu akla gelmektedir. Gerek bilezikler, gerekse kemer ve kemer tokalarının her çifti birbirinden çok farklı işçilik ve bezeme anlayışlarını yansıtmakta olup, bunların bir arada bulunmasının izahı, bulundukları yapıyla ilgisi ve tarihlendirilmeleri oldukça güç bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerek definenin parçaları, gerekse yapı, çeşitli üslup verileri ve benzer örnekler göz ününe alınarak tarihlendirilmeye çalışılmıştır.

Yahya Kazvinî'nin Lubb Et-Tevâri'hinde Akkoyunlularla Alâkalı Bilgiler

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 53-64
Akkoyunlu Türkmenleri Moğol devletinin yıkılışı sırasında XIII. yüzyılın sonlarına doğru Diyarbakır taraflarında yurt tutmuş bulunuyorlardı. İlk zamanlar Akkoyunlu birliği içinde Bayındır, Döğer, Bayat, Çepni gibi Oğuz boyları yer alırken daha sonraları buna İnallu, Bayramlu, Hacılu, Musullu gibi Türkmen grupları da katılmışlar ve böylece Akkoyunlu birliği gittikçe kuvvetlenmiştir. Akkoyunlular ilk defa 1340-1343 yılları arasında Tur Ali Bey idaresinde müstakil bir topluluk olarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Ancak beyliğin ilk kurucusu olarak Kara Yülük Osman Bey (1402-1435) kabul edilmektedir. Kara Yülük Osman Bey Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin (1344- 1399) ve Karakoyunlularla ile mücadesi vesilesiyle tarih sahnesine çıkmış; müttefiki Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin'i yenerek, ilk büyük başarısını kazanmıştır.

Çin Seddi'nin Yapılış Nedeni Hakkında Değişik Bir Görüş

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 27-40
Tam Metin
Çin Seddi denilince, dağların üzerinde uyuyakalmış bir ejderha gibi uzayıp giden bir yapı aklımıza gelir. Belki Çin'e gidip, bu görkemli yapıyı görenlerimizin sayısı pek fazla değildir. Ama, mutlaka bir resmini görmüşüzdür. Çin hakkında fazla bir şey bilmeyen bir kişi bile, en azından Çin Seddi'nin varlığından haberdardır. Ancak, bu görkemli yapı hakkında bildiklerimiz çok kısıtlıdır. Orta Asya Türk tarihi ile birlikte sıkça adı geçen bu yapı hakkında bildiklerimiz ne yazık ki, ansiklopedik bilgilerle sınırlıdır.

Hittin'de Salâhaddîn'in Ordusu

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 427-434
Tam Metin
Salahaddîn el-Eyyûbî devri Ortadoğu'da Müslümanların dış düşmanlara karşı birleştikleri nadir devirlerden biridir. Bu birlik Ortadoğu'da Haçlılar tarafından işgal edilen toprakları kurtardığı gibi, bölgeyi beşinci ve yedinci Haçlı seferlerinin tehdidine, Hülâgû zamanında Moğolların istilasına karşı korudu. Müslümanların, Haçlılarla Moğollar arasında kıskaca alındığı bu çok kritik dönemde liderlik rolünü Türkler-Araplar oynadılar.

Altan Topçi III.

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 19-66 · DOI: 10.37879/belleten.1987.19
Tam Metin
"Moğolların Gizli Tarihi" adlı eserden sonra en önemli Moğol tarihi olan Altan Topçi, XIII. yüzyıl Moğol tarihini ve Moğollar hakkında efsanevî şecereden başlayarak Ögedei zamanına kadarki en eski bilgileri içine almaktadır. Altan Topçi, Türkiye'de ilk defa tarafımızdan ele alınmış, Moğolca aslı ve R.C. Bowden'in İngilizce tercümesi karşılaştırılarak Türkçeye tercüme edilmiştir. Eserin 1-21. paragrafları, "BELLETEN"in 152. sayısında; 22-96. paragrafları da yine "BELLETEN"in 196. sayısında yayınlanmıştır. 152. sayıda Altan Topçi ve nüshaları hakkında geniş bilgi verilmiş; ayrıca, eserin Moğol yazısıyla yazılmış ilk 8 sayfası ile metnin transkripsiyonu yapılmış ilk 5 paragrafı örnek olarak gösterilmiştir. Bu bölümde ele alınan 97-126 paragraflar, Moğolların biribirleriyle yaptıkları mücâdeleleri kronolojik olarak nakletmektedir. Bu bölümün sonunda, ayrıca, eserin tamamında (1-126. paragraflarda) geçen şahıs, kavim, kabile, boy, soy, oymak, yer ve madde adları, paragraflara göre verilmiş ve gerektiğinde açıklamalar yapılmıştır. Eser bu bölümle tamamlanmış olmaktadır.

“MOĞOLLARIN GİZLİ TARİHİ” VE “ALTAN TOPÇİ”NİN TÜRK DİLİ VE KÜLTÜR TARİHİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1986, Cilt 34 · Sayfa: 25-30
1219-1220 yıllarında Uygur harfleriye taş üzerine yazılan ve Baykal Gölü civarında bulunmuş olan beş satırlık Moğolca yazıt, Moğol dilinin en eski yazılı vesikası olarak kabul edilmektedir.

Ahlat Şehri ve Ahlatşahlar

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 197 · Sayfa: 447-494 · DOI: 10.37879/belleten.1986.447
Tam Metin
Van gölünün kuzey batı kıyısında bulunan bu tarihi şehir, İslam devrinde büyük, küçük on iki devlet veya hanedanın idaresi altında kalmıştır: Emeviler, Abbâsiler, Kaysiler veya Süleymoğulları, Mervaniler, Ahlatşahlar, Eyyubiler, Selçuklular, Moğollar, Rûzegiler veya Bidlis hakimleri hanedanı, Ak Koyunlular, Safeviler ve Osmanlılar. Fakat bu makalede Ahlat'ın tarihi Emeviler-Abbasiler, Selçuklular, Moğollar, Türkmenler ve Osmanlılar olmak üzere dört devre ayrılarak incelenecektir.

Altan Topçi II.

Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 196 · Sayfa: 9-72 · DOI: 10.37879/belleten.1986.9
Tam Metin
"Moğolların Gizli Tarihi" adlı eserden sonra en önemli Moğol tarihi olan "Altan Topçi", XIII. yüzyıl Moğol tarihini ve Moğollar hakkında efsanevî şecereden başlayarak Ögedei zamanına kadarki en eski bilgileri içine almaktadır. Altan Topçi, Türkiye'de ilk defa tarafımızdan ele alınmış, Moğolca aslı ve C.R. Bawden tarafından yapılan İngilizce tercümesi karşılaştırılarak Türkçeye tercüme edilmiştir. Eserin 1-21. paragrafları "Belleten"in XXXVIII. cildinin 152. sayısında (Ekim 1974) yayınlanmış; burada, Altan Topçi ve nüshaları hakkında geniş bilgi verilmiştir. Ayrıca, Altan Topçi'nin Moğol yazısıyla yazılmış ilk 8 sayfası ile metnin transkripsiyonu yapılmış ilk 5 paragrafı da örnek olarak gösterilmiştir. Altan Topçi'nin bundan önce yayınlanan 1-21. paragrafları, efsanevî şecereden Çinggis Kağan'ın tahta çıkışına kadar geçen tarihî hadiseleri nakletmektedir. 21. paragrafın son cümlesi şöyledir: "….. Mübarek Çinggis Kağan, Kara Yılan Yılı'ndandı. Kırkbeş yaşına geldiği zaman, Bing Bars Yılı'nda ( = 1206), Onon nehrinin menbaında dokuz tuğlu beyaz bayrağı kaldırdı (ve) Büyük Kağan'ların tahtına oturdu. Kasar bey isyan edip kaçtığı zaman, halkın beyi emir verdi (ve) Sübegetei Bağatur'un takibe çıkmasını istedi." Bu bölümde ele alınan 22-96. paragraflar Moğolların biribirleriyle yaptıkları mücâdeleleri kronolojik olarak nakletmektedir. Bu bölümlerde geçen yer ve şahıs adları ile bâzı kelime ve deyimler Türk tarihi için de birer kaynak niteliğindedir.