5 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Türkmenler 5
- Moğollar 2
- Tarih 2
- Turkmens 2
- Abbâsîler 1
- Ahlat 1
- Ahlatşahlar 1
- Akkoyunlular 1
- Aqqoyunid 1
- Ashuradeh. 1
Russian-Turkmen Struggle Over Ashuradeh Island in the Caspian Sea in 19th Century
Belleten · 2024, Cilt 88, Sayı 312 · Sayfa: 449-475 · DOI: 10.37879/belleten.2024.449
Özet
Tam Metin
From the 19th century onwards, Tsarist Russia began to dominate a wide area in Turkestan through economic and military incursions. While it carried out commercial activities in the coastal cities and peninsulas in the west and east of the Caspian Sea, it also went on to capture these regions, building military bases at strategic points. One place that the Russians considered of vital importance to capture was Ashuradeh Island. Located in the south of the Caspian Sea, this island, which facilitated access to Iran and Turkestan, was close to many trading ports, as well as being of crucial importance militarily. While the Russians were initially engaged in commercial activities there, they soon seized this region and turned it into a base. From 1838 onwards two distinct developments compounded Russian objectives in the area: on the one hand, conflicts between the Russian naval forces and the Yamut Turkmens, the indigenous people of the island; on the other, a diplomatic crisis between the Russian and Iranian governments. This study analyses the process of the occupation of Ashuradeh Island by Tsarist Russia, the conflicts between the Yamut Turkmens and Tsarist Russia from 1836 to 1873, the development of Russian influence on the island vis-à-vis Iran, and the general situation of the Turkmens during this period. Using British archival materials, personal notes of Russian soldiers and ambassadorial reports, this study evaluates the effects of the occupation of Ashuradeh Island, which served as an important base for Tsarist Russia’s military activities in Turkestan, on Russia, Iran, Britain and the Turkmens in the region.
Yahya Kazvinî'nin Lubb Et-Tevâri'hinde Akkoyunlularla Alâkalı Bilgiler
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 53-64
Özet
Akkoyunlu Türkmenleri Moğol devletinin yıkılışı sırasında XIII. yüzyılın sonlarına doğru Diyarbakır taraflarında yurt tutmuş bulunuyorlardı. İlk zamanlar Akkoyunlu birliği içinde Bayındır, Döğer, Bayat, Çepni gibi Oğuz boyları yer alırken daha sonraları buna İnallu, Bayramlu, Hacılu, Musullu gibi Türkmen grupları da katılmışlar ve böylece Akkoyunlu birliği gittikçe kuvvetlenmiştir. Akkoyunlular ilk defa 1340-1343 yılları arasında Tur Ali Bey idaresinde müstakil bir topluluk olarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Ancak beyliğin ilk kurucusu olarak Kara Yülük Osman Bey (1402-1435) kabul edilmektedir. Kara Yülük Osman Bey Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin (1344- 1399) ve Karakoyunlularla ile mücadesi vesilesiyle tarih sahnesine çıkmış; müttefiki Sivas hâkimi Kadı Burhaneddin'i yenerek, ilk büyük başarısını kazanmıştır.
Musul Sorunu ve Türkiye - İngiltere - Irak İlişkileri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 63 · Sayfa: 859-916
Özet
Dünkü Musul vilayeti, bugünkü Irak'ın kuzey bölümü demektir. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandığı gün Musul şehri ve Musul Vilâyetinin önemli bir bölümü Türkiye'nin elinde bulunuyordu. İngilizler Musul Vilayetini 15 Kasım 1918'de, yani Mütareke imzalandıktan ve silahlar bırakıldıktan 15 gün sonra işgal etmiş ve bu işgali Mütareke Anlaşmasının 7. maddesine dayandırarak meşru göstermek istemişlerdir. Türkiye ise Mütareke imzalandıktan sonra Anadolu ve Trakya topraklarındaki işgalleri tanımadığı gibi. Musul vilayetinin işgalini de haksız saymış ve tanımamıştır. Osmanlı Millet Meclisi (Meclis-i Mebusan) 28 Ocak 1920 tarihli gizli oturumunda, Misak-ı Milli'yi kabul etti. Misak-ı Milli, güneyde 30 Ekim 1918'teki mütareke sınırını Türkiye'nin devlet sınırı olarak kabul etmiş ve dolayısıyla Musul Vilayeti de Türkiye sınırları içinde sayılmıştı. İsmet Paşa Lozan'a giderken hem İstanbul ve Boğazlar bölgesini, hem de Musul Vilâyetini, diplomatik yolla yabancı işgalinden kurtarmak gibi ağır bir görev üstlendi: Türkiye için Musul Vilâyeti önemli, çok önemli idi; ama İstanbul ve Boğazlar bölgesi hayati derecede önemliydi, olmazsa olmazdı ve öncelik taşıyordu. Hükümet tarafından İsmet Paşaya verilen kapsamlı talimatın Musul ile ilgili maddesi şöyleydi: "Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul livaları istenecek, konferansta başka bir durum ortaya çıkarsa Hükümetten talimat alınacak."
Millî Destanlarımızdan Dede-Korkut Oğuznamelerinin Tarih Belgesi Bakımından Değerleri
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 915-928
Özet
Tam Metin
Burada arzedeceğim hususlar, Kızılırmak başları'ndan Hazar-Denizi'ne, kuzeyde Kafkas sıradağları'ndan güneyde Kızılözen ile Sincar-Dağı'na varınca yayılan bölgeleri içine alan ülkeye, "Oğuz-Elleri" ve atlıgöçebe yaşayıp, ateti yiyen, kısraksütü (kımız) içen ahâlisini "Oğuz" ve "Türkmen" diye gösteren, yazıya geçmiş millî destanlarımızdır.
Ahlat Şehri ve Ahlatşahlar
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 197 · Sayfa: 447-494 · DOI: 10.37879/belleten.1986.447
Özet
Tam Metin
Van gölünün kuzey batı kıyısında bulunan bu tarihi şehir, İslam devrinde büyük, küçük on iki devlet veya hanedanın idaresi altında kalmıştır: Emeviler, Abbâsiler, Kaysiler veya Süleymoğulları, Mervaniler, Ahlatşahlar, Eyyubiler, Selçuklular, Moğollar, Rûzegiler veya Bidlis hakimleri hanedanı, Ak Koyunlular, Safeviler ve Osmanlılar. Fakat bu makalede Ahlat'ın tarihi Emeviler-Abbasiler, Selçuklular, Moğollar, Türkmenler ve Osmanlılar olmak üzere dört devre ayrılarak incelenecektir.