7 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Milli Egemenlik
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Cumhuriyet Kavramı ve Atatürk’ün Cumhuriyet Anlayışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 56 · Sayfa: 803-813
Türk milleti yüzyıllar boyunca kendi egemenliğini kullanmasına engel rejimlerin acısını çekmiş, sonunda ise en uygun İdare şeklinin cumhuriyet olduğunu görmüştür. Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında çekilen birçok acının sonucunda kurulmuştur. Dolayısıyla da kurulması kolay olmamıştır. Bütün geçilen yolların, yapılan fedakârlıkların bilincinde olmak ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet yaşamasını sağlamak ise hepimizin görevidir.

İstanbul’un İşgalini Takip Eden Dönemde Türk Milletinin Egemenlik Haklarını Ele Almasına Yönelik Çalışmalar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 89-116
Türk tarihinin en kritik safhalarından birisi hiç şüphesiz, asırlardır OsmanlI hanedanı tarafından kullanılan egemenlik haklarının padişahlardan alınarak "fiilen millet adına bir meclis eliyle kullanılmaya başlanmasıdır. Tek kişinin egemenliğinden millet egemenliğine geçilmiştir. Bu geçiş Türk milletinin Kurtuluş Savaşı gibi varlık yokluk mücadelesi verdiği en buh¬ranlı bir dönemde olmuştur. Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti Mondros ateş¬kes antlaşması ile savaşa son verdi. itilaf Devletleri söz konusu anlaşmayı ileri sürerek Anadolu'nun bazı yerlerine, bu kapsamda İstanbul'a da asker çıkardılar. Osmanlı Devlet'ini çok sıkı olmayan bir denetim altına aldılar. Anadolu'da her geçen gün güçlenen Kuva-yı Milliye hareketleri ile İstanbul'da Meclis-i Mebusan toplanarak önemli kararlar alması itilaf devletlerini daha etkin hareket etmeye zorladı. Türk milletinin kalıcı bir barış için gerekli gördüğü asgari şartlan kapsayan Misak-ı Millinin ilan edilmesi İngiltere'nin barış için düşündüğü modeli (Sevr Antlaşması) riske atınca İngilİzler 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul'u tamamen işgal ettiler. Meclis-i Mebusan kendisini feshetti. Mustafa Kemal Paşa İstanbul'un İşgal haberini veren ilk telgraftan sonra karşı karşıya bulunulan durumu ileri görüşlülüğüyle çok iyi değerlendirdi. Osmanlı Devleti sona ermişti. Hiç vakit kaybetmeden seri önlemler almaya başladı. İstanbul'un işgalinden hemen sonra alman bu önlemler İstiklal Savaş'ının sağlam temellerini oluşturmuş, bu temeller üzerinde bağımsız bir devlet ve modern bir toplum yükselmiştir. Alınan önlemler kapsamında; dış dünya ile haberleşme kesildi, İtilaf Devletlerinin Anadolu içlerine kuvvet sevk etmesi ihtimaline karşı Geyve Boğazında ve Ulukışla civarlarında demir yolları tahrip edildi, Anadolu'daki mali kaynaklar kontrol altına alındı. İşgal Türkiye'de bulunan bütün dış temsilcilikler nezdinde protesto edildi. Heyet-i Temsiliye Başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa; devlet otoritesinin kalmadığını görerek olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin An¬kara'da toplanmasını ve bütün yetkileri üzerine alarak tek merci haline gelmesini sağladı. 23 Nisan 1920!de toplanan Büyük Millet Meclisinin açılışı; Türk tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Türk milleti yönetimini her yönüyle ellerine bıraktığı meclisinin ve meclis başkanlığına seçtiği Mustafa Kemal Paşa'nın kararlarına göre hareket ederken her ne yapıyorsa bizzat kendisi ve geleceği için yaptığının farkına varmaya başladı. Artık açıkça ifade edilmese bile padişahın esir, vatanın işgal altında olduğu söylemleri ar¬kasında devletin, padişahın devleti, vatanın padişahın mülkü olmadığı anlatıla bilmeye ve halk tarafından anlaşılmaya başlandı. Milletin seçtiği temsilciler tarafından yönetilen vatanda millet egemenlik haklarını, temsilcileri eliyle fiilen kullanmaya başladı.

Millî Birlik ve Beraberlik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1986, Cilt III, Sayı 7 · Sayfa: 85-100
"Millî birlik ve beraberlik", Türk inkılâbının temel ilkelerinden biridir. Milliyetçilikle, millî egemenlikle ve millî bağımsızlıkla çok yakından ilgilidir. Atatürk'ün toplayıcı ve birleştirici, kaynaştırıcı milliyetçilik anlayışı, millî birlik ve beraberlik olarak ifadesini bulur.

Millî Egemenlik ve Temsili

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt II, Sayı 4 · Sayfa: 97-110
Bu makalenin ilk bölümünde yazar ulusal egemenlik kavramını tanımlar, gelişimini tarihsel bir bağlamda tanımlar ve ülkede nasıl temsil edildiğini açıklar. Makalenin ikinci bölümünde, Türkiye'de ulusal egemenlik kavramının ortaya çıkışı ve temsili tarihsel bir perspektiften açıklanmıştır.

Türk Millî Mücadelesinin ve Atatürkçülüğün Temel İlkelerinden Biri olarak Millet Egemenliği

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt I, Sayı 3 · Sayfa: 741-792
Millî egemenlik ilkesi Türk tarihine ve Türk devlet yapısına ilk defa Atatürk'le birlikte girmiş ve yerleşmiştir. Bu ilkeyi Millî Mücadelenin ve kurduğu devletin temellerinden biri yapmış olması, Atatürk'ün başarısını sağlayan etkenlerden biridir. Bu, ayni zamanda, onun sağlam tarih bilgisinin, üstün sezgi gücünün,seçkin devlet adamlığının ve demokrasi idealine bağlılığının bir delilidir.

Atatürk, Millî Egemenlik ve Türk Çocuğu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt I, Sayı 2 · Sayfa: 577-586
Atatürk'te millî egemenlik fikri Harp Okulu (1899-1902) ve Harp Akademisi (1902-1905) sıralarında belirmeye başlamıştı. Mustafa Kemal ve yakın arkadaşları, o hevesin etkisiyle gizli bir okul gazetesi çıkararak koşullardan doğan düşüncelerini yazmaya, bu şekilde çalıştıkça da fikirlerini geliştirmeye başladılar. Bu yüzden sonları sürgün olmuştu!

Millî Egemenlik İlkesi ve Anayasalarımız

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1984, Cilt I, Sayı 1 · Sayfa: 137-163
Millî egemenlik ilkesi, yeni kurulan Türk Devletinin temel dayanağı ve yapıcı gücüdür. Egemenlik (hâkimiyet), devlet kudretinin bir vasfıdır. îç hukukta (mîllî hukukta) en üstün kudret, milletlerarası hukukta da bağımsız bir gücü ifade eder. Devletin İç hukukta egemen olması, yani üstün gücü, üstün iktidarı elinde bulundurabilmesi, milletlerarası hukuk alanında bağımsız olması ile mümkündür. Egemenlik, daha önceleri dilimizde hâkimiyet kelimesi olarak kullanılmakta idi. Egemenlik ve hâkimiyet eş anlamlı kelimelerdir. 1921 ve 1924 Anayasalarında, kelime "hâkimiyet" olarak kullanılmasına karşılık 1961 ve 1982 Anayasalarında egemenlik kelimesi kullanılmıştır.