5 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Montenegro
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Berlin Antlaşmasından Sonra Müslümanların Karadağ’da Kalan Arazileri Meselesi

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 287 · Sayfa: 177-200 · DOI: 10.37879/belleten.2016.177
Tam Metin
Balkanlar XIX. yüzyılın getirdiği yeni fikirler ve siyasi akımların sonucunda Osmanlı hâkimiyetindeki milletler bağımsızlık için faaliyete başlamışlardır. Başta Rusya olmak üzere Osmanlı Devleti'ni paylaşmak isteyen Avrupalı devletler bu arzu ve istekleri desteklemişlerdir. Bu destek ve faaliyetler önce Yunanlıların Osmanlı Devleti'nden kopmuştur. Yunanlıları Bulgarlar, Sırplar ve nihayet Karadağlılar izlemiştir. Ancak bu faaliyetlerin getirdiği en önemli sorun bu bölgelerde yaşayan Müslüman nüfustu. Hıristiyan devletlerin ilk önceliği bölgelerindeki Müslüman nüfusu azaltmak olacaktır. Bu da büyük bir Müslüman nüfusun göç ettirilmesine sebep olmuştur. Fakat uygulanan bu politika göçmenler için sadece göç ettikleri bölgelerde verdikleri yaşam mücadelesi değil aynı zamanda geride bıraktıkları malları sorununu ortaya çıkarmıştır. Berlin Antlaşması bu anlamda büyük bir değişimi ortaya koymuş, göçmenlerin geride bıraktıkları malları garanti altına almıştır. Buradan hareketle makalede amacım Karadağ'ın Berlin Antlaşması ile bağımsız bir devlet olarak ilan edilmesinden sonra Karadağ topraklarında kalan bölgelerde yaşayan Müslümanların malları meselesini ele almak olacaktır. Karadağ Devleti'nin hâkimiyetinde yaşamak istemeyen ve çeşitli sebeplerle göç etmek zorunda bırakılan Müslümanlar Berlin Antlaşması gereği malları üzerindeki haklarını en azından gelirlerinde yararlanmak üzere devam ettirmeye çalışmaları ve yaşanan sorunlar makalenin temelini oluşturmaktadır.

Karadağ Devleti’nin Doğuşu: Osmanlı-Karadağ Sınır Tespiti (1858-60)

Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 282 · Sayfa: 659-698 · DOI: 10.37879/belleten.2014.659
Tam Metin
Karadağ,1850'lere kadar kimsenin tanımadığı, dağlı vahşi kabilelerin yaşadığı bir yerdi. Fakat bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti'nin içişlerine karışmayı kendilerine adet edinen Büyük Devletler (İngiltere, Fransa, Rusya, Prusya, Avusturya-Macaristan) yavaş yavaş Karadağ'la ilgilenmeye başladılar. Bölgeden gelen bitmek tükenmek bilmeyen çatışma haberleri, Bosna'da ardı ardına çıkan isyanlarda Karadağ'ın lojistik üs olarak kullanılması 1857'de taraflar arasında sınırların tespit edilmesi fikrinin doğmasına yol açtı. Büyük devletlere göre Karadağlıların üzerinde hak ettiği topraklar onlara verilirse çatışmalar sona erdirilebilirdi. Osmanlılar içinse Karadağ saldırılarının sebebi onların içinde bulunduğu fakirlikti, eğer Karadağ'a tarım yapabilecekleri bir parça toprak verilirse bu sorun ortadan kalkacak ve çatışmalar duracaktı. Tüm taraflar bu düşüncede birleşince 1858'de çalışmalar başladı. Ancak çalışmalar, Osmanlıların düşüncesinin tersine neredeyse bağımsız iki devletin arasına sınır çizme şeklini aldı. Nihayet birçok komisyon kuruldu ve yaklaşık 2,5 yıl süren çalışmalar sonucu sınır tespit edildi. Çalışmalar Osmanlı Devleti için istenen sonucu vermedi. Tam tersine yeni sınırlar birçok noktada tartışmaya yol açtığından başka çatışmalara sebep oldu. Fakat çalışmalar bittiğinde Karadağlıların benim diyebilecekleri, sınırları belirlenmiş toprakları vardı ve onlar 1913'e kadar bu topraklara yenilerini ekleyeceklerdir.

1862 Karadağ Askeri Harekatı ve Sonuçları

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 503-544 · DOI: 10.37879/belleten.2011.503
Tam Metin
XIX. yüzyıl ortalarına kadar dünyada birkaç seyyah dışında kimsenin ilgilenmediği dağların vahşi insanları Karadağlılar, Paris Barış Antlaşması'nı takip eden günlerde birden bire uluslararası gündeme dahil oldular. Karadağlılar bağımsızlık ve sınırlarını genişletmek istediklerini açıkça tüm dünyaya ilan ettiler. Fakat önlerindeki en büyük engel bağlı oldukları Osmanlı Devleti idi. İstekleri kabul edilmeyen Karadağlılar, kendilerine verilmeyen bağımsızlığı zorla almaya kalktılar. 1857'den beri Bosna Hersek'te ortaya çıkan isyanları kullanarak durmaksızın Osmanlı topraklarına akınlar yaptılar. Buna karşı Osmanlı Devleti, Paris Barış Antlaşması'ndan sonra oluşan olumlu havayı yıkmak istemediğinden binlerce insanın hayatına mal olan bu saldırılara karşı gerekli önlemleri almadı. Ancak 1862'ye gelindiğinde Karadağ'a bir operasyon yapılmadan olayların durulmayacağı ortaya çıktı ve nihayet Karadağ"a girildi. Her zaman olduğu gibi Batılı büyük güçler olaylara müdahale etti ve Osmanlı Ordusu Çetine'ye 16 kilometre uzaklıkta durduruldu. İki taraf arasında sınırların konsoloslar tarafından belirlendiği ve hiçbir zaman uygulanamayan İşkodra Antlaşması imzalandı. Karadağ Harekatı ve sonrası, bu yüzyılda Osmanlı Devleti'nin büyük devletlere dayanarak politika üretmesinin hem tipik bir örneği hem de bu politikanın iflasının güzel bir örneğidir. Ancak Osmanlı Devleti, Berlin Kongresi'ne kadar bu politikayı ısrarla sürdürecek ve acı bedeller ödemek zorunda kalacaktır.

Osmanlı Yurdu Olan Bosna Hersek'te XIX. Yüzyıldaki Siyasi Olaylar

Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 421-476
Tam Metin
XIX. yüzyıl İlber Ortaylı'nın nitelediği gibi gerçekten de uzun bir yüzyıl oldu. Yüzyıla ardı arkası kesilmeyen ıslahatlar ve milliyetçi isyanlar damgasını vurdu. Bilhassa Balkanlar, çok milliyetçi yapısı ve Düvel-i Muazzama denen İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya-Macaristan ve daha sonra Prusya'nın hedef sahasını oluşturması sebebiyle bölgede kargaşa dinmek bilmedi. Kargaşadan en fazla etkilenen yerlerin başında da Bosna Hersek yer almaktaydı. Özellikle Avusturya-Macaristan, Sırp, Karadağ ve Hırvatların nüfuz alanı içindeydi. Hükümet bu saldırılardan korunmak ve modern çağa ayak uydurmak için yüzyılın başından itibaren bir dizi yeniliklere girişti. Yenilikler başka milletlerin işine yaradığı gerekçesiyle Boşnaklar'ın tepkisini çekti. Onlar Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ'daki gelişmelere bakarak aynı şeyin kendi başlarına gelmesinden korkarak katı bir muhafazakarlık geliştirdiler. Ne devlet onları ne de onlar devleti anladı. Yüzyılın ilk yarısı iki tarafın çatışmasıyla geçti. 1857'de bu kez Hıristiyanlar ortaya çıktı. Devlet yaklaşık 30 yıl da onlarla uğraştı ve nihayet 1878'de eyalet kaybedildi. Bu kez Boşnaklar 200 yıllık kabuslarıyla yaşamaya başladılar. Yüzyılın sonuna doğru siyası olarak örgütlendiler ve diğer milletlerle eşdeğer bir milli benlik gelişti. XX. yüzyıla bu şartlar altında girildi. Fakat Avusturya işgal ve ilhakı boyunca (1878-1918) Boşnaklar, Osmanlı Devleti'nin kendilerini kurtaracağına olan inançlarını hiçbir zaman yitirmediler. Osmanlı Devleti belki onları kurtaramadı ama onlar için daima güvenli bir barınak oldu. Aynı mirası Türkiye Cumhuriyeti de benimsedi. Türk-Boşnak kardeşliği günümüze kadar geldi.

Bosna-Hersek Ayaklanması (1875)'nda Panslavizmin Etkisi ve Sırbistan ve Karadağ'ın Rolü

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 256 · Sayfa: 913-936 · DOI: 10.37879/belleten.2005.913
Tam Metin
Panslavizm, 19. Yüzyılın başlarında Rusya dışındaki Slavlar arasında edebi-kültürel bir hareket olarak ortaya çıkmış, aynı kökten gelen Slav halkların kültürel ve siyasal birliğini ifade etmiştir. 19. Yüzyılın ortalarından itibaren giderek siyasi bir içerik kazanan Panslavizm, 1870'lerde Avrupa kamuoyunda "bütün Slavların Rusya'nın öncülüğünde birleşmesi" olarak algılanmıştır. Panslavizm terimini ilk olarak 1826 yılında Slovak yazar J. Herkel kullanmıştır. Herkel, Panslavizmi edebi-ilmi mânâda bütün Slav kavimlerinin kültür sahasında karşılıklı etkileşimi olarak tanımlarken, siyasi alanda ise bütün Slav kavimlerinin büyük bir devlet halinde birleşmeleri olarak ifade etmiştir.