174 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Tarih 44
- Ottoman Empire 34
- Türkler 31
- Türkiye 18
- Avrupa 13
- Anadolu 9
- XVI. Yüzyıl 9
- Türk Tarihi 7
- Balkanlar 6
XVI-XVII. Yüzyıl Edebî Metinlerinde Rastlanan Osmanlı Devlet Yapısı ve Toplum Düzenine Ait Bazı Görüş ve Bilgiler
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 897-926
Özet
Tam Metin
Klâsik Osmanlı siyasal ve sosyo-ekonomik yapısına bakıldığında, göze çarpan ilk özellik, teorik olarak yapıya vücut veren bu sistemde yer alan bütün kurumların pâdişâhın mutlak otoritesini gerçekleştirme amacına dönük işleyişleridir. Merkezdeki en büyüğünden en uzak köyündekine kadar ülkenin bütün yöneticileri hükümdârın kullarıydı. Yine ülkedeki üretime elverişli bütün topraklar mîrî yâni mülkiyet hakkı devlete ait bulunuyordu. Yönetici kadroların dışında bulunan, re'âyâ adıyla ifade edilen Osmanlı toplumunun bütün zümrelerinin yaşantısına şerîat ve belki ondan daha çok Osmanlı Pâdişâhının tedvin ettiği örfî kanunlar şekil veriyordu. Bu öyle bir etkiydi ki, kişinin giyim tarzından mesleğindeki üretim biçimine kadar her alanda kendini göstermekteydi.
Özet
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 799-800 · DOI: 10.37879/belleten.1987.799
Özet
Tam Metin
Doğu'dan deniz yoluyla gelen ticaret malları Basra Körfezindeki liman şehirlerine indirilir ve bu şehirlerden diğer Arap ülkelerine ve Osmanlı toprakları yoluyla Avrupa ülkelerine dağıtılırdı. Bugün Suudi Arabistan'ın Doğu Vilayetinin önemli petrol merkezlerinden biri olan Katif bu şehirlerden biri idi. Daha son zamanlara kadar ticaret ve inci merkezi olarak önemini muhafaza eden Katif bugün güzel bahçeleri ve petrol kuleleri ile dikkati çekmektedir.
1056/1646 Tarihli Avârız Defterine Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Harput
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 119-130 · DOI: 10.37879/belleten.1987.119
Özet
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat'a kadar tahakkuk ve tarh usûlleri farklı şekillerde belirlenerek halktan nakid veya hizmet olarak alınan "Avârız" veya "Avârız-ı Divâniye", fevkalâde durumlarda ve özellikle sefer masraflarını karşılamak için, Divân'ın teklif ve kararı ile padişahın emri üzerine toplanabilen bir vergi türü olarak dikkati çeker. Avârız vergisinin halka tevzii ve taksimi için kazâ merkezleri ve merkezlere bağlı olan nâhiye ve köylerde herhangi bir gayri menkulü tasarruf eden şahıslar tahrir edilerek "Avârız Hânesi" tesbiti yapılırdı. Çünkü şahısların "Avârız" vergilerini ödemeye katılmalarında aranan şart, mülk sahibi olmalarıdır.
1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslararası Bir Nitelik Kazanması
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 205-230 · DOI: 10.37879/belleten.1987.205
Özet
Tam Metin
Osmanlı Hükümeti ayaklanmayı daha başlangıcında kuvvet kullanarak hemen bastıracağı yerde, kamuoyunu endişeye düşürmemek, kan dökülmesini önlemek ve Karadağ aleyhine düşmanca bir tasavvuru olduğu kanısını uyandırmamak gibi nedenlerle, bu yola gitmemiş ve tamamen aksine, önce asilere nasihatçılar göndererek şikayetlerinin tespitine ve isteklerinin göz önüne alınacağına dair vaatlerde bulunmuştur. Bu yoldan olumlu bir sonuç alamayınca da bir taraftan Viyana Hükümeti'ne başvurarak Dalmaçyalıların asilere yaptıkları yardımların önlenmesi amacıyla bu devletin hudutlarında önleyici önlemler almasını, diğer taraftan da büyük devletlere başvurup Karadağ ve Sırp prenslikleri nezdinde, bu prensliklerin asilere yaptıkları yardımların durdurulması için, nüfuzlarını kullanmalarını istemiştir. Böylelikle ayaklanmanın uluslararası bir nitelik kazandırılması yolunda istenmeyerek de olsa ilk adımlar atılmıştır.
Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin Fransa Sefaretnâmesi (1132-33 H./1720-21 M.)
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 131-152 · DOI: 10.37879/belleten.1987.131
Özet
Tam Metin
Padişah III. Ahmet zamanında, Fransa Devleti ile olan ilişkileri daha da geliştirmek amacıyla, Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi, Fransa'ya "fevkalâde elçi" olarak gönderilmişi. Yirmisekizinci Yeniçeri Ortasından yetişen Mehmet Efendi, bir müddet Çorbacılık ve Muhzır ağalığı görevlerinde bulunduktan sonra Yeniçeri Efendisi, Darphane Nâzırı ve Üçüncü Defterdar olmuş; Pasarofça Antlaşmasını yapan Osmanlı heyetinde ikinci murahhas sıfatıyla bulunmuştu. Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin, çok yetkili ve Osmanlılığı yabancı ülkelerde başarıyla temsil edecek yeteneklere sahip olması nedeniyle, Fransa'ya elçi olarak atanmasına karar verilmişti. Mehmet Çelebi, oğlu Sait Efendi'yi de yanında Divan Efendisi olarak Fransa'ya götürmüştü.
Albay T.E. Lawrence, Haşimi Araplarını Osmanlı İmparatorluğuna Karşı Ayaklanmaları için Nasıl Aldattı. İngiliz Gizli Belgelerine göre.
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 231-255 · DOI: 10.37879/belleten.1987.231
Özet
Tam Metin
Yetmiş yıl önce, 1916 Haziranında, Haşimi Araplarının önderi Mekke Emiri Şerif Hüseyin İbn-i Ali, kendisine, "Arapların bağımsızlığı"nı sağlayacağını iddia eden İngilizlerin kesin olmayan sözlerine kapılarak, bağlı bulunduğu Osmanlı Sultan-Halifesine karşı ayaklanıyor ve Halifeliğin Hıristiyan devletlerce bölünmesine araç oluyordu. İngiliz yazarı Robert Lacey'in deyimine göre, "onun (Hüseyin) akımı, bir Arap ayaklanmasından çok bir İngiliz-Haşimi komplosu" idi ve bir milyon Sterline yaklaşan İngiliz altınlarıyla finanse edilmiştir.
Memleketimizde Gençler İçin Kurulan İlk Dernekler, Gazete ve Dergiler (1913-1920)
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 281-304 · DOI: 10.37879/belleten.1987.281
Özet
Tam Metin
Gençlerimiz için, veya onlar tarafından kurulan ilk dernekler hakkında henüz esaslı incelemeler yapılmamıştır; Türk milliyetçiliğine dair yazılanlarda da, böyle derneklerin üzerinde durulması bir yana, varlığından, adından bile bahsedilmediği görülür. Bu makalemizde, ma'nen ve ahlak bakımından yüksek, vucûd ve sihhatce de kuvvetli, sağlam Türk gençliğinin yetiştirilmesi düşüncesiyle 1913-1920 arasında kurulan ilk derneklerimizle, gençlerle ilgili gazeteler, dergiler üzerinde duracağız.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Boğdan Seferi ve Zaferi (1538 M. = 945 H.)
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 727-806 · DOI: 10.37879/belleten.1986.727
Özet
Tam Metin
Derya gibi zengin Türk tarihinin en renkli dönemi olan Osmanlı devrinin olayları arasında, birbirini takip eden sefer ve zaferler başta yer alır. Gerek Avrupa ve gerek Türkiye tarihçileri ilgi çekici bu konu üzerinde fazlasıyla durmuşlardır. Örneğin Claude Cahen'in La campagne de Mantzikert d'apres les sources musulmans (Müslüman kaynaklarına göre Malazgirt seferi), Al. Yu. Yakubovski'nin Ibn Bibi'nin XIII. asır başında Anadolu Türklerinin Sudak, Polovets (Kıpçak) ve Ruslara karşı yaptıkları seferin hikâyesi (Rusça) başlıklı araştırmalarını Selçuklu devrine ait olarak hatırlatabilirim. Osmanlı devrine gelince, A.S. Atiya'nın The Crusade of Nicopolis (Londra 1934), N. Beldiceanu'nun La conquete des cites marchandes de Kilia et de Cetatea-Alba par Bayezid II (Ticari kent-kalelerin Kili ve Akkerman'ın II. Bayezid tarafından fethi), Felix Tauer'in Histoire de la Campagne du Süleyman I er contre Belgrad en 1521... (I. Sultan Süleyman'ın 1521 tarihli Belgrad üzerine sefer tarihçesi), J. P. Tercier'in Memoire sur la prise de la ville et de l'ile Rhodes (Rodos şehrinin ve adasının zapt edilmesi hakkında hatıra), M. Pavet de Courteille'nin Histoire de la campagne de Möhacz par Kemal Pacha [= Ibn Kemal] (Mohac seferinin tarihçesi...) W.F.A. Berhnaur'in Sulaiman des Gesetzgebers ( Kanuni) Tagebuch auf seine Feldzuge nach Wien im Jahre 935/6 H. = J. 1529 n. Chr. [(1529 M./935 H.) tarihli Kanuni Sultan Süleyman'ın Viyana seferi], yine F. Tauer'in Soliman Wiener Feldzuge (Süleyman'ın Viyana seferi) ve Prof. Dr. Hüseyin G. Yurdaydın'ın Naşıhü's-Silahi (Matrakçı); Beyan-ı Menazil-i Sefer-i 'lrakeyn-i Sultan Süleyman Han adlı eserlerini sıralayabiliriz. Kanuni devrine ait olan eserlerde az çok Boğdan-Moldova seferinden söz edilir. Bunlardan başka Saffet Bey'in Bir Osmanlı filosunun Sumatra seferi ve Sumatra seferinin üzerine vesikalar [1569] isimli makalesi de göze çarpar. Bu konu üzerinde Sayın İsmet Binark'ın gayretiyle Türkiye'de basılan eserleri içeren Türk sefer ve zaferleri bibliyografyası (izahlı) isimli çok değerli ve faydalı bir kaynakça tertiplenmiştir.
Devşirme Sorunu, Devşirmenin Anadolu ve Balkanlardaki Türkleşme ve İslamlaşmaya Etkisi
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 679-726 · DOI: 10.37879/belleten.1986.679
Özet
Tam Metin
Devşirme sorununu ve bu uygulamanın Anadolu ve Balkanlardaki türkleşme ve islamlaşmaya etkisini iyi bir şekilde anlamak ve açıklayabilmek için, daha önce Anadolu ve Balkanlardaki türkleşme ve islamlaşmayı ortaya koymak gerekir. Bu nedenle yazımız üç bölümden oluşacaktır. 1 - Anadolu'da türkleşme. 2 - Balkanlarda türkleşme ve islamlaşma. 3 - Devşirme sistemi ve bunun Osmanlı İmparatorluğunda türkleşme ve islamlaşmaya etkisi.
Hazine-i Bîrun Kâtibi Ahmet bin Mahmud Efendi'nin Tuttuğu Prut Seferine Ait Defterden Koparılan Sahifelerde Neler Vardı?
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 807-824 · DOI: 10.37879/belleten.1986.807
Özet
Tam Metin
Prut Savaşı, bilindiği gibi, günümüzden tam 275 yıl önce, 1711 yılında Osmanlı Türkleriyle Ruslar arasında cereyan etmiş ve sonunda Türklerin parlak bir zafer kazanması ile neticelenmiştir. Devrin Padişahı Sultan III. Ahmed'in Sadr-ı Azamı Baltacı Mehmet Paşa'nın kumandası altındaki Türk ordusu, başlarında Çar Koca Petro ile eşi Katerina'nın da bulunduğu Rus ordusunu son derece mâhir bir manevra ile Prut nehrinin bir yanındaki geniş bataklığa sürmüş, çâresiz kalan Ruslar bu durumda Türklerden aman dileyerek, Sadr-ı Azam ve Serasker Baltacı Mehmet Paşa ile ordunun ileri gelenlerini, biribiri ardından gönderdikleri elçilerle bir an önce bir sulh akdedilmesine razı etmek için adetâ yalvar yakar olmuşlardır. Ne çâre ki Koca Petro'nun, nerede ise Türklere esir düşmeyi göze alıp kendisi esir olduktan sonra ne yapacaklarını yakınlarına söylediği sırada, Türk tarafında sulh müzakerelerini idare edenlerin acemilikleri yüzünden, harp meydanında kazanılmış bu parlak zafer, hiç de parlak olmayan bir sulh anlaşmasıyla noktalanmış ve Ruslar feci bir çıkmazdan kurtularak memleketlerine salimen dönmek fırsatını kullanmayı başarmışlardır. Prut Savaşıyla en fazla ilgilenen tarihçilerimizin başında, hiç şüphesiz, değerli hocalarımızdan, rahmetli Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat gelmektedir. Kendisinin bu bahis etrafında pek değerli araştırmaları vardır. Bilhassa "Prut Savaşı ve Barışı" adlı iki ciltlik eseri en geniş çalışmasını teşkil eder. Prof. Akdes Nimet bu çalışmasında esas kaynak olarak "Hazine-i Bîrun kâtibi Ahmet bin Mahmud'un 1123 (1711) Prut Seferine ait defteri"nden faydalandığından sitayişle bahsetmektedir ki, bizim de asıl konumuzu bu defter teşkil ediyor.