139 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Osmanlı Devleti
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

1702-1708 Tarihleri Arasında Türk-Fransız İlişkilerinde Konsolos Arzları ve Bunlara Ait Hükümler

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 237 · Sayfa: 509-558
Tam Metin
Devletlerarası ekonomik, sosyal, iktisâdî ve askerî yönlerden münâsebetler kuruldukları tarihten itibaren başlamaktadır. Osmanlı Devleti'nin Avrupa devletleri içerisinde resmi olarak ilk ticari, siyâsî ve askeri ittifak ilişkileri kurduğu devlet ise Fransa olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman tarafından öncekilere nazaran daha kapsamlı olan kapitülasyonların Fransızlara tanınması bu ilişkilerin hız kazanmasına neden olmuştur. Fransız Konsoloslarının arzları ve buna bağlı Fransız tebaasının meseleleri bu kapitülasyonlar çerçevesinde çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmamızda, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Dairesi Bâb-ı Asâfi Divân-ı Hümâyûn Düvel-i Ecnebiyye Defteri (A.DVN.DVE) No 118 GS: 904 numaralı belge esas alınarak 1702-1708 tarihleri arasındaki Türk-Fransız ilişkilerinde konsolos arzları ve bunlara ait hükümler mevcut araştırmalardan faydalanılarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Kara Murad Paşa

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 237 · Sayfa: 489-508
Tam Metin
XVI. yüzyıl sonları Osmanlı Devleti'nin başta merkez teşkilâtında olmak üzere hemen her alanda bozulmaya başladığı bir dönemdir. Doğuda ve batıda çok geniş sınırlara ulaşan Devlet-i Aliyye, merkezde ve taşrada başlayan isyanlarla sarsılırken, bunlara dur diyecek rical sıkıntısı içerisindeydi. XVII. yüzyıl başlarında alınan zecrî tedbirlerle geçici de olsa kısmî bir sükûnet sağlanmışsa da, geleneksel cülûs sisteminden ayrılma, daha işin başında olumsuz meyvelerini vermeye başlamıştı. Yeni usule göre tahta çıkan I. Mustafa ile başlayan ehliyetsiz padişahlar dönemi bu asrın ortalarında Sultan İbrahim'le devam etmiştir. Bu arada, çocuk yaşta hükümdar olan IV. Murad ve IV. Mehmed'in saltanatlarının yaklaşık ilk onar yılı yine kaht-ı ricalin had seviyede olduğu dönemler olmuştur.

Osmanlı İlmiye Tarîkinde "Pâye"li Tâyinler Yahut Devlette Kazanç Kapısı

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 41-64
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin ilmiye teşkilâtı, şimdiye kadar muhtelif cihetlerden tedkîk mevzûu edilmiş ve konuyla ilgili olarak çeşitli yayınlar yapılmış bulunmasına bu hususta bazen ilmî kriterleri aşarak subjektif duyguların da işe karışması yüzünden lehte ve aleyhte birtakım görüşler ileri sürülmesine rağmen, altı yüzyılı mütecâviz târihî geçmişi bulunan böyle bir teşkilatın, hala incelenmeyi ve araştırılmayı bekleyen pek çok karanlık veya yeterince aydınlanmamış yönü bulunmaktadır. Binaenaleyh, bu tür meselelerin tamamını böyle bir yazıda ele almak mümkün olmadığı için, burada daha ziyâde tek bir konu üzerinde durmak istiyoruz: Bilhassa XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gittikçe artan bir şekilde ortaya çıkan pâyeler ve bu çıkışın arkasında yatan siyâsî, sosyal ve kültürel âmiller.

Millî Mücadele Döneminde Türk-İtalyan İlişkileri

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 157-206
Tam Metin
XIX. Yüzyılın ikinci yarısında birliğini sağlayan İtalya, sömürgeci bir politika izlemek için hazırlıklara başladı. İtalya'nın ilgilendiği bölgeler Osmanlı Devleti'nin egemenliğinde bulunuyordu. İtalya, dışa dönük emeller beslerken, öncelikle Akdeniz çevresini düşünmek zorundaydı. Sömürgeci diğer devletlerin yanında zayıf olan İtalya'nın güçlü bir donanmaya sahip olmaması da, Akdeniz bölgesini İtalya için ilk plana çıkarıyordu. Yeni İtalya; Roma'nın, papaların, Venedik ve Cenova'nın hepsinin birden vârisi olduğunu ilan ediyordu ve istekleri bu imparatorlukları oluşturan sahaya yayılıyordu.

Amerikan İstihbarat Belgelerine Göre Kurtuluş Savaşı'nın Bunalım Dönemindeki Türk Dış Politikası ve "Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey'le Yapılan Görüşmeler"

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 495-528
Tam Metin
Kongreler devresinde Ulus'a maledilen ve Son Osmanlı Meclis-i Mebusân'ınca betimlenen "Ulusal Ant" ödün verilmez bir biçimde ortaya konulmuş, Ulus, Meclis ve Ordu bütünüyle bu amaca kilitlenmişti âdeta... Bağlaşık Devletlerin Mondros'la açmış oldukları karta, aynı platformda, koşulları bile tartışılmayacak bir biçimde yanıt verilmişti. Makro seviyede ortaya konulan bu amaçlar doğrultusunda, Türk Dış politikasının genel ilkeleri çerçevesinde örgütlenilerek, dış platformda da, Yeni Türk Devletinin kurumsallaşmasına hız verilmişti. Mondros'tan bu yana 21 ay geçmiş, hilâfet, saltanat ve hanedanın ayrıcalıkları ile hakları uğruna, Osmanlı Devleti'nin paylaşılması demek olan "Doğu Sorunu"nun bütün vecheleri uygulama alanına sokulmuş, ülke bütünlüğünden ödün verilmek suretiyle, Sevr Antlaşması imzalatılmıştı. Türk Kurtuluş Savaşı Sevr'den ödün verdirilmesi için yapılmıyordu, "Ulusal Ant" ile ortaya konulan fizikî coğrafî hedefe adım adım yaklaşılıyordu.

1830 Osmanlı-Amerikan Antlaşması'nın Gizli Maddesi ve Sonuçları

Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 457-466
Tam Metin
Bağımsızlığını kazandıktan çok kısa bir süre sonra, Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.) Akdeniz Bölgesi'nde ticaret yapan yurttaşlarını korumak ve onlara birtakım ayrıcalıklar sağlamak maksadıyla, Osmanlı Devleti ve özellikle onun Kuzey Afrika'daki topraklarıyla yakın ilişkiler içine girmeye çalışmıştır. Akdeniz'de seyreden Amerikan bandıralı gemilerden vergi alan Fas, Tunus, Cezayir ve Trablus Beyleriyle temasa geçen Amerikalılar, önce bu beylerin talep ettiği vergileri ödemişler, ancak bir süre sonra yeni kurdukları donanmalarını Akdeniz'e yollayarak, bir dizi savaştan sonra kendi tacirlerinin güvenliğini silah zoruyla sağlamışlardır. 1801-1815 yılları arasında meydana gelen ve Amerikan tarihinde "Berberi Savaşları" adıyla anılan bu mücadelelerden sonra, Akdeniz'in büyük bölümünde serbestçe dolaşmaya başlayan Amerikan tacirleri, yavaş yavaş, kendileri için büyük bir hammadde kaynağı ve pazar olan Anadolu topraklarına yönelmişlerdir.

Amerika, Sèvres Antlaşması ve "Ermenistan" Sınırları

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 133-148
Tam Metin
I. Dünya Savaşı'nı sona erdiren barış antlaşmalarını hazırlamak üzere 1919 Ocak ayında toplantılarına başlayan Paris Barış Konferansı'nda Birleşik Amerika'nın Osmanlı Devleti'yle ilgili faaliyetlerini, Sèvres öncesi ve Sèvres Sonrası diye ikiye ayırmak gerekmektedir. Başka bir deyişle, birincisi 1919 yılını kapsamakta, ikincisi de 1920 yılına ait bulunmaktadır.

ELENA FRANGAKIS-SYRETT, The Commerce Of Smyrna in the Eighteenth Century (1700-1820), Akhens 1992, (Centre for Studies Asia Minor Studies) XIX+375 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 161-164
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin özellikle XVII. yüzyıldan sonraki en önemli dış ticaret limanlarından birisi olan İzmir Şehri, son yıllarda önemli bir araştırma mevzuu olmuştur. D. Goffman'dan sonra, Elena Frangakis-Syrett Hanımefendi de, şehrin XVIII. yüzyıldaki ticaret hayatını incelemiş ve yayınlamıştır.

Osmanlı Devleti'nde Kazaskerlik (XVII. yüzyıla kadar)

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 232 · Sayfa: 597-700
Tam Metin
Osmanlılarda kazaskerliğin teşkilinde, orduda asker arasında çıkan ihtilafların halli ve terekelerin taksimi için duyulan kadı ihtiyacı ile kaza ve tedris görevinin düzenli bir şekilde çalışması için kadıların ve müderrislerin tayin edilmesi ve bunlarla ilgili diğer işlemlerin yürütülmesi gibi başlıca iki önemli ihtiyacın rol oynadığı bilinmektedir. Osmanlılardan önceki İslam ve Türk Devletlerinde bu iki görevi birlikte yürüten bir makam bulunmamakta ve kadılkudatlık, ordu kadılığı, kadılleşker, kadılaskerlik makamlarının belirli ölçülerde yukarıdaki görevleri ifa ettikleri görülmektedir. Bu itibarla Osmanlı öncesi İslam Devletlerinde, bu müesseselerin incelenmesi ve genel manada durumlarına göz atılması Osmanlılardaki müesseseyi tanımada faydalı olacaktır.

MEROPI ANASTASSIADOU, Salonique, 1830-1912. Une ville ottomane à l'âge des Réformes, Brill, Leiden-New York-Köln 1997, IX + 456 (Reform Döneminde Bir Osmanlı Şehri: Selanik [1830-1912]) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 232 · Sayfa: 731-734
Tam Metin
Avrupa Birliği, Avrupa'nın kültürel başkenti olarak 1997 yılı için Selanik'i ilan etti. Bu bağlamda Yunan Hükümeti aktarılan fonları Selanik'in bir Bizans ve Yunan şehri olduğunu kanıtlamak için kullandı. 1997 yılı boyunca Selanik'in kimliklerinden biri olan Ortodoks Yunan değerleri ön plana çıkarıldı. Selanik'in 500 yıl Osmanlı Devleti'nin idaresi altında kaldığı ve burada Yahudi, Müslüman ve Hıristiyan cemaatlerin birlikte yaşadıkları gerçeği görmemezlikten gelinerek unutturulmaya çalışıldı.