4 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Anahtar Kelimeler
Yunan İşgali Sonrasında Doğu Trakya’dan Bulgaristan’a İltica Hareketi
Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 309 · Sayfa: 635-684 · DOI: 10.37879/belleten.2023.635
Özet
Tam Metin
Yunan ordusunun Temmuz 1920’de Doğu Trakya’yı işgali üzerine 1. Kolordu birlikleri direniş gösteremeden mağlup olmuş ve tarafsız bir devlet olan Bulgaristan’a iltica etmiştir. Katliam endişesine kapılan sivil ahali de askerî birlikleri takip ederek Bulgaristan’a sığınmıştır. Bu çalışmada asker ve sivil mültecilerin Bulgaristan’a iltica ve memleketlerine iade sürecinde neler yaşandığı ve özellikle mültecilerin iade sürecinde Bulgar ve Osmanlı Hükûmetleri arasında yaşanan krizlerin nasıl çözüldüğü sorularına yanıt aranmıştır. ATASE Arşiv belgelerine dayandırılarak daha önce yapılmış bir çalışmadan farklı olarak, bu çalışmada Osmanlı Arşivi belgelerinden istifade edilmiştir. Böylece ulaşılan yeni belgeler ışığında, konu detaylandırılmış ve yukarıdaki sorulara yanıt verilmiştir. Buna göre Bulgar Hükûmeti asker ve sivil mültecileri Bulgaristan’ın çeşitli yerlerinde geçici olarak iskân etmiş ve iaşelerini sağlamıştır. Ancak ülkedeki siyasi ve iktisadi sorunlar nedeniyle mültecilere daha fazla yardım edemeyen Bulgar Hükûmeti, Osmanlı Hükûmetinden mültecilerin memleketlerine iadesi talebinde bulunmuştur. Savaştan çıkmış Osmanlı Hükûmeti de mali sıkıntıda olduğu için mültecilerin memleketlerine iadesi sürecini sağlıklı bir şekilde yürütememiştir. Bunun yanı sıra subayların Bulgar Hükûmeti tarafından el konulan şahsi hayvanları ile kolorduya ait resmî evrakların iadesi iki hükûmet arasında önemli bir sorun hâlini almıştır. Osmanlı Hükûmeti aynı zamanda İtilaf Devletlerinin müdahalesi ile Bulgar Hükûmetinin mültecilerin pasaportlarını vize etmemesi nedeniyle yaşanan krizi de çözmek için uğraşmıştır. Sürecin geneline bakıldığında sivil ve asker mültecilerin çok büyük bir kısmı kendi çabaları ile memleketlerine dönmek mecburiyetinde kalmıştır.
1920 Yılının Yazında Egemenlik ve Malî Kaynakların Denetimi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 61 · Sayfa: 305-321
Özet
1 9. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı Mâliyesinin giderek çökmesinin bir sonucu olarak Türkiye'nin malî yapısı "batılı fınans çevrelerinin" kontrolü altına girdi. Osmanlı hükümeti adına para basma yetkisini de elinde bulundurmak imtiyazıyla kurulan Osmanlı Bankası 1910 yılma kadar ülke genelinde açtığı şubelerle teşkilâtını genişletti. Türkiye'de Ulusal Direniş'in başladığı günlerden itibaren, bu direnişin malî kaynaklar sağlama konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığı açıkça bilinmektedir. TBMM'nin 23 Nisan 1920'de faaliyete başlamasıyla birlikte tüm ülkede malî denetimi sağlamaya çalışması, ülke çapında "iktidar tekelini" ele geçirerek "devlet İşlevlerini" üstlenmesi açısından oldukça ilgi çekici bir süreçtir. Osmanlı Bankası'nın, Osmanlı siyasal ve ekonomik yapısı içindeki imtiyazlarıma Ankara'nın denetimine ve iznine tabi kılınması iki bakımdan önem taşımaktadır: a) Bankanın yönetim merkezinin bu durumu kabul etmesiyle Türkiye'deki "ulusal direniş hareketi"nin "batılı fınans çevreleri" açısından, Osmanlı Hüküme-tinin ısrarla göstermeye çalıştığı gibi "bîr ayaklanma" biçiminde algılanmadığını göstermesi; b) Yeni bir kurumlaşma sürecinde "ulusalcılık" ülküsünün sadece "ülkenin si¬yasal bağımsızlığım "sağlamak ve sürdürmek" ten İbaret olmadığı gerçeğinin altını çizmesi bakımından. Bu konuya ilişkin 1920 yılı Haziran'mda İcra Vekilleri Heyeti İle Osmanlı Bankası direktörlüğü arasında imzalanan mutabakat metni ve bü metinde TBMM ve İVH'nİn Osmanlı Bankası yönetimine dikte ettirdiği şartlar Ankara'nın "ulusalcı" değerlerinin ne kadar derin ve haklı temelleri olduğunu ortaya koymaktadır. Bu tebliğde İlk defa kullanılacak olan bu belgelerin ışığında söz konusu "ulusalcı" kaygıların dayandığı temeller değerlendirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye'de Kalan Ermeni Nüfus
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 479-492
Özet
Tam Metin
1915 yılında Ermeni olaylarının önlenemez bir boyuta gelmesi ile Osmanlı Hükûmeti, Ermenileri savaş bölgelerinden uzaklaştırmak için Tehcir Kanunu çıkartmıştır. Tehcir Kanunu İstanbul, İzmir, Kütahya, Balıkesir gibi güvenli yerlerde bulunan Ermenilere uygulanmamıştır. Ayrıca Tehcir bölgelerinde de güvenilir, sanatkâr ve ticaret erbabı olan ve kadın, kimsesiz çocuk ve yaşlı Ermeniler göç ettirilmemiştir. Müslüman komşularının sakladıkları Ermeniler de tehcire tabi tutulmamıştır. 1918'de Tehcir edilen Ermenilerin memleketlerine geri dönmeleri için kanun çıkarılmıştır. Bundan sonra da eski yerlerine dönen Ermeniler olmuştur. 1927 yılında yapılan nüfus sayımında din ve milliyet istatistikleri de yapılmıştır. Bu sayıma göre Türkiye'de yaşayan Ermenilerin sayısı takriben 140 000'dır. Bu tarihten sonra da Ermeniler ülke dışına göç etmeye devam etmişlerdir.
Yeni Belgelerin Işığı Altında Ermeni Tehcirleri
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 141 · Sayfa: 31-50 · DOI: 10.37879/belleten.1972.141-31
Özet
Tam Metin
Londra'da çıkan History of the First World War (Birinci Dünya Savaşının Tarihi) adlı haftalık İngilizce derginin Eylül, 1970 sayısında, Dr. A. O. Sarkissian'ın Genocide in Turkey (Türkiye'de Cenosid) başlıklı bir yazısı yayınlandı. Bir Ermeni olan yazar, 1915 yılının sonlarına doğru 500.000 Ermeni'nin Türkler tarafından öldürüldüğünü, geriye kalanların çoğunluğunun çöllük bölgelere sürü!- düğünü, orada açlık ve hastalıktan hayatlarını kaybettiklerini, "dikkatle hazırlanan bir plan gereğince" en aşağı 1.500.000 Ermeni'nin imha edildiğini; Ermeni'lere yapılan bu muameleyi örnek tutan Adolf Hitler'in, "Polonya dilini konuşan ırkın imhası" için 22 Ağustos, 1939'da direktif verdiğini cüretle ileri sürüyor. Görünürde sansasyon yapmayı ilmi araştırmaya tercih eden, bir Ermeni olarak taraf tutan ve baltalayıcı bir yöntem izleyen Dr. Sarkissian, Ermeni tehcir ve kıtalleri konusunda tek taraflı bir yazı kaleme almış bulunuyor. Konuyla ilgili esaslı araştırma yapmadığı, İngiliz, Fransız, Rus, Türk ve hattâ Ermeni kaynaklarına dayanan en yeni eserleri okumadığı ve konuya epeyi ışık serpen Londra'da İngiliz Arşivindeki İngiltere Dışişleri Bakanlığının sayısız belgelerinden faydalanmadığı anlaşılıyor. Dr. Sarkissian, gerçeklere ve rakamlara dayanan, takdirle karşılanabilecek ilmi bir eser meydana getireceği yerde, bir propaganda yazısı kaleme almayı tercih etmiş. Tipik, çığırtkan Ermeni propagandacılarından biri olduğunu gösteriyor. Gün ışığına çıkan en son belgelere göre, Ermeni halkının başına gelen felaketlerden bizzat bu gibi Ermeni propagandacıları sorumludur.