139 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Osmanlı devleti
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tarih-i Hind-i Garbî veya Hadîs-i Nev, Tarihi Araştırmalar Vakfı, İstanbul Araştırma Merkezi, İstanbul 1999, 483 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1159-1166
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin Coğrafi Keşiflere katılmayış sebebi zihinleri meşgul etmekle birlikte, bu soruya yeterli cevap verilebilmiş değildir. Zira, keşifler çağında gücünün zirvesinde olan Osmanlıların keşiflere öncülük etmesi beklenirken onlar, Portekizlilere karşı Hint Okyanusu'nda yapılan bir kaç sonuçsuz mücadele dışında, Akdeniz ve Kızıldeniz'den dışarı çıkmamışlardır. Osmanlıların yapılan keşiflerden haberdar olup olmadıkları da ayrı bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, Osmanlı Devleti'nin yıkılış sebepleri sıralanırken adeta "suçlama" niteliğinde onların dünyadaki gelişmeleri yakından izleyemedikleri iddia edilmiştir.

Tanzimât Döneminde Bosna Hersek'te Kilise İnşa ve Onarım Faaliyetleri

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 215-242
Tam Metin
Osmanlı Devleti bir çok milletin aynı çatı altında yaşadığı kozmopolit bir toplumsal yapıya sahipti. Bu çok milletli imparatorlukta, tüm dengeler hak ve adalet ölçüleri üzerine kuruluydu. Adalet terazisindeki en küçük dengesizlik hemen hemen tüm toplumda huzursuzluğa yol açıyordu. XVII. yüzyıla gelindiğinde adalet mekanizması ve devlet otoritesinde aksaklıklar meydana gelmeye başlamıştı. Bu durumdan en fazla şikâyetçi olan bölgeler tabiî olarak farklı etnik gurupların iç içe bulunduğu yerlerdi. Bu bölgelerin başında da Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar sorun olmaya devam eden Balkanlar geliyordu. Balkanlarda adil olarak toplanamayan vergiler ve serbest dinî faaliyet icra edememek başlıca şikayet konularıydı.

JOHN COVEL, Dr. John Covel Voyages en Turquie 1675-1677, Texte établi, annoté et traduit par Jean-Pierre Grélois avec une préface de Cyril Mango, Paris 1998 437 Sayfa. Dizi başlığı: Realités Byzantines 6. [A.VI/655] [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 239-240
Tam Metin
XVII. yüzyıl içinde Osmanlı Devleti sınırları içinde bir gezi yapan ve bir de eser kaleme alan seyyahın eseri, şimdi geniş bir şekilde ve gerekli notlarla ilim âlemine sunulmuştur. Başarılı bir rönesans ve barok dönem adamı olan Covel'in eseri bir bütün halinde yayınlanma şansı bulamadı ise de, kıymetini bilen araştırıcılar muhtelif çalışmalarında yazma nüshadan parçaları incelediler ve eserlerinde kullandılar. Şimdi de Fransa İçinde yetişen ilim adamları bu müstesna külliyata sahip çıkarak, ülkelerinde geliştirdikleri bir geleneği, kıymetli bir eser ile süslemiş bulunuyorlar: kitap her seyahatnâme edebiyatının değerini göstermesi hem de eski çağ tarih ve kültürünün kalıntılarının bunlara sonraki asırlarda katkılar yapan Bizans'ın batılı ilim adamları tarafından dikkatle incelendiğini de belli etmektedir. Eserin yayına hazırlanmasını sağlayanlar konu üzerindeki çalışmaların geçmişini ve şimdi kendi devirlerindeki durumunu belirtmektedirler. Hem eserin özgün dilini hem de yayınladığı ülkenin dilinde yayınlamakta ve değerli tamamlayıcı notlar sayesinde, kıymetli bir de kaynak kazandırmaktadırlar.

M. NAEEM QURESHI, Pan-Islam in British Indian Politics, A Study of the Khilafat Movement 1918-1924, E.J. Brill, Leiden-Boston-Köln 1999, XV-543 sahife. Esas metin 414, ekler 425-445. Bibliyoğrafya ve index. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 667-670
Tam Metin
Hindistan Müslümanları ile Osmanlılar arasındaki ilişkilerin tarihi çok eskilere gitmektedir. XIX. ve XX. yüzyıllarda bu ilişki dramatik bir mahiyet kazanmış adeta Osmanlılarla kendilerini özdeşleştirmişlerdi. Zira Osmanlı Devleti, Hıristiyanların hâkimiyeti altına girmiş Müslümanların ümit ve teselli kaynağı idi. Bunlar arasında Hindistan Müslümanlarının özel bir yeri vardı. Osmanlı Devleti İslâm'ın dünyevî gücünün sembolü ve hilâfet merkezi olarak özellikle İngiliz Hindistan'ındaki Hindû çoğunluk içinde yaşayan Müslümanlara bir güvenlik duygusu veriyordu. Fakat XIX. yüzyılın ikinci yarısında Hint Müslümanları, bu devletin parçalanması halinde hem İngilizler karşısında hamisiz kalacakları hem de Hindûlar arasında ezilecekleri korkusuna kapıldılar. Bu sebeple Osmanlı Devleti ile dayanışma anlamında Panislâmizm, onlar için psikolojik bir takviye olmanın yanı sıra millî kimliklerini kazanma yolunda çok önemli vazife ifa etmişti.

MEHMET ASAF (SAYGUN), Volga Kıyılarında ve Muhtıra: Esaret Hatıra ve Maceraları, (Yay. Hz. Murat Cebecioğlu), İzmir Akademi Kitabevi 1994, XXIII+310 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 647-656
Tam Metin
İlkokul yıllarımda Birinci Dünya Savaşının ve Kurtuluş Savaşı'nın muharip neslinden pek çok savaş anılarını dinledim. Tarihimizin son yüz yıllık kesitinde ülkeleri için hiçbir kuşağın yapamadığı kadar fedakârlık yapan, kan ve can veren; karşılığında da verdikleri ölçüde sahipsiz bırakılan bu âbide insanlardan o yıllarda dinlediklerimin hepsini anladığımı iddia edemem. Hatta bir ölçüde, içlerinde çeşit çeşit ölüm motifi gizlenmiş cephe hikayelerinden, açlık ve bulaşıcı hastalık olaylarından ürktüğümü, korktuğumu dahi söyleyebilirim. Dinlediğim her hikayeyi, olaylarda geçen ülke coğrafyasına ait isimleri çocukluk hayalleriyle bir yerlere yakıştırdım; ancak, her hikayede aslında Osmanlı Devleti'nin çöküş tarihinin anlatıldığını ve yeni bir Türk devletinin doğum sancılarının çekildiğini fark edemedim.

BENJAMIN ARBEL, Trading nations. Jews and Venetians in the Early Modern Eastern Mediterranean, Leiden 1995, XV-237 sayfa, 2 tablo. Brill's Series in Jewis Studies, cild XIV. A VI 1337. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 969-970
Tam Metin
İtalyan okurların daha önceden tanıdığı araştırıcı, şimdi 8 tane makalesini bir araya getirmiş. Bunların İtalya'da yayımlanmaları doğrudan bu ülke Musevilerini ilgilendirir görünür ise de, devrin güçlü ülkesi Osmanlı Devleti'nin koruması altında olduklarından dolayı, Venedik-Türkiye ilişkilerinde yer edinir. 1492 yılında İspanya'dan zorla çıkarılan Museviler, başta Venedik olmak üzere Akdeniz havzasının zengin şehirlerine yayıldılar, becerikli ve kendisine güvenenler de İstanbul başta olmak üzere Selanik, İzmir, Bursa, Şam, Halep, Beyrut gibi çok canlı ve hareketli ticaret merkezlerinde faaliyet gösterdiler.

Kıbrıs'ın Siyasî Tarihi İle İlgili Bir Belgenin Değerlendirmesi

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 165-228
İnsan toplulukları, tarih boyunca uzun bir gelişme sonucunda, bugünkü milletler haline gelmişlerdir. Çağımızda milletlerin, ayni tekâmül seviyesine eriştiklerini iddia etmek, mümkün değildir. Ancak, her milletin geçmişteki tecrübelerinden edinilmiş birtakım tarih görüşü olup, bu görüşün geleceğe yönelik tutulması gerektiği, muhakkaktır. Bilindiği üzere başarıya ulaşmanın ilk şartı, yeni kuşakların, mücadelenin temelinde yatan gerçekleri doğru kavraması ve mücadeleyi sürdürebilmesi için gerekli manevi gücü oluşturan, inanç ve azmi kazanmasında yatar. Hiçbir zaman hatırdan çıkartılmaması gerekir ki, şans, tarihin yapısında yoktur. Tarih, hiçbir çağda kumar masası olmamıştır ve de olmayacaktır.

Basra Körfezi'nde Bir Arap Aşireti: Acman Urbanı (1820-1913)

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 123-164
Tam Metin
Osmanlı Devleti Arap Yarımadası'nı hâkimiyetine aldığı 1517 yılından itibaren karşılaştığı en önemli problem, genellikle göçebe olarak yaşayan bedevi Arap kabile ve aşiretlerini bir düzene sokmak olmuştur. Osmanlı Devleti'nin bölgeyi ele geçirdiği sıralarda zaten meskün ahâli ve şehirlerin eskidenberi devam eden belli bir düzeni vardı. Bundan dolayı devlet bu düzeni, bir takım yenilikler ilave etmek suretiyle hemen hemen aynen muhafaza etmişti. Ancak başlangıçta bedevî hayatının özelliklerine bütünüyle vakıf olamayan Osmanlılar, uzun zaman bedevi Arap kabilelerini düzene sokmakla uğraşmıştır.

YUZO NAGATA, Tarihte Âyânlar. Karaosmanoğulları Üzerinde Bir İnceleme, Ankara 1997, Türk Tarih Kurumu Yayınları, VII. Dizi - Sa. 176, XXV + 329 + Harita. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 263-266
Tam Metin
Osmanlı Devleti tarihinde önemli bir yer işgal eden âyânlar konusu, Japon Prof. Yuzo Nagata'nın uzmanlık alanıdır. Yıllardır bu konuda emek sarfeden Prof. Nagata, çalışmalarını Karaosmanoğullarına teksif ederek Türk Tarih bilimine katkıda bulunmuştur. Eserin geniş Bibliyografyasının en dikkate değer kısmı arşiv kaynaklarının bolluğudur. Hiç şüphesiz bu da esere orijinallik kazandırmaktadır.

FEYZULLAH EFENDİ an Ottoman Şeyhülislam (A Thesis Presented to the Department of Oriental Studies Princeton University, in Partial Fulfillment of the Requirements for the Degree Doctor of Philosophy) By Sabra Follet Messervey, June 1965 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 237 · Sayfa: 619-624
Tam Metin
Şeyhülislam Feyzullah Efendi, XVII. yüzyılda, zirveden inişe geçen Osmanlı Devleti'nde mesleği ve mevkisinin doruğuna ulaşmış, ancak devrin çalkantılarına, makamının şahikaları ile ruhunun derinlikleri arasındaki med-cezirler yüzünden mukavemet gösterememiş bir şahsiyettir. İlmî ve meslekî kariyerinin yanında siyâsî ve idâri kabiliyetleri ile de temâyüz eden Feyzullah Efendi, oldukça kritik ve tarihin dönüm noktası diyebileceğimiz bir zamanda üstlendiği roller ile dikkati çekmiştir. Hakkında yapılmış ilmî çalışmaların azlığı, Şeyhülislam Feyzullah Efendi aleyhinde birçok söz söylenmesine sebep olmuş, yaşadığı dönemi, siyâsî şartlarının ağırlığı ve hassasiyeti ile ele alan ciddi araştırmaların yapılamamış olması ise aleyhindeki yargıların kuvvetlenmesini netice vermiştir.