139 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Osmanlı devleti
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Karadeniz'in Kapalılığı Karşısında Avrupa Küçük Devletleri ve "Mîrî Ticâret" Teşebbüsü

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 214 · Sayfa: 687-756
Tam Metin
Ahdnâmelerde yer almasına rağmen, Karadeniz'de serbestçe ticaret yapabilmeyi öngören maddelerin, aynı şekildeki Akdeniz ile ilgili olanların tamamen aksine, kullandırılmayan ve kullanılamayan bir hak olarak saklı kalmış olması dikkat çekicidir ve dikkat çekici olduğu kadar üzerinde de fazla çalışılmamış bir konudur. Mısır-Girid ve Mora üzerinden geçtiğini farz ettiği bir hat ile Akdeniz'i İkiye bölen ve bu "hatt-ı mefrûz"un doğusundaki sahillerin tamamının kendi toprakları ile sarılmış olması gerçeğinden hareketle, bu sahayı kendisine mahsus bir "içdeniz" gibi gören Osmanlı Devleti, burada ticaret yapma hakkını çeşitli dönemlerde ve genelde zaman zaman ticari kayguların ötesindeki politik saiklerin etkisiyle Avrupa devletlerine bahş etmiş bulunuyordu, ki bunlara Osmanlı terminolojisinde Ahdnâme veya Frenkçe tâbiri ile Kapitulasyon denilmekte olduğu hep malumdur. Bu mefruz hattın doğusunu Avrupa ticaretine açık tutan Osmanlı Devleti, yine tüm sahilleriyle hakim ve sahibi bulunduğu Karadeniz'e yabancı gemilerin girmelerini ve ticaret yapmalarını kesin olarak yasaklamış ve bu yasaklamasını yüzyıllar boyu özenle sürdürmüştür.

Ebubekir Ratıb Efendi, Nemçe Sefaretnamesi

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 261-296 · DOI: 10.37879/belleten.1990.261
Tam Metin
Ebubekir Ratıb Efendi Viyana elçiliğine atanmasını yolculuk takririnde şöyle belirtmiştir: "Osmanlı Devleti ile Nemçe Devleti arasında yapılan barıştan sonra, tarafların birbirlerine elçi göndermeleri kararlaştırıldığından 11 Muharrem 1206/ 10 Eylül 1791 günü Ordu-ı hümayun Silistre sahrasındayken Nemçe elçisi olarak hil'at giydim". Gerçekten de iki devlet arasında 3 Ağustos 1791'de yapılan Ziştoy Barışı'nın 13. maddesinde III. Selim'in padişahlığını ve II. Leopold'ün imparatorluğunu kutlamak üzere iki tarafın karşılıklı elçi gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Ratıb Efendi gerekli hazırlıkları yapmış ve elçilerin götürecekleri hediyeleri İstanbul'da almaları adet iken vakit kaybetmemek için bunlar Silistre'ye iletilmiş fakat Avusturya Elçisi Herbert'in hediyesiz olarak geldiği haberi üzerine bu eşyalar tekrar İstanbul'a gönderilerek Ratıb Efendi 12 Rebiülevvel 1206/ 9 Kasım 1791'de Şumnu'dan hareket etmiştir. Ebubekir Ratıp Efendi geçtiği yerleri dağları, nehirleri, köyleri, kasabaları, kentleri, buralardaki evleri, konakları, insanları ve yaşantılarını v.s. ayrıntılı bir biçimde anlatmıştır.

XVI. Yüzyılda Sosyal, Ekonomik ve Demografik Bakımdan Balkanlarda Bazı Osmanlı Şehirleri

Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 637-678
Osmanlı Devleti Rumeli'de ilk fütuhata başladığı andan itibaren ele geçirdiği şehir ve köylerde sistemli bir iskan politikası takip etmiştir. Özellikle fütuhat esnasında köy ve kasabalarını terkederek başka bölgelere kaçanların yerine Anadolu'dan büyük ölçüde Türk unsur nakletmiş ve zamanla buralar han, hamam, köprü, medrese, zaviye, imaret, tekke, câmi gibi İslâm kültür varlıkları ile de süslenmiştir. Bu kolonilerin teşekkülünden sonra ise yeni nakiller yapılarak bölge bir Türk yurdu halini almıştır. Anadolu'dan Rumeli'ye geçen ilk Türk gurubunun ise Selçuklular zamanında Konya bölgesinden giden "Konyarlar" olduğu hakkında kayıtlar bulunmaktadır.

Osmanlı Devletinin 1700-1709 Kuzey Savaşı Yıllarındaki Tutumu

Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 903-966
Kuzey savaşının sürdüğü yıllar boyunca, Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa devletlerinin Rusya'ya karşı çevirdikleri entrikaların merkezi haline gelmişti. Gerçi, Rusya aleyhtarı bu güçler, Kuzey savaşının başlamasından önce de, İstanbul'da alenen faaliyette idiler. Fakat, Osmanlı Devletiyle barış andlaşmasını imzalamağa yetkili kılınan, Rusya Duma Meclisi üyelerinden Emelyan İgnatyeviç UKRAİNTSEV'in Osmanlı başkentine gelişi ile, bu faaliyetler özellikle canlılık kazanmış oldu. Rusya'nın 1698 Karlofça Kongresinde Babıâli ile aktolunmuş iki yıllık bir mütarekesi vardı. Güneydeki komşu ile sağlam bir barışın, ya da uzun süreli bir mütarekenin "Bir miktar zayiatla bile olsa" akdi, Rusya'nın Kuzey savaşına girebilmesinin başta gelen ve kaçınılmaz şartını teşkil etmekte idi.

XVI. Yüzyılda Rus-İran Ticareti ve Osmanlı Devleti

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 202 · Sayfa: 247-256
1958 yılında, Moskova'da, "Doğu Edebiyatı Yayınevi", "Tacir Födot Kotov'un İran seyahatnamesi" adında bir eser yayımlamıştı. Eserin içeriğinden bahsetmeyi bir başka yazıya bırakarak, bugün, Bayan N.A. Kuznetzova'nın bu kitaba yazmış olduğu önsözü, Türk okuyucularına sunmak istiyorum.

Tanzimat Döneminde Türkiye'de Yönetim (1839-1856)

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 203 · Sayfa: 601-626
Tam Metin
Bundan önce Belleten 201'de yer alan bir yazımızda "Tanzimat'ın İlanı Sıralarında Türkiye'de Yönetim (1826-1839)" başlığı altında Tanzimat Devri düzenlemeleri öncesinde Türkiye'de uygulanmakta olan idari teşkilatı genel çizgileriyle belirtmeye çalışmıştık. Bu makalemizde ise Tanzimat'ın ilanından 1864'te yayınlanan Tuna Vilayeti Nizamnamesi'nin yürürlüğe girdiği ana kadar geçen devrede ülke yönetiminde yapılan yeniliklerin bir kısmını ele alacağız.

Devlet Kurucusu Atatürk

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 777-794
Tam Metin
"Türk Tarih Kurumu"muzun Büyük Atatürk için tertiplediği konferans serilerinden birincisini benim konferansımla açmayı tensip etmesini alicenap bir teveccüh sayıyorum. Sayın Türk Tarih Kurumu Başkanımızın Genel Müdürle beraber lütfettikleri daveti eksiklerime bakmaksızın cesaretle kabul ettim, o vazife ile huzurunuzdayım. Sayın Başkanımıza teşekkür ödevimi yerine getirdikten sonra başlıyacağım. Atatürk'ün bütün hayatında askeri kudretini, kumandan olarak büyük değerini dikkatle takip etmişimdir ve büyük bir kumandanın bilgi olarak ve karakter olarak vasıflarını Atatürk'te daima bulmuşumdur. Muharebelerde ve harita başında Atatürk'ün büyük kumandan olarak müdahalelerini, icraatını muhtelif vesilelerle dile getirmişimdir; anladığım ve duyduğum gibi. Bunun gibi, Atatürk'ün büyük kumandan olarak vasıflarını takdir ettiğim gibi, siyasi kudretini, siyasi vasıflarını kumandanlığının da üstünde gördüğümü daima belirtmiştim. Bu kanaatle bu konferansa başlıyorum. Atatürk'ün bugün size kumandan olarak büyük vasıflarını, memlekete büyük tesirlerini ve hizmetlerini dile getirmiyeceğim, devlet kurucusu olarak siyasi vasıflarını anlatmağa çalışacağım.

İstiklal Savaşı ve Milli Birlik

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 795-806
Tam Metin
Birinci Cihan Savaşı'nda Osmanlılar dostlarıyla birlikte yenik düşmüştür. Bunun sonucu olarak 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalmıştır. Mütarekeyi İngiliz Akdeniz Donanması Başkomutanı Koramiral Arthur Galthorpe ile Osmanlı Hükûmeti temsilcilerinden Denizcilik Bakanı Rauf Bey (Orbay) imzalamıştır. Yirmi beş şartı içeren bu ateşkesle Osmanlı Devleti'nin eli kolu iyice bağlanmış ve galip devletlerin arzularına boyun eğmek zorunda kalınmıştır. Ateşkesin bazı maddeleri Osmanlıların silahlarının alınmasını ve güçsüz halde bırakılmasını öngörmüştür.

YAŞAR YÜCEL, Osmanlı Devlet Teşkilâtına Dair Kaynaklar. Kitâb-i Müstetâb - Kitabu Mesâlihi'l Müslimîn ve Menafi'i'l-Mü'mimîn - Hirzü'l-Mülûk, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 1988, XXXV + 207 + 77 + 141 + 65 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 205 · Sayfa: 1721-1722
Türkiye'de siyaset-namelere gösterilen ilgi, daha eskilerde, 1860 yılında Koçi Bey risalesi yayınlandığı vakit ortaya çıkmıştı. Bu risale, yayınlanmasını hemen izleyen yıllarda Almancaya çevrilmiş (bkz. W. F. A. Bernauer in: ZDMG XV) sonraları ise başka Avrupa dillerinde de yayınlanmıştı. Böylece de Türklerin eskiden beri devlet idaresi konularını ne kadar iyi bildikleri (bkz. B. Lewis, Ottoman Observes of Ottoman Decline, in: Islamic Studies I. Karachi 1962, s. 71-87) geniş bir çevre tarafından öğrenilmişti. Devlet idaresi konularıyla uzun yıllardan beri meşgul olanlar yalnızca doğu ülkeleri değildir (bkz. Richter, Studien zur Geschichte der alteren arabischen Fürstenspiegel, Leipzig 1932; A.K.S. Lambton, State and Governement in Medieval Islam, Oxford 1981; A. Uğur, Osmanlı Siyaset-nameleri, Kayseri 1987; W. Blum, Byzantinische Fürstenspiegel, Stuttgart 1981.), Batı Avrupa ülkelerinde de bunun zorunluluğu kavranmıştır (bkz. W. Berges, Die Fürstenspiegel des hohen und spaten Mittelalters, Stuttgart 1938; R.A. Müller, Die deutschen Fürstenspiegel des 17. Jahrhunderts, in: Historische Zeitschrift, Bd. 240., 1985, s. 571-597; J. H. Burns, The Cambridge History of Medieval and Political Thought c. 350 - c. 1450, Cambridge 1988). Yaşar Yücel tarafından şimdi yayımlanan üç tarihi kaynak Osmanlı İmparatorluğu'nda XVI-XVII. yüzyıl devlet idaresi konularının daha iyi anlaşılmasına olanak sağlıyor. Bu kaynaklar -yer yer içermiş oldukları çelişkilerle birlikte- bizler için olağanüstü önemlidir.

Avrupa'da Gözlenen Napolyon Çağı Bunalımının İtalyan ve Türk Kültürleri Üzerindeki Etkileri

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1209-1214 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1209
Tam Metin
Avrupa kültüründe Aydınlanma çağından Romantizm çağına geçildiği dönem, tarihi alanda ise Fransız Devrimi ile İtalyan Birliği (Risorgimento) dönemleri arasında kalan yıllar tüm Avrupa'nın, dolayısıyla İtalya'nın fırtınalı, karışık ve bunalımlı dönemlerinden biridir. Bu bunalım aynı çağda Osmanlı Devleti'ne de yansımış ve batı örnek alınarak artık bazı reformlar yapmanın gereğine inanılmıştı.