145 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 111
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 25
- Erdem 6
- Belgeler 3
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Ottoman Empire 145
- Osmanlı Devleti 61
- Osmanlı İmparatorluğu 41
- History 12
- Turkey 9
- Birinci Dünya Savaşı 8
- First World War 8
- Europe 6
- Russia 6
- Turks 6
Rusya’nın Trans-Kafkas Politikası ve Komiserlikle Münasebetleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 47 · Sayfa: 491-536
Özet
Rusya'da Çarlık rejiminin yıkılması üzerine olaylar patlak vermiştir .Çarlık rejiminden sonra kurulan yeni hükümet de olayları durdurmada başarılı olamamıştır. Sonuçta Lenin, Rusya'nın kaderini ele geçirmiştir. Ancak Maveray-ı Kafkas komitesi, Bolşevikler'in idareyi ele geçirmesini kabul etmemiştir. Daha sonra da ayrı bir idare organı kurulmasına karar vererek,Maveray-ı Kafkas Komiserliği'ni kurmuşlardır. Komiserlik kurulur kurulmaz, Petrograd'takİ Sovyet hükümetini tanımadığını ilan etti. Esasen Sovyet hükümeti de kurulan bu komiserliği kabul etmemiştir. Kurulan bu komiserlik içinde Azerbaycan Türkleri, Gürcüler ve Ermeniler kendi içlerinde tamamen müstakil idiler. Her ne kadar bu şekilde birleşme ortaya çıkmış ise de gerçekte bu üç milletin milli hareketleri birbirine aykırıydı. Her üç millette kendisini destekleyecek bir kuvvet ve bir büyük devlet aramaktaydı. Sonuçta Osmanlı Devleti, Sovyet Rusya ve Maveray-ı Kafkas Komiserliği ile barış görüşmelerine başlamış ve Sovyetlerle Brest-Litovsk anlaşmasını imzalamıştır.
Atatürkçülükte Sistem ve Strateji
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 47 · Sayfa: 603-613
Özet
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken, bir sistem ve stratejiye dayanarak amacını belirlemiştir. Sistem, modem bir Türk Cumhuriyeti kurulmasını amaçlıyordu. Atatürk, bu amacı gerçekleştirmenin zor olduğunu biliyordu. Çünkü, Osmanlı Devleti, çağdaş teknolojik gelişmelere ayak uyduramamıştı. Bu nedenle, Batı toplumlarıyla Türkler arasında büyük bir gelişmişlik farkı ortaya çıkarmıştı. Atatürk, çok zor da olsa, bu farkı ortadan kaldırıp, Türkler'i modem bir toplum haline getirmek gerektiğine inanıyordu. Önce bir bağımsızlık savaşı, sonra da bir devrim yapmak gerekiyordu, Bu modem sisteme bir an önce kavuşabilmek için, bir strateji oluşturdu. Bu stratejinin şartları, Türk Milleti'nin özellikleri dikkate alınarak belirlenmişti. Atatürk'ün oluşturduğu strateji, Atatürkçülük ve Atatürk ilkeleri olarak gerçekleşmiş oldu.
Kafkas Harekâtının Perde Arkası
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 47 · Sayfa: 367-393
Özet
Bu makalede Sarıkamış faciası ile sonuçlanan Kafkas harekâtının belki de bugüne kadar yapılmış çalışmaları bir başka açıdan takviye edecek olan- farklı bir boyutuna değinilecektir: Jeopolitik, strateji ve uluslararası ilişkiler açısından çok önemli bir Teşkilât-ı Mahsûsa faaliyeti sergilenecektir
Modern Greece and the Sephardim of Salonica an Overview
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 161-186
Özet
Tam Metin
The first encounter between Greece and tha Spanish and Portuguese Jews (the Sephardim) in modern times started in 1821 during the Greek rebellion against the Sultan. From the beginning this encounter would follow a rocky path because of three basic facts; the faithfulness of the Sephardim to the Ottoman Empire, the traditional religious anti-Semitism of the Greek population and the economic rivalry between Jews and Greeks in the Eastern Mediterranean. Nowhere would the antagonism of the Greek population and government towards the Sephardim be more intense than in the city of Salonica, the Sephardic metropolis which Greece occupied in 1912. With over two-thirds of the population being Sephardi and with Spanish being the everyday language of the population, Salonica, under the liberal rule of the Sultans of the Ottoman Empire had flourished economically and had become the center of the Sephardic Nation within the Empire. Greek policy would be one of constant antagonism from the time of the occupation until the extermination of the Sephardim by the Germans and their loal collaborators during the Second World War. Every effort would be made by the Greek government to diminish the influence of the Sephardim in the city and to reduce their presence and economic wellbeing. The 70,000 Sephardim of Salonica at the time of the Greek occupation would see their numbers diminished by emigration. Those who remained would be reduced to a frightened minority in a city that had been theirs for over 400 years.
Küçük Kaynarca Antlaşması’nda ‘Dosografa’ Kilisesi
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 213-222
Özet
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya tarafından feci bir yenilgi almasına sebep olan 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'yla Ruslar İstanbul'da Galata semtinde bir kilise inşa etme hakkını elde ettiler. Ayrıca antlaşma, kilisenin Bab-ı Âlî'de temsilciliğini yapabilecek Rus elçinin himayesi altında olmasını da belirledi. Bu kilise ve Rusya'nın onu himaye etme ve temsilciliğini yapma hakkı, Rus hükümetlerinin sonraki yıllarda Rum Ortodoks kilisesini, hatta Sultan'ın hakimiyeti altındaki Rum Ortodoks halkını himaye etme hakkını dayandırdığı iddianın temelini oluşturdu. İddialar abartıldı, fakat İstanbul'daki kilise antlaşmanın 14. maddesinde yazıldığı gibi 'Rum âyin şeklini' kullanmaktaydı, bu yüzden bağlantı mantıkî gözükmekteydi. Ancak, antlaşmanın Türkçe metni, Cevdet Paşa tarihinde yeniden aktardığı gibi, 'Rum âyin şeklini' kullanan bir kiliseden bahsetmemektedir. Bunun yerine, 14. madde bu kiliseye Dusugrafa veya Dosografa Kilisesi denildiğini belirler.
How The Turks of the Peloponnese were Exterminated During the Greek Rebellion?
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 121-136
Özet
Tam Metin
The peninsula of the Peloponnese (in southern Greece), which is also known as the Morea, was first partly conquered in 1397 CE by die Ottoman Sultan Beyazit I from the Byzantines, and was completely overrun in 1460 by Sultan Mehmet II, who was received as a deliverer by the Greek Orthodox Christian population, then suffering under the rule of the Roman Catholics. In 1698 the Ottomans were complled to cede the Peloponnese to the Venetians, under die Treaty of Carlowitz, but in 1718 it was retroceded to the Ottoman Empire under the Treaty of Passarowitz.
Prevesa During The Tanzimat Era (1864-1895)
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 147-156
Özet
Tam Metin
The sandjak Prevesa has witnessed some of the most characteristical developments of the Tanzimat period. It had remained outside of the boundaries of the Hellenic kingdom as it was established in 1829, but still it was the closest contact point of the Ottoman empire with Greece both from commercial and geographical aspects.
Some Reflections on the Wahhâbiya and the Sanûsiya Movements
Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 231 · Sayfa: 321-338
Özet
Tam Metin
The Muslim World witnessed the appearance of several intellectual and religious movements emanated from different Islamic territories in the 18th and 19th centuries. A number of social, political and religious causes motivated the occurrence of these multifaceted movements. Decline of the Ottoman Empire and diminishing authority of the Caliph, growing political and cultural influence of Western powers throughout the Muslim World, moral laxity and supersitious accretions prevalent among believers for long, rising wave of nationalist trends to establish regional and nation-states, all of these aforementioned factors and some others inspired new ideas and orientations that occurred in the Muslim World. Among them the Wahhâbiya is of considerable importance as it has long-lasting influence on the other revivalist and puritanist movements.
Bilecik ve Çevresinde Yunan Mezalimi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 19-48
Özet
1830 yılında Osmanlı Devleti'nden bağımsızlığını kazanan Yunanistan'ın, bir türlü tatmin edilmeyen, özellikle Anadolu'ya yönelik istekleri vardı. Bu yüzden Yunanlılar, her fırsatta Osmanlı Devleti'nin en zayıf zamanlarında bu isteklerini gündeme getirmeyi hatta imparatorluğun bu zayıflılık anını kollamayı milli bir görev saymışlardı. Onların bu politikalarının sebebi: bir ayağı Asya'da bir ayağı da Avrupa'da olan büyük Yunanistan'ı kurma gibi tarihi bir ideale sahip olmalarıdır. Mégalo İdea olarak bilinen bu ideale göre Yunanistan'ın sınırları doğuda Anadolu ortalarından, kuzeyde Karadeniz'in Kırım'ı da içine alan kuzey kısımlarından ve Karpat dağlarıyla Tuna nehrine kadar uzanıyordu. Batı ve güney sınırları ise, Adriyatik ve Akdeniz'den geçiyordu. Belirtilen tarihi idealini gerçekleştirmek gayesiyle, her siyasi buhrandan faydalanmasını bilen Yunanistan için I. Dünya savaşı iyi bir fırsattı. Zaten savaşın devam ettiği günlerde İtilaf devletlerinin de Yunan ordusuna olan ihtiyaçları artmıştı. Nitekim İngiltere Dışişleri Bakam Lord E. Edward Grey 11 Ocak 1915 tarihinde Yunanistan yöneticilerine bir teklifte bulundu. İngiliz Bakan bu teklifinde, Sırbistan'a yardım şartıyla Anadolu kıyılarından hatırı sayılır bir kısmın Yunanistan'a bağışlanabileceğini söz verdi. İngiltere 12 Nisan'da da müttefikleri adına "Yunanistan'a Türkler'e karşı savaşa katılma bedeli olarak Ocak'ta vaadedilen Aydın vilayeti dahilindeki araziyi garanti etmeye hazır olduklarını'' bildirdi.
The Attitude of British High Commissioner Sir Horace Rumbold Towards the Turkish National Movement, 1920-1923
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 221 · Sayfa: 185-210
Özet
Tam Metin
When Sir Horace Rumbold, the British Minister in Switzerland, succeeded Admiral Sir John de Robeck, on 17 November 1920, as High Commissioner in Istanbul, the Ottoman Empire, a member of the Central Powers, was already defeated by the Entente Powers (the Allies) in the disastrous Great War, and was forced to sign the Armistice of Mondros (Mudros) on 30 October 1918.