145 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Ottoman Empire
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Osmanlı Döneminde Açılan İran Okulları ve İranlıların Eğitimi (1883-1912)

Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 310 · Sayfa: 985-1019 · DOI: 10.37879/belleten.2023.985
Tam Metin
Osmanlı ve İran arasında XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişen iyi ilişkilerle beraber diplomatik temsilciliklerin açılması, iki devletin birçok açıdan birbiriyle yakınlaşmasına zemin hazırladı. Bu durumu değerlendiren İranlı tüccarların İstanbul başta olmak üzere Osmanlı Devleti’nin vilayetlerinde giriştiği ticari faaliyetler ve İstanbul’da yaşayan İranlı aydınların yayın faaliyetleri, Osmanlı’da yaşayan İranlı sayısının da artmasına yol açtı. Aileleriyle Osmanlı topraklarına göç eden ve nüfusları artan İranlı tüccarlar ile aydınlar, çocuklarını eğitim alabilecekleri okullara gönderme ihtiyacı duydular. Bu zümre, büyük oranda kendi imkânları ve İran’ın desteğiyle 1883 ve 1912 yılında İstanbul, 1885 yılında Trabzon, 1909 yılında Kazımiye ve 1912 yılında Kerbela’da devletin izniyle yabancı okul statüsünde okullar açtı. Ayrıca açılış yılı net olarak tespit edilemese de İzmir’de de bir İran okulunun faaliyet yürüttüğü bilinmekteydi. Zikredilen okullardan mezun olan İranlılar, Osmanlı Devleti içerisinde eğitimlerine üst kademelerde devam edebilecekleri bir İran okulu olmaması dolayısıyla devlete ait okullara başvurarak orta, lise ve yüksekokul seviyesinde de eğitim aldılar. Bu duruma daha sonra, Osmanlı topraklarında yaşamayan ancak Osmanlı’da eğitim almak isteyen İranlılar da eklendi. Eğitimlerini tamamlayan İranlılar daha sonra, Osmanlı Devleti’nin çeşitli kurumlarında mesleklerine göre istihdam edildi. Bir kısmı da ülkelerine dönerek orada çalışma imkânı elde etti. Çalışmanın amacı, XIX. ve XX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde İranlıların açtığı okulları, bu okulların idari yapılarını, eğitim faaliyetlerini ve Osmanlı okullarında okuyan İranlıların hangi okullarda eğitim gördüklerini ortaya koymaktır.

The Question of Tunisia’s Status Quo and the Firman of 1871

Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 309 · Sayfa: 559-593 · DOI: 10.37879/belleten.2023.559
Tam Metin
The status quo of Tunisia, that is, the nature of its relationship with the Ottoman centre emerged as a problem with the occupation of Algerian costs in 1830 and the centralisation of Tripoli in 1835. France frequently warned the Ottoman Empire not to subvert the status quo in Tunisia. Clarifying and internationally securing this formally undefined state of affairs had been the British policy in the region since the 1850s. Britain, especially with its consul, Richard Wood, endeavoured for a declaration of a firman stating that the Ottoman Empire recognised the inherited governorship of the Husaynid Dynasty and that the beys accepted the Sultan’s political suzerainty in Tunisia. This project, which was constantly delayed by the opposition of France, was realised in 1871. So the firman, which was expected to bring the region’s political position to wider international acceptance, was declared. This study aims to examine the debates about Tunisia’s status quo based on British and Ottoman archival sources. So, the efforts of the Ottoman Empire to protect the province, as well as the approaches and plans of Britain and France towards Tunisia, were explored.

II. Abdülhamid Döneminde Kayseri İptidai Mektepleri (1876-1908)

Belleten · 2023, Cilt 87, Sayı 308 · Sayfa: 153-193 · DOI: 10.37879/belleten.2023.153
Tam Metin
Osmanlı Devleti’nin son yüzyıllık döneminde en önemli yenileşme alanlarından biri de eğitimdi. İlkokul düzeyindeki eğitim yüzyıllardır Sıbyan Mektebi yahut Mahalle Mektebi denilen okullar aracılığı ile sürdürülmekteydi. Bu okullar, XIX. yüzyılın ikinci yarısında öğrencileri makul süreler içerisinde okuryazar yapamama başta olmak üzere genel anlamda verdikleri eğitimin niteliği nedeniyle eleştiriye uğradı. Eğitim alanındaki yenilikler II. Mahmud döneminde başlayıp Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde devam etti. Bu dönemlerde diğer düzeylerde önemli adımlar atıldıysa da ilkokul seviyesindeki eğitimde aynı ölçüde bir değişim yaşanmadı. 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’nin çıkarılmasından sonra Batı tarzında eğitim veren örnek ilkokullar açılmaya başladı. Daha sonra “iptidai” adıyla sıbyan mekteplerinden ayrışacak olan bu okulların sayısı II. Abdülhamid döneminde hızla arttı. Kayseri’deki ilk iptidai mektebi 1893’te açıldı; zamanla sayıları arttı. Dersler sıbyan mekteplerinin aksine Maarif Nezareti tarafından belirlenen öğretim programı kapsamında verilmekteydi. Bu çalışmada şehirdeki iptidailerin açılması, görev yapan öğretmenler ile arşiv kayıtlarının nispi zengin içerik sunması nedeniyle dört erkek ve iki kız iptidaisindeki eğitim-öğretim faaliyetleri (dersler, sınavlar, başarı başarısızlık vs.) ve öğrencilere dair (sayı, yaş vs.) bilgiler verilmektedir. Bilgilerin önemli bir kısmına bu altı okulda öğrenim gören öğrencilerin imtihan cetvellerinin incelenmesi ile ulaşılmıştır. Bu çalışma yalnız Kayseri iptidai mektepleri hakkında değil, aynı zamanda geniş sınırlara sahip Osmanlı Devleti’ndeki ilkokul eğitiminin genel özellikleri hakkında da fikir verecektir. Çalışma, arşiv belgeleri ile bahse konu iptidailerde öğrenim görmüş bazı öğrencilerin anıları ve diğer kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.

I. Dünya Savaşı’nda Hindistan’ın Kuzey Batı Sınır Eyaleti’nde İngiliz Karşıtı Hareketler ve Osmanlı Devleti’nin Etkisi

Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 307 · Sayfa: 1035-1076 · DOI: 10.37879/belleten.2022.1035
Tam Metin
Kuzey Batı Sınır Eyaleti, İngiltere’nin Hindistan yönetimi tarafından 1901’de oluşturulmuş idari taksimatın bir parçasıdır. Bugün Pakistan sınırları içerisinde kalan ve Afganistan’a sınır olan Kuzey Batı Sınır Eyaleti I. Dünya Savaşı yıllarında İngiltere’nin savaş mobilizasyonunu zorlaştırıcı kimi isyan ve girişimlerinin parçası olmuştur. İngiltere bu bölgedeki hareketlerin güçlenmesini engellemek için bölgeyi takip ederek Kuzey Batı Sınır Eyaleti’ndeki kabileleri ve onların liderlerinin sadakatlerini sağlamaya çalışmıştır. Kuzey Batı Sınır Eyaleti’ndeki İngiliz karşıtı faaliyetleri iki temel faktörün güçlendirdiği tespit edilmiştir: İlki 19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren güçlenen İngiliz karşıtı cihatçı faaliyetler kapsamındaki girişimler, ikincisi ise Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesiyle birlikte ilan edilen cihad-ı ekber kapsamında İngiltere’ye karşı savaşmaya davet edilmeleridir. Kuzey Batı Sınır Eyaleti Türk-Alman propagandasına iki yönden hedef olmuştur. Bunlardan ilki İran ve buradan Afganistan üzerinden yönelen propaganda ve ajitasyondur. Afganistan ile Hindistan arasındaki Kuzey Batı Sınır Eyaleti, Afgan Emirliği ve Emirliğin yönetimindeki sahada faaliyet gösterilerek Panislamik bir hareket kışkırtılmaya çalışılmıştır. İkincisi ise Hindistan olmuştur. Türk-Alman propagandası Kuzey Batı Sınır Eyaleti’ne Hindistan üzerinden de ulaşmaya çalışmıştır. Dahası Kuzey Batı Sınır Eyaleti’ne yönelik propaganda girişimlerinin İran ve buradan da Afganistan’a yöneltildiği de görülmüştür. I. Dünya Savaşı’nda İngilizlere karşı zaman zaman yükselişe geçen kabilelerin motivasyonları ve arka plandaki bağlantıları bu çalışma kapsamında ele alınmıştır. Çalışmanın kaynaklarını başta İngiliz arşiv kayıtları olmak üzere Türk arşiv kayıtları ve telif-tetkik eserler oluşturmaktadır.

Engürüs Seferi ve Estergon Muhafazasına Katılan Geri Hizmet Birliklerine Ait 1685 Tarihli Defter

Belgeler · 2021, Cilt XXXVI, Sayı 40 · Sayfa: 1-50 · DOI: 10.37879/belgeler.2021.1
Tam Metin
II. Viyana seferinin başarısızlıkla sonuçlanması Osmanlı Devleti’nin batıdaki imajına zarar vermiş ve Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’ne karşı kutsal ittifak anlaşması imzalamalarına neden olmuştu. Bu ittifaktan sonra Osmanlı Devleti, batıda birden fazla cephede mücadele etmiş ve en zorlu mücadelesini Avusturyalılara karşı yürütmüştü. Macaristan topraklarına hâkim olma düşüncesi çatışmaların temel nedenini oluşturmaktaydı. Bu süreçte Osmanlının, II. Viyana bozgunundan sonra Macaristan bölgesinde yürüttüğü en önemli faaliyetlerden biri Engürüs Seferi’ydi. Bu çalışmada Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi’nde Maliyeden Müdevver Defterler arasında 7723 numarayla kayıtlı bulunan ve Engürüs Seferi ve Estergon muhafazasında Serasker ve Vezir-î azam İbrahim Paşa’nın maiyetinde bulunan Lağımcı, Beldar ve Neccar isimlerini ihtiva eden defterin transkripsiyonu ve tıpkıbasımı verilecektir. Bu geri hizmet birlikleri 23 Ziʼl-hicce 1096/20 Kasım 1685 ile gurre-i Ra (Rebiü’l-evvel) 1097/26 Ocak 1686 tarihleri arasında toplanmış ve kayda geçirilmiştir.

Hz. Muhammed ve Diğer Peygamberlere Yönelik Fazahat Girişimleri ve Alınan Tedbirler: Arşiv Belgelerine Dayalı Bir İnceleme

Erdem · 2021, Sayı 80 · Sayfa: 111-160 · DOI: 10.32704/erdem.948925
Makale, Osmanlı Devleti’nin son 70 yılına tarihlenen ve konu ile ilgili olarak seçilmiş olan arşiv belgelerinin Hz. Muhammed’e yönelik iftira, itham hatta küfre varan hakaret girişimlerinin “fazahat” başlığı altında değerlendirilip transkribe edilerek, konuyla ilgili literatür ile desteklenerek irdelenmesine dayanmaktadır. Arşiv belgelerinin kanıtlayıcı ve bilgi verici değerinin yanı sıra Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi arşiv fonlarındaki konu ve kapsam çeşitliliğini de yansıtan araştırmada fazahat teşebbüsleri, münferit hezeyanlar, basın-yayın ve görsel faaliyetlere karşı devletin tepkisi, kovuşturması ve tedbirleri ortaya konulmaktadır. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin dinî alandaki bürokratik mücadelesi, geçmişten günümüze kadar uzanan İslam dinini Hz. Muhammed üzerinden yıpratma girişimlerini önleme başarısı da örnek belgeler üzerinden anlaşılabilecektir. Ayrıca bu çalışma, İslamiyet’e yönelik fazahat girişimlerinin hangi yöntemler uygulanarak hayata geçirildiğini, hangi boyutlara ulaştığını idrak ederek bugün de bu konuda uyanık ve tedbirli davranmamız gerektiği noktasında arşiv belgelerine dayalı olarak aydınlatıcı bilgiler içermektedir. Zira bu faaliyetlerin geçmişi İslamiyet’in ilk yıllarına kadar uzanmakta ve sistemli olarak tekrarlanarak günümüze kadar devam etmektedir. Çalışmada T. C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivi fonlarından belirlenen belgeler kullanılmış olup, söz konusu belgeler fazahata konu olan eylemlere göre gruplandırılarak kendi içerisinde kronolojik bir sıraya konulmuştur. Söz konusu belgeler yanlış anlaşılmalara mahal verilmemesi için mümkün olduğu kadar aslına uygun şekilde konuyla ilgili yayınlanmış çalışmalarla da desteklenerek özetlenmiştir. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, araştırmacılara her türlü siyasi, toplumsal, sosyolojik, kültürel vb. olayın açıklanması ve belgelendirilmesinin arşivlerimizdeki zengin fonlar aracılığıyla yapılabileceğinin göstergesidir.

İSPANYOL GAZETELERİNDE TÜRK MİLLÎ MÜCADELESİ VE BU DÖNEMDE YAŞANAN GELİŞMELER

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2021, Cilt XXXVII, Sayı 103 · Sayfa: 35-76 · DOI: 10.33419/aamd.926430
Tam Metin
XIX. ve XX. yüzyıl hem Osmanlı Devleti hem de İspanya Krallığı için oldukça zorlu geçmiştir. İspanya Osmanlı’dan farklı olarak Birinci Dünya Savaşı’na girmemiştir. Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesi Osmanlı Devleti’nin fiilen sonunu getirmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra başlayan işgaller karşısında Anadolu’nun farklı yerlerinde birçok direniş örgütü kurulmuş ve kongreler düzenlenmiştir. Nihayetinde bu dönemde Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kurulmuş ve düşmana karşı büyük bir mücadele verilmiştir. Millî Mücadele sürecinde yaşanan gelişmelerin İspanyol gazetelerine nasıl yansıdığı bu çalışmayla irdelemeye çalışılmıştır. Bu amaçla 1918-1923 yılları arasındaki dönemde İspanya’da yayınlanmış gazeteler incelenmiştir. İspanya Birinci Dünya Savaşı’na katılmadığı için İspanyol gazeteleri de olayları tarafsız bir şekilde inceleme şansı bulmuştur. Bu açıdan İspanyol gazeteleri büyük oranda Millî Mücadele’nin tarafsız şekilde değerlendirilmesi için imkân sunmaktadır. Ayrıca Millî Mücadele’nin İspanyol kamuoyuna nasıl sunulduğu ve İspanyol kamuoyunun bu mücadeleyi nasıl algıladığı bu gazetelerde görülebilmektedir. Müttefik Devletleri ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkiler, Anadolu’da başlayan Millî Mücadele hareketi, Ankara hükûmeti ile İstanbul hükûmeti arasındaki ilişkiler, Ankara hükûmeti ile Müttefik Devletleri arasındaki ilişkiler, İstanbul’un işgali ve Türk-Yunan Mücadelesi bu çalışmada incelenen temel konulardır.

On the Similarity of Colonialist Policies Implemented Against the Ottoman Empire and the Far East: The Bargains Over Korea After the Shimonoseki Agreement

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 304 · Sayfa: 967-990 · DOI: 10.37879/belleten.2021.967
Tam Metin
The industrialized Western powers, seeking free trade, raw materials and market, turned their faces to the underdeveloped states of the Middle and the Far East in the 19th century. First Ottoman Empire, then China and Japan became the targets of this process in a short time. Ottoman Empire was transformed into a semi colony between 1856-1881. After China’s defeat against Japan, the French and British diplomats had discussed repeating the policy which they implemented against Ottoman Empire after the Crimean War in 1853-1856, for China. Colonial effects had begun with trade agreement in Ottoman Empire and continued with changes in judiciary, land laws and increasing the rights of foreigners. Also Japan, who learned how to be a colonialist from British Empire, captured the sovereignty and made changes to judicial and social laws in Korea. In this study, we emphasized that the colonial policies were the same everywhere in both the Near East or the Far East. The Archival documents show the similarities to colonial policies implemented in the Ottoman Empire and Korea. The main source of the findings in this study is the diplomatic correspondence of British diplomats in the region, in the National Archives.

The Ottoman State Between Urban Space and Environment: Preserving the Drinking Water of Istanbul

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 304 · Sayfa: 933-966 · DOI: 10.37879/belleten.2021.933
Tam Metin
This study reveals the contribution of environmental and sanitarian factors to the shaping of the cities, particularly the Ottoman capital Istanbul. This paper, focusing on the second half of the 19th century, discusses the man-made environmental destruction, the water shortage that emerged as a result of uncontrolled urbanization and the Ottoman state’s evacuation process of the Belgrad, Kömürcü and Bahçecik villages due to the threat of disease. Thusly, this paper aims to shed light on the extent to which Ottoman urbanization was exposed to environmental influences.

Savaş ve Propaganda: 1683 Viyana Kuşatması Üzerine Bir Değerlendirme

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1045-1096 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1045
Tam Metin
Propaganda, insanları istenen şekilde düşünmeye ve davranmaya ikna etmek için tasarlanmış bir yöntemdir. Geçmişi, insanların birbirleriyle ilk iletişim kurmaya başladığı zamana dayanmaktadır. Bu doğrultuda propaganda, kişisel çıkarlara hizmet eden ve sık başvurulan bir yöntem olmuştur. Tarih boyunca insanlar, propaganda faaliyetlerinden çeşitli şekillerde yararlanmışlardır. Özellikle savaş zamanlarında etkin bir şekilde kullanılan propaganda faaliyetleri, bu süreçte insanları ikna etmek, cesaretlendirmek ve savaşı desteklemek konusunda önemli bir role hizmet etmiştir. Bu bağlamda, bir savaşın başlamasından bitmesine kadar uygulanan propaganda faaliyetleri, bu kavramla savaşın birbirinden ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, XVII. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan, Türk ve Avrupa tarihinin en önemli siyasî hadiselerinden birisi olan 1683 Viyana Kuşatması’ndaki propaganda faaliyetlerine odaklanmaktadır. Sonuçları itibarıyla, gerek Osmanlı Devleti’ni gerekse Habsburg İmparatorluğu’yla birlikte diğer Batılı devletlerin geleceğini şekillendiren bu savaş, siyasî, sosyal ve iktisadî açıdan pek çok kez ele alınmıştır. Fakat savaşın öncesinden sonuna kadar gerçekleştirilen propaganda faaliyetleri pek ele alınmamıştır. Bu noktadan hareketle çalışma, her iki tarafın savaşın karar aşamasından sonuçlanmasına kadar geçen süreçte başvurdukları propaganda yöntemlerini ortaya koymaktadır. Çalışmada, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın, çeşitli propaganda faaliyetleriyle devlet erkânını savaşa ikna etmek, ordunun moralini yüksek tutmak ve düşmanın maneviyatını kırmak gibi propaganda faaliyetlerine giriştiği görülmektedir.