114 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Ottoman Empire 114
- Osmanlı Devleti 42
- Osmanlı İmparatorluğu 33
- History 11
- Turkey 7
- Europe 6
- Turks 5
- World War I 5
- Avrupa 4
- İngiltere 4
Engürüs Seferi ve Estergon Muhafazasına Katılan Geri Hizmet Birliklerine Ait 1685 Tarihli Defter
Belgeler · 2021, Cilt XXXVI, Sayı 40 · Sayfa: 1-50 · DOI: 10.37879/belgeler.2021.1
Özet
Tam Metin
II. Viyana seferinin başarısızlıkla sonuçlanması Osmanlı Devleti’nin batıdaki imajına zarar vermiş ve Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’ne karşı kutsal ittifak anlaşması imzalamalarına neden olmuştu. Bu ittifaktan sonra Osmanlı Devleti, batıda birden fazla cephede mücadele etmiş ve en zorlu mücadelesini Avusturyalılara karşı yürütmüştü. Macaristan topraklarına hâkim olma düşüncesi çatışmaların temel nedenini oluşturmaktaydı. Bu süreçte Osmanlının, II. Viyana bozgunundan sonra Macaristan bölgesinde yürüttüğü en önemli faaliyetlerden biri Engürüs Seferi’ydi. Bu çalışmada Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi’nde Maliyeden Müdevver Defterler arasında 7723 numarayla kayıtlı bulunan ve Engürüs Seferi ve Estergon muhafazasında Serasker ve Vezir-î azam İbrahim Paşa’nın maiyetinde bulunan Lağımcı, Beldar ve Neccar isimlerini ihtiva eden defterin transkripsiyonu ve tıpkıbasımı verilecektir. Bu geri hizmet birlikleri 23 Ziʼl-hicce 1096/20 Kasım 1685 ile gurre-i Ra (Rebiü’l-evvel) 1097/26 Ocak 1686 tarihleri arasında toplanmış ve kayda geçirilmiştir.
On the Similarity of Colonialist Policies Implemented Against the Ottoman Empire and the Far East: The Bargains Over Korea After the Shimonoseki Agreement
Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 304 · Sayfa: 967-990 · DOI: 10.37879/belleten.2021.967
Özet
Tam Metin
The industrialized Western powers, seeking free trade, raw materials and market, turned their faces to the underdeveloped states of the Middle and the Far East in the 19th century. First Ottoman Empire, then China and Japan became the targets of this process in a short time. Ottoman Empire was transformed into a semi colony between 1856-1881. After China’s defeat against Japan, the French and British diplomats had discussed repeating the policy which they implemented against Ottoman Empire after the Crimean War in 1853-1856, for China. Colonial effects had begun with trade agreement in Ottoman Empire and continued with changes in judiciary, land laws and increasing the rights of foreigners. Also Japan, who learned how to be a colonialist from British Empire, captured the sovereignty and made changes to judicial and social laws in Korea.
In this study, we emphasized that the colonial policies were the same everywhere in both the Near East or the Far East. The Archival documents show the similarities to colonial policies implemented in the Ottoman Empire and Korea. The main source of the findings in this study is the diplomatic correspondence of British diplomats in the region, in the National Archives.
The Ottoman State Between Urban Space and Environment: Preserving the Drinking Water of Istanbul
Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 304 · Sayfa: 933-966 · DOI: 10.37879/belleten.2021.933
Özet
Tam Metin
This study reveals the contribution of environmental and sanitarian factors to the shaping of the cities, particularly the Ottoman capital Istanbul. This paper, focusing on the second half of the 19th century, discusses the man-made environmental destruction, the water shortage that emerged as a result of uncontrolled urbanization and the Ottoman state’s evacuation process of the Belgrad, Kömürcü and Bahçecik villages due to the threat of disease. Thusly, this paper aims to shed light on the extent to which Ottoman urbanization was exposed to environmental influences.
Savaş ve Propaganda: 1683 Viyana Kuşatması Üzerine Bir Değerlendirme
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1045-1096 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1045
Özet
Tam Metin
Propaganda, insanları istenen şekilde düşünmeye ve davranmaya ikna etmek için tasarlanmış bir yöntemdir. Geçmişi, insanların birbirleriyle ilk iletişim kurmaya başladığı zamana dayanmaktadır. Bu doğrultuda propaganda, kişisel çıkarlara hizmet eden ve sık başvurulan bir yöntem olmuştur. Tarih boyunca insanlar, propaganda faaliyetlerinden çeşitli şekillerde yararlanmışlardır. Özellikle savaş zamanlarında etkin bir şekilde kullanılan propaganda faaliyetleri, bu süreçte insanları ikna etmek, cesaretlendirmek ve savaşı desteklemek konusunda önemli bir role hizmet etmiştir. Bu bağlamda, bir savaşın başlamasından bitmesine kadar uygulanan propaganda faaliyetleri, bu kavramla savaşın birbirinden ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu göstermektedir.
Bu çalışma, XVII. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan, Türk ve Avrupa tarihinin en önemli siyasî hadiselerinden birisi olan 1683 Viyana Kuşatması’ndaki propaganda faaliyetlerine odaklanmaktadır. Sonuçları itibarıyla, gerek Osmanlı Devleti’ni gerekse Habsburg İmparatorluğu’yla birlikte diğer Batılı devletlerin geleceğini şekillendiren bu savaş, siyasî, sosyal ve iktisadî açıdan pek çok kez ele alınmıştır. Fakat savaşın öncesinden sonuna kadar gerçekleştirilen propaganda faaliyetleri pek ele alınmamıştır. Bu noktadan hareketle çalışma, her iki tarafın savaşın karar aşamasından sonuçlanmasına kadar geçen süreçte başvurdukları propaganda yöntemlerini ortaya koymaktadır.
Çalışmada, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın, çeşitli propaganda faaliyetleriyle devlet erkânını savaşa ikna etmek, ordunun moralini yüksek tutmak ve düşmanın maneviyatını kırmak gibi propaganda faaliyetlerine giriştiği görülmektedir.
II. Meşrutiyet Döneminde İstanbul’da Sosyal Bir Problem Olarak Kumar İlleti
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1143-1174 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1143
Özet
Tam Metin
Bu çalışmanın temel amacı, II. Meşrutiyet döneminde İstanbul’da toplumsal hayatı derinden etkileyen kumar illetinin yaygınlaşmasının sebeplerini ve Osmanlı Devleti’nin buna yönelik aldığı tedbirleri irdelemek olarak tanımlanır.
II. Meşrutiyet dönemi, kronolojik olarak kısa bir zaman aralığını oluştursa da ekonomik ve toplumsal açıdan birçok sarsıntının yaşandığı, tarihsel açıdan çarpıcı bir süreci ifade eder. Bu dönemde görülen sıra dışılıkta; XIX. yüzyılda başlayan ve XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar süren savaşların etkileri, toprak kayıpları, meşruti yönetimle ilgili yaşanan siyasal gerilimler, özgürlükçü ortam, sosyo-ekonomik krizler, ödenemeyen maaşlar, göçler, Avrupa’nın kültürel ve fiziksel etkisine açık olma durumu etkili olmuştur. Yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasal gerilimler toplumu derinden etkilemiş sosyal yapıda çözülmeler baş göstermiştir. Bu dönemde içki, kumar, sefâhat ve fuhuş gibi eylemlerin artışı sosyal çözülmenin varlığına işaret etmektedir.
II. Meşrutiyet döneminde kumar illeti toplumun sosyal ve ahlakî yapısını sarsıcı boyutlara ulaşmış, aile yapısı zarar görmüş, özellikle memurlar arasında kumarın yayılması devletin itibarını sarsmıştır. Kumarın toplumsal bir hastalığa dönüşmesi Osmanlı hükümetlerinin tedbir almasını gerekli kılmış, ancak yapılan yasal düzenlemeler ve alınan polisiye tedbirler kumarı önleyememiştir.
İstanbul, devletin başkenti olarak mevcut sorunları ve gerilimleri en derinden hisseden şehir olmuştur. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı tarzı bir başkente dönüşme sancıları çeken şehirde, aynı anda Batılı yaşam tarzı da etkili olmaya başlamıştır. Bu meyanda eğlence hayatı renklenmiş, kulüpler, barlar, lokantalar, gazinolar ve oteller yeni eğlence mekânlarını oluşturmuştur. Osmanlı başkentinin geleneksel dokusu bozulmuş, kahvehanelerde ve diğer mekânlarda içki, kumar ve sefâhat belirgin hale gelmiştir.
Araştırmanın temel kaynağını Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivindeki belgeler oluşturmuştur. İlaveten dönemin süreli yayınlarından yararlanılmıştır.
Osmanlı İdaresinde Vilâyet Mektupçuluğu
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 299 · Sayfa: 297-314 · DOI: 10.37879/belleten.2020.297
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin modernleşme çalışmaları arasında idarî teşkilâtta yapılan değişiklikler önemli bir yer tutar. 22 Eylül 1858 tarihli bir talimatname ile ülkenin idarî taksimatı üzerindeki herhangi bir değişiklik ve düzenleme padişah fermanına bağlanmıştır. Bu çerçevede Tanzimat'tan sonra vilâyetlerin idarî teşkilâtında esaslı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin hepsi merkeziyetçi bir idarenin yerleştirilmesi gayesiyle yapılmıştır. Osmanlı vilâyet idaresinin yeniden düzenlenmesinde 1861'de tespit edilen Cebel-i Lübnan'ın statüsü bir örnek teşkil etmiştir. Avrupalılar bu sistemin bütün Osmanlı Rumelisi ve Mezopotamya vilâyetlerinde de uygulanmasını isteyince, Osmanlı Hükümeti adına Ahmed Cevdet Paşa, Fuad Paşa ve Midhat Paşa yeni vilâyet idaresinin statüsünü hazırladılar.1864 Vilâyet Nizamnamesi, vilâyetin valisinin bütün devlet emirlerinin uygulanmasına memur olduğu gibi, belirlenen görev sınırları dahilinde vilâyetin iç işlerini yürütmekle görevli ve yetkili olduğunu belirtti. Vilâyette Defterdar, Mektupçu, Umur-ı Hariciye Memuru, Umur-ı Nafia Memuru, Umur-ı Ziraiye ve Ticariye Memuru bulunacağından bahseden Nizamname, valinin maiyetinde ve reisliği altında bir idarî meclis bulunacağını, bu meclisin, Şer'î Hükümler Müfettişi ile Defterdar, Mektupçu, Hariciye Müdürü ve ikisi müslim ve ikisi gayrimüslim halktan seçilen kimselerden oluşacağını açıkladı. Makalemizde Osmanlı arşiv belgelerinin ve araştırmaların ışığında Osmanlı Vilâyet Mektupçuluğunun kuruluşu, vazifeleri ve Osmanlı idare tarihindeki yeri üzerinde durulacaktır.
An English Merchant in Ottoman İzmir (Smyrna): William Barker (1731-1825)
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 300 · Sayfa: 717-744 · DOI: 10.37879/belleten.2020.717
Özet
Tam Metin
In the eighteenth century, in order to stimulate British trade in the Levant the British Levant Company made such decisions as accepting membership of countrymen. With the benefits of changes in the Company’s rules, William Barker of Derbyshire became a member of the Company and came to İzmir (Smyrna) in 1760 for the purpose of trade and “profit”. Focusing on William Barker’s life, this research examines the rules binding merchants of the Company in Ottoman lands, their relations with both Ottoman subjects and “European” residents in İzmir, the reflections of inter- states competitions and conflict on trade in concerned period and their contacts with Ottoman authorities by analysing documents including Barker’s letters to his family, minutes of the Levant Company, records from the Ottoman archives, traveller accounts, and the letters sent by the traders of the Smyrna Factory to the authorities in London. This study sheds light on how economic, political and social conditions of late eighteenth and early nineteenth centuries in Levant affected European merchants residing in Ottoman lands individually and communally. Not leaving a lucrative trade back in the Ottoman lands where he had started as a merchant without capital and ended up bankrupt, William Barker who resided in İzmir for 65 years until his death left a generation that continued to live in these lands until the middle of the 20th century.
Güney Afrika Milli Arşivlerinin Osmanlı Tarih Yazıcılığı Açısından Önemi
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 298 · Sayfa: 933-956 · DOI: 10.37879/belleten.2019.933
Özet
Tam Metin
Güney Afrika Milli Arşivleri, Sahra-altı Afrikası ile Osmanlı Devleti münasebetleri ile ilgili kayda değer belgeler içermektedirler. Mezkur arşivlerde varlıĝından haberdar oldugumuz 1853 yılında başlayan Güney Afrika havalisiyle ilgili münasebetlere dair ilk resmi yazışmaların yanı sıra Osmanlı Devleti`nin aynı zamanda Mozambik, Zimbabve, Moritus ve Komor adalarına ait arşiv belgeleri mevcuttur. Ankara tiftik keçisi ve Türk tütününün Güney Afrika'da tanıtımıyla ilgili münasebetler 19. yüzyılın ikinci yarısında bölge halkıyla Osmanlı Hilafetinin etkisinin hissedildiği dini ilişkilere yerini bırakmıştır. Müderris Ebubekir Efendi'nin 16 Ocak 1863 tarihinde Ümit Burnu'na varışıyla Cape Town'da açtığı Osmanlı Erkek ve Kız Mektepleri ile bu kayda değer münasebetler başka bir boyuta taşınmıştır. Akabinde Güney Afrika'da vazife yapan Osmanlı başkonsolosları Ohannes Majakyan ve Mehmet Remzi Bey'le iki ülke arasındaki ilişkilerin daha sağlam temellere oturtulduğu anlaşılıyor. Tüm bu söz konusu tarihi ilişkilerle ilgili yazışmalar Güney Afrika Milli Arşivlerinde ayrıntılarıyla mevcut olup günümüze kadar bu sahada çalışan tarihçilerimizin nazar-ı dikkatinden kaçmıştır. Bu çalışma Güney Afrika Milli Arşivindeki mezkur arşiv kayıtlarının Osmanlı tarih yazıcılığı açısından önemini ortaya koymayı gaye edinmiştir.
XV. Yüzyıl Bânilerinden Çakır Ağa ve Mimari Eserleri
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 298 · Sayfa: 913-932 · DOI: 10.37879/belleten.2019.913
Özet
Tam Metin
Fatih Sultan Mehmed'in çakırcıbaşısı olarak tanınan Çakır Ağa hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Üsküp doğumlu olan Çakır Ağa II. Murad Dönemi'nde Bursa subaşılığı görevinde bulunmuş; İstanbul'un fethine katılmış, daha sonra İstanbul subaşılığı görevinin yanı sıra sekbanbaşı, çakırcıbaşı olmuştur. Adı, 1480 tarihli vakfiyesinde Çakır Ağa bin Abdullah olarak geçmektedir. Çakır Ağa yaptırdığı birçok mimari eserle II. Murad ve özellikle Fatih Sultan Mehmed döneminde bâni olarak öne çıkmaktadır. Bursa, Edirne ve İstanbul'da eserler yaptırmış olan Ağa'nın Bursa'da bir cami ve hamamı, Edirne'de bir camisi, Silivri'de zaviye ve hanı ile İstanbul'da beş camisi bulunmaktadır. Bursa ve Edirne'deki eserleri değişikliklerle de olsa günümüze ulaşmış; Silivri'deki yapıları günümüze gelmemiştir. İstanbul'da sur içinin farklı noktalarında yer aldığı anlaşılan camilerinden Kapalıçarşı, Cibali ve bu çalışmada tespit edilen Edirnekapı'daki camisi değişikliklerle günümüze gelmiştir. Çakır Ağa bu yapılarıyla özellikle fetih sonrası İstanbul'un imarında etkili olmuş olmalıdır. Çakır Ağa'nın baniliğinde inşa edilen yapıların büyük çoğunluğunu küçük ölçekli mescitler oluşturmaktadır. Büyük çoğunluğunu mescitler oluştursa da Çakır Ağa han, zaviye, hamam gibi dönemin diğer yapı tipolojilerini örnekleyen yapılar da yaptırmıştır. Bu makalede Çakır Ağa'nın bânilik yönü ele alınarak basılı kaynaklar ve Osmanlı Arşivi'nde bulunan belgeler ışığında, yeni tespit edilen verilerle eserleri toplu bir şekilde tanıtılmış, değerlendirme yapılmıştır.
I.Dünya Harbi Öncesi İngiltere'de Kurulan Türkofil Bir Dernek: The Anglo-Ottoman Society
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 298 · Sayfa: 1033-1080 · DOI: 10.37879/belleten.2019.1033
Özet
Tam Metin
İngiltere'de Türkofil bir cemiyetin kuruluşunun ilk örneğini 1896 yılında Londra'da kurulan Anglo-Foreign Turkısh Committee oluşturur. Fakat bu cemiyetin kuruluşundan sonra çok etkin olmadığından olsa gerek bu isme 1913 yılına kadar rastlanmaz. 1913 yılının Kasım ve Aralık aylarında yine Türkofil bir topluluk olarak Anglo-Ottoman Association'dan dönüşerek yeni kurulacak olan Anglo-Ottoman Society ismi zikredilmeye başlar. Bu topluluk 15 Aralık tarihinde toplantısını yapar ve bu tarihten itibaren üyelerini toplar. Bu sırada Üyeleri arasında Pan-Afrikan ve Pan-İslamist olarak tanınan Duse Muhammed Ali, sonradan Müslüman olan Marmaduke Pickthall, Arthur Field, Kont ailesinden olan Aubrey Herbert gibi etkili isimler yer alır. Üyeler arasında muhafazakâr siyasetçilerin yanısıra liberal, işçi ve İrlanda milliyetçi partilerinden milletvekilleri ve Lordlar Kamarası'ndan kişiler vardır. Bunlardan başka, dikkat çeken Rus göçmeni liberal haham Jaakoff Prelooker ile yine Siyonist olarak bilinen Moses Gaster ile Yahudi gazeteci Lucien Wolf da yürütme kurulunda yer alır. Anglo-Ottoman Society, Türk dostu propaganda merkezi konumundadır. Bu cemiyet, Osmanlı Devleti'nin çıkarlarını savunacak ve bütün dünyada Müslümanların davasını duyuracaktır. Cemiyet, ırk, siyasi ve dini inançlar dikkate alınmaksızın tüm erkekler ve kadınlara açıktır. I. Dünya Savaşı başlamadan evvel Osmanlı ve İngiliz ittifakını savunmuş, ancak savaş başlayınca iki devlet karşı karşıya gelince bu kez söylemlerini yenilemek zorunda kalmışlardır. Savaş döneminde ise İngiliz hükümeti üzerinde baskı kurarak Osmanlı ile ayrı bir barış antlaşması imzalanmasını temin etmeye çalışmışlardır. Buna da muvaffak olamayınca bu kez de Savaş sonrasında Osmanlı'nın Trakya, Anadolu ve İstanbul topraklarının Türklere bırakılması için çaba sarfetmişlerdir. Lakin bu noktada da başarı sağlayamamışlardır. Topluluk üyeleri faaliyetlerini çoğunlukla basın-yayın kuruluşları, konferanslar ve ikili görüşmelerle yaymaya çalışmışlardır. Bu yayın organları African Times and Orient Review, İslamic Review, The New Age'den oluşmaktadır. Yayın organlarıyla da İngiliz kamuoyu ve hükümetini etki altına almaya çalışmışlardır. Bu etki, Osmanlı'nın korunmasının İngiliz hükümeti açısından zaruri olduğu yönünde olmuştur. Ayrıca Osmanlı aleyhindeki çeşitli yayınlara karşı da bu yayın organlarında kendi düşüncelerini yaymaya çalışmışlardır. Bu topluluğun başarısı tartışılır bir durumda olsa da en azından ilk kez Türkofil bir yapının yurt dışında faaliyet göstermesi açısından önem arzetmektedir.