146 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Ottoman Empire
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Diffusion of Power in Ottoman Iraq: Shebāna Regiments as a State Instrument in Politics of Centralization

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 633-664 · DOI: 10.37879/belleten.2019.633
Tam Metin
With the advent of the Tanzimat reforms, the theme of centralization put its mark on the domestic policies of the Ottoman Empire in which the state apparatus of the Empire had reconsolidated its power within the provinces. Considering the struggle between centre and periphery, this article particularly aims to focus on Shebāna Regiments which were an important instrument of establishing central authority in Ottoman Iraq. On the basis that the Shebāna Regiments, as paramilitary forces, were founded on a basis of obedience to state apparatus, this article suggests that the Shebāna Regiments were the earliest version of the village guard system, rather than the Hamidiye Cavalries as claimed in earlier literature. In these terms, by emphasizing the structure, variable functions, and the socio-economic transition the Shebāna Regiments created in the region, this article aims to contribute in shedding light both on the centreperiphery relation in the early Ottoman period, and on the origins of the village guard system of the present.

Küçük Kaynarca’dan Yaş Antlaşmasına Kadar Eflak-Boğdan Üzerinde Osmanlı-Rus Nüfuz Mücadelesi

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 605-632 · DOI: 10.37879/belleten.2019.605
Tam Metin
Küçük Kaynarca Antlaşması Karadeniz'in kuzeyinde tüm dengeleri Rusya lehine değiştiren ve Kırım Hanlığının ilhakına zemin hazırlayan bir antlaşmaydı. Bu antlaşma aynı zamanda Rusya'nın Eflak-Boğdan'da etkisini arttırabilecek nitelikteydi. Antlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren Rusya ile Osmanlı Devleti önce Kırım sonrasında da Eflak-Boğdan'da nüfuz mücadelesi içine girdi. Rusya 1783'te Kırım'ı ilhak ederek hem Karadeniz hem de Balkanlara ilerleme istikametinde en önemli engeli ortadan kaldırdı. Bu tarihten sonra Eflak-Boğdan toprakları iki devlet için çok daha fazla önem kazandı. Rusya bölgeye konsolos atayarak nüfuzunu arttırmaya çalışırken, Osmanlı Devleti ise konsolosluğun açılmasına engel olamadığı süreçte Eflak-Boğdan Beyleri ve Rus konsolosunun faaliyetlerini çok daha yakından takip ederek bölgedeki nüfuzunun sarsılmasına müsaade etmemeye çalıştı. Bununla birlikte Eflak-Boğdan'daki Rus konsolosunun faaliyetleri ile iki devlet arasında yapılan savaşlardaki Rusların üstünlükleri, Eflak-Boğdan'da giderek Rus nüfuzunun artmasına neden oldu.

Harp Kazançları Vergisi’nde Muafiyet Durumu ve Uygulaması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 99 · Sayfa: 31-50 · DOI: 10.33419/aamd.557963
Tam Metin
Tarihteki diğer savaşlarda olduğu gibi getirdiği ekonomik yıkımla beraber 1. Dünya Savaşı da (hatta büyüklüğü ile doğru orantılı olarak daha fazla sayıda insana) ekonomik fırsatlar sunmuş ve olağanüstü kazançlar elde edilmesini sağlamıştır. Birçok ülke gibi Osmanlı Devleti, Ankara Hükümeti ve daha sonraki yeni Türk Devleti buna karşı aldıkları kararlar ile bu savaş zamanı kazançlarını vergilendirmeye çalışmışlardır. Böylece tek seferde alınan Harp Kazançları Vergisi ortaya çıkmıştır.
Bu verginin önemli bir vechesi muafiyet uygulaması olmuştur. Diğer birçok vergide olduğu gibi bu vergide de bazı durumlarda hem yerli hem yabancı devlet tebaası olan şirketlere, kişilere veya bölgelere gerekli görüldüğü takdirde muafiyet uygulanmıştır. Bu uygulama Lozan Anlaşması'nın öncesi ve sonrasında olduğu gibi zamana ve koşullara göre farklılık göstermiştir.

Osmanlı Devleti’nde Madeni ve Kâğıt Para Kalpazanlığında Yabancıların ve Yabancı Ülkelerin Rolü (1818-1923)

Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 296 · Sayfa: 173-200 · DOI: 10.37879/belleten.2019.173
Tam Metin
19.Yüzyıldan 20.yüzyılın ilk çeyreğine kadar, Osmanlı piyasalarında önü alınamayan kalpazanlık faaliyetleri zaman içerisinde daha da derinleşip yaygınlaşarak para piyasasının çözülemeyen ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Genellikle münferit olmaktan ileri geçmemesi gereken kalpazanlığa ilişkin olaylar, iç ve dış siyasi, idari, mali ve iktisadi şartların beslediği ve şekillendirdiği piyasa ortamında, zamanla yaygınlaşarak ülke içinden ve dışından bağlantılarla organize hale gelmiştir. Kalpazanlık, başta İstanbul olmak üzere muhtelif eyalet piyasaları üzerinden beslenen kalpazanlar için ciddi bir kazanç kapısı haline gelmiştir. Bu dönemde kalpazanların ürettikleri kalp madeni ve kâğıt paraların, ülke içinde üretilenlerin yanında önemli bir kısmının, Osmanlı'da ikamet eden ve etmeyen yabancı kalpazanlar tarafından, çeşitli ülkelerde üretilip başta İstanbul olmak üzere muhtelif eyalet piyasalarına sürüldüğü görülür. Kalpazanların idari ve adli kontrolden uzakta kendileri için Osmanlı ülkesine oranla daha az riskli, teknik olarak daha kolay üretim yapabilecekleri ve güvenli buldukları ülkeleri tercih ettikleri söylenebilir. İncelediğimiz dönem içinde kalpazanların bu faaliyetlerini kalkan görevi işleviyle kolaylaştıran iki neden öne çıkmıştır. Bu nedenlerden biri, kalpazanların sahte para imali için seçtikleri ülkelerin Osmanlı parasını taklit edenlerin işlediği suça karşı adeta koruyucu ve teşvik edici sonuçlar doğuran duyarsız politikalarıdır. Diğeri ve en önemlisi ise Osmanlı yönetimi tarafından son iki yüzyıl içinde yabancı ülke vatandaşlarına kapitülasyonlar adı altında verilen ve zamanla teamüllerle artan adlî imtiyazların koruyucu etkisidir.

Bolşevik İhtilalinin Ardından Osmanlı Devleti’nin Rusya’daki Yeni Rejime Bakışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2019, Cilt XXXV, Sayı 100 · Sayfa: 353-376 · DOI: 10.33419/aamd.642336
Tam Metin
Rusya, XX. yüzyıl başlarında iç ve dış politikasında yeni durumlarla karşılaştı. İçerde Rus halkı, XIX. yüzyıl sonlarında rejim karşıtı hareketler başlatmıştı. Dış politikada ise Berlin Antlaşması'ndan sonra Balkan devletlerinin bağımsızlık hareketlerinde Rusya'nın oynadığı rolü göz önüne alan İngiltere, bu devletin Anadolu ve Asya'da etkin olmasını istemediğinden Rusya'yı Anadolu ve Kafkasya'da meşgul etmek için Ermenileri kışkırttı. Ayrıca Uzak Doğu'da Japonya'yı Rusya'ya karşı girişebileceği bir savaş için teşvik edip destekledi. Bütün bunlar sonucunda Rusya'nın 1890'dan itibaren Ermeni tebaası ile ilişkileri bozuldu. XX. yüzyılın başında Kafkasya'da Ermeni-Azerbaycan Türkleri ve Gürcüler arasında çok ciddi çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda sosyalizmi savunan işçi sınıfının çok büyük etkisi oldu. Rusya, 1905 yılında da Japonya karşısında giriştiği savaşı kaybetti. Politik zorluklar yaşayan Rus Çarlığı Meşrutiyet rejimini ilan etmek zorunda kaldı. Rusya'nın kendisi için bir tehdit olmaktan çıktığını gören İngiltere, bundan sonra Almanya'ya karşı Rusya ile ittifak kurdu. Bu iki devlet Fransızları da yanlarına alarak Birinci Dünya Savaşı'na birlikte girdi.Birinci Dünya Savaşı esnasında savaşın getirdiği ağır yük Rusya'nın iç işlerindeki karışıklıkları artırdı. Siyasi görüş ayrılıkları baş gösteren ekonomik sıkıntılarla daha da belirginleşti ve başlangıçta halk hareketleri olarak başlayan olaylar, Bolşeviklerle Menşeviklerin birlikte hareket ettiği büyük bir ihtilale dönüştü. Mart 1917'de başlayan olaylar, Rus Çarı II. Nicholas'ın tahtından feragat etmesine 25 Ekim1917'de Petrograd Garnizonunun Bolşeviklere katılıp aynı gece II. Sovyet Kongresi'nde Bolşevik Programı'nın onaylanmasına kadar sürdü.Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı sırasında en büyük düşmanlarından biri olan Çarlık Rusya'sıydı. Dolayısıyla Rusya'da meydana gelen bu rejim değişikliği Osmanlı Devleti'nin cephedeki düşmanlarından birini azaltsa da beraberinde bazı yeni problemler getirdi. Bolşevik İhtilali'nden sonra Osmanlı Devleti'ne sığınan mülteciler boyutu birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve bu konuda çeşitli akademik çalışmalar yapılmıştır. Bunlara B. Bakar, K. Acar ve U. Karadoğan'ın çalışmaları örnek gösterilebilir:Görüldüğü üzere bu konuyla ilgili çalışmalar genellikle İstanbul'a gelen Rus mülteciler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Oysaki mülteciler meselesi Osmanlı Devleti için Bolşevik ihtilalinin sonuçlarından sadece biridir. Bu araştırmanın kapsamı Bolşevik İhtilali'nden sonra Osmanlı-Rusya ilişkileridir. Araştırmada iki konuya odaklanılacaktır: İlk bölümde Bolşevik İhtilali'nden sonra yeni hükûmet kuruluncaya kadar devam eden belirsizlik döneminde Osmanlı hükûmeti ve Osmanlı aydınlarının Rusya'daki gelişmelere nasıl baktığı incelenecektir. İkinci bölümde ise; Osmanlı Devleti'nin bu ihtilal sebebiyle karşılaştığı problemler ele alınacaktır. Bu problemler arasında; Osmanlı Devleti'nin doğu ve batı bölgelerinde ortaya çıkan salgın hastalıklar, Trabzon limanından Rusya'ya gönderilen mallar, piyasalarda görülen Rus parası istilası, bazı Rus askerlerinin doğu sınırından Osmanlı'ya sığınması, Rusya'ya kaçırılan asâr-ı atika, Osmanlı-Rus sınırında karşılaşılan bazı olaylar ve sığınanların muhasım devlet tebaasından sayılıp sayılmayacağı gibi konular vardır. Osmanlı yöneticilerinin, değişik konularda karşı karşıya kalınan bu problemlere ne gibi çözümler getirdiği de araştırmanın kapsamında yer alacaktır. Bu şekilde Osmanlı elitinin Rusya'daki yeni rejime bakışının ne olduğunun ortaya konması amaçlanmaktadır.Bu çalışmada; Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri ana kaynak olarak kullanılacaktır.

ALİ YAYCIOGLU, The Partners of the Empire: The Crisis of the Ottoman Order in the Age of Revolutions, 347 pages, bibliography, notes, index. Stanford University Press: Stanford CA, 2016. [Book Review]

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1175-1182 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1175
Tam Metin
Ali Yaycioglu, who is an assistant professor at Stanford University, may be regarded as a follower of the trend of the new generation Ottoman historiography in the last decades. Yaycioglu has already proven his competence and originality with recent studies, particularly on the Ottoman provinces. In the Partners of the Empire: The Crisis of the Ottoman Order in the Age of Revolutions, he tries to go beyond the ordinary and exhibits the possibilities of the Ottoman Empire in the context of global age from the eighteenth century to the nineteenth century.

Nüfus Defterleri’ne Göre Boynuincelü Aşireti (1830-1845)

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 899-956 · DOI: 10.37879/belleten.2018.899
Tam Metin
Boynuincelü Aşireti, günümüzdeki idarî ayrıma göre Kızılırmak'ın her iki tarafında, Seyfe Gölü ile Tuz Gölü arasındaki sahada meskûn konar-göçer menşeli bir aşirettir. Aşiret, 18 farklı cemaatin birleşmesiyle meydana gelmiştir. Bu araştırmada büyük oranda Aksaray ve Kırşehir, daha sınırlı olmak üzere Nevşehir ve Koçhisar coğrafyasına yayılmış Boynuincelü Aşireti'nin tarihi süreçteki tekâmülü, aşiret yapısı ve idaresi, devlet ile olan ilişkileri, aşirete mensup olan halkın idarecileriyle olan münasebetleri üzerinde durulmuş, aşiretin kaza statüsünü alması ve devamında bu statünün lağvedilmesinin sebepleri ortaya konulmuştur. Araştırmanın ortaya çıkışı II. Mahmud'un hâkimiyeti zamanında, 1830'da başlanılan ve 1845'e kadar düzenli şekilde sürdürülen nüfus sayımları ve yoklamalarını içeren Nüfus Defterleri'dir. Bu defterler serisinin yanı sıra Osmanlı Arşivi'nde yer alan muhtelif arşiv kayıtlarından da istifade edilmiştir. Aşiret ele alınırken, araştırmaya Aksaray Sancağı tarafından bakıldığı bilhassa belirtilmelidir. Araştırmaya bir de Kırşehir Sancağı tarafından bakılması zarureti olduğu ve ileride bu açığın kapatılmasıyla birlikte araştırmanın kâmil bir hâl alacağı düşünülmektedir. Yine de bu araştırma, gerek Boynuincelü ve gerekse Orta Anadolu'nun konar-göçer toplulukları hakkında şimdiye kadar bilinmeyen pek çok konuya temas ediyor olmasıyla önem taşımakta, yeni ve farklı araştırmalara kaynaklık edebilecek hususiyetlere sahip bulunmaktadır.

Birinci Dünya Savaşında 12. Osmanlı Otomobil Kolu’na Ait “Efrad Künye Defteri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2018, Cilt XXXIV, Sayı 98 · Sayfa: 41-126

Aradan bir asır geçmiş olmasına rağmen Birinci Dünya Savaşı yeterince incelenmiş değildir. Bu araştırmada Haziran 1333 (1917) tarihinden savaş sonuna kadar Musul bölgesinde faaliyet gösteren 12. Osmanlı Otomobil Kolu'na ait Efrad Künye Defteri'nin transkiripsiyonu yapılarak buradaki bilgiler analiz edilecektir. Zabit Vekili Hasan Necib oğlu Bahaeddin tarafından tutulan Efrad Künye Defteri'nin orijinali özel kütüphanemizdedir. Avusturya-Osmanlı Otomobil Kolları bünyesinde faaliyet gösteren 12. Osmanlı Otomobil Kolu'nda zaman zaman değişiklik göstermekle birlikte şoför ve muâvin olmak üzere 40 civarında asker bulunmaktadır. Künyelerinden anlaşıldığı üzere bu askerler arasında gayr-i müslimler çoktur.

Künye Defteri ve içindeki diğer kayıt ve perakende notlardan;

1- Askerin; memleketi, yaşı, etnik durumu bilgileri,

2- Askere verilen malzeme,

3- Otomobil kolunun hareket alanı ve faaliyetleri,

4- Disiplin durumu, bazı suç ve cezalar,

5- Osmanlı kuvvetlerinin Musul bölgesindeki askeri durumu gibi pek çok alanda bazı yeni bilgiler elde etmek mümkün olmuştur.

EVREN KÜÇÜK, Türkiye-İsveç İlişkileri (1914-1938) / Turkey-Sweden Relations (1914- 1938), Publications of Turkish Historical Society, Ankara 2017. [Book Review]

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 759-762 · DOI: 10.37879/belleten.2018.759
The purpose of this book review is to fulfi ll the absence of comprehensive study on the Turkey-Sweden relations both Sweden and Turkey yet. Turkey-Sweden Relations (1914- 1938) is an original work, which is suitable for scientifi c criteria and prepared as a doctoral thesis, receives the details of the relations of both countries for the fi rst time in detail, and sheds light on the last years of the Ottoman Empire and the early Republican period of Turkey. Very rich sources are used in this work with a simple language and style. As it is seen that in preparation of the book the sources of the foreign archives and local archives such as Sveria Riksarkivet (Sweden State Archives), Sveria Krigsarkivet (Sweden Military Archives), Kungliga Bibliotek (Sweden Royal Library), Uppsala University, Carolina Rediviva Library, The National Archives (London), League of Nations Photo Archive, Prime Ministry Republican Archives, Prime Ministry Ottoman Archives, Red Crescent Archives, Presidency Archive, Foreign Ministry Archives, Istanbul Sea Museum Archive, Turkish Revolution History Institute Archives have been used. Additionally, the book uses domestic and foreign literature, newspapers and magazines.

İspanya Elçilik Raporlarında 1875 Hersek İsyanı

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 627-673 · DOI: 10.37879/belleten.2018.627
Tam Metin
1875 yılında, Hersek'in Nevesin kazasında başlayan küçük isyan, Osmanlı Hükümeti'nin zafi yeti nedeniyle, kısa sürede Bosna ve Hersek'in neredeyse tamamına yayılmıştır. Osmanlı Hükümeti, isyanın yayılmaya başladığı süreçte de Sırbistan ve Karadağ'ın isyana dâhil olmasından çekinerek ve büyük Avrupa devletlerini endişelendirmekten imtina ederek, isyanı bastırmak için büyük bir güç kullanmamış ve bu politikanın sonucunda isyan uluslararası bir boyut kazanmıştır. İspanya'nın İstanbul, Viyana, Berlin ve St. Petersburg elçileri, isyanın başlangıcından itibaren, hazırladıkları raporlar aracılığıyla hükümetlerini yaşanan gelişmelerle bilgilendirmişlerdi. Bu çalışmada, ilgili elçilik raporlarında, tarafsız bir ülkenin temsilcilerinin gözünden olayların nasıl anlatıldığı ve yorumlandığı ortaya konulacaktır. Bu çerçevede, İspanya Dışişleri Bakanlığı Arşivi'nde Hersek isyanıyla ilgili oldukları tespit edilen 32 rapor incelenecektir.