114 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Ottoman Empire 114
- Osmanlı Devleti 42
- Osmanlı İmparatorluğu 33
- History 11
- Turkey 7
- Europe 6
- Turks 5
- World War I 5
- Avrupa 4
- İngiltere 4
Osmanlı Devleti'nde Kurulan Spor Cemiyetleri ve Jimnastik Derslerinin Milliyetçilik Hareketlerindeki Rolü
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 292 · Sayfa: 917-946 · DOI: 10.37879/belleten.2017.917
Özet
Tam Metin
Türkiye'de spor, bir bilim dalı olarak kabul edilmiyor, askerî talim ya da eğlence aracı olarak görülüyordu. Halkın askerî talim benzeri faaliyetlerde bulunması yasaktı. Bu ancak devletin kontrolünde yapılabilirdi. Osmanlı topraklarında bulunan yabancılar ve gayrimüslim tebaa çeşitli cemiyetler kurmak suretiyle sportif faaliyetler yapıyorlardı. Ancak bu durum yasal değildi. II. Meşrutiyet'in ilân edilmesinden sonra bu konudaki yasal boşluğun doldurulması amacıyla Cemiyetler Kanunu çıkarıldı. Böylece mevcut cemiyetler yasallaştı ve birçok spor kulübü kuruldu. Bu kulüplerden bazıları yasal görünümde olmalarına rağmen halka askerî talim yaptırmak suretiyle yasadışı faaliyetler yürüttüler. Bu zaman zaman resmî makamlarla cemiyetlerde faaliyet gösterenleri karşı karşıya getirmiş, hatta bu faaliyetleri nedeniyle yargılananlar olmuştur.
Osmanlı Devleti’nde Difteri Hastalığı ve Koruyucu Sağlık Hizmetlerine Dair Bulgular (19. Yüzyıl Sonları ve 20. Yüzyıl Başlarında)
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 291 · Sayfa: 419-480 · DOI: 10.37879/belleten.2017.419
Özet
Tam Metin
Difteri hastalığı tarihte karabakma, kızılağrı, kuşboğan, kuşkuyruğu, Bretonneau hastalığı, Süryani ülseri, kuşpalazı gibi adlarla isimlendirilmiştir. Hastalıkla mücadelede kullanılan difteri serumu bilim dünyasına tanıtıldıktan birkaç gün sonra Sultan II. Abdülhamit'e de sunulmuştur. II. Abdülhamit serumun İstanbul'da da üretilmesi için çalışma başlatmıştır. Bu çerçevede difteri hastalığı ile mücadele için Dr. Nicole ve Dr. Nizameddin Bey başta olmak üzere muhtelif araştırmacılar Paris'e gönderilmiştir. Paris'te bulunan Pasteur Ameliyathanesi örnek alınarak İstanbul'da "Difteri Ameliyathanesi" adı verilen difteri hastalığı ile mücadele merkezi kurulmuştur. Ayrıca II. Abdülhamit, 1898'de, küçük yaşta difteri hastalığından kaybettiği kızı Hatice Sultan anısına Hamidiye Etfal Hastanesi'ni yaptırmıştır. Bu hastanenin içerisinde de difteri ile mücadele merkezi kurulmuştur. Osmanlı Devleti hastalık alanlarını dezenfekte etmek için pülverizatör, tebhir makinesi ve otoklâv makinelerini, hastaları tedavi için ise difteri serumunu kullanmıştır. Ancak vilayetlerin bütçelerinin yetersizliği bazı kazalarda belediye tabibi bulunmamasına, bazı kazalarda ise mücadelenin belediye tabiplerine vekâlet eden yetersiz kişiler tarafından yapılmasına neden olmuştur.
“Bulgarian Horrors” Revisited: the Many-Layered Manifestations of the Orientalist Discourse in Victorian Political Construction of the External, Intimate and Internal Other
Belleten · 2017, Cilt 81, Sayı 291 · Sayfa: 525-568 · DOI: 10.37879/belleten.2017.525
Özet
Tam Metin
This study largely drawing upon the established conceptual framework of Orientalism in Saidian terms shall analyse the British perceptions and representations of the Bulgarian Crisis of 1876, a salient feature of the Eastern Question, as they appeared in British parliamentary debates. It will also make occasional yet instructive references to the coverage of the Crisis as well as the image of the Ottoman Empire and the Balkans which were organic parts of the Crisis, in some influential periodicals of the era such as the Times and the Contemporary Review in order to better contextualize the debates in the parliament. The main point this article shall make is that the Bulgarian Crisis worked as a catalyst in reinforcing the hegemony of the Orientalist discourse in the political construction of the Ottoman Empire as an absolute external Other in Britain at the time. It shall also delve into the construction of the Balkans as an "intimate other" whose Oriental and European features were alternately accentuated during the Crisis with a view to enlist the British public in either supporting or denouncing the Bulgarian uprising. All in all, it will suggest that the Orientalist rhetoric was embedded at the very core of the Victorian British elites' cognitive map, and was also unsparingly employed in negating the domestic political opponents swamping them with negative Orientalist stereotypes.
Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere ve Rusya Açısından Vámbéry’nin Orta Asya Gezisi Üzerine Düşünceler
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 885-898 · DOI: 10.37879/belleten.2016.885
Özet
Tam Metin
Macar Türkolog Ármin Vámbéry,Macar dilinin Türk dili ile olan ilişkisini ortaya koymak ve İngiltere adına Orta Asya hakkında bilgi toplamak üzere, İstanbul'da bir hazırlık evresinden sonra,derviş kılığında Orta Asya gezisine çıkmıştır. Osmanlı siyasi çevrelerinin bilgisi ve yardımı ile de gerçekleşen bu gezide Vámbéry, bütün İslam dünyasında yaygın olan tekkeler ağından yararlanarak, yolculuğunu güvenlik içinde gerçekleştirmiştir. İngiltere ve Rusya'nın Orta Asya üzerindeki emellerini gerçekleştirmek üzere harekete geçtikleri bir dönemde Orta Asya'ya giden Vámbéry'nin bu gezisi, Rusya'nın da ilgisini çekmiştir. Gezinin sonuçlarından İngiltere kadar Rusya da yararlanmıştır. Orta Asya ile ilgili seyahatnamesi Vámbéry'ye ün kazandırmıştır.Fakat bu seyahatnamede, Orta Asya'da iken karşılaştığı olaylar ve insanlar ile ilgili birbirini tutmayan çelişkili ifadeler çokça yer almaktadır. Bu yönü ile Vámbéry'nin seyahatnamesi çok ilgi çekici niteliktedir. Bu çalışmada Osmanlı İmparatorluğu , İngiltere ve Rusya'nın Orta Asya siyaseti ve birbirleriyle olan ilişkileri çerçevesinde Vámbéry'nin Orta Asya gezisinin ve seyahatnamesinin düşündürdükleri ortaya konulmuş ve tahlil edilmiştir.
Understanding Ottoman Heritage in Bosnia and Herzegovina: Conversions to Islam in the Records of the Sarajevo Sharia Court, 1800-1851
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 507-530 · DOI: 10.37879/belleten.2016.507
Özet
Tam Metin
The trend of mass conversions to Islam took place in Bosnia and Herzegovina in the period between the 15th and 17th centuries, and has, thanks to the work of a couple of researchers of this period, been extensively studied and expounded on. On the other hand, the academic community has very little information on conversions to Islam in the period that followed. The goal of this study was to shed light on the conversions to Islam before the Sarajevo Sharia Court in the first half of the 19th century. In doing so, it devotes particular attention to the very act of conversion, its foundations in the Sharia law, the intensity of the conversions, and the identities of the converts themselves. Upon studying the Sarajevo court records, we see that the trend of the expansion of Islam did continue in the 19th century, albeit to a much more limited extent. Between 1800 and 1851, 123 people willingly converted to Islam before the Sharia Court in Sarajevo. In addition, there were also ten underage children (according to Sharia regulations), who were legally converted to Islam after one of their parents became a Muslim. There were conversions happening almost every year, with only five years in this period for which we have no registered conversions, while between one and seven people converted within one Gregorian calendar year. Previously, the new Muslims had been members of other monotheistic religions found in the region (Catholics, Orthodox Christians, Jews), and hailed from town and village surroundings.
Stratford Canning’in Raporlarına Göre Sultan Abdülmecid ve Ona İngiltere Tarafından Verilen Dizbağı Nişanı (Knight of the Garter)
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 287 · Sayfa: 157-176 · DOI: 10.37879/belleten.2016.157
Özet
Tam Metin
Sultan Abdülmecid Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini korumak, Rus müdahalesini en aza indirmek ve devleti yeniden yapılandırarak, kendi kendine yetebilecek duruma gelebilmek için, İngiltere gibi güçlü bir devletin desteği ve yardımının önemine inanıyordu. Bundan dolayı, on dokuzuncu yüzyılın en yetenekli diplomatlardan biri olarak kabul edilen İngiltere'nin İstanbul'daki Büyükelçisi StratfordCanningile yakın bir diyalog ve dostluk kurmuştu. Onun Avrupa diplomasisi alanındaki tecrübelerinden istifade etmek istiyordu. İngiltere ise, Avrupa'nın siyasal statüsü ve güç dengesinin kendi aleyhine bozulmasına kayıtsız kalmasının bedelinin ağır olacağının farkındaydı. Bu karşılıklı beklentiler ikili ilişkileri geliştirdi ve Kırım savaşıyla birlikte en üst seviyeye çıkardı. Osmanlı-İngiliz ilişkilerinin gelişmesinde kilit isim ise StratfordCanning oldu. Canning'in Osmanlı Devleti'nin dâhili ve harici birçok sorunuyla ilgilenmesi ve zaman zaman neticelerine tesir etmiş olması, onu sıradan bir diplomatlığın ötesine geçirmiştir. İngiltere'nin Osmanlı Sultanı üzerindeki nüfuzunu güçlendirmek için Dizbağı Nişanı iyi bir fırsattı. Nitekim Osmanlı-İngiliz ilişkileri 1856'da Sultan Abdülmecid'e Büyük Britanya asalet rütbelerinin en büyüğü sayılan Knight of the Garter (Dizbağı Nişanı) verilmesiyle doruk noktasına ulaştı. Dizbağı Nişanı İstanbul'da Kraliçe adına Büyükelçisi StratfordCanning tarafından takdim edildi. Bu alışılmışın dışında bir uygulamaydı. İlk kez bir Müslüman hükümdara ve aynı zamanda Müslümanların halifesine İngiltere'nin en büyük nişanı veriliyordu.
The Impact of the Spanish Influenza on the Ottoman Empire
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 286 · Sayfa: 1099-1120 · DOI: 10.37879/belleten.2015.1099
Özet
Tam Metin
As the Spanish influenza affected almost all the world, the Ottoman Empire suffered from it. The geoepidemiology of the Ottoman was vulnerable to epidemic or pandemic diseases. Since it was an active participant of the First World War, it can be said that it was inevitable situation to escape from this devastating pandemic. Probably, the pandemic disease entered into the Ottoman from Europe and it led to cases or death in many places of Anatolia. The armies were so affected from it that this pandemic played a considerable role in the end of the war. So as to prevent this pandemic influenza, some precautions such as closure of public spaces like schools were taken. Much social mobility resulted from wartime caused this epidemic influenza to spread world widely easily. In order to prevent the pandemic, new inoculations and drugs were tested, but these attempts failed to prevent the spread of the flu completely. On account of the fact that present sources are inadequate, it is impossible to say the exact number of dead people of this pandemic. Nevertheless, available primary and secondary sources give us to estimate the impact of this pandemic disease on the Ottoman Empire.
Bilimsel ve Teknolojik Açıdan Osmanlı İmparatorluğu’nda XVIII. Yüzyıldan XIX. Yüzyıla Çiçek Aşısı ve Kuduz Aşısı
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 285 · Sayfa: 611-626 · DOI: 10.37879/belleten.2015.611
Özet
Tam Metin
Türkiye'deki aşı araştırmaları ve üretimi bilim ve teknoloji bağlamında arzu edilir seviyelerde değildir. Buna karşın, Osmanlı İmparatorluğu son dönemindeki aşı araştırmaları ve üretimindeki gelişmeler dikkate alındığında bugün Türkiye'nin bu alanda yetişmiş insan gücü ile Dünya'da daha iyi bir mertebede olması beklenirdi. Bu beklentiden hareketle, ülkedeki XVIII. ve XIX. yüzyıl merkezli aşı faaliyetlerinin ortaya konulması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu amaca yönelik olarak hazırlanan bu makalede; Osmanlı İmparatorluğu'nda XVIII. ve XIX. yüzyıllardaki çiçek aşısı ve kuduz aşısı hususlarındaki çabalar ve sonuçları Batı'daki bilimsel gelişmelerle karşılaştırılmalı olarak bilim ve teknoloji ekseninde örneklemelerle kısaca açıklanmıştır. Konu, alanında öne çıkan Türk bilim insanları vasıtasıyla zenginleştirilmeye çalışılmıştır.
Transfer of German Military Know-How and Technology to the Ottoman Military Factories at the beginning of the First World War
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 285 · Sayfa: 739-760 · DOI: 10.37879/belleten.2015.739
Özet
Tam Metin
Supply of military weapons, equipment, spare parts and ammunition had always been of a crucial importance for the Ottoman Empire. This issue came to be a part of an international diplomacy from 19th century onwards when the Ottoman governments were forced into a position to choose allies from European Powers who were in rivalry in providing military materials. Many companies from France, England and Germany competed with each other in order to have the greatest share from the military supplies market in the Ottoman Empire. Such German companies as Krupp, and Rheinische Metallwaren und Maschinefabrik in Düsseldorf; French company Sxneider/Le Creusot; and British Armstrong/Vickers Company were among them. However, German weapon companies stood out in meeting the needs of the Ottoman military. In the reign of Abdulhamid II, the German company of Krupp came forward in selling artillery weapons in particular after the 1880's, and turned out to be the dominant power in the end of the century, while the other German companies dealt in the various other military materials such as rifles, ammunitions, spare parts, wagons, factory workbenches. Levazımat-ı Umumiye Dairesi (General Supplies Department) which functioned as attached to the Harbiye Nezareti (Ministry of War) during the early years of the 20th century was in charge of the supply and distribution of primary materials which were necessary for the provisioning of the army. This department was not only involved in the provisioning and equipment of the army during the WWI, but played an important role in procuring the technical equipment for the setting up and development of military factories as well as establishing connections and cooperation with Germany to this end, through its branches. It is possible to reach many correspondences about these cases in ATESE Archives which is attached to the General Staff. This study aims to provide some examples concerning the activities of the above-mentioned department and military factories and procuring the wartime equipment in particular, based on the primary sources.
Osmanlı Devleti’nde Tekâlif-i İmdâdiye Vergisine İlginç Bir Örnek: H. 1044/M.1634 Yılında Uygulanan Bedel-i Yapağı Vergisi
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 123-148 · DOI: 10.37879/belleten.2014.123
Özet
Tam Metin
Savaş halindeki her devletin uyguladığı gibi, Osmanlı Devleti de tebaasından olağandışı taleplerde bulunmuştu. Osmanlı Devleti savaş sırasında zuhur eden bu tür talepleri temelde tekâlif-i örfiye prensiplerine göre tarh edilen vergilerle sağlamıştı. Osmanlı Devleti bu yöntemle -başta zahire olmak üzere- genelde ordunun temel ihtiyaç maddelerini temin etmişti. Öte yandan aynı prensiplere dayanılarak -örneklerine sık karşılaşılmamakla beraber- bir savaş esnasında acil ihtiyaç duyulan özel bir maddenin temini de sağlanmaya çalışılabiliyordu. Nitekim bu çalışmada Osmanlı seferlerinde kullanım örneğine pek rastlanmayan bir maddenin, yapağının (yünün), tekâlif-i örfiye prensiplerine dayanarak, tebaadan nasıl temin edilmeye çalışıldığı ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Bu sayede hem olağanüstü bu verginin işleyiş tarzı, hem de sefer esnasında karşılaşılan bir sorunun -savaşın planlayıcıları tarafından- pratik ve hızlı bir biçimde nasıl çözüldüğü ortaya konulmuştur.